İrem Bray/Aile Terapisti Uzman Psikolog
Siz Her Gün Ölenlerden misiniz Yoksa Her An Yaşayanlardan mısınız?
Bugün bana sorarsanız dünyanın en büyük sorunlarından biri nedir diye, insanoğlunun tüketim bağımlılığına doğru gidişidir derim.
Bu öyle bir bağımlılık ki insanlar ellerindekinin değerini keşfetmeden dışarıya, bir başkasında olana yöneliyorlar. Sizin de bir başkasının evine, arabasına, işine, espri yeteneğine, sağlığına veya eşine bakıp keşke bende böyle olsam, ya da keşke benim de şuyum olsa dediğiniz oluyor mu?
Fotoğrafını gördüğünüz Küçük Leo şimdi 5 yaşında, 2 yaşından beri resim yapıyor ve yüzünde birçok sağlıklı çocukta göremediğimiz bir mutluluk var. Renkler ve şekillerle kendini ifade eden küçük sanatçı kişisel sergisi olan, eserleri hastane yararına satın alınan bir ressam. Oysa doktorlara göre Leo’nun bugüne kadar 9 kez ölmüş olması gerekirdi çünkü seyrek görülen genetik bir hastalığı var. Nefes almasından, konuşmasına, hareket etmesinden işitmesine kadar birçok alanda zorlukları var.
Nasıl oluyor da doktorların yaşamayacağını söylediği Leo bir değil tam 9 kez yaşamı seçiyor?
Leo’nun ailesi onunla geçirdikleri her anın tadına varmayı seçiyorlar. Zamanı gelip boyut değiştirdiğinde onun ilham verdiği insanların kalbinde yaşayacağına inanıyorlar. Yalnız hissedip korktukları zamanlar da oluyor ama çoğunlukla yaşamın coşkusunu ölümün gölgesine tercih ediyorlar. Ailesi için Leo’nun hastalığı artık gözlerinin rengi kadar kanıksadıkları bir durum. Birçok kaynaktan destek alıyorlar; hastane çalışanları, benzer hastalıkları olan aileler, gönüllüler hayatlarını kolaylaştırıyor.
Ailesi Leo’nun sağlık sorunları için yapmaları gerekeni yaparken kendilerini başkaları ile karşılaştırıp mağdur kimliğini benimsemiyorlar. Sahip oldukları neyse onu, yani Leo’yu olduğu gibi kucaklıyorlar. Nice ebeveynin sapasağlam çocuklarına yapamadığı şeyi yapıyorlar! Bu kabulleniş sayesinde Leo’nun içsel kaynakları harekete geçebiliyor; mutlu anları arttıkça hayata dair attığı çapalar sağlamlaşıyor.
Leo gibi bir çocuğunuz varsa büyüdükçe size durumu ile ilgili sorular soracak. ‘Ben neden böyleyim?’, ‘Ölecek miyim?’, ‘Sakat mı kalacağım?’, ‘Bana ne olacak?’. Sorduğu soruların cevabını onu tatmin edecek şekilde, yaşına uygun, anlayabileceği bir dilde vermeye çalışın. Hiçbirimiz ne kadar yaşayacağımızı bilmiyoruz, ama bildiğimiz birşey varsa oda, mutlu olduğumuzda, sevip sevildiğimizi hissettiğimizde, yapabildiğimiz şeylere odaklanıp öğrenmeye ve gelişmeye kendimizi açtığımızda hem güzel hemde daha uzun yaşadığımız.
Çocuklarımızın sorularına cevap verirken onları doğru sorular sormaya yönlendirebiliriz. Ölecek miyim yerine yaşıyor muyum diye sormalı, hayatımı nasıl anlamlı kılabilirim, elimdeki kaynaklar ne kadar sınırlı olursa olsun onlarla neler yapabilirim? Varlığımla nasıl fark yaratabilirim? Güzel bir bakış, içten söylenen bir övgü, hayata gülen gözlerle bakmak, sevgiyi verebilen ve alabilen bir yürek, kendini ve çevresindekileri oldukları gibi kabul edebilme, hüzünlerini, korkularını, kıskançlıklarını yargılamadan kabul edip özgür bırakabilme ve daha nice örnekler fark yaratan insanların özellikleri arasında.
Bazen olumsuz duyguları, hastalıkla ilgili gerçekleri birbirimizi korumak adına saklıyoruz. Oysa böyle yaptığımızda hayatın doğal akışına, insan insana kurulan o anlamlı bağa çok ciddi bir darbe vurmuş oluyoruz. Çocuklarımız bizi korumak için, biz onları korumak için kendimiz olamıyorsak; birbirimizin yanında nasıl rahat olabiliriz, nasıl mutlu ve güvenli olabiliriz? Nasıl kendimizi gerçekleştirebilecek kaynaklarımızı harekete geçirebiliriz?
Hasta olan çocukların, şimdiki ve gelecekteki becerilerine uygun, fazla kas gücü gerektirmeyecek alanlarda kendilerini geliştirmelerini desteklerken diğer sağlıklı çocukların hasta olmakla ilgili korkularını, ebeveynlerinin ilgilerinin hasta kardeşin bakımı nedeniyle yetersizliğini, hastalıkla ilgili öfkelerini ifade edip duyurabilecekleri bir ortama ihtiyaç var. Duyulan, kabul edilen kişi değerli hisseder, zorluklarla daha kolay başedebilir.
Tüketime odaklı hayatlar hep eksik olur, içteki o boşluğu hiçbir şey dolduramaz. Dışarıdaki her zaman içeridekinden daha değerlidir. Oysa temel ihtiyaçlarımız dışında gerçekten neye ihtiyacımız varki?
Neyim eksik yerine gerçekten yaşıyor muyum sorusunun cevabını aradığınız ve Leo gibi bu cevabı bularak yaşadığınız günler sizlerle olsun!