Boşanma davaları ve özel hayatın gizliliği ile ilgili oldukça çelişkili ve sansasyonel gazete haberleri okuyoruz:
Yukarıda verdiğim örnekler yerel mahkemelerin kararlarının haber olduğu manşetler. Muhtemelen temyiz edilmiş olan bu kararların Yargıtay incelemesinden sonraki durumunu bilmek isterdim. Ayrıca haberlerde suçun nitelenmesinde hatalar yapıldığı gözleniyor. Genellikle özel hayatın gizliliği olarak ifade edilen durumların sadece izinsiz “ses kaydedilmesi” ile ilgili olduğu göze çarpmakta.
TCK m. 133, kişilerin seslerinin izinsiz kaydedilmesi suçunu, TCK m. 134 ise, kişilerin özel hayatlarının ihlalini düzenliyor. Ses kaydedilmesi suçu: kişilerin aralarındaki aleni olmayan görüşmelerin bir aletle kayıt altına alınması iken, kanunun gerekçesindeki ifadesiyle özel hayatın gizliliğinin ihlal edilesi: “gizli yaşam alanına girerek veya başka suretle başkaları tarafından görülmesi mümkün olmayan bir özel yaşam olayının saptanması ve kaydedilmesi ” olarak tanımlanmıştır.
Yaptığımız karşılaştırmadan, ses dinlemenin ve kaydetmenin özel hayatın gizliliği suçu ile pek de net olmayan çizgilerle ayrıldığını anlıyoruz. Bir kişinin sesinin dinlenmesi veya kaydedilmesi, onun ayrıca “başkalarının göremeyeceği özel yaşamıyla ilgili” olmadığı sürece sadece ses kaydetme suçundan bahsedilebilecektir. Örneğin bir ticari müzakerenin gizlice dinlenmesi ve kaydedilmesi özel hayat ile ilgili olmadığından özel hayatın ihlalinden bahsedilemeyecektir. Ama yan komşusunun sesinin dinleyen ve bunu kaydeden kişinin işlediği suç ve bir muhabirin ünlü bir kişinin özel hayatına karşı ses ve görüntü alarak işlediği şuç özel hayatın gizliliğini ihlal suçu olacaktır.
Ama esas tartışma konusu, aynı özel hayatı paylaşanlar arasında özel hayattan bahsedilip edilemeyeceğidir . Evli eşlerin birbirlerinden ayrı özel hayatının olduğu kabul edilecek midir? Evliliğin hayatı en yakın şekilde paylaşma, hatta bütün hayatı birlikte geçirmek amacıyla yapılan sözleşme olduğu düşünüldüğünde, normal şartlarda eşlerin birbirlerinden gizli pek az şey sözkonusu olabilir. Eşler arasındaki “özel hayat” tartışması da genellikle evlilik birliğinin sarsıldığı durumlarda ortaya çıkmaktadır. Anlaşamayan ve geçinemeyen eşlerin artık kendilerine ait özel hayatlarından bahsedilebilecek midir? Kişiler arasındaki samimiyetteki azalma, birbirleri arasından korunmaya değer özel hayatı oluşturacak mıdır? Ya da görünürde güveni zedeleyecek hiçbir durum olmasa da her bireyin evli de olsa kendine ait özel hayatı olacağı mı kabul edilecektir?
Evli insanların özel hayatlarından öncelikle normal şartlarda o evliliğe çiftler dışında yapılacak müdahale anlaşılmalıdır. Örneğin evli çiftin izinsiz fotoğraflarının çekilmesi ve dinlenmeleri durumunda olduğu gibi. Fakat evli kişilerin birbirlerinden gizleme gereği duydukları sadakatsizlik gibi durumları da artık özel hayat olacak mıdır? Her ne kadar vicdanlarımız bu durumu bilmesi gereken aldatılan eşten yana da olsa, “aldatma durumu” artık bunu yapanların özel hayatına dönüşmüştür. Konuyu geniş ele alırsak, artık yaşanan ilişki, aldatan eşin ilişkide bulunduğu kişinin de özel hayatı haline gelmiştir. Bu nedenle aldatan eş hesaba katılmasa bile, 3. kişinin özel hayatından bahsetmek de mümkün olacaktır. TCK’da özel hayatın gizliliğini ihlal eden şahsın, kişinin eşi olmasının “özel hayatın gizliliği” suçunu ortadan kaldırıcacağına ilişkin bir düzenleme veya istisna yoktur. Özel hayatın ahlaklı olup olmadığı kişilerin kendilerini ilgilendireceğinden, kanun koyucu bu konuyu dikkate almamıştır. Dolayısıyla bir eş, diğer eşin özel hayatını ihlal edebilecektir .
Eşin başkasıyla yaşadığı gizli ilişki artık aldatan eşin ve birlikte aldattığı kişinin özel hayatına dönüştüğünden, bu özel hayata TCK 134 gereği gelecek müdahale evli eşten de gelse cezalandırılacaktır. Boşanmak için delil elde etmeye çalışan eşlerin bu madde kapmında yapacakları eylemler de suç oluşturacaktır. Ceza yargı sistemimizde, bir suçun işlendiğini en açık şekilde ispat etse de yasal olarak elde edilmemiş delillerin kişinin cezalandırılmasına esas olamayacağı gibi, yasal olarak elde edilmeyen delillerin boşanma sırasında ileri sürülmesi de mümkün olmayacak, bu deliller sunulsa da mahkeme tarafından karar verilirken dikkate alınmayacak, üstelik ayrı bir ceza davasına neden olabilecektir. Aldatıldığını düşünen kişi bu durumu yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Boşanma davasının bir avukatla açılması halinde sunulacak delillerin yasallığının değerlendirilmesinde avukatların da büyük dikkat ve özen göstermesi gerekecektir. Yasal olmayan deliller konusunda müvekkillerini uyarmaları ve kendi imzalarıyla verdikleri dilekçelerde bu ihlali yapmaktan “bizzat” kaçınmalıdırlar.
Aynı çatı altında yaşayan kişilerin boşanmak için elde edecekleri delillerin yasallığı konusunda en önemli ölçüt, bu delillerin “ortak kullanım alanları” nda elde edilip edilmediğidir. Eşler birlikte kullandıkları alanlarda elde edecekleri delilleri boşanmada kullanabileceklerdir. Örneğin çekmeceden çıkan bir not veya mektup, evin ortak telesekreterine gelen bir mesaj gibi. Ancak cep telefonuna gelen bir mesaj delil olamayacaktır. Çünkü ortak kullanıma tabi değildir. Ancak eşler cep telefonunu ortak kullanımları için almışlar ve kullanıyorlarsa farklı değerlendirilebilecektir. Eşlerin ortak kullanımlarındaki bilgisayardan elde edecekleri bilgiler de boşanmada delil olabilecektir. Ancak bu bilgisayarda veri elde etmek için ayrıca bir düzenek kurmak, örneğin keylogger gibi klavye kaydeden programlar kullanmak da “özel hayatın gizliliğinin ihlali” suçunu oluşturacaktır. Hayatın olağan akışında aldatan eşlerin bu durumun farkedilmesini önlemek için gereken önlemleri alacakları da dikkate alındığında, elde edilen yasal delillerin çoğu, aldatan eşin dalgınlığı ve unutkanlığından kaynaklanacaktır.
Sonuç olarak, Anayasada güvence altına alınan “özel hayatın gizliliği”, boşanmak için delil elde etmeye çalışan eşlerin evlilik birliğindeki haklarından üstün tutulmuştur . Boşanmaya çalışırken sanık olmamak için dikkatli olunmalıdır…
T.C.
Anayasası
A. Özel Hayatın Gizliliği
Madde 20
Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.
Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.