“Manuel Rosaldo enjeksiyonunu icat ettiğinde okul hayatına başlayalı çok olmamıştı.
Bu enjeksiyon kalçaya tatbik ediliyor ama etkisini kafada gösteriyordu. Dünyanın gizemlerini araştırırken insanlığın binlerce yıldır biriktirdiği tüm bilgileri kafanın içine yerleştirmek için tek bir enjeksiyon yeterliydi.
Bu icat, mucit çocuk için çok iyiydi, çünkü bu sayede daima tatili yaşabilecekti; ama aynı zamanda anne babalar ve öğretmenler için de çok kullanışlı olduğu su götürmez bir gerçekti, zira enjeksiyon yoluyla her şeyi çoktan öğrenmiş çocuğa bir şeyler öğretmen için zaman kaybetmek zorunda kalmayacaklardı.
İnsanlığın diğer büyük icatları karşısında olduğu gibi, bu pedagojik devrimi de kimse ciddiye almadı.” (*)
Bu hikaye çoğumuzun kafasında dönüp dolaşan bir devrimin hikayesi. Kimsenin ciddiye almadığı ama her vakit “Gerçekten de öyle!” dediği bir hikaye. 1998 yılında bu enjeksiyonun şirketi kuruluyor ve 2004 yılında halka açılıyor. Hızlı bir şekilde beynimize etki eden bu enjeksiyonun modern/yaşantıdaki ismi Google oldu.
“Dünyadaki bilgiyi organize etmek ve bunu evrensel olarak erişilebilir ve kullanılabilir hale getirmek” misyonuyla, öğrenmede bilginin rolü yeni bir yere taşınmış oldu. Okulların misyonunu sarsan da bir devrim bu. Her gün mutlaka bir doz Google alıyoruz. Bunu çocuklar için alınan kararlara, veli-öğretmen görüşmelerine, rutin öğrenci-öğretmen görüşmelerine uyarladığımızda neler olduğuna bakalım.
İnsanlar bütün öğrenci-veli-öğretmen görüşmelerinde kişinin “nasıl” öğrendiğinden çok “ne” öğrendiğini sorguluyor. Öğrenmede geleneksel kodlar güçlüdür fakat yeni koşullara uygun bir düşünce devrimi gerçekleştirmek de bir o kadar zordur. Çocuğun gelişimi hakkında yeni ve öğretmeni harekete geçiren sorular sorulmadığından öğretmen geleneksel koduna göre hareket eder. Geribildirimlerinin doğru olduğuna inanır. Bu kodun etkisine öğrenci ve veli de katıldığında kolektif bir “Her şey çok güzel!” duygusuna kapılınıyor. Ta ki duvara çarpıp burnumuzun sızladığını hissedene kadar. Tamam bilgiye ulaşmak çok kolay. Ya ulaşınca ne oluyor? Peki nasıl ulaşıyorum? Zor olan onu organize etmek, ilişki kurmak, yaşantıya entegre etmek, amacına uygun kullanmak, yeniden yaratmak vs.
Kimsenin bu devrimi ciddiye almadığı yerde duralım. Veli-öğrenci-öğretmen görüşmelerinde “nasıl”a yönelik (doğrudan veya dolaylı) güçlü sorularımız olsun ki uyuşmaya başladığımız bir zamanda uyanık kalabilelim.
Öğretmene birkaç soru soralım;
Bilge ……… konusunda çok zorlanıyor. Okul saatlerinde bu konuda nasıl bir eylem planınız var?
Biz bu konuda nasıl destek olacağımızı bilmiyoruz. Sizin bir öneriniz var mı?
Bilge ………. alanında çok güçlü. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Okulda bu alanını nasıl besliyorsunuz?
Bilge’nin iletişim becerilerini düşünürsek sosyal-duygusal gelişimiyle ilgili gözlemleriniz neler?
Bilge problem karşısında nasıl tepki gösteriyor?
Bilge duygularını nasıl ifade ediyor? Yönetemediği zamanlar oluyor mu? Bununla nasıl baş ediyor?
Veliye birkaç soru soralım;
Bilge evde destek almadan neler yapıyor? Hangi alanlarda ve nasıl sorumluluk alıyor?
Bilge ……. konusunda zorlanıyor. Evde bu konuda sizinle bir paylaşımı oldu mu?
Bilge ……… konusunda çok güçlü. Bu konuda onu dışarda nasıl destekliyorsunuz?
Bilge okul dışındaki hayatında alınan kararlara katılım gösteriyor mu? Siz bu konuda onu nasıl destekliyorsunuz? Ben size nasıl destek olabilirim?
Bilge hangi sıklıkta duygularını ve düşüncelerini sizinle paylaşıyor?
Siz bir problem yaşadığınızda Bilge’den destek istiyor musunuz?
Bilge’ye yeterli zaman ayırabiliyor musunuz?
Öğrenciye birkaç soru soralım;
Akademik gelişimin hakkında ne düşünüyorsun? (matematiksel beceri, dil becerisi vs.)
………konusunda zorlandığını gözlemliyorum. Bu konuda ne düşünüyorsun? Ben sana nasıl destek olabilirim?
Okul dışında hangi sorumlulukları alıyorsun? Bu sorumlukluları alırken ne hissediyorsun?
………. konusunda çok güçlü olduğunu gözlemliyorum. Bununla ilgili bir proje yapmak kulağına nasıl geliyor? Ben bu konuda sana nasıl destek olabilirim?
Duygularını yönetme konusunda özenli olduğunu görüyorum. Bunu nasıl yaptığını merak ediyorum. Paylaşmak ister misin?
Arkadaşlarına karşı biraz sert davrandığını gözlemliyorum. Bunu neden yaptığını anlatır mısın?
Bu konuda öyle bir karar almalıyız ki herkes (anne-baba-öğretmen-öğrenci-vs) sorumluluk alabilsin. Sence bu karar ne olmalı?
Sınıf iklimine nasıl bir katkın olduğunu düşünüyorsun?
Öğrenirken keyif alıyor musun? Nasıl?
Sınıfta değişmesini istediğin bir rutin var mı? Neden?
Sorumluluklarımı daha iyi almak için bana önerilerin var mı?
Not: Alınan her kararın sorumluluk gerektirdiği ve yerine getirme konusunda elinden geldiğinin en iyisini yapmanın doğru olduğu inancı çok önemlidir. Aksi durumda heybemizde biriken ertelenmiş, yükü ağır, rahatsız edici kararlarımızdan başka hiçbir şeyimiz kalmayacaktır. Ve bir önemli şey daha; başladığınız işi mutlaka bitirin ve kararları ısrarla takip edin…
Servet Atak
Sınıf Öğretmeni
Kaynakça: Eduardo G. (2017). . Süleyman Doğru (Çev.). İstanbul: Sel. Wikipedia