Stres Anlarında Doğadan Nasıl Yardım Alabiliriz?

Doğa, Tasarım ve Psikolojik İyi Oluş İlişkisi

İklim krizi, salgın hastalıklar, savaşlar… Son zamanlarda dünyanın ve insanların bir karmaşa içerisinde olduğunu söylemek yanlış olmaz. Psikolojik iyi oluş ve Sistemik sağlığın olumsuz olarak etkilendiği bu süreç; tüm yaşamın daha geniş ekonomik, sosyal ve çevresel yönlerine tesir ettiğinden, sistemlerin acil olarak yeniden tasarlanması gerekiyor.

Riskleri azaltacak ve uyumu arttıracak çeşitli stratejiler gerekli olmakla birlikte, son kanıtlar, iyi tasarlanmış doğa temelli çözümlerin yüzyılın geri kalanında sıcaklıkların düşürülmesinde güçlü bir rol oynayabileceğini göstermektedir. Dahası, bu tür çözümler zihinsel ve sosyal refahı da iyileştirebilir ve daha geniş toplum için sistemik sonuçlar ortaya çıkarabilir. Peki ama nasıl?

Doğanın Psikolojik İyi Oluş Üzerindeki Etkisi

İyi olma hali karmaşık bir kavramdır. Felsefe ve bilim bu kavramı tanımlamaya, hükümetler de ölçmeye çalışmıştır. Temel düzeyde iyi olma halinin sağlık, duygusal ve psikolojik gelişim ile ilişkili olduğu; ayrıca aidiyet, yaşam amacı ve kontrol becerisinin mutluluk ve yaşam doyumunun altında yatan temel unsurlar olduğu söylenebilir.

İyi oluşun doğa ile bağlantılı bir ilişkisi vardır. Biyofili olarak adlandırılan, insanların doğal çevreleriyle doğuştan gelen ilişkisi, psikanalist Erich Fromm’un 1964 tarihli “İnsanın Kalbi: İyilik ve Kötülük Dehası” başlıklı makalesinde gündeme gelmiştir. Makale, sanayileşme döneminde kaybedilmiş bir fikir olan doğaya yakın olmanın faydalarını yeniden ortaya koymuştur.

Bu tür faydalar çeşitli ampirik araştırmalarda, (Kellert, Cooper, Marcus & Barnes) Ulrich’in Destekleyici Tasarım Teorisinde (TSD) ve Kaplan’ın Dikkati Yenileme Teorisi (ART) gibi temel teorilerde özetlenmiştir.

Sağlık tesisleri gibi yüksek stresli ortamlarda gerçekleştirilen uygulamalarda Ulrich; doğada bulunmanın egzersiz, bahçe işleri gibi fizyolojik etkileri olan, sosyal ağları geliştiren ve stresi azaltan faaliyetler için elverişli olduğunu belirtmiştir.  Kaplan; temiz hava, güzel kokulu bitkiler ve beynin deşifre edebileceği ve dikkat dağınıklığından kurtulabileceği görsel karmaşıklıklara ulaşma imkanı sunduğundan, doğanın kendisinin faydalı olduğunu vurgulamıştır.

Doğa Temelli Tasarım Stratejileri

Her iki teori de doğanın iyi oluş üzerindeki önemini ortaya koymuş ve bu nedenle de insanları doğrudan etkileyebilecek tasarım stratejileri geliştirmiştir. Genel olarak bakıldığında bu üç şekilde gerçekleşebilir:

1. Kontrol hissi ve ‘uzaklaşabilme’ yeteneği sağlar

Ortam değişikliği mümkün olursa stres düzeyleri önemli ölçüde azalabilir. Bu; sıcaklık, temiz hava ve gün ışığına erişim, manzara ve doğanın var oluşu gibi çeşitli yollarla olabilir. Bununla birlikte insanlar çalışmanın veya yaşamın zor koşullarından kısa süreliğine olsa da ‘uzaklaşmak’ için dinlendirici, doğal, ve açık hava alanlarını da tercih edebilirler. Bu alanlar kolayca tanımlanabilmeli, sık kullanılan iç alanlara yakın konumlandırılmalı ve mahremiyeti korumalıdır. Herhangi bir tasarım, memnuniyet ve aidiyet duygularını ortaya çıkarabilmelidir. Bu sebeple konum ve sınırların belirlenmesine yardımcı olmak için topluluklar sürece daha erken bir aşamada dahil edilmelidir.

2. Sosyal destek ve uyumluluk için bir alan oluşturur

Destek almak stres seviyelerinin azalmasına ve ruh sağlığının olumlu yönde etkilemesine katkı sağlayabilir. Bu yerler bekleme alanları, uygun kafe yerleri ve sosyalleşmek için oturulacak alanların bulunduğu açık bahçeler olabilir. Bu alanlar insanların ihtiyaçları ile uyumlu olmalıdır. Barnhart (1998) tarafından yapılan bir çalışmada, çalışanların sohbet için doğal ve kapalı ortamları tercih ettikleri, ancak insanları izlemek, doğayı seyretmek ve düşünmek gibi zihinsel faaliyetler için doğal ve açık bir ortamı tercih ettikleri ortaya konmuştur.

3. Olumlu dikkat dağıtıcı unsurlar ve hoş bir etkileşim ortamı oluşturur

Doğa, bir durumun duygular üzerinde iyileştirici etkide bulunduğu ve bunun da ‘düşük kan basıncı ve stres hormonları’ gibi fizyolojik durumları etkilediği ayrılmaz bir pozitif dikkat dağıtıcı (kaçış) olarak kabul edilebilir. Bu yol, çok da fazla bir çaba sarf etmeden dikkati toplayarak zihnin rahatlamasını sağlar. Ayrıca doğayla iç içe olmak, depresyonu hafifletmek gibi iyi oluş üzerinde olumlu etkileri olan yürüyüş vb. fiziksel aktivitelere de olanak sağlar. Bununla birlikte, doğal ortamlar daha basit ve anlaşılması daha kolay olarak görülür, bu da doğayı izlerken olumlu bir dikkat dağınıklığına yol açarak stresin azalmasına neden olacaktır. Doğaya ilişkin alanlar, mahremiyet, gözlem ve tefekkür unsurları arasında insan odaklı bir denge sağlayacak şekilde tasarlanabilir.

Öneriler

İklim sorunlarının karmaşıklığı, daha uzun vadeli düşünme ve hareket etme ihtiyacını ortaya koyuyor. İnsanlar ve doğal çevreleri arasındaki inkar edilemez doğal ilişkiler, doğaya dayalı çözümlere daha fazla odaklanılmasını zorunlu hale getiriyor. Bu bağlamda tasarım faktörleri; planlama, maliyetlendirme ve uygulamaya koyma süreçlerinde doğaya yönelik düzenlemeleri merkeze alınması önemlidir. Proje konseptinden önce paydaşlar, sağlık profesyonelleri, tasarımcılar, topluluklar ve belediyeler ile disiplinler arası strateji oluşturma çalışmaları başlamalıdır.  Mümkün olan her yerde ampirik araştırmalara başvurulmalı ve konuma özgü doğal unsurlardan yararlanılmalıdır. Daha da önemlisi, insan merkezli yerler ve mekanlar için ortak faydaları ve uzun vadeli planları, pro-aktif uyum ve riskleri azaltma koşullarıyla ilişkilendiren ulusal bir iyi oluş stratejisi üzerinde durulmalıdır.

Kaynak

Çeviri: Zeynep Sude Öztekin