Prof. Dr. Rehat Faikoğlu – UTANDIRAN BEZ AFİŞİ

BEZ AFİŞ

Her sabah TOPKAPI-Cevizlibağ güzergahını kullanarak üniversitedeki işime gitmeye bayılıyorum. Cevizlibağ otobüs durağındaki yaya geçidine Büyükşehir belediyesinin astığı duyuruları okumaktan, son bez afişli duyuruya kadar büyük keyif alıyordum.

Güzel duyuruları, mutluluk duyulacak, gururlanılacak işte olay bu denilecek yazıları okumak hakikaten zevkli oluyordu. Oluyordu diyorum son afişe kadar. Okuyunca utandım, yüzüm kızardı. Allahtan arabada benden başka kimse yoktu ve yüzümün kızarıklığını kimse görmedi. İnanın etrafa bakamadım. Sanki herkes bana bakıyor ve suçlu sensin diye haykırıyordu. Hayır, ben değildim. Sizler de değildiniz. Müsterih olun.

Hepimiz çok iyi biliyoruz ki utanma vesilemiz olan o yazının tek müsebbibi vardı. İKTİDARLAR. Hem de gelmiş geçmiş tüm iktidarlar. Sanki iktidarların görevi değilmiş gibi, iktidarın uzantısı hatta ta kendisi olan O yazıyı Büyükşehir Belediyesi nasıl yazmış ve gururla asmıştı? Bu yazı ile de övünüyor demek ki yetkililer.

Biz zaten garip bir toplum değil miyiz? Cumhurbaşkanının forsunda bile tarihte biz Türklerin kurduğu on altı devletin amblemi yok mu?

Bununla gurur duymuyor muyuz?

Ben milliyetimle her zaman gurur duydum ve duyarım. Ama o amblemi görünce sadece tebessüm ediyorum. Çünkü biz kurduğumuz kadar devleti yıkmışız veya sahip çıkamamışız. Çıkamamışız ve yıkılmış. Bu herhalde övünülecek değil üzerinde düşünülecek bir husus diye düşünüyorum.

Hem galiba o amblemde sembolize edilen bazı devletleri de kurmamışız. Zira tarih bilgisine çok güvendiğim üniversiteden hocam bunun böyle olduğunu iddia ediyor.

O afişteki yazı ne mi idi? ‘ ’HEP BİRLİKTE KADINLARIMIZDA YAZMA OKUMA ORANINI %20 A RTIRDIK’’ Bu bizi mutlu değil mutsuz etmeli… 21.ci yüzyılda Türkiye Cumhuriyetimizde kadınlarımızdan yazma okuma bilmeyen olmamalı. Biz ne Somali nede Bangladeş’iz.

Unutmayalım ki Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizde yazma okuma oranı % 5’ler de iken 1935’te % 20 olmuştur. Bu kampanyalarla değil iktidarların, Büyük Atatürk’ümüzün dirayeti ile olmuştur. Aralarına katılmak için kapılarını aşındırdığımız Avrupa Birliği ülkelerinde ki yazma okuma bilmeyenlerin oranı toplan nüfusta 0-0,5 aralığındadır.

Bu üyelerden birinde yazma okuma bilmeyenlerin (Yunanistan) oranı %1 e yükselince kıyametler koptu. İktidara öyle yüklenildi ki bir süre ülkedeki hem ekonomik hem de hükümet krizi tartışmaları dahi ikinci planda kaldı.

0,5 puanlık artışı sonunda ülkeye gelen sığınmacı yabancıların( Somalili, Bengladeşli, Suriyeli) oluşturduğu gösterildi ve durum sakinleşti. Biz de ki duruma ne demeli? Biz Büyük devletiz(!)

Doğurganlık oranı da o kadar AB ülkelerinde 0-1 arasında. Ama ülkemizde bu oran 2.75-3 arasında. Bu rakam olağanüstü yüksektir.

AB’nin üye olmamız için ileri sürdüğü tüm şartları yerine getirsek dahi bu doğurganlık oranı ile AB ye üye olmamız mümkün değildir. Toplumumuza hiç yakışmıyor çocuk gelinler diye eleştiriyoruz. Taciz olayları ile ilgili, çocuk gelinler ile ilgili var olan radikal çözümleri mecliste hayata inanın oy uğruna geçiremiyoruz.

Töre denen saçmalık ve kötü alışkanlıklar sadece erkekleri korumak için var ülkemizde. Zira Tecavüz olaylarında, ensest olaylarda cezalandırılan neden sadece kadınlarımız oluyor? Kadınlarımız erotik shoplardan materyal alıp da mı işliyor o suçları (!) Bu suçlarda erkek faktörü yok mu? Neden onlar cezalandırılmaz.

Hukukçu değilim yoksa kanunlarımızda sadece kadınlar mı cezalandırılır diye hükümler vardır (!) Affedersiniz artık mal gibi görüp kızlarımızı kadınlarımızı çocuk gelinler yapmayalım.

Kadınlarımıza yazma okumayı kampanya ile değil iktidar olarak, gelişmişliğin gereği olarak yapalım. 4 yıllık eğitim-meyitim ile uğraşmayalım lütfen.

Tüm medeni ülkelerde olduğu gibi ilköğretim 8 yıl dersin olay biter. Ama denetleyicisi de olacaksın devlet olarak. Yoksa toplumun cehaleti işimize mi yarıyor. Oylarını çalmak daha kolay mı oluyor bilmiyorum Ne dersiniz?

Kalın sağlıcakla…

Prof. Dr. Rehat Faikoğlu / www.heykadin.com.tr