Fotoğraf: Mehmet Özdağ/Evrensel
HES’ler, maden işletmeleri, Karadeniz bölgesinin ormanlarını, yaylalarını, derelerini talan ettiği yetmezmiş gibi, şimdi deniz doldurularak arazi elde etme peşindeler.Doğu Karadeniz’de deniz doldurularak yapılan kara yolu, şehirlerin, ilçelerin denizle bağını kesti. Suyun denize ulaşımı zorlaşınca bol yağış alan bölgede seller nedeniyle maddi zararlar yanında ölümlerle de yaşandı.
Ordu, Giresun, Trabzon, Rize ve Samsun sahilleri dolduruluyor. Samsun sahillerindeki dolgu çalışmalarını Mimarlar Odası Samsun Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı İshak Memişoğlu ile konuştuk:
“Samsun’daki sahil dolgu çalışmaları 1960’lı yıllarda liman sahasının doldurulması ile başladı. Samsun ve bölge ticaretini geliştirmek amacıyla liman projesi ve dolgu alanı düşünülmüş. Ancak geçen zaman içinde limanın yeri ve işleyişi itibariyle kentin kimliğine, sahil yapısına ne kadar zarar verdiği anlaşılmıştır.
Eskiden şairler, sanatçılar Samsun’u “mavi ve yeşil” olarak iki kelime ile ifade ederlermiş. Dolgu alanlarıyla kent, mavi’den uzaklaştırılmış, yapılaşma nedeniyle yeşil zaten ortadan kaldırılmış. Güzel bir kıyı kenti olan Samsun, liman ve sonrasında yapılan dolgular ve uygulamalarla kıyı kenti olma karakteristiğini önemli ölçüde kaybetmiştir. Daha sonra göreve gelen yerel yönetimler alan kazanmak niyetiyle dolgu alanlarını olabildiğince artırdılar.
Limandan sonra Doğu Park dolgu alanı oluşturuldu. Halkın uyanışı ve tepkileri ile bu bölgede halkın nispeten denize ulaşabileceği uygulamalar yapıldı. Bunda Yusuf Ziya Yılmaz döneminde kent halkının düzenlediği “Sahilimi İstiyorum Kampanyaları” etkili oldu. Sahilin bu yeni yapısı ve işlevi doğalının yerini tutmuyor. Bunu Atakum sahili ile kıyasladığımızda açıkça görebiliyoruz.
Atakum’daki doğal yapının daha cazip olduğunu, kentin daha hızlı gelişmesine, yeni kimlikler kazanmasına daha olumlu katkılar sunduğunu görüyoruz. Samsun’un turizm kenti olmasında en önemli etkenlerden birisi de Atakum’daki doğal kumsallardır. Fakat bu yanlış uygulamaların sonuçlarından ders çıkarılmamış olacak ki, Doğu Parktan hemen sonra bir de Batı Park dolgu alanı oluşturuldu.
Kentin belli bir bölümü daha sahilden koparılmış oldu. Bu dolgu alanları sonradan yeşillendirmeye çalışılsa da sahilin doğallığı bozulduğundan kentin peyzaj kimliğine büyük zarar vermiştir. Asla doğal yapı gibi olmayacaktır. Sahil kenti kimliği zedelenmiştir.
Bu anlayış hâlâ devam ediyor. Şimdi daha doğuda Petrol Ofisi’nin olduğu bölgede 1000 dönümün üzerinde yeni büyük bir dolgu alanı oluşturuluyor, şu anda dolgu çalışmaları devam ediyor. Uygulamalar sadece doğal çevreye değil, o çevredeki yaşama da zarar veriyor, o bölgedeki balık ve diğer canlı türlerine de zarar veriyor
Ayrıca şu anda gündemde olan Kurupelit Marina var. Kendi kendine doluyor. Yusuf Ziya Yılmaz döneminde Taflanda daha önce benzeri olumsuz bir örnek yaşanmasına rağmen itirazlarımıza, uyarılara rağmen bilerek yapılan yanlış bir yatırımdır. Bu tür yapılar zamanla bozulmakta işlevini yitirmekte ve denizdeki dalga hareketlerini de etkileyerek diğer sahilleri Atakum sahillerini de tehdit etmektedir. Sahillerdeki bu dolgu alanları kendi çevresindeki doğal yapıyı tahrip ederken kentin sahil yapısını bozuyor devamındaki alanlara da zarar veriyor.
Daha önce Dereköy’de yapılan Balıkçı Barınağı da sahilleri bozuyor. Kurupelit’teki marina, deniz tarafından dolduruluyor. Büyükşehir Belediyesi’nin bu alanları dolgu alanı olarak değerlendireceğine dair duyumlar alıyoruz. Bu çok yanlış bir anlayış biz buna itiraz ediyoruz. Bu tür olumsuz örneklerde yapılması gereken şey orada oluşturulan yapının tamamen ortadan kaldırılıp o bölgenin doğaya bırakılmasıdır. Doğa zaman içerisinde kendini tamir edip yeniden düzene girecektir.
Bu tür dolgu alanlarının anlamsız alanlar kazanmanın ötesinde bir gayesi ve işlevi yoktur. Yeşil alan deniliyor ama anlamsız yeşil alanlar, sosyal anlamda aktif değil. İnsanlar yeterince faydalanamıyor. Çoğu yatırımsız, denetimsiz, güvensiz alanlar oluşturuyor. Sahil kentleri için dolgu alanları, ticari ekonomik kaygılarla ele alındığından, kentin kimliğine, coğrafi yapısına büyük zararlar verdiğinden, ciddi tehditler oluşturuyor.Reklam
Bir kentte liman olabilir, olmalı da. Samsun Limanı da ekonomik açıdan önemli katkılar sağlamıştır ancak bir liman kurulurken kentin önünü kesmemeli, halkı sahilden koparmalı. Bunun iki yolu var. Ya Avrupa’daki gibi limanı, ticaret merkezi ve kültür merkezi olarak birlikte tasarlayabilirsiniz. Burada sosyal kültürel bir hareketlilikle birlikte güvenliği alınmış bir ticarette yapılabilir.
Ya da ticari amaçlı bir limanı kentin dışına yaparsınız. Samsun Limanı bu bakımdan yeniden ele alınmalı kente yeni bir kimlik kazandırmalıdır. Samsun Limanı’nın sanayinin daha rahatlıkla kullanabileceği başka bir alana taşınması gerekir. Böyle bir şansı vardı. Tersane alanında yapılan liman böyle bir mantıkla yapılabilirdi ki o alan da şu anda deniz tarafından dolduruluyor, dolgu alanına dönüşüyor. Şimdi Organize Sanayiye tesis alanı olarak tahsis edildi.
Tersaneden vazgeçildi. Eğer zamanında tersanenin yeri Sanayi Limanı olarak doğru düzgün tasarlansa idi en azından Samsun Limanı’nın sanayi ticari kısmı oraya taşınır, liman da turizm açısından daha aktif bir işlev görebilirdi. Ama yerel yönetimler kentin önemli sorunlarını çözmeyi öne almak yerine tali işlerle uğraşıyorlar.
Yusuf Ziya Yılmaz döneminde epeyce yeşil alan oluşturuldu. Ancak şehircilikteki yeşil alan kavramı insanların içinde yaşadığı, faydalandığı yeşil alandır, insansız yeşil alanlar değildir. Yeşil alanlar yerleşim yerlerinin içinde mahallelerde semtlerde olmalıdır.
Şehircilikte söz konusu olan genel yeşil alanlar değildir. Samsun’da eskiden balık bolluğu varmış. Sahillerde yapılan bu hoyratça uygulamalar sonrasında oluşan kirlilik nedeniyle balıkçılık, kıyı balıkçılığı çok büyük darbe yemiştir.
Bir de sahil yolu uygulaması var tabii ki. Yerel yönetimlerin sahil düzenleme yetkisi var, ama bunu doğal yapıyı korumak koşuluyla, kamu yararı gözeterek yapmak zorundadır. Yusuf Ziya Yılmaz döneminde Kurupelit’ten başlayıp 19 Mayıs ilçesine kadar usulsüz bir sahil yolu projesi düzenlenmiştir. Önce tabelalara sahil yolu diye yazdılar, sonra tepkiler üzerine sahil düzenlemesi olarak değiştirdiler.
Tabelada “yol”un üzerini kapattılar, herhangi bir izin karar olmadan ben yaparım mantığıyla yol yaptılar. Samsun Büyükşehir Belediyesi AKP’li eski başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, yaklaşık 30 kilometrelik sahili 20 taşerona vermek suretiyle -ki hangi yolla, hangi yöntemle, nasıl verdiği belli değil- tam bir derebeylik uygulaması ile yapmaya koyuldu. 20’ye yakın taşeron orada sahil kazısı ve sahil dolgusu yaptı. Kazı yapılarak sahildeki kumlar alınıp başka yerlere taşındı. Bu bir suçtur.
Bu yol çalışması Mimarlar Odası’nın açtığı dava sonucu şimdilik durduruldu. Büyük bölümü yapılan o yol, bütün uyarılarımıza rağmen hâlâ o şekilde öylece tutuluyor. Yaptığımız bütün uyarılara rağmen, yol denetimsiz işliyor, araçlar giriyor. Geçen sene o yolda araba yarışı yapan gençlerden birisi kazada öldü. Bu yanlıştan dönülmesi için büyük bir kamuoyu baskısı gerekiyor. Büyükşehir Belediyesi sahile döktüğü kayaları, oradan kaldırmadı.
O çalışmalar tamamen iptal edilmeli, sahil, eski haline dönmesi için rahat bırakılmalı. İklim değişikliğinden dolayı Karadeniz Bölgesi cazip hale geldi. Yöneticiler bunu yanlış değerlendirdi, her tarafa yol yaptılar. Sahilleri, doğayı tahrip ettiler. Sahiller, doğal özelliklerini yeniden kavuşursa bölge önemli bir turizm bölgesi olmaya adaydır
Samsun kent kimliğini bozan bütün itirazlara rağmen hukuksuz bir şekilde Halk Plajı’nın yanına kıyı kanununa aykırı olarak yapılan Sheraton Oteli var. Onunla ilgili dava açtık. Aslında davayı kazandık, ruhsat iptal olması gerekir. Ama son hamlelerini yaptılar, dava şu anda Danıştay’da bekliyor. Eğer hukuk doğru işlerse onun da yıkılması söz konusu olabilir.
Halk Plajı’nın da Sheraton Oteli’ne verilmesi daha önce gündeme gelmişti. Ona da itiraz ettik, şimdilik engellendi, ama niyetleri devam ediyor. Bir de Mert Plajı var. Ben onunla ilgili bazen kirliliği dışında bir olumsuzluk görmedim, duymadım. Ama doğal sahiller plajlar yok edilirken yapay plajları yapmayı da anlamlı bulmuyorum.”Reklam
Samsun’daki sahil dolgu alanları ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz Samsun Çevre Platformu (SAMÇEP) Sözcüsü Mehmet Özdağ konuyla ilgili şunları söyledi: “Samsun’da yerel yönetimlerin söz dinlemez, yasa tanımaz, dediğim dedik tutumları Samsun’da yaşanan çevre sorunlarının en önemli nedenlerinden biridir. Bütün uyarılarımıza ve itirazlarımıza rağmen 2004’te yapımı biten ve faaliyete geçen Dereköy Balıkçı Barınağı mendireğinden Atakum yönüne doğru şu an için 9 kilometrelik sahili mahvederek başladılar.
Deniz-kıyı ekosisteminin dengesi bozuldu ve barınak mendireğinin doğusuna doğru kıyı oyulmaları ve erozyon başladı. Bu erozyonu durdurabilmek amacıyla başlangıçta 1600 m uzunluğundaki kıyıda belli zaman aralıklarıyla 7 tane T şeklinde mahmuz yapıldı. Erozyonu durdurmak için T mahmuzlar yetmeyince bu sefer açık deniz mendirekleri inşa edildi.
Yapılan her mendirek kendi doğusundaki erozyonu hızlandırmaya devam ediyor. Şu an Dereköy Balıkçı Barınağı’ndan, Samsun Polis Okulu’na kadar olan 9 kilometrelik kıyı şeridinde en az 35 adet açık deniz mendireği ya da T mahmuz yapılmış. Ayrıca yer yer kaya dolgu ile kıyı tahkimatı yapılmış durumda.
Atakum kıyı şeridine yapılan kötülükler bununla da kalmadı. 2014 yılında o zamanın Büyüşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz tarafından Kurpelit mevkiinden Dereköy’e kadar olan yaklaşık 20 kilometrelik sahil, plaj, kumsal “Sahil Yolu” düzenlemesi adı altında kaya dolgularla ve betonla büyük ölçüde tahrip edildi.
Plajlarımız yok edilerek denize sıfır, araç trafiği için yol açılmasına ihtiyaç olmadığını kendileri de ifade ederek, “kıyıları dantel gibi işleyeceğiz” yalanını Samsun halkına sattılar. Mahkeme yapılan işlemi iptal etti ama plajlar elden gittikten sonra…
Atakum sahillerinde ekolojik yıkım kıyı tahribatı ile sınırlı kalmadı. Deniz yaşamı da olumsuz etkilendi. Dalgaları engelleyen mendirekler ve T mahmuzların içinde akıntı olmadığından havalar ısındığında buralarda aşırı yosunlaşma ve kirlilik ile birlikte bataklık haline gelen yerler var. Bu da aşırı koku yaparak çevreyi rahatsız ediyor. Buralar zaman içerisinde kum birikmesi nedeniyle dolgu alanına da dönüşebiliyor.
Samsun kent merkezinden Dereköy’e kadar olan 40 kilometrelik sahil şeridi ve doğal plajlar Samsun’un en değerli doğal varlığı ve hazinesiydi. Samsun’da artık plaj alanları çok kısıtlı noktalarda kaldı. Yazık ettiler Samsun’a. Bugün yaşadığımız doğal yıkımın en büyük sorumlusu da 1994-2018 yıları arasında 20 yıl kesintisiz Büyükşehir Belediye başkanlığı yapan ve şimdi AKP milletvekili olan Yusuf Ziya Yılmaz’dır.
Bu yıkım, sadece denizde kalmıyor. Deniz’i doldurmak için Kocadağ’ı ve çevresini de yok ediyorlar. Dağları yarıp denize doldurmanın ne anlamı var. O zaman ne dağ kalır ne deniz, öyle saçmalık olmaz. Basit bir deniz dolgusu gibi görülen olay, büyük bir doğa ve çevre katliamıdır. Rant uğruna yapılıyor bunlar. Dağdan denize kadar uzanan serüvende, onlarca şirket firma rant sağlıyor.
Yasalarda görevi, dağları, denizleri, sahilleri, doğayı korumak ve halkın hizmetine sunmak olarak tanımlanmış yerel yönetimler, rant uğruna hepsini yok ediyorlar. Doğaya ve yaşama sahip çıkmak için yıllardır mücadele ediyoruz. Ama bu yıkımı engelleyecek bir güç oluşturamadık. Bu gücü ve örgütlülüğü sağlamak zorundayız.
Bu saatten sonra bugüne kadar yapılmış yapıların hepsinin tamamen yok edilmesi mümkün görünmüyor, ancak bundan sonra bu işin mühendislerine, mimarlarına danışarak, onların plan ve önerileri dikkate alınarak bilimsel önlemler alınmalı. Halk yararı gözetilerek doğa ve çevreyi koruyacak işler yapılmalı
Yaz sezonu başladı, ivedilikle sahillerde temizlik ve bakım yapılmalı. Halkın güvenli bir şekilde sahillerden ve denizden faydalanması sağlanmalı. Koronavirüs dolayısıyla yaşadığımız kısıtlı ve sıkıntılı bir süreçte bu, daha büyük önem ve aciliyet arz ediyor.”
Çatalçam Mahallesi’nden Suat Yılmaz: “40 yıl önce deniz en az 50 metre daha ileride idi. Şu anda deniz olan yerler o zamanlar ağaçlık, yeşillik alanlardı. Tertemiz deniz vardı, denize girilir, piknik yapılır, balık tutulurdu. Şimdi gördüğünüz gibi yol yaptılar, taş yığdılar. Deniz kıyıları oymaya, ağaçları devirmeye başladı.
Engel koydukları yerlerde yosun bağladı, kirlendi ve pis kokuyor. Yetkililer bir an önce bu rezaleti görmeli, önlem almalı. Sezon başladı, kimse korkusundan denize giremiyor. Büyükşehir bir an önce denizimizi temizlesin.”
Taflan Mahallesi’nden Tevfik Demirel: Çevremiz çok kirlendi. Evimiz iki- üç sokak içeride olmasına rağmen denizden çok ağır, pis kokular geliyor sahilin bir an önce temizlenmesi gerekir.”
KAYNAK : https://www.evrensel.net/haber/406886/sahilleri-harcanan-bir-kent-samsun- Sait KOCAMAN SAMSUN
HABER : BÜLENT ÖZGEN