SURİYE’de ÇATIŞMAZLIK BÖLGELERİ

Fırat Kalkanı ile Suriye için yıllardır öne sürdüğü ‘güvenli bölgeler’ tezini savunan Türkiye, ülkede silahların susması için dünyaya örnek bir model sundu. Buradan yola çıkan Kremlin’in sunduğu revize edilmiş güvenli bölge planı olan ‘çatışmasızlık bölgesi’ anlaşması, Astana’da Türkiye, Rusya ve İran tarafından imzalandı. Türkiye’nin muhaliflerin desteği ile Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirdiği ’terörden arındırma’ ve çatışmasız bölge operasyonu olan Fırat Kalkanı, ülkede altı yıldır süren iç savaşın bitirilmesi ve siyasi geçişin sağlanabilmesi için dünyaya model oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terörist unsurları ortadan kaldırdığı alanlarda oluşturduğu ‘çatışmasız bölgeler’den yola çıkan Rusya, Astana görüşmeleri devam ederken Türkiye’ye Suriye’de dört bölgeyi kapsayan teklifini sundu. Rusya lideri Putin ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın harita üzerinde vardığı anlaşma geçtiğimiz günlerde Astana’da da garantör ülkelerarasında imzalandı. Böylelikle Türkiye’nin akan kanı durdurmak için altı yıldır ısrar ettiği ‘güvenli bölgeler’ planı, revize edilerek uygulamaya koyulmuş oldu. Astana’da düzenlenen barış görüşmelerinin 4. turunda Suriye’de güvenli bölgeler kurulmasını öngören Türkiye, Rusya ve İran’ın imzaladığı memoranduma göre silahsızlanma, gerilimi azaltma ve güvenli bölgelerin sınırlarının belirlenmesi için 5 gün içerisinde bir çalışma grubu oluşturulacak. Bu bölgelerin haritadaki yerleri de 22 Mayıs’a kadar tam olarak belirlenecek. Ateşkes terör örgütü DEAŞ ve Nusra’yı kapsamayacak. Konu hakkında açıklama yapan Birleşmiş Milletler’in Suriye Özel Temsilcisi De Mistura, “İmzalanan memorandum ateşkesin tesisi için önemli bir adım” dedi. Anlaşmanın, Suriye’nin toprak bütünlüğünü desteklemesi nedeniyle Türkiye’nin terör örgütü PYD ile mücadelesinin önünü de açıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan söz konusu dört bölgeyi ‘İd- Fırat Kalkanı ile Suriye için yıllardır öne sürdüğü ‘güvenli bölgeler’ tezini savunan Türkiye, ülkede silahların susması için dünyaya örnek bir model sundu. Buradan yola çıkan Kremlin’in sunduğu revize edilmiş güvenli bölge planı olan ‘çatışmasızlık bölgesi’ anlaşması, Astana’da Türkiye, Rusya ve İran tarafından imzalandı. Türkiye’nin muhaliflerin desteği ile Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirdiği ’terörden arındırma’ ve çatışmasız bölge operasyonu olan Fırat Kalkanı, ülkede altı yıldır süren iç savaşın bitirilmesi ve siyasi geçişin sağlanabilmesi için dünyaya model oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terörist unsurları ortadan kaldırdığı alanlarda oluşturduğu ‘çatışmasız bölgeler’den yola çıkan Rusya, Astana görüşmeleri devam ederken Türkiye’ye Suriye’de dört bölgeyi kapsayan teklifini sundu. Rusya lideri Putin ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın harita üzerinde vardığı anlaşma geçtiğimiz günlerde Astana’da da garantör ülkeler lib vilayetinin yanında Halep’in bir kısmı, Humus’un El Rastan bölgesi, Şam kırsalı, Deraa kırsalı ve Kuneytra kırsalı’ olarak tanımlamıştı. Putin’in Soçi’deki görüşme öncesinde ABD Başkanı Trump’a ilan edilecek dört çatışmasız bölgeden bahsettiği ve destek aldığı öğrenildi. Beyaz Saray plana verdiği desteği göstermek için de daha önce düşük profilli katıldığı Astana görüşmelerine Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İlişkileri Müsteşarı Stuart Jones’u yolladı. Londra merkezli bir gazeteye konuşan muhalif delegasyonundan bir yetkili, ABD’li müsteşar üzerinden Beyaz Saray ile ilk yakın temasın kurulduğunu açıkladı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın Astana’da imzalanan anlaşma hakkındaki açıklamasında “Türkiye, Rusya ve İran arasında Suriye’nin İdlib vilayetinin tamamı, Lazkiye, Halep ve Hama vilayetlerinin belli bölümleri, Humus vilayetinin belli bölümleri, Şam/Doğu Guta bölgesi ve Dera ve Kuneytra vilayetlerinin belli bölümlerini kapsayan çatışmasızlık bölgeleri oluşturulmasına ilişkin muhtıra imzalanmıştır” ifadelerine yer verildi. Astana zirvesinde garantör İran, Türkiye ve Rusya arasında imzalanan memoranduma göre; Suriye’nin İdlib, Doğu Guta, Humus ve Deraa bölgelerinde çatışmalar hemen durdurulacak, çatışma alanındaki terör gruplarının, başka yerlere geçişi önlenecek, söz konusu bölgeler uçuşa yasaklanacak, belirlenen alanlardaki ateşkes ihlalleri üç garantör ülkeden temsilciler tarafından denetlenecek, güvenliğin sağlanmasının ardından çatışmasızlık bölgelerine mültecilerin dönmesi sağlanacak. Esad rejiminin müttefiki İran destekli
yabancı teröristlerin Suriye’de toplumsal bölünmelere neden olduğunu düşünen muhalifler, Tahran’ın masada olmasından endişe ediyor. Astana’da varılan çatışmasızlık bölgesi anlaşmasının görüşüldüğü sırada söz alan muhaliflerin sözcüsü Usame Ebu Zeyd, “İran’ın her türlü rolünden sakınıyoruz. Çünkü İran, Suriyeli halkı katleden katil bir devlettir” dedi. Tahran’ın taraf olduğu söz konusu anlaşmanın bir parçası olmadıklarını belirten Zeyd, “İran ve milislerinin garantörlüğünü ‘saldıran devlet’ olması itibariyle reddediyoruz” ifadelerini kullandı. Muhaliflerin endişeleri hakkında açıklama yapan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye’den sorumlu temsilcisi Aleksandr Lavrentyev ise anlaşmanın uygulanmasının ardından, İran tarafından kontrol edilen
güçlerin Suriye’den çekilmesinin konuşulabileceğini söyledi. Lavrentyev ayrıca, “Suriye jetlerinin anlaşma kapsamındaki bölgelerde uçmayacağına inanıyoruz” dedi. Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura, Uluslararası Suriye Destek Grubu’nun, İsviçre’nin Cenevre kentinde yaptığı İnsani Erişim Çalışma Grubu toplantısının ardından basın toplantısı düzenledi. Altıncı tur Suriye konulu görüşmelerin 16-19 Mayıs’ta yapılacağını belirten Mistura, katılımcıların ramazan ayına hazırlık yapabilmeleri için turun kısa toplantılarla gerçekleştirileceğini kaydetti. Mistura, Türkiye, Rusya ve İran’ın, 4. Astana toplantısında Suriye’de “çatışmasızlık bölgeleri” oluşturulmasına ilişkin vardığı muhtıraya değinerek, bu süreci bozmak isteyen güçler olabileceğine dikkati çekti. BM Suriye Özel Temsilcisi Mistura, “Üç garantör ülke, Suriye’de ‘çatışmasızlık bölgeleri’ oluşturulmasına ilişkin imzalanan anlaşmanın başarılı olması için gerekli güce ve kapasiteye sahip” dedi. Anlaşma kapsamında oluşturulacak güvenlikli bölgelerin insani yardımların ulaştırılmasını hızlandıracağına vurgu yapan Mistura, bu bölgelerin yeni askeri operasyonların başlatılması için kullanılmaması gerektiğini bildirdi. Mistura, ABD’nin terör örgütü PYD/ PKK’ya ağır silah verme kararıyla ilgili bir soruya “Askeri konuların üzerinde durmuyorum” yanıtını verdi. Mistura’nın özel danışmanı Jan Egeland da Beşşar Esed rejiminin izin vermemesi nedeniyle Suriye içinde insani yardım ulaştırmakta büyük zorluklarla karşılaştıklarını vurguladı. “Çatışmasızlık bölgeleri” anlaşmasının insani yardımların ulaştırılması için bir “umut” olduğunu ifade eden Egeland, “Türk, Rus ve İranlı yetkililerle dün ve bugün görüştük. Anlaşmayı uygulamaya koymak ve gereklerini yerine getirmek için BM ve insani yardım ortaklarıyla çok açık ve proaktif bir şekilde çalışacaklarını bize bildirdiler. Anlaşmanın başarıya ulaş- Astana’da gerçekleştirilen Suriye toplantısında Türkiye, Rusya ve İran çatışmasızlık bölgelerinde anlaştı.masına ihtiyacımız var” dedi. ABD Savunma Bakanı Jim Mattis, Suriye’de “çatışmasızlık bölgeleri” kurulması konusunda Türkiye, İran ve Rusya arasında Astana’da varılan mutabakatı Amerika olarak gözden geçirdiklerini ancak planın çok sayıda yanıtsız soru bulundurduğunu da belirtti. Danimarka’nın başkenti Kopenhag’a giderken beraberindeki gazetecilerin sorularını yanıtlayan Mattis, genel anlamda yerleri “iyi anlaşılsa” da, öngörülen ateşkes bölgelerinin hangi sınırları kapsadığı konusunun hala üzerinde çalışıldığını söyledi. Mattis ayrıca, planın DEAŞ’a karşı savaşa nasıl bir etki yapacağının da hala netlik kazanmadığını kaydetti. “Bunların hepsi şu anda devam eden bir sürecin parçası” diyen Mattis, “Bu bölgelerin emniyetli olduğunu kim garanti edecek? Kim buna katılıyor? Kim özellikle bunun dışında tutulacak? Tüm bu detaylar yanıt bekliyor ve temas halindeyiz” diye konuştu. Rusya, Türkiye ve İran, dört ayrı noktada Suriye hükümetiyle muhalefet güçleri arasında ateşkes uygulanması yönünde uzlaşmaya vardı, ancak Rusya ateşkes haritasına ilişkin ayrıntıların Haziran ayı başına kadar açıklanmayacağını belirtiyor. ABD anlaşmanın tarafı değil ve Suriye hükümeti ile muhalefet de henüz imzasını atmadı. Plan, IŞİD militanları ve Amerika destekli Kürt grupların kontrolü altındaki bölgeleri kapsamıyor. Kopenhag’da DEAŞ’a karşı koalisyonun toplantısına katılacak olan Mattis, “Teklifi inceleyeceğiz ve işe yarayıp yarayamayacağına bakacağız. DEAŞ’a karşı mücadeleyi etkileyecek mi? Uluslararası toplum DEAŞ’ın köşeye sıkıştırılması arzusunda birleştiğini düşünüyorum” dedi. Mattis’e, planın Suriye’de 2011’den bu yana 400 bin civarında yaşama mal olan ve ülke nüfusunun neredeyse yarısını yerinden eden kanlı iç savaşın sona ermesi için umut aşılayıp aşılamadığı soruldu. Bu soruya temkinli bir yanıt veren Mattis, “Şeytan her zaman ayrıntıda gizlidir, öyle değil mi? Dolayısıyla ayrıntılara bakmamız, sorulara yanıt bulup bulamayacağımızı, planın etkili olup olmayacağını görmemiz gerekiyor” ifadesini kullandı. ABD’nin Suriye halkına olan yükümlülüğü gereği, planı “çok çok dikkatle” inceleyeceğini kaydeden Mattis, “Tüm savaşlar nihayetinde son bulur. Ve biz de uzun zamandır bu savaşa bir son vermenin yollarını araştırıyoruz” dedi. Ateşkes çabası, Suriye’de ulaşılması en zor ve kuşatma altındaki bölgelere insani yardımların erişimini hedefliyor. Anlaşmanın bir hedefi de, sığınmacıların güvenli bölgelere geri dönüşüyle hizmet ve altyapının yeniden tesis edilmesi. Astana’da gerçekleştirilen Suriye toplantısında Türkiye, Rusya ve İran çatışmasızlık bölgelerinde anlaştı. Anlaşmayı duyuran Kazakistan Dışişleri Bakanı, Astana’da sonraki Suriye konulu toplantının Temmuz ayı ortasında yapılacağını söyledi. Suriye’de 6 ay boyunca geçerli olacak geçici bir önlem olan ve garantör ülkelerin kararlarıyla uzatılabilecek anlaşma, ülkenin dört bölgesinde geçerli olacak. Buna göre birinci bölge Lazkiye, Halep ve Hama’nın çeşitli bölgeleri ile İdlib, ikinci bölge Humus’un kuzeyi, üçüncü bölge Doğu Guta ve dördüncü bölge de ülkenin güneyindeki Dera ve Kuneytra olacak. Anlaşmayla taraflar arasında her türlü silah ve hava araçları kullanılarak devam eden çatışmalar sonlandırılacak. Kurulacak bu bölgeler de uçuşa kapalı olacak. Türkiye, Rusya ve İran’ın garantör olduğu anlaşma çerçevesinde bu üç ülke hem denetleme hem de güvenlik için devreye girecek. Türk askerinin de güvenli bölgelerde oluşturulacak “yeşil hatlarda” görev yapması gündemde. Ancak edinilen bilgilere göre, Ankara’da bu kapsamda hazırlıklar için düğmeye henüz basılmış değil. Suriye Dışişleri Bakanı Valid Muallim, Türkiye, Rusya ve İran arasında anlaşmaya varılan ‘çatışmasız bölge’ anlaşması nedeniyle Suriye’de ‘uluslararası bir askeri gücün’ yer almayacağını söyledi. Muallim, çatışmasız bölge anlaşmasının BM gözetimi altında yapılmasına ise izin verilmeyeceğini belirtti. Suriye’nin başkenti Şam’da bir konferansta konuşan Muallim, isyancılar şartları yerine getirdiği sürece, Şam hükümetinin de Rusya tarafından planlanan “çatışmasızlık bölgeleri”nin koşullarına uyacağını açıkladı. Muallim, anlaşma bağlamında kurulan dört güvenli bölge içinde ‘askeri polisin’ güvenliği sağlayacağını belirtirken, söz konusu yapının kimin tarafından oluşturulacağı konusunda bilgi vermedi. Dışişleri Bakanı, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt grupların DEAŞ’a karşı yürüttükleri mücadelenin ‘bu aşamada yasal’ bir durum olduğunu söyledi. Suriye’deki güvenli bölgelerde Birleşmiş Milletler veya uluslararası başka herhangi bir gücün rol almasının söz konusu olmadığını söyleyen Muallim, Cenevre barış görüşmelerinin ilerleme sağlamadığını ve muhalefetle yerel “uzlaşma anlaşmalarının” Cenevre görüşmelerine bir alternatif olduğunu belirtti. Muallim, Ürdün güçlerinin Suriye hükümetiyle işbirliği içinde olmadan ülkeye girmeleri durumunda bunun bir saldırı olarak niteleneceğini belirtti. Suriye muhalefeti ise 6 yıl sonra yeni dönem anlamına gelebilecek bu anlaşmaya karşı çıktı. Astana’da muhalefet delegasyonuna üye Abu Zaid, Reuters haber ajansına bu anlaşmanın Suriye’nin bütünlüğünü tehdit ettiğini ayrıca İran’ın barış planının garantörü olarak kabul edemeyeceklerini belirtti. Basına değerlendirmelerde bulunan Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Emin Bozoğlan da, “Barış için iyi bir adım ama güvenirliliği yüzde 100 değil. Çünkü rejim ve İran destekli milislerin bu anlaşmaya uyacakları şüpheli” dedi. Suriye Yüksek Müzakere Komitesi üyesi George Sabra da ABD’nin tavrının henüz belirsiz olduğuna dikkat çekerek “Erdoğan’ın Trump ile görüşmesinden sonra onların Suriye politikası hakkında bir şeyler öğrenebileceğiz” dedi. Türkiye’nin Fırat Kalkanı sonrası Irak ve Suriye’de gerçekleştirdiği eşzamanlı askeri hamlelerin ardından Rusya ile ABD’nin benzer tepkileri olmuştu. ABD’ye yönelik “Suriye’de her türlü işbirliğine varız” çağrısında bulunan Rusya bir süre önce Suriye’de “güvenli bölgeler” oluşturulmasına taraf olduğu açıklaması yapmıştı. “Güvenli bölge” 2012 yılından beri uluslararası diplomaside Suriye muhalefeti ve Türkiye’nin temel talebi olduğu halde Rusya, ABD ve diğer birçok güç tarafından geçiştirilmişti. Türkiye’nin “Rojava” hamlesini müteakip Rusya’nın “güvenli bölgeler” talebini gündeme getirmesine bu nedenle temkinli yaklaşmak gerektiği yorumu yapılmıştı. Bugün “garantör” ülkelerin Astana’da aldığı ve Türkiye’nin de desteklediği bu “çatışmasızlık bölgeleri” kararının süreç içerisinde PYD/PKK koridorunu da kapsayacak şekilde genişletilme ihtimali söz konusu olmakla birlikte kararın hali hazırda İdlib’e olumlu yansımalarının olacağını söylemek de mümkün. Halep’in tamamen tahrip edilmesinin ardından İdlib’de bir süredir yaşanan ağır kuşatmanın kaygı oluşturduğu ve Türkiye’nin özellikle İdlib’de yeni bir Halep’in yaşanmasını önlemeye çalıştığı anlaşılıyor. Son zamanlarda tahliye bölgelerinden gelen insanların tahliye edildiği adeta bir toplama kampı görünümü arz eden İdlib’i güvenli bölge kapsamına almak bu anlaşmanın en hayırlı sonucu olmuştur. Bununla birlikte İdlib’i kontrol eden ve gerek Esed-Rusya-İran bloğu gerekse de ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyonun hedefinde olan muhalif güçlerin bu karar uyarınca güvende olup olmayacağını da zaman gösterecek.