“Putin’in” Partisi Rusya Seçimlerini Açık Ara Kazandı

Rusya’da parlamentonun alt kanadı olan Duma için yapılan seçimleri, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in desteklediği Birleşik Rusya Partisi açık farkla kazandı. İlk sonuçlara göre yüzde 54 oy alan Birleşik Rusya, oy oranını da son seçimlere kıyasla 5 puan artırdı. Birleşik Rusya’nın 450 üyeli Duma’da sandalye sayısı 238’den 343’e çıktı. Vladimir Putin yaptığı açıklamada, “Kesin olarak söyleyebiliriz ki parti iyi bir netice elde etmiştir” dedi. İlk sonuçlara göre, milliyetçi çizgideki Rusya Liberal Demokrat Partisi (LDPR) ile Rusya Komünist Parti yüzde 13’er oy aldı. LDPR ilk kez Komünistleri geçerek ikinci sırada yer aldı. Adil Rusya Partisi de yaklaşık yüzde 6 oyla dördüncü oldu. Bu dört parti hâlihazırda Duma’da temsil ediliyor. Liberal muhalefet partileri  ise yüzde 5’lik seçim barajını aşamamış gibi görünüyor. Seçimlere katılım oranı ise yaklaşık yüzde 48 oldu. Bu, Rusya’da bugüne dek bir seçimde görülen en düşük katılım oranı. Ülkede 2011’deki seçimlerde katılım oranı yaklaşık yüzde 60’dı. seçimlerde usulsüzlükler yapıldığına yönelik iddialar da var. Seçimlere katılım oranı 2011 seçimlerine kıyasla düşük oldu. Oy kullanımının bitimine iki saat kala seçmenlerin sadece yüzde 40 oy kullanmıştı. Seçim Komisyonu Başkanı Ella Pamfilova, seçimlerin tamamen yasalara uygun olarak gerçekleştirildiği konusunda güvenlerinin tam olduğunu söyledi. Bir önceki seçimlerde hile yapıldığına dair iddialar başkent Moskova’da Putin karşıtı gösterilere neden olmuştu. 17 yıldır devlet başkanı veya başbakan olarak iktidarda bulunan Putin, resmi olarak herhangi bir partiye mensup değil. Ancak Birleşik Rusya Putin’in “manevi”, Başbakan Dmitri Medvedev’in ise fiili liderliğinde yönetiliyor. Putin, oy kullanımının sona ermesi ardından Başbakan Medvedev ile birlikte Birleşik Rusya’nın genel merkezini ziyaret etti. Putin, “Hayatın insanlar için zor olduğunu, birçok problemin, birçok çözülmemiş problemin var olduğunu biliyoruz. Yine de bu sonucu aldık” dedi. 2011’deki son seçimde Birleşik Rusya yüzde 49,3, Komünist Parti yüzde 19,9, Adil Rusya 13,2, LDPR yüzde 11,6 oy almıştı. Bağımsız seçim gözlem kuruluşu Golos akşamın erken saatlerine kadar ülke çapından kendilerine ulaştırılan usulsüzlük şikayetlerinin 1300 olduğunu söyledi. Bu arada Rusya’nın 2014’te ilhak ettiği Kırım’da da Duma seçimleri için oy kullanıldı. Zaten seçim sonuçlarının açıklanmasından bu yerlerde meydana gelen ufak tefek gösteriler bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Aynı zamanda kendi hayatlarında önemli bir iyileşme görememektedirler. Bundan da öte, hükümet dünya politikasında aktif bir rol oynamak amacıyla içeride güçlü olmaya çalışırken, bunu kendi vatandaşlarına izah etme konusunda zorluklar yaşadığı görülmektedir. Partinin yapılan seçimlerde parti % 54 oranında oy alamamasına rağmen, Rusya Federasyonu’nun bütün bölgelerinde hala bir numaradır. AB’deki devam eden ekonomik çalkantı ve Birleşik Krallık, İspanya ve Portekiz’de iktidar partilerinin seçimleri kaybetmesi göz önünde bulundurulduğunda, Birleşik Rusya’nın diğer bir dönem için çoğunluğa sahip olması başarı olarak değerlendirilmelidir. Başbakan Medvedev’ in seçimlerden sonra yaptığı açıklamaya göre Devlet Duma’sındaki durum ülkedeki siyasal gerçek ittifakını yansıtmaktadır. Buna ilaveten Medvedev’ in Duma’da sandalye kazanan partilerin liderlerine telefon açması, Birleşik Rusya’nın onlarla işbirliği yapmaya hazır olduğunu göstermektedir. Devlet Duma’sındaki siyasal güçlerin dağılımı Rusya’da demokrasinin güçlenmesine büyük oranda yardımcı olacaktır. Bu dağılım sayesinde hem hükümet, hem de Başkan muhalefetten destek aramak zorunda olacaktır. Bu durum, Rus demokrasisinin doğal olarak otoriter olduğu yolundaki eleştirilere nokta koyabilir. Bazı düşüncelerin aksine Rusya’da bir Turuncu Devrim veya Arap Baharı olmaz çünkü Rusya sahip olduğu tecrübe zenginliğinden ve modern Avrupa tarihinin ayrılmaz bir parçası olan siyasal geleneklerden ötürü çok güçlü bir devlet haline gelmiştir. 18 Eylül 2016 tarihinde gerçekleştirilen Duma seçimlerinde anketlerin ortaya çıkardığı neticeler meydana geldi. İktidar partisinin oy oranında artış görülürken meclisteki mevcut bulunan bütün muhalefet partilerinin oy oranlarında bir miktar azalma olduğu aşikârdır. Fakat Duma seçimleri incelendiği zaman her ne kadar siyasal hayatta diğer bazı partilerin varlığından söz edilse de esasında bir iktidar yarışının olmadığı çok açık ve nettir. Muhalefet partileri zaten mecliste bulunmaktaydı. Fakat etkinlikleri iktidar partisinin uygulamalarına pek engel teşkil etmemekteydi. Bu durum karşımıza “işbirliğine dayalı çok partili bir sistem” var olduğu gerçeğini çıkarmaktadır. Putin ve Medvedev’in, iktidar partisinin güç kazanmasını, “ülkedeki demokrasinin bir sonucu” olarak değerlendirmesi tesadüf olarak nitelendirilemez. Vladimir Putin döneminde Rusya Federasyonu’nda gerçekleşen Duma ve Devlet Başkanlığı seçimlerinin Rus dış politikasına etkilerine baktığımız zaman, 2008-2012 döneminde Devlet Başkanlığı görevini yürüten Medvedev döneminde Rus dış politikasında, kendisinden önce iki dönem Devlet Başkanlığı yapan Vladimir Putin döneminde izlenen dış politikadan herhangi bir farklılık yaşanmamaktadır. Putin döneminde ortaya konulan politikalar ve bu politikaları uygulamaya yönelik araçlar da Medvedev döneminde aynen kullanılmaktadır. Bu dönemde Rus dış politikasında Putin-Medvedev tandeminden rahatlıkla söz edilebilir. Medvedev’ in 2008’de Başkan seçildikten sonra Putin’in politikalarının takipçisi olacağı yönünde yaptığı açıklama, Medvedev’ den farklı bir dış politika izlemesini bekleyenleri hayal kırıklığına uğratmıştır. Özellikle enerji fiyatlarındaki yükselmeye bağlı olarak çökmüş durumdaki ekonomisini toparlayan Rusya, kendine olan güvenini tekrardan kazanarak uluslararası ilişkiler alanındaki önemli konularda güçlü bir pozisyon alan ülke haline dönüşmüştür. Rusya’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin veto hakkına sahip beş daimi üyesinden birisi olması, Konsey’de bulunan ülkelerin önemli konularla ilgili kararlar alırken Rusya’nın pozisyonu da göz önünde bulundurmaları gerektiğini ortaya koymaktadır. İran’ın nükleer programı ve şu anda uluslararası ilişkilerin en sıcak konularından birisi olan Suriye gibi konularda kararlar alırken diğer üyeler Rusya’nın da bu kararlara ‘evet’ demesi için birtakım tavizler vermek zorunda kalmaktadırlar. Rusya, kendi yakın çevresinde ve diğer bölgelerdeki önemli olaylara sessiz kalmama politikasını sürdürmektedir. Enerji nakil hatlarının kontrolü konusunda yakın çevresindeki ülkeleri uzun dönemli sözleşmelerle kendine bağımlı kılmaktadır. Moskova, bu konuda bağımlı olan Avrupa Birliği ülkelerinin enerji şirketleriyle devlet içinde devlet olarak nitelendirilen Gazprom firması kanalıyla ortak projeler geliştirmektedir ve de geliştirmeye devam ederek AB’nin kendisine bu konuda bağımlılığını artırmaya çalışmaktadır. Çin, Hindistan, İran ve Türkiye gibi ülkelerle de her alanda ilişkiler özellikle Putin-Medvedev ikilisinin çabalarıyla gün geçtikçe daha da geliştirilmektedir. Sonuç olarak Türkiye ile ilişkilerini düzelten, dış politikada ise Amerikan ambargosuna kararlılıkla göğüs geren ve birçok kârlı uluslararası anlaşma ile Ortadoğu’daki tüm sorunlarda söz sahibi haline gelen Rusya bu seçimde oyunu istikrardan yana kullanmış, seçim katılımı az olmasına rağmen % 54 oy alan iktidar partisi ise elini çok güçlendirmiştir.