Prof. Dr. Rehat Faikoğlu – MAHPUSHANE ÇEŞMESİ

İlkokul bitmişti. Bitmişti bitmesine de sonra ne olacaktı? Rahmetli babacığım özde ortaokula gitmemi istiyordu, fakat ablasının etkisinde olduğu için hayır gitmeyeceksin, köyde çalışacağız diyordu.

Rahmetli a nam ilk defa babama karşı geliyor ve hayır benim kızanım okuyacak diye diretiyordu. Ne anne tarafım, ne de baba tarafım okumamı istemiyordu. Neden mi?

Artık rahatlıkla yazabilirim. Ne anne nede baba sülalemde başladıkları orta öğrenimlerini ne de yüksek öğrenimlerini tamamlaya bilen yoktu. Kaldı ki her iki tarafın maddi durumları çok iyi idi ve çocuklarını Türkiye’ye tahsile göndermişlerdi. İyi de bitiren yoktu. Yeğen ve kuzen lerin bazıları orta öğrenim terk, bazıları da yüksek öğrenim terkti.

Sevgili ilkokul hocam Sn. Kadir Yunusoğlu ’nun da ısrarı ile ortaokula başladım. Başladım ama rahmetli babacığım ablasının emri üzere okula başladığım ilk gün İskeçe’ye okula geldi ve; Haydi gidiyoruz bırak okulu dedi. Ben de asla gelmeyeceğim, ben okuyacağım diye babama ilk defa karşı gelmiştim. Daha ilk defa gördüğüm okul müdürüm bu tabloyu görünce hemen vaziyet ederek babamı ikna etti ve benim orta öğrenim serüvenim böylece başlamış oldu. Bütün tahsil hayatım boyunca babam bana derslerin nasıl diye hiç sormadı. Kaldı ki bende hiç sordurmadım. Başarılarımla gururlandığını görüyordum.

Tahsil hayatı m boyunca da hiçbir dersten iki defa imtihana girmedim. Zira benim hiçbir dersten zayıf alma hakkım ve lüksüm yoktu babama göre. Amca ve dayı çocuklarına çokta haksızlık etmeyeyim. Amca oğlumla dayı oğlum Rahmetli Menderes ’in Batı Trakya ’dan alıp, Türkiye ’deki öğretmen okullarında öğretmen yetiştirdiği 450 öğretmen arasında idi. Yıllar sonrada Teyze oğlu diş hekimi oldu.

Orta ve lise şehirde idi. 7 km. mesafeyi 6 yıl otobüsle gittim geldim. Tahminen 50 Kuruş fark var diye her gün 3 km. yürüyordum sabah akşam. Yoksa köyde kapımızın önünden geçen pulman diye adlandırılan otobüs astikodan 50 kuruş daha pahalı idi. Astiko Müsellim köyünün başlangıcı idi. Durakta astiko beklerken haftanın en az 2-3 günü müsellim köyünden Tahir ağanın Zeynep her sabah otobüs durağına gelir bana kızarmış ekmek ve peynir getirirdi. Bu arada tabi bana uzun uzun bakar çoğu kez ağlar sessiz sessiz, bana sarılır, bağrına basar, öper; Ayyyy mari kızana bak. Tıpkı da o der, ağlardı.

Hiç anlam veremiyordum. Bir süre sonra dayanamadım olayı babama anlattım. Kızarmış ekmekle, sert, tam yağlı koyun peyniri çok hoşuma gitse de okul arkadaşlarımın ağlayarak yanımızdan ayrılan kadın için bana cici babaannen mi diye alay etmeleri ağrıma gidiyordu. Bunu duyan babam bana olayı müteaddit defalar anlattırdıktan sonra eksejere etmeden hiç unutamayacağım hikâyeyi anlattı. Annem olayı bilmesine rağmen bazen babamın sözünü kesiyor ve ayrıntılar veriyordu.

Babamın öz dayısı Paşa Ahmet ’in Recep külhanbeyi, at üstünden inmeyen, düğünlerde atına da rakı içirtip atın üstünde atla birlikte dans eden kabadayı imiş. Bir gün küçük eniştesi (Mehmet Ağanın Mustafa) duymuş ki ablasının üzerine kuma getirecek. Müsellim Köyü nden Tahir Ağanın Zeynep’i. Ablasının 3 çocuğu mevcut. Hemen eniştesine gidiyor, atının üstünden inmeden eniştesine böyle bir olaya tevessül etmemesini, ablasının bir kusuru varsa bilmek istediğini söylüyor. Eniştesi bağırarak para benim değil mi iki karı 3 karı alırım git başımdan diyor. Bunu duyan Recep dayı hiçbir şey söylemeden atı doğru müsellim köyüne sürüyor. Gündüz olmasına rağmen Tahir Ağanın evini basıyor, daha evvel hiç konuşmadığı çok az bildiği Zeynep’i zorla kaptığı gibi atın üzerine alıyor ve Rodop dağları na kaçıyor. 10 Gün dağda yaşıyorlar. Hiç kimse onları yakalayamıyor. 10 günün sonunda Recep dayı Zeynep’i getirip babasına Tahir Ağa ya teslim ediyor. Alelacele eniştesine gidiyor ve bağırarak; Haydi git şimdi Zeynep’i al diyor.

Jandarmalar eniştesinin evinden çıkarken Recep dayı yı yakalıyor ver elini hapishane. Güzelde Zeynep? Zeynep Recep dayıya sırılsıklam âşık oluyor. Nasıl olmasın? Dayı 1.80 boyunda 90 kilo civarında yağız delikanlı. Yakışıklı mı yakışıklı. Kaytan bıyıklar görmeye değer. Kalın erkek sesi ile herkesi kendine âşık eden Paşa Ahmet’in Recep. Tuttuğunu koparan. Zeynep bir daha kısmetleri çıkmasına rağmen asla evlenmiyor. Aşkına ihanet etmiyor. Âşık olduğu hayatının erkeğine o meşhur MAHPUSHANE ÇEŞMESİ YANDAN AKIYOR YANDAN Türküsü nü yakıyor. Recep dayı mı? Hapse girdikten çok geçmeden ikinci dünya savaşı çıkıyor ve Recep dayı kurtuluyor.

İşte böyle. Zeynep hanımın beni uzun uzun sevmesi ve ağlamasının hikâyesi… Bütün ortaokul yıllarımda bu tablo devam etti. Liseye geçtiğimin yazı idi. Duydum ki Zeynep hanıma üzüntüden inme inmiş. 2 yıl hatırlıyorum yatağa bağımlı yaşamış. Öldüğünü duyduğum gün gizlice ahıra gittim ve hıçkıra hıçkıra Recep dayının adına ağladım.

Recep dayının hazin sonunu haftaya yazacağım.

Kalın sağlıcakla…

Prof. Dr. Rehat Faikoğlu / www.heykadin.com.tr