NATO’nun YENİ KOMUTA MERKEZLERİ

Brüksel’de düzenlenen NATO Savunma Bakanları toplantısında, kurulması planlanan iki yeni komuta merkezi masaya yatırıldı. Merkezlerden birinin Almanya, diğerinin Kuzey Amerika’da kurulması gündemdeydi. Almanya Savunma Bakanı Ursula von der Leyen, toplantıda komuta merkezlerinden birinin Almanya’da kurulmasını resmen teklif etti. Alman Bakan, Almanya’nın “coğrafi olarak Avrupa’nın kalbinde” bulunduğunu ve “lojistik ve destek konularında büyük deneyim sahibi olduğunu” vurguladı. NATO niçin yeni komuta merkezleri kuruyor, hedefte Rusya mı var? Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından, 1990’lı yıllarda, NATO’nun savunma yapılarında kayda değer oranda küçültmeye gidildi. Resmi verilere göre, NATO’nun önceki dönemde onlarca komuta merkezi bulunurken, bugün geriye yedi komuta merkezi kalmış bulunuyor. Bu merkezlerde görev yapan personel sayısı da yıllar içerisinde 20 binden 6 bin 800’e gerilemiş durumda. 2014’te patlak veren Ukrayna krizinden bu yana ise Doğu Avrupa’daki varlığını ciddi oranda artıran NATO’nun bu yeni hamlesi, komuta yapısının yeni güvenlik koşullarıyla uyumlu hale getirilmesi çabası olarak değerlendiriliyor. Son dönemde ittifakın, mevcut yapılanmasının köhneleşmiş olduğu ve güncel güvenlik durumunun ihtiyaçları karşılamadığı sonucuna vardığı tartışılıyor. Bu konuda, kamuoyuna yansıyan gizli bir NATO belgesinde, üye devletlerin ordularının olası bir sürpriz Rus saldırısına karşı uygun ve yeterince hızlı bir biçimde tepki verebileceğinden şüphe duyduğu kaydediliyor. NATO’nun şu anda bu tür bir ulaştırma ve lojistik komuta merkezi bulunmuyor. Birliklerin konuşlandırılma süreci NATO ülkeleri tarafından büyük oranda münferit olarak organize ediliyor. Alman Savunma Bakanı von der Leyen’a göre yeni komuta merkezinin kurulmasında amaçlanan, birliklerin “büyük bir bürokrasi olmaksızın, büyük bir hız ile” mobilize edilmesini mümkün hale getirmek. Von der Leyen, bu yolla hareket serbestisine olanak tanıyan bir çeşit “askeri Schengen” bölgesi oluşturulmasının amaçlandığını belirtiyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de paralel olarak, koordinasyon ve planlama işlevi görecek bu yeni komuta merkezinin temel amacının, Avrupa içerisinde birlik ve mühimmat ulaşımının daha hızlı bir biçimde gerçekleştirilmesinin sağlanması olduğunu açıkladı. Stoltenberg, açılması planlanan iki yeni komuta merkezinin Rusya ile yeni bir silahlanma yarışı anlamına gelmediğini söyledi. “NATO’nun diyaloğa hazır olmasının yanı sıra savunma kabiliyetini de güvenceye alması gerektiğini” vurgulayan Stoltenberg, “Bizim yaptığımız orantılı ve ölçülü” şeklinde konuştu. NATO müttefiki devletlerin yıllarca savunma harcamalarında kesintiye gittiğini ve Rusya’yla bir ortaklık kurmaya çalıştığını ifade eden Stoltenberg, Rusya’nınsa 2014 yılında Kırım’ı ilhak ederek Ukrayna’da istikrarsızlaştırmaya neden olduğu görüşünde. Stoltenberg, “Yeni bir Soğuk Savaş ya da yeni bir silahlanma yarışı istemiyoruz” dedi. Komuta merkezlerinin birinin Almanya, diğerinin ise Kuzey Amerika’da kurulması olasılığı öne çıkıyor. Diplomatik kaynaklar, Almanya’nın teklifinin kabul edilmesine kesin gözüyle bakıldığını belirtiyor. Tam olarak nerede kurulacağı henüz belli olmayan merkezin Almanya’nın batısında, Köln-Bonn bölgesinde oluşturulması gündemde. Yeni komuta merkezlerinin yeri ile ilgili nihai kararın Temmuz ayında düzenlenecek NATO zirvesine kadar verilmiş olması bekleniyor. Atlantik güvenliğini odak noktasına alacak ikinci komuta merkezininse, ABD’de kurulması gündemde. Bu komuta merkezinin, Kuzey Amerika ile Avrupa arasındaki deniz yolu üzerinde koruma sağlaması planlanıyor. Bu yol üzerinde kıtalar arası internet ve iletişim bağlantılarını sağlayan, veri kabloları gibi hassas altyapı bileşenleri bulunuyor. Suriye’de SDG’nin yakaladığı yüzlerce yabancı uyruklu DEAŞ savaşçısının durumu NATO Savunma Bakanları toplantısında gündeme geldi. Fransa, Fransız DEAŞ’ lıların “yerel makamlarca” yargılanmasını istiyor. İtalya’nın başkenti Roma’da düzenlenen NATO Savunma Bakanları toplantısına Suriye’de DEAŞ için savaşan yabancı milislerin durumuyla ilgili tartışmalar damgasını vurdu. ABD Savunma Bakanı Jim Mattis, Suriye’de yakalanan yabancı uyruklu DEAŞ savaşçılarının giderek büyüyen bir sorun haline geldiğini belirterek, müttefik ülkelerden vatandaşları hakkında sorumluluk üstlenmelerini istedi. Mattis, Rakka ‘nın kurtarılması operasyonun da yüzlerce yabancı uyruklu DEAŞ savaşçısının ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından ele geçirildiğini ifade ederek, “Bir şey yapmamak bir seçenek değil” diye konuştu. Bazı NATO ülkelerinin güvenlik endişeleri nedeniyle DEAŞ militanlarının geri dönmesine istekli olmadığı, bu nedenle toplantıda konuyla ilgili bir çözüme varılamadığı bildiriliyor. Belkemiğini YPG’ li teröristlerin oluşturduğu SDG ‘nin elinde şu an binlerce DEAŞ’ lı teröristin bulunduğu, aralarında yüzlercesinin yabancı uyruklu olduğu kaydediliyor. ABD Savunma Bakanı Mattis Roma’da gazetecilere yaptığı açıklamada konunun çözüme kavuşturulamadığını, ancak görüşmelerin süreceğini belirterek, DEAŞ ‘lıların ülkelerine gönderilmeleri dahil bazı adımlar üzerinde çalışıldığını kaydetti. Mattis, “Onların sokaklara geri dönmesini istemiyoruz. Onları Ankara sokaklarında, Tunus, Paris ya da Brüksel sokaklarında görmek istemiyoruz” dedi. Toplantıda Fransız yetkililerin, Fransız DEAŞ ‘lıların Fransa’ya geri alınmayacağı ve yerel makamlarca yargılanması gerektiği görüşünü yinelediği belirtiliyor. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian 7 Şubat’ta yaptığı açıklamada, “Onlar savaşçı. Fransızlar ama bizim düşmanımızlar. Kime karşı savaştılarsa onlar tarafından yargılanacaklar” demişti. Yabancı DEAŞ ‘lıların SDG tarafından yargılanması, Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin oluşturmaya çalıştığı sözde özerkliği güçlendirecek ve meşruiyet kazandıracak bir adım olarak değerlendiriliyor. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon geçtiğimiz günlerde NATO savunma bakanları toplantısında bir araya gelen Savunma Bakanı Nurettin Canikli ile ABD’li mevkidaşı Jim Mattis görüşmesine dair yazılı bir açıklama yayımladı. ABD Savunma bakanı Jim Mattis Brüksel’deki NATO Savunma Bakanları toplantısı sırasında Türk Savunma Bakanı Nurettin Canikli ile bir araya geldi. Pentagon’un yazılı açıklamasına göre, Mattis Türkiye’ye Suriye’de DEAŞ’ la mücadeleye yoğunlaşma çağrısında bulundu. ABD Savunma Bakanlığı’nın açıklamasında Mattis’in, “Mücadelenin yeniden IŞİD üzerinde yoğunlaşması ve bu terör örgütünün kalan unsurlarının Suriye’de yeniden yapılanmasının önlenmesi gerektiği” şeklindeki sözlerine yer verildi. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson Ankara ziyaretinden önce verdiği demeçte, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afrin ‘e başlattığı harekâtın DEAŞ ile mücadeleyi olumsuz etkilediğini söylemişti. Tillerson iki günlük bir ziyaret kapsamında Ankara’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Tillerson’un mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ve Cumhrubaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile baş başa görüştüler. Tüm bu gelişmelerle birlikte, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Brüksel’deki NATO karargahında düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’ nin Zeytin Dalı Harekatı konusunda NATO’yu geçtiğimiz hafta bilgilendirdiğine dikkati çekerek, kendisinin de Suriye’deki durum hakkında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dahil Türk liderlerle düzenli iletişim halinde olduğunu kaydetti. Stoltenberg şunları kaydetti; “Türkiye’nin NATO müttefiklerini bilgilendirmeye devam etmesini bekliyoruz. Türkiye’nin meşru güvenlik kaygıları bulunuyor. Hiçbir NATO üyesi Türkiye kadar terör saldırısına maruz kalmadı. Türkiye, bu güvenlik endişelerini çözme hakkına sahiptir ancak bunu orantılı ve ölçülü biçimde yapmalılar.” Öte yandan Stoltenberg, Zeytin Dalı Harekatı’na ilişkin, “Türkiye ile ABD arasında görüşmelerin olmasından memnuniyet duyuyorum.” dedi. Türkiye ile Rusya arasındaki S-400 füze savunma sistemi anlaşması hakkında da Stoltenberg, “Anlaşmanın detaylarını açıklamak Türkiye’ye kalmış. Öte yandan, Türkiye’nin iki NATO müttefiki İtalya ve Fransa ile ortak hava savunma sistemi geliştirilmesini memnuniyetle karşılıyoruz.” şeklinde konuştu. AB dışişleri bakanları buluşmalarında Türkiye’nin Afrin’e düzenlediği operasyonu da görüştü. Bakanlar operasyonda siviller konusundaki endişelerini dile getirdi. AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, Suriye’de askeri operasyonların amacının bugüne dek olduğu gibi DEAŞ’la mücadele olması gerektiğini, AB’nin BM’nin Suriye’de barış için yürüttüğü süreci desteklediğini, bunun Suriye’de güvenilir bir siyasi geçiş için tek yol olduğunu ifade etti. AB Dönem Başkanlığını yürüten Bulgaristan’ın Dışişleri Bakanı Ekaterine Zaharieva ise Türkiye’nin güvenlik konusundaki kaygılarını anladığını belirtti ve “Ancak bizler doğal olarak operasyonda sivil ölümlerinden ve Cenevre sürecinin zorlaşmasından endişe ediyoruz” dedi. Sofya’daki toplantıya katılan AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, toplantıda Afrin’e yönelik operasyona ilişkin ayrıntılı bilgi verdiğini belirterek, “Bazı kaygılar ve endişeler sürekli olarak dile getiriliyor. Özellikle vurguladığım konular şunlardır. Zeytin Dalı Operasyonu kayıtsız şartsız uluslararası hukuka uygun bir operasyondur. Türkiye’nin etrafında bir terör koridoru oluşturulmaya çalışılıyor. Bu terör koridoruna karşı en güçlü şekilde tepki vermemizden daha doğal bir şey yoktur” dedi. AB Bakanı Çelik, operasyonun DEAŞ ‘la mücadeleyi zayıflatabileceği yönündeki değerlendirmelere de değindi. Çelik şöyle konuştu: “Tam tersi olduğu açıktır. Rakka’da olduğu gibi, Afrin’de de PKK’nın PYD ve YPG ile yakın ilişki içerisinde olduğu nettir. Üstelik, PYD’nin hakimiyet kurduğu bölgelerde güvenlik açıkları yüzünden, yabancı terörist savaşçılar denilen DEAŞ militanları oradan Türkiye’ye ve Avrupa’ya gelmektedir. Bizim orada sağlayacağımız güvenli bölgeyle birlikte esasında DEAŞ militanlarının da Türkiye ve Avrupa’ya geçişi engellenecektir. Dolayısıyla PYD ile yürütülen mücadelenin aynı zamanda DEAŞ’la yürütülen mücadeleye de katkı sağlayacağı açıktır.” AB dışişleri bakanları, planlanan Avrupa savunma birliği konusunda ABD’nin yazılı garanti talebini ise geri çevirdi. Mogherini, NATO’nun, üyelerinin ortak savunmasının temelini oluşturduğu ilkesinin AB Antlaşması’nda zaten yer aldığını belirterek, bunun böyle olmayacağına dair spekülasyonların gereksiz olduğunu söyledi. ABD Savunma Bakanı James Mattis dün NATO savunma bakanları toplantısında AB’nin planladığı ortak savunma birliğinin NATO içinde paralel yapıya yol açmayacağına dair yazılı güvence talep etmişti. AB üyesi ülkeler geçen yıl Aralık ayında savunma alanında işbirliğinin güçlendirilmesini karara bağlamış, hedefin AB’nin ABD’den daha bağımsız ve esnek hale getirilmesi olduğu ilan edilmişti. Türkiye, NATO üyeliğinden kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmesine rağmen ittifakın terörle mücadele dahil birçok alanda Türkiye’ye verdiği destek sözde kaldı. Terörle mücadele, Türkiye’nin NATO ittifak sistemi içinde yalnız bırakıldığı alanların başında yer alıyor. Türkiye, kuruluşundan bugüne ittifak üyeliğinden kaynaklanan tüm sorumluluklarını yerine getirmesine rağmen NATO’nun, Türkiye’nin güvenlik önceliklerini ya dikkate almadığı ya da ittifakın açık sorumluluk alanında olmasına rağmen Türkiye’nin güvenliği söz konusu olduğunda isteksiz davrandığı gözlemleniyor. Türkiye’nin 1952’de üyesi olduğu NATO’nun, Türkiye’ye yönelik isteksizliğinin açıklanması gereken en önemli yanlarından birini terörizmle mücadele alanı oluşturuyor. Terörle mücadele, Türkiye’nin NATO ittifak sistemi içinde en çok yalnız bırakıldığı alanların başında geliyor. İttifak, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı güvenlik tehditlerinde ya Türkiye’ye doğrudan destek sağlamıyor ya da gecikmiş adımlar atmak suretiyle ülkenin ulusal güvenliğinin altını oyuyor. Başbakan Binali Yıldırım, 4 Şubat’ta gerçekleştirdiği Kilis ve Hatay ziyareti kapsamında yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Suriye sınırındaki illere düzenlenen saldırılara ilişkin sayıları paylamış, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de, 14 Şubat’ta Brüksel’de düzenlenen NATO Savunma Bakanları Toplantısı kapsamında yaptığı açıklamada, Türkiye’nin bazı meşru güvenlik kaygıları olduğunu belirterek, “NATO müttefiklerinden hiçbir tanesi Türkiye’den daha fazla terör saldırısı mağduru olmadı.” ifadelerini kullanmıştı.