Osmanlı Devleti’nde vergi almaya “cevaz” veren, yani vergiyi haklı kılan, hukuki dayanak, özellikle 1839 Tanzimat Fermanı’nın ilanına kadarki dönemde İslam hukuku, yani “ şeriat ” idi.
Bu düşünüşle alınan “ şer’i vergiler ” (tekalif-i şer’iye) Devlet harcamalarının esas kaynağını oluşturuyordu. Bununla birlikte, “Şer’i vergiler”in (tekalif-i şer’iye) yeterli olmadığı hallerde de, şer’i hükümlerle ters düşmemek üzere, Padişahın vergilendirme yetkisine dayanarak koyduğu ve örf ve adete dayanan çok sayıda “ örfi vergiler ” (tekalif-i örfiye) sözkonusu idi.
İmparatorlukta 1580 yıllarına kadar denk götürülen bütçeler, bu tarihten itibaren açık vermeye başlamış, açıklar 1600’lü yıllardan itibaren iltizam usulü ile toplanan Şer’i Vergiler, (duyulan ihtiyaca binaen Padişahın onayı ile konulan “ imdad-ı seferiye ” ya da “ imdad-ı hazeriye ” gibi) Örfi Vergiler ve Tağşiş (metal para içindeki değerli maden miktarını azaltmak suretiyle niteliğini düşürüp, para miktarını artırmak) suretiyle sağlanan gelirler ile kapatılmaya gayret edilmiştir.
17. yüzyıl boyunca üst üste kaybedilen ve toprak ve itibar kaybına da yol açan savaşların gerekli kıldığı yüksek askeri harcamalar büyük bütçe açıklarının oluşmasına neden olmuş ve Osmanlı İmparatorluğu’nu zayıf düşürmüştür. Diğer taraftan, bu olumsuzluklar, Osmanlı Devletini daha uzun süreli ve peşin elde edilen gelir sağlama yollarını aramaya sevketmiş, mültezimlere bir yıl veya üç yıl sürelerle verilen mukataa ların süreleri 17. yüzyılın sonlarında daha da uzatılarak, ihaleyi kazananlara “kaydı hayat” koşuluyla verilmeye başlanmış, kısa süreli iltizam usulü ile vergi toplayan-veren mültezim lerin yerini, 1695 yılında kabul edilen bir fermanla kendilerine hayat boyu sürecek ve hatta belirli koşullarla mirasçılarına da geçebilecek mukataa ihale edildiği için daha fazla ve peşin ödemede (bu ödemeye muaccele deniliyordu) bulunmak durumunda olan malikane sahipleri almışlardır. Bununla birlikte, iltizam usulü 1842 yılında tekrar uygulamaya konulmuştur. Osmanlı Devleti’nde uygulanan vergiler hakkında aşağıda çok kısa da olsa bilgi verilmesi yararlı görülmüştür.
Makale İçindekiler
Burada, Osmanlı Devleti’nde uygulanan vergiler hakkında çok kısa bilgi verilmesi yararlı görülmüştür.
ŞER’İ VERGİLER ‘in (tekalif-i şer’iye) başlıcaları; müslüman halktan alınan zekat , ganimet (savaşlarda ele geçirilen esirlerden beşte biri için, yani penci yeki için, her esir için 125 akçe takdir edilip, bunun beşte biri olan 25 akçenin hazine adına alınması) ve öşür , müslüman olmayan halktan alınanlar da haraç ve cizye ismini taşıyordu.
Zekat ; müslüman halktan, sahip oldukları hayvanlar, altın ve gümüş, ticari emtia meyve ve hububat gibi mallarının ağırlığı gibi çeşitli ölçütleri dikkate alınarak genel olarak 1/40’ı oranında alınan bir vergidir. Zekat başlangıçta dini bir mükellefiyet anlayışı ile alınırken daha sonra vergi, yani zorunlu bir mükellefiyet, haline getirilmiş ve :
adı ile alınmaya başlamıştır.
Haraç ; tımar sistemi uygulanan eyalet ve sancaklarda ziraat yapılan miri arazi kullanıcısı gayrımüslimlerden arazinin alanı dikkate alınarak yılda bir kez harac-ı muvazzafa (maktu haraç), bu arazilerden elde edilen hasılattan (yani ürün ve meyvelerden) da harac-ı mukaseme (gayrısafi hasılatın 1/10’nundan yarısına kadar değişik oranda alınan haraç) olarak iki ayrı isim altında alınmakta idi.
Cizye ise, yine Müslüman olmayan ve büluğa ermiş erkek halktan, himaye edilmeleri ve askerlik hizmetinden muafiyetleri dolayısıyla, yılda bir kez alınan bir baş vergiydi. Cizyeyi devlet direkt olarak kendisi tahsil ediyordu.
Padişahın vergilendirme yetkisini kullanması sonucu konulan (yani, Hükümdarın iradesi ile tarholunan) çok sayıda ÖRFİ VERGİLER ‘in (tekalif-i örfiye) başlıcaları ise, yapılan idare ve yargı hizmetleri karşılığı bu hizmetlerden yararlananlardan alınan Rüsum-ı Örfiye ve Devletin savaş gibi ani masraf gerektiren veya sonraları acil ihtiyaç duyulan hallerde imdadiye-i seferiye ve imdadiye-i hazariye gibi adlarla hane reislerine tarhettiği Tekalif-i Divaniye (avârız-ı divaniye, ya da avârız vergileri) adlarını taşıyan vergiler idi.
Tanzimat döneminde vergi sistemi basitleştirilmiş, uygulanan çok sayıda hasılat ve resim türünün tamamı kaldırılarak, şer’i vergiler ‘den (tekalif-i şer’iye) sadece üçü, zirai ürünlerden onda bir oranında öşür , hayvanlardan (koyundan) ağnam vergisi ve müslüman olmayan halktan alınan cizye yürürlükte bırakılmıştır. Ayrıca, mevcut aynî yükümlülüklerle angaryalar da kaldırılmıştır.
A.EMLAK VE GELİR VERGİLERİ :
1.Ancemaatin Vergi (bir köy üzerine konulmuş, hanelere dağıtılan toplu bir mükellefiyet)
2.Emlak ve Arazi Vergisi
3.Musakkafat (Bina) Vergisi
4.Temettü Vergisi
5.Madenler Resmi
6.Harp Kazançları Vergisi
B.ZİRAİ GELİR VERGİLERİ
1.Ağnam Resmi (Hayvanlar Vergisi)
2.Aşar (Zirai Ürün)Vergisi
3.Özel Ormanlar Hasılatı Vergisi
4. Çeşitli Ek Vergiler
C.BEDEL OLARAK ALINAN VERGİLER
1. Cizye (gayrımüslim erkeklerden alınır)
2. Bedel-i Askeri
3. Bedel-i Nakdi-i Askeri
4. Bedel-i Tarik (Yol Bedeli)
5. Muafiyet-i Askeriye Vergisi
D.DAMGA VE HARÇLAR
1. Damga Resmi
2. Harçlar
3. Kaydiyeler
4. Tönbeki (tütün) Beyiyesi
5. Rüsum-ı Bahriye (Deniz Resmi)
6. Rüsum-ı Sıhhıye-i Hayvaniye (Hayvan Sağlık Resmi)
7. Saydiye Rüsumu (Balık Avı Ruhsat Resmi)
E.GÜMRÜK VE TÜKETİM RESİMLERİ
1. Gümrük Resmi
2. Müskirat Resmi (Alkollü İçkiler Satış Resmi)
F. İNHİSAR (Tekel) GELİRLERİ
1. Tuz
2. Tütün
3. Tönbeki
4. Barut
5. Meskûkat
6. PTT
G. MAKTU VERGİLER (Mısır, Kıbrıs, Sisam, Eflak, Boğdan, Sırbistan, Bulgaristan gibi, bağlı eyalet ve beyliklerden maktuen alınan vergiler.