Prof. Dr. Rehat Faikoğlu – VAR BEYAA…

Siz hiç, her şeyi ama her şeyi bilen bir toplum bilir misiniz? Asla bilmem demeyen, asla yapamam demeyen insanlarla karşılaştınız mı hiç? Kendilerini dev aynasında gören, Tanrı tarafından (haşa!)seçkin olduklarına inanan, bulundukları ortama asla uyum sağlayamayan insanlarla zannedersem hiç karşılaşmadınız.

Biz Türkiye Cumhuriyeti nin buradaki emanetiyiz der de başka bir şey demez. O toprakların esas sahibi olduğunu ve koruması gerektiğini bilmez. O nedenle gözleri devamlı anavatan Türkiye ’ye bakar. Dişi ağırsa Türkiye Cumhuriyeti gelip çeksin baa bizi burada bıraktı der. Orada neden olduğunu, niye orada yaşadığının farkında bile değildirler. Anaokulu terktir,  ayın dünyaya uzaklığı kaç ışık yılı? diye sorsanız; elini çenesine götürür, ara sıra dilinin ucunu gösterir, bütün yüz kaslarını kasarak seni inandırmak için teba dilimin ucunda beyavvvv, ama çıkartıramıyorum der, arada sırada dizine vurur, bu kadar kolay soruyu nasıl hatırlayamıyorum diye. Bilmiyorum yoktur.

Bizim Batı Trakyalı kardeşlerdir bahsettiklerim. Her biri şahsına münhasırdır. Bir köyde günlük kullanım eşyalarından her türlü ev araç ve gereçleri aynıdır. Evlerinin boyaları ve renkleri dahi aynıdır. Çünkü profil nörozundadırlar. Birinde olan bir eşya diğerinin ihtiyacı olmasa dahi onda da olacaktır ve gider alır.

Aba o benden tamı zengin baaa!!!! bende neye olmasın baaa!!! der ve alır. Biliyor musunuz? Köyümüze kasap dükkânı açan bir vatandaş haliyle dükkânına soğuk dondurucu almış. İyi mi? Bir hafta sonra bütün köyde herkeste artık soğuk dondurucu var. Köyde her evin bahçesinde fırın vardı. Herkes ekmeğini kendi yapardı. Hele anacığım fırından çıkarır çıkarmaz ekmeği içine tazecik manda tereyağını boca edip şırka yoğurtla( ayran) yemeğe doyamazdım. Bir de o fırının külleri arasına patates gömerek yediğimiz o patatesler.

Düşünüyorum da bizim zamanımızda memlekette kumpir varmış. Hem de organik(!) Zaten amcamın hanımı hatırlıyorum da patatese patates demez Kompil derdi. Ne göreyim artık köyde ekmek yapılmıyor. Bahçelerdeki fırınların çoğu yıkılmış. Neden mi? Köye yeni bir aile taşınmış. Bahçesinde fırın yok. O nedenle hazır ekmek yiyorlarmış. Bütün köyün erkekleri bizim hanımlar o ailenin hanımından daha mı değersiz deyip hanımlarına ekmek yapmayı bıraktırmışlar, onlar da ekmeklerini artık hazır alıyorlar. Azıcık memleket insanımdan enstantaneler.

Lozan anlaşması ndan günümüze kadar orada doğmuş halen oranın vatandaşlığını koruyan oradaki ( Demokritos ) üniversitesinde görev yapan ilk ve tek profesörüm. 2007 yılı mayıs ayında başladım göreve. Haftada 2 gün gidiyorum. Henüz ilk günlerdi. Asistanımız Vasilis Nikas poliklinikten telefon ederek bir vaka göstermek istediğini ve müsaitsem beni polikliniğe davet etti. Gittim. Feraceli başı eşarplı bizden bir hanımefendi. Yanında da bastonla yürüyen 35 yaşlarında bir delikanlı. Hanımefendinin rahatsızlığı meme tümörü. Asistan her türlü tetkiki hazırlamış sonraki gün ameliyat olacak. Ona yaptırabileceğimi sordu. Olur dedim. Sevinen asistan hasta ve oğluna dönüp, siz ne şanslısınız. Buradan ( İskeçe den) sizden bir hoca sizi ameliyat edecek dedi. Süklüm büklüm duran bastonlu bey hemen bastonu yan tarafa koydu boş duran  sandalyeye oturdu; Aba bizde buralız baaaa! Anamı getirdim, ona tecümalık yapıyorum. Bu bilmiyiii Rumca baaa! Dedi. Ayak ayak üstüne atmıştı bile benimle konuşurken. Var beyaa bende 150 koyun. Çok kazanıyarım. Işlerimiz çok iyi. Almışım 2 daire ve birde arsacık İstanbul’dan dedi. Sonraki gün ameliyathaneden çıkıyorum, arkamdan asistan elinde hastanın dosyası ile beni takip ediyor. Ameliyathanenin önünde bu defa o hastanın dünkü oğlu diğer çocukları, eşi ve akrabaları otururken bizi görünce hepsi ayağa kalktı, asistana koşarak çok teşekkür aderek elini öpmek istediler. Asistan şiddetle reddedip, hocaya teşekkür edin dedi. O kurtardı hastayı dedi.

Bırakın bana teşekkürü yüzüme bakan bile olmadı. Zira ben onlardan biri idim. Nasıl ben profesör olmuştum değil. Neden ben profesör olmuştum, onda vardı beyaaaa! Yüz elli koyun. Biyat etmesini dahi bilmeyenler. İki değerli profesör meslektaşımla Demokritos Üniversitesi tıp fakültesi kadın doğum kliniğini ziyaretimizde bizden batı Trakyalı genç bir Dr. Kızımızın bizi gördüğünde hala teflonla konuşmasına heyecanla bizimle üç profesörle konuşmamasına arkadaşlarım çok şaşırmışlardı. Olsun beyaaa! Onlar bizim insanlarımız.

Kalın sağlıcakla…

Prof. Dr. Rehat Faikoğlu / www.heykadin.com.tr