1974’den beri çektiği filmlerle, yerli sinema sanayii’nin gelişmesine katkıda bulunmaya çalışan Ömer Kavur’un filmleri belli bir sınıfa konamıyor. Çağdaş Türk sinemasının başlıca şahsiyetlerinden birisi olan Kavur, ideolojik olarak işlenmiş, samimi ve toplumsal filmleriyle 80’lerden beri Türk sinemasını sarsan dalgaların en önemli temsilcilerinden birisi olduğu iddia edilebilir. Filmlerinde genellikle yalnızlık, iletişimsizlik ve yolculuk temalarını kullanan Kavur’la filmlerini ve kendisini konuştuk.
1944 yılında Ankara’da dünyaya gelen yönetmen, Paris’te Ecole des Hautes Etudes en Sciences Sociales’de gazetecilik ve sosyoloji eğitimi aldıktan sonra, Conservatoire Indépendant du Cinéma Français’de sinema üzerine çalıştı. 1971’de ülkesine dönen yönetmen belgesellere ve reklam filmlerine yönetmenlik yaptı. 1974’de ilk asıl çıkışını yaptığı “Yatık Emine” filmini çekti. 24 yıldır kendi film şirketiyle sinema üzerinde çalışan Kavur, çektiği 11 uzun metrajlı filmle çağdaş Türk sinemasının başlıca şahsiyetlerinden birisi. Sınıflandırılması çok güç bir alan üzerinde çalışan Kavur’un, 80’lerden beri Türk sinemasını sarsan dalgaların en önemli temsilcilerinden biri olduğu iddia edilebilir. İdeolojik işlenmiş, samimi ve toplumsal konuları kurguladığı filmleriyle, geniş bir kitleye ulaşan yönetmen bir çok uluslararası festivalin gözdesi oldu.
Kavur filmleri (“Anayurt Oteli”, “Gizli Yüz” ve “Akrebin Yolculuğu”) son olarak 20 – 30 Kasım 1997 tarihleri arasında düzenlenen “38. Uluslararası Selanik Film Festivali”nin Balkan Filmleri bölümünde gösterildi.
Filmlerinde genellikle yalnızlık, iletişimsizlik, fiziksel ve içsel yolculuk temalarını kullanan Kavur, günümüz modern insanının rasyonel ve pragmatik olan dilimlere ayırdığı bir zaman kavramını reddeden, daha geniş bir perspektifte çok izafi olan bir zaman-uzan bütünlüğünü içeren bir kavramdan söz etmek amacında olduğunu belirtiyor.
1974 | Yatık Emine | Necla Nazır, Serdar Gökhan, Mahmut Hekimoğlu |
1979 | Yusuf ile Kenan | Cem Davran, Tamer Çeliker, Yalçın Avşar |
1981 | Ah Güzel İstanbul | Kadir İnanır, Müjde Ar |
1982 | Kırık Bir Aşk Hikâyesi | Kadir İnanır, Hümeyra |
1982 | Göl | Müjde Ar, Talat Bulut, Hakan Balamir |
1984 | Körebe | Türkân Şoray, Cihan Ünal, Aykut Sözeri |
1985 | Amansız Yol | Zuhal Olcay, Kadir İnanır |
1987 | Anayurt Oteli | Macit Koper, Şahika Tekand, Orhan Çağman |
1987 | Gece Yolculuğu | Aytaç Arman, Macit Koper, Zuhal Olcay |
1991 | Gizli Yüz | Fikret Kuşkan, Zuhal Olcay, Rutkay Aziz |
1995 | Buluşma (Kısa Metrajlı Film) | |
1997 | Akrebin Yolculuğu | Mehmet Aslantuğ, Şahika Tekand, Tuncel Kurtiz |
ÖDÜLLER |
||
1980 |
Yusuf ile Kenan |
Ulusulararası Milano Film Fuarı Büyük Ödülü |
1981 | Ah Güzel İstanbul |
18. Antalya Film Festivali 2.En İyi film
Sinema Yazarları Derneği Seçimi En İyi Film |
1982 | Kırık Bir Aşk Hikayesi |
19. Antalya Film Festivali En İyi Yönetmen
3. En İyi Film |
1984 | Körebe | Kültür Bakanlığı Seçiminde Başarı Ödülü |
1985 | Amansız Yol | “ “ “ “ “ |
1986 |
Amansız Yol |
Uluslar Arası İstanbul Sinema Günleri En iyi 3 Filmden Biri |
1987 |
Anayurt Oteli |
Nantes (Fransa) 3.Kıta Film Şenliği Büyük Ödülü
24. Antalya Film Festivali 2.En İyi Film “ “ “ “ En İyi Yönetmen 44. Uluslararası Venedik Film Festivali Fibresci Uluslararası Sinema Yazarları Ödülü 8. Valencia Akdeniz Film Festivali 3. Film Ödülü Siyad Seçimi En İyi Film ve Yönetmen |
1987 |
Gece Yolculuğu |
Kültür Bakanlığı Seçiminde Başarı Ödülü |
1988 |
Gece Yolculuğu |
25. Antalya Film Festivali En İyi Film ve Yönetmen |
1991 |
Gizli Yüz |
Bastia Akdeniz Film Festivalinde Eleştirmenler Ödülü
Uluslararası Sanat ve Deneme Sineması Konfederasyon Ödülleri İsviçre Fribourg Festivali Halk Jürisi En İyi Film Özel Ödülü 25. Antalya Film Festivali En İyi Film Ödülü Akdeniz Film Festivalinde Cicae Ödülü 20. Montreal Yeni Sinema Festivalinde En İyi Film
|
1991 | 3. Uluslararası İzmir Film Festivalinde Ömer Kavur’a Altın Artemis Ödülü | |
1992 |
Gizli Yüz |
4. Ankara Film Festivalinde En İyi Film ve Yönetmen
11. Uluslararsı İstanbul Film Festivalinde En İyi Film ve Yönetmen Ödülü Kültür Bakanlığı Seçiminde Başarı Ödülü |
1997-8 |
Akrebin Yolculuğu |
9. Uluslararası Ankara Film Festivali Ulusal Uzun Film Yarışmasında Seçiciler Kurulu Özel Ödülü,En İyi Yönetmen,En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu(Tuncel Kurtiz)Onat Kutlar En İyi Senaryo Ödülü,En İyi Görüntü Yönetmeni |
“ “ | 16. Uluslararsı İstanbul Film Festivali En İyi Film,En İyi Yönetmen |
Selimİleri’nin senaryosundan yola çıkılarak Ayvalık’taki ‘variyetli’ ailelerin yaşantısı,Recep Bey (orhan Çağman) ‘in kızıyla kızıyla ekonomik zorunluluklarla evlenmek üzere bulunan Fuat(Kadir İnanır) ve lisede öğretmenlik yapan Aysel (hümeyra) arasındaki gönül ilişkisi, içine kapanık öğretmen Bedri’nin (Kamuran Usluer) umduğu mutluluğu Aysel’de bulamayıp intahar etmesi, Fuatın Aysel’e duyduğu sevgiye rağmen Recep Bey’inkızıyla evlenmek zorunda kalışı ve filmin sonunda emekli olmadan önce son görevine giden Aysel’in Ayvalık’tan geçtiği sırada Fuat’la karşılaşması ve evine dönen Fuat’ın kendini hayatın tek düzeliğine kaptırması anlatılıyor filmde.
Olayların ustaca bir kurguyla rayına oturtulduğu filmde gerçekçi bir tutumla ele alınmış tiplerle sinemamız için oldukça değişik bir tür olan psikolojik salon filmlerinin ilk belirgin örneği ortaya çıkmıştır.
Füruzan’ın aynı adlı öyküsünden uyarlanan filmde kamyaon şöförü Kamil ile genelev sermayesi Cevahir’in umutsuz ilişkisi anlatılmak istenir.Filmde bir kez bu yola düştükten sonra bundan kurtuluşun ve bir erkekle mutlu bir yaşama kavuşmanın olanaksızlığı anlatılmaktadır.
Selim İleri’nin bir senaryosundan yola çıkılarak Hakan Balamir, Müjde Ar ve Talat Bulut üçlüsüyle, yitirdiği eşinin anısını kasabaya gelen bir şarkıcı kadınla canlandırmaya çalışan bir ruh hastasının (Hakan Balamir) intaharla biten öyküsünü anlatır Kavur. Sonunda kadın,kendini saran kabustan kurtulup sevdiği balıkçıya (Tlat Bulut) kavuşur. Güzel görüntüleri ve iyi oyunculuk olmasına rağmen çok başarılı bir film olarak kabul edilmemiştir.
Barış Pirhasan’ın seneryosundan yola çıkılarak Kadir İnanır, Zuhal Olcay ve Yavuzer Çetinkaya’nın oynadığı film Orhan Oğuz’un kamerasıyla çekilmiş-
tir. Filmin konusu şöyledir: Tevkif edilip hapse mahkum edildiği için uzun yıllar Almanya’da kalan tır şoförü Hasan çok önceleri İstanbul’da bıraktığı eski sevgilisi Sabahat’ı çocukluk arkadaşı Yavuz’la evlenmiş ve ondan bir kız çocuğu edinmiş olarak bulur. Kocasını fahişeliğe ve kirli işlere ittiği Sabahat’la yeniden eski ilişkilerini tazelerler. O arada , bir alacak işi yüzünden haydutlar Yavuz’un peşine düşerler; ailesini tehdit ederler. Böylece izlenenler arasında Yavuz’un karısı da vardır. Hasan küçük Ayşe ve Sabahat’ı kamyıonla güneye kaçırır. Haydutlar yol boyunca onları izler.
Böylesine basit bir konuyu Pihasann ustalıkla işlemiş,ilginç ayrıntılar eklemiş ve ilgiyle izlenecek malzeme ortaya çıkarmış. Yönetmen Ömer Kavur da aynı çabayı gösterince ortaya çok başarılı bir film çıkmış.
Yine Pirhasan’ın senaryosunu yazdığı bu filmde Türkan Şoray, Cihan Ünal ve Aykut Sözeri rol almıştır. Filmin konusu kısaca şöyledir. Kocasından ayrılarak 8 yaşındaki kızı ile yaşayan ve bir bankada çalışan Meral bir gün çocuğu okuldan dönmeyince kaçırıldığını anlar. Bunu duyan eski kocası avukatı ile gelerek onu ağır şekilde itham eder.ancak avukat Turgay ona yardımcı olur ve birlikte kızını bulurlar. Mesleğinin neden olduğu bir çatışmada karısını ve kızını kaybeden Turgay’la yaşamını birleştirmekte bulur Meral mutluluğu.
Ömer Kavur’un Yusuf Atılgan’ın senaryuosundan uyarladığı ve bundan önceki çalışmalarını aşan bir film. Orhan Oğuz’un kamera çalışmalarınında katkısı olduğu bu filmde Kavur, Anadolu’nun bir kasabasında istasyona yakın Anayurt Oteli katibi Zebercet’I anlatıyor. Cumhuriyet bayramlarında izcilerin resmi geçit yaptığıo, belediye hoperlörlerinde duyurular veriren, hayat kadınlarının cebi şişkin köy ağalarını hoşnut etmeye çalıştığı, sinemalarında karetre filmleri gösterilen, çarşılarda pantolonlu genç kızların ilk sevgilileriyle buluştuğu bu küçük tipik kasabanın, Anayurt Otelinin işletmecisi Zebercet’in kişilik ve yalnızlık bunalımı anlatılıyor. Çeşitli günlük ve sıradan işkler giderek gerginleşiyor ve sonunda kopuyor. Herheangi bir dostla bir yakınlık, bir insancıl ilişkiyi arayıpta bulamayan bir ruhun, artık kaldıramadığı yalnızlığa teslim olmasının irdelenmesidir ‘Anayurt Oteli’
Kavur Zebercet’in öyküsünü bize son derece ekonomik hiç bir fazlalığın olmadığı bir üslupla anlatıyor.
Zebercet rolünde Macit Koper, gizemli kadında Şahika Tekand, temizlikçi kadında Serra Yılmaz rol alıyor.
80’Lİ YILLARDA GEREK Avrupa’da gerekse Türkiye’de gerçekleştirilen film çevirenlerin sorunlarını irdeleyen filmler içindeönemli yer tutan bir çalışmadır.filmde fazla dağılmadan 80 öncesine değinmeler ve Türkiyede’ki kültür erozyonuna (Fethiye’deki sinema salonunun müşterisizlikten zorunlu olarak mobilyacıya çevrilmesi gibi) eleştiriler de var.
Konusu: eski iki arkadaş olan yönetmen Ali (Aytaç Arman) ile senaryocu Yavuz (Macit Koper) çekimine başlayacakları filmin mekanlarını saptamak için bir yolculuğa çıkarlar. Vaktiyla Rumlar tarafından terkedilmiş bir bir Anadolu kasabasıyla karşılaşırlar. Harabeye dönmüş bu ilginç görüntü Ali’yi çok etkiler. Gerçekte Ali çevresiyle uyum sağlıyamadığı gibi kendiyle de yabancılaşmış bir kişiliktir. Yavuz ise daha uymlu ve gerçekçidir. Bir kimlik arayışı içinde olan Ali kendini harap köyün kilisesine kapatarakm senaryo üzerinde çalışmaya başlar.ali bu sırada kendisiyle hesaplaşmaktadır aslında. Bölük pörçük anılar yumağı içinde politik nedenlerle yitirdiği kardeşini ve bir Rum güzelini anımsayarak yolculuğa devam eder. Sonunda istediği gibi senaryoyu hazırladığını düşünen Ali çevirim mekanına gelince yeni bunalımlara girer ve senaryonun yapraklarını rüzgara terk ederek intihar eder.
ÖMER KAVUR VE FİLMLERİ ÜZERİNE :
Genellikle filmlerinizde ne gibi temalar kullanıyorsunuz?
Eğer kavramdan çok tematik özellikler olarak ne kullandığıma bakılırsa, yalnızlık, iletişimsizlik, yolculuk ki ,bu hem fiziksel ve hem içsel yolculuk anlamını taşır, temaları üzerinde daha fazla yoğunlaştığım söylenebilir. Zaman kavramına bakışımı farklı noktalara ve farklı bir algılayış biçimine çekmeye çalıştığımı söyleyebilirim. Günümüz modern insanının rasyonel ve pragmatik olan dilimlere, ya da küçük birimlere ayrılmış olan bir zaman kavramını reddeden, daha geniş bir perspektifte çok izafi olan bir zaman-uzan bütünlüğünü içeren bir kavramdan sözetmek amacındayım.
Zaman uzantısını ağırlıklı olarak hangi filmlerinizde kullandınız?
“Gizli Yüz”, “Gece Yolculuğu” ve “Akrebin Yolculuğu”nda. Buna “Anayurt Oteli”ni de dahil etmek mümkün. Onun da bir ucu bu kavram üzerine yoğunlaşmış bir filmdi.
“ Akrebin Yolculuğu ” filminin sonunda adam ölüyor, ve sonra tekrar trende yolculuk ederken görülüyor. Burada ne anlatmak istediniz?
Ne anlamak istediğinize bağlı.
Bundan sonra ne gibi projeleriniz olacak?
Şu anda çok fazla açıklayamam. Çünkü daha çok araştırma safhasında. Bir kaç ay içerisinde biraz daha somut hale gelir diye düşünüyorum.
Bu zamana kadar çektiğiniz filmleriniz içinde en çok beğendiğiniz filminiz?
Duygusal olarak “Gece Yolculuğu” na karşı benim özel bir muhabbetim var diyebilirim. Ama en tamamlanmış hangisi diye soracak olursanız “Anayurt Oteli” ve “Gizli Yüz” ü saymamız mümkün.
En çok etkilendiğiniz yönetmeni söyleyebilirmisiniz?
Bir çok yönetmen var. Beni etkileyen bir çok sinema akımı olmuştur. Bir tek ad üzerine durmanın yalnış olacağı kanaatindeyim. Dünya sinemasının bir tek düşüncesi olmaz. Bu beni ürkütüyor. Çünkü sinema farklı kültürleri, farklı düzeyleri yansıtan, değişik insanlar tarafından gerçekleştirilen bir kavramdır. Bu kültür farklılığı sinemanın zenginliğini oluşturur
Bu zamana kadar bir film seyredip de, “Keşke bu filmi ben çekseydim.” dediğiniz oldu mu?
Şimdi, tabii sadece film için kitap okuduğumda, müzik dinlediğimde benzer duygulara kapıldığımız oldu. Bir sinema olarak beni çok etkileyen, derinden izler bırakan filmler vardır. Ama şunu keşke ben yapmış olsaydım diyebileceğim bir film yok. Çünkü o film kendi yönetmeniyle özdeşleşir veya özdeşleştirilir
Bu zamana kadar seyrettiğiniz filmler içinde en çok etkilendiğiniz filmi söyleyebilirmisiniz?
Öyle bir film gösteremem. Öyle bir şeyin de mümkün olduğunu sanmıyorum. Bir bakıyorsunuz “Citizen Kane” diye bir film yıllar sonra en ön sırayı alıyor. Ama bana göre bir sanat yapıtı böyle kiloyla tartılamaz, metreyle ölçülemez. Belli dönemlerde başka filmlerin seni daha çok etkileyebileceği söylenebilir. Ama sinemada aradığım şey şudur. Sinemaya daha yeni bir soluk getiren, özgün olan, özü ve içeriği bir bütün olan eserlere karşı ilgim daha büyüktür.
En çok etkilendiğiniz yönetmeni söyleyebilirmisiniz?
Bir çok yönetmen var. Beni etkileyen bir çok sinema akımı olmuştur. Bir tek ad üzerine durmanın yalnış olacağı kanaatindeyim. Dünya sinemasının bir tek düşüncesi olmaz. Bu beni ürkütüyor. Çünkü sinema farklı kültürleri, farklı düzeyleri yansıtan, değişik insanlar tarafından gerçekleştirilen bir kavramdır. Bu kültür farklılığı sinemanın zenginliğini oluşturur.
Sizce edebiyatın sinemaya katkısı nedir?
Benim inancım o ki, edebiyat sinemaya düşünce bazında, hikâye anlatma bazında en büyük hizmeti veren, ve de bu nedenle kaçınılmaz olan, ya da vazgeçilmez olan sanat dalıdır. Bir ülkede edebiyatın canlı olması, nitelikli eserlerin ortaya çıkması, sinemada da olumlu etkiler doğurur, sinemayı da canlandırır. Ben buna içtenlikle inanıyorum.
Sizin uyarlama eserlerini okuyucularımıza hatırlatırmısınız?
Refik Halit Karay’ın “Memleket Hikâyeleri” nden uyarlanan “Yatık Emine”, Yusuf Atılgan’ın romanından uyarlanan “Anayurt Oteli”, Orhan Pamuk’un “Kara Kitap” da yer alan 1 sayfalık bir uyarlama olan “Gizli Yüz” ve “Ah Güzel İstanbul”
Özel Radyo ve Televizyonlar hakkındaki düşünceleriniz neler?
Yani olması gerektiği gibi olduğuna inanıyorum. Yüzeyde alt kültürlerin, son derece baskın olduğu, düzeysizliğin egemen olduğu bir anlayışın hakimiyetinden söz etmek mümkün
Türkiye’de günümüz sinemasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de sinema tamamen eski yönetim koşullarından kopmuş ve bağımsız üretim şekline dönüşmüştür. Son 5 yıldır bunu gözlemekteyiz. Bu sinemanın içinde sistemi sürdürmek isteyen, geniş kitleleri harekete geçirmek isteyen, populist yaklaşımlı sinema türü vardır. Buna bir bağlamda çağdaş yaşayan Yeşilçam sineması denebilir ve buna alternatif olarak çok daha kısıtlı imkanlarla gerçekleştirilen çok daha özgün ürünler vardır. Bu ürünleri gerçekleştirenlerin başında Zeki Demirkubuz, Derviş Zaim gibi isimler yer almaktadır ve kanaatimce bu geleneğe potaniyel taşıyabilecek umut veren bir sinemadır.
Sizce Türkiye’nin bugünkü en önemli sorunu ne?
Tek kelimeyle eğitimsizlik
Şu kelimeler size ne ifade ediyor?
Ömer Kavur : Hiç o tarafımı düşünmedim. Bilmiyorum
Anayurt Oteli : Karanlık kasvetli bir uzanda umutla bekleyiş
Zaman : Olmadığı
Sinema : İletişim aracı
Sanat : Güzellik, mutluluk
Teknoloji : İletişimsizlik aracı