Ortaokula gidiyordum. Bir sabah ağzımı açmada zorlanıyor ve sağ kulağımın altı çene eklemimin iz düşümü şişmişti. Babaannem hemen olaya vaziyet etti. Teşhis hazırdı. Kabakulak. Kolumdan tuttuğu gibi bahçedeki fırının yanına gittik.
Fırın ağzı karasına parmağını sürdü ve şiş olan yer daire şeklinde çizildi. İçine de yine bu karadan çarpı işareti yapıldı. Tedavi tamamdı. Kulakaltı bezinin (parotit) iltihabı imiş, gerekli ve uygun tedavi yapılmazsa erkeklerde hayalara vurur ve erkekte ileride kısırlığa sebep olurmuş (!) Önemli değil. Fırın ağzı karasını yedi olay bitmiştir.
Babaanneme karşı gelmek hiç kimsenin haddi değildi. Kaynanası ile geçinemeyen gelinler gelirdi gizlice babaanneme. Gelinini sevmeyen kaynanaların gelinleri ile ilgili bütün düşüncelerini bilirdim. Çünkü hepsi kor attırırlar veye kurşun döktürürlerdi.
Kor atmak için(Tas içindeki soğuk suya yanan koru atınca çıkan cozzz sesinin yüksekliği nazarın büyüklüğünü gösterirdi. Ayrıca bu esnada babaannem yapmacık da olsa esnerdi) gereken karaçalı közlerini ben toplardım bahçeden.
En komiği de kurşun dökmek. Erimiş sıcak kurşunu nazarlı kişinin başı üstünde tas içindeki suya dökmek, cozzzz sesi ile birlikte oluşmuş olan kurşun şekline göre yorumlar yapmak. Çok giritili bir şekil almış ise nazarın dozu büyüktü. Müteaddit defalar gelmesi gerekir ve bu olayın tekrarı yapılırdı.
Bu gün düşünüyorum da en tehlikeli durum sonunda nazarlı kişiye bu kurşunlu sudan içirmek. Ağır metal!!!!!. Geçmiş olsun.
Bir de çarkı vardı babaannemin. Jilet gibi keserdi, sırta değdirip düğmesine basınca 3 sıra halinde. Tabi çizilen yer kanardı. Kanayan yerlere de vantuz yapıştırılırdı Vantus emdikçe içi kanla dolardı. Yüzeyel kesik olduğu için toplar damar kanı akardı. Onun için kanın rengi koyu idi. Yorum hazırdı. Vücudunda pis kan birikmiş ve sabaha kalmaz hemen iyi olacaksın telkinleri ile hasta kişi gönderilirdi. Ya o yaralar enfekte olsa!!!!!
Düşünüyorum da bizim ev babaannem sayesinde HACAMAT merkezi imiş. Keşke bu gün yaşasaydı babaannem. Zira bu günkü Sağlık Bakanı tarafından ödüllendirilir ve BAŞHACAMAT seçilirdi.
Sağlık bakanlığının bu konudaki son genelgesini bilmem duydunuz mu? Türk tıbbında hacamatın ve sülükçülüğün yeri olduğu duyuruldu ve bunlara müsaade edildi. Nisan ayı son günleri ile mayıs ayının ilk günlerini çok severdim. Sülükler çıkardı. Şişe şişe toplar babaanneme getirirdim, o da bana harçlık verirdi. Karnı ağrımış ve ölmüş acınaklı sözlerini çok duyardım.
Şimdi düşünüyorum da; karnı ağrıyan kişiye taş ısıtılıp karnına konurdu. Al sana apandisitin perforasyonu(patlaması) sepsis ve ölüm.
Eli başında kız hapını hiç duydunuz mu? GRİPİN. Ambalajının üzerindeki resimden dolayı bu isimle söylenirdi. Herkesin cebinde vardı. Bir de köyümüzde bakkal Şaban at arabası ile geçerken seslenirdi köyün ağaları. KALMALİN var mı? O biraz pahalı idi ASPİRİNE göre. Hekim olduktan sonra anladım kalmalinin neden daha pahalı ve daha çok arandığını. Aspirine göre birde içinde kafein vardı ilave olarak. O da migren tarzı baş ağrılarına iyi gelirdi.
Temriye olayını bilir misiniz? Bakın anlatayım. Ciltte veya saçlı deride enfekte kaşıntılı mikotik( mantara bağlı) yara. Tedavisi mi? Sigara külü… Dr.a Gitmeye ne hacet sür sigara külünü bir de babaannemin nefesi, tedavi tamam. Vücuttaki siğiller mi? Nefesi o kadar kuvvetli idi ki babaannemin bir okumaya görsün. Sabaha işlem tamam.
Ah be babaanne neden şimdi yaşamadın? BAŞHACAMAT olacaktın. Ben de asistanın…
Kalın sağlıcakla…
Prof. Dr. Rehat Faikoğlu / www.heykadin.com.tr