Noun Clause ( Bir Fiilin Nesnesi Olarak )

Noun Clause ( Bir Fiilin Nesnesi Olarak ) Kullanımı

Noun Clause ( Bir Fiilin Nesnesi Olarak ) İSİM CÜMLELERİ

1 – Proficiency Sınavı ( Proficiency Sınavı için Bireysel – Özel Ders )
2 – Proficiency Sınavı ( Proficiency Sınavı için 4 kişilik Gruplarla Ders )

2. AS THE OBJECT OF A VERB : BİR FİİLİN NESNESİ OLARAK

A. AS THE DIRECT OBJECT OF A VERB :
Bu tür bileşik cümlelerde (complex sentence), isim cümleciği (noun clause) cümlenin düz nesnesidir. (direct object). Düz nesne durumunda olan isim cümlecikleri bağlaç olarak kulialnılan “that” ya da “soru sözcükleri” (question words) ile başlarlar. İstenirse “that” bağlaçı cümleden çıkartılabilir.
Düz nesneler (direct object) ana cümleciklerdeki (main clause) fiillere “what” (ne) sorusu sorularak bulunur.
Hasan confessed (that) he had made a mistake.
Hasan bir yanlış yaptığını itiraf etti.
I cannot remember where I saw the children.
Çocukları nere gördüğümü anımsamıyorum.
*What did Müge say?
Müge ne söyledi?
*Müge said (that) she had finished her homework.
Müge ev ödevini bitirmiş olduğunu söyledi.
*What did Gökhan tell you?
Gökhan sana ne söyledi?
*Gökhan told me (that) he would go to the cinema.
Gökhan bana sinemaya gideceğini söyledi.
*Mary said to me, “Idon’t like this kind of music.” (bağlaç almaz)
Mary bana “Ben bu tür müzikten hoşlanmam.” dedi.
*The farmer didn’t know whether the weather would change or not.
Çiftçi havanın değişip değişmeyeceğini bilmiyordu.
*The lady will tell you how she caught the thief.
Hanım size hırsız nasıl yakaladığını anlatacak.
*Mozart wanted to know where the church was.
Mozart kilisenin nerede olduğunu öğrenmek istedi.
*I can’t understand how they do it.
Onu nasıl yaptıklarını anlamıyorum.
*Mary wants to know when you will be back for lunch.
Mary öğle yemeği için ne zaman geri geleceğiniz bilme istiyor.
*I wonder where the students have gone.
Öğrenciler acaba nereye gitti.
*He admitted where he had hidden the money.
Parayı nereye saklamış olduğunu itiraf etti.
*He admitted (that) he was guilty.
Suçlu olduğunu itiraf etti.
*The policeman believes (that) I stole the money.
Polis benim parayı çaldığıma inanıyor.
*I saw (that) the sun was setting.
Güneşin battığını gördüm.
*The girl in the shop asked me what I wanted.
Dükkandaki kız bana ne istediğimi sordu.
*Iforgot (that) he was coming today.
Onun bugün geleceğini unuttum.
*I wish I were (was) a king.
Keşke kral olsaydım.
*I asked my brother if he had seen my watch.
Erkek kardeşime saatimi görüp görmediğimi sordum.

Noun Clause ( Bir Fiilin Nesnesi Olarak ) *The prisoner declared (that) he was innocent.
Mahkum suçsuz olduğunu beyan etti.
*I can’t hear what you are saying.
Ne söylediğini işitemiyorum.
*I think (that) you have made a mistake.
Zannedersem bir yanlış yaptın.
*My friend promised me (that) he would pay me back.
Arkadaşım bana parayı ödeyeceğine söz verdi.
*I guess (that) we won’t see each other again.
Birbirimizi bir daha görmeyeceğimizi tahmin ediyorum.
*The Colonel decided (that) his troops shoul attack at dawn.
Albay birliklerinin şafakta saldırmalarına karar verdi.
*They taught us how the machine works.
Makinenin nasıl çalıştığını bize öğrettiler.
*Some people think (that the earth is flat.
Bazı insanlar yeryüzünün (dünyanın) düz olduğunu düşünürler.
Bu tür bileşik cümlelerde (complex sentence), ana cümleciklerde  (main clause) bir eylemin yapılmasının kaçınılmaz ya da önemli olduğunu gösteren fiiller (verbs of urgency / advisability) kullanılırsa, isim cümleciğinde ki (noun clause) fiiller genel olarak mastar (plain infinitive) biçiminde kullanılır ki buna İnglizcede “present subjunctive” (şimdiki zaman dilek kip) denir.
İsim cümleciğinde dile getirilen eylemin kaçınılmazlığını y ada önemini vurgulamak istersek “should” yardımcı fiili de kullanılabilir.
advise                   demand                 recommend
ask                           desire                     request
beg                        insist                         require
command             propoşe                   suggest urge
Noun Clause ( Bir Fiilin Nesnesi Olarak ) *The doctor advised that I (should) change my job right away.
Doktor işimi derhal değiştirmemi tavsiye etti.
*The policeman asked the woman that she (should) tell him about the secret plans.
Polis kadından kendisine gizsli planlardan bahsetmesini rica etti.
*The admiral commanded that the harbour (should) be shelled at dawn.
Amiral limanın şafak vakti bombardıman edilmesini emretti.
*The customs officer demanded that we (should) show him our identity cards.
Gümrük memuru kimlik kartlarımızı kendisine göstermemizi istedi.
*We desired that the tourist guide (shoul) notify us immediately of any change in plans.
Planlarda yapılacak herhangi bir değişikliği bize derhal bildirmesini arzu ettik.
*The judge insisted that the will (should) come with me.
Lolita’nın benimle birlikte gelmesini önerdim.
*My father recmmended that I (should) reduce my expenditures.
Babam masraflarımı azaltmamı tavsiye etti.
*The law requires that everbıdy (should) take a test for a driving licence.
Yasalar herkesin sürücü ehliyeti alması için sınava girmesini gerektiriyor.
*I suggested that they (should) take her to hospital.
Onu hastaneye götürmelerini önerdim.