Sürü Psikolojisi

SÜRÜ PSİKOLOJİSİ

Sürü psikolojisi, genellikle koyun metaforuyla anlatılmaya çalışılan bir psikolojik olgudur. Eğer bir koyun sürüsünü izleyebilme şansı bulduysanız fark edeceksiniz ki sürünün çoğunluğu birbirinden kopmamakta ve birbirlerini izleyerek aynı davranışlarda bulunmaktadırlar. Sürü ne yaparsa koyunların her biri de onu yapmayı tercih eder. Bando vagonu etkisi olarak da adlandırılan sürü psikolojisi birçok canlının yanı sıra insanlarda da çok basit bir içgüdüsel davranış olarak görülmektedir. İnsanlarda hayvanlardan olduğundan daha komplike ve birçok kişinin fark edemediği uyarılarla tetiklenen içgüdüsel davranış gün içindeki davranışlarımızı bile kendini belli etmeden etkiler.

Sürü Psikolojisi

Pazarlamacılar, reklamcılar, siyasetçiler gibi onlarca iş alanından kişiler, insanlar üzerindeki bu etkiyi kavrayıp tercihlerine etkide bulunmaya başladı. Örneğin reklamlarda duymuşsunuzdur, 10 insandan 9’u bizim markamızı tercih etmekte gibi cümleleri. Bu cümleler insanların aklında çoğunluk tercih etmiş, beğenmiş, ben de beğenirim ve çoğunluk yanılmaz algısı ile bu ürünü almaya eğilim göstermekte. Aynı örnek siyasi seçimlerde de geçerlidir. Siyasetçiler anketler sonucu açıklanan sonuçlar aracılığıyla , – ki sonuçların doğru olup olmamasının bir önemi yok, insanların çoğunluğunun seçtiklerine dair algı oluşturmakta ve bu algı sonucunda gözle görülür şekilde oy sayılarının artmakta olduğu gözlemlenmiştir.

1962 yılında Candid Camera adındaki televizyon şovunda bir deney yapıldı. Asansör deneyi adıyla ünlenen bu deneyde kişiler asansörde kapıya ters yönde bakacak şekilde konumlandırıldı. Ardından denek asansöre bindiğinde normalde kapı tarafına bakması gerekirken asansörde konumlandırılan kişiler gibi arkasını kapıya döndü. Bu da gösteriyor ki günlük hayatta yaptığımız en basit davranışları bile sürünün içinde farklı olmamak pahasına değiştirebiliyoruz.

Sosyal uyum yani sürü psikolojisi Solomon Asch tarafından yapılan deney ile ismini ve somut kavramını kazandı. Sosyal psikolog olan Solomon Asch insanların topluluk karşısında yok olan karar verme mekanizmasını ve toplumu taklit etme yönündeki fikirlerini ispatlamak adına kendi adını verdiği Asch deneyini 1950 yılında gerçekleştirme kararı aldı. Deneyde kişiler bir odaya toplanıp üç çizginin bulunduğu tablolar gösterildi. Tablolarda üç çizginin uzunlukları farklı olmakla beraber kolaylıkla hangisinin uzun olduğu seçilebiliyordu. Topluluktaki çoğunlukla önceden anlaşılmış ve birkaç doğru cevaptan sonra sorulara birden yanlış cevap vermeye başladılar. Ardından denekler çok kolay olan bu sorunun cevabını kendi fikirlerini göz ardı edip topluluğun dediği yanlış cevabı verdiler. Deney defalarca tekrarlandı ve aynı sonuç ortaya çıktı. Deneklerin %32 ’si toplumun dediklerini taklit etti. Bu da gösteriyor ki üç kişiden biri kendi düşüncelerini göz ardı edip topluluğu taklit etmekte. Deneyin ardından sürü psikolojisi konusunda defalarca deneyler yapıldı ve benzer sonuçlar ortaya kondu.

İlginizi Çekebilir: Cotard Sendromu Nedir?

Ayrıca geçtiğimiz günlerde ABD’de yapılan bir deney de bando treni etkisini açıklar nitelikteydi. Deneyde hiçbir anlamı olmayan bir sırada bekleyen insanlar yerleştirildi. Bu kişilerin sırada beklediğini gören insanlar sıranın ne için olduğunu bilmeden sıraya girdi. Onlarca kişilik bir sıra oluşturulduktan sonra kişilere anlamsız fiziksel aktiviteler yapıldı. İşin kritik tarafı, sırada bekleyenlerin yalnızca biri deney ekibindeydi ve bu kişi ne yaparsa arkasındaki kalabalık bu kişiyi taklit ederek anlamsız aktiviteler yaptı. Düşünecek olursak atlama zıplama gibi aktiviteler olan deneyde kişiler sürü psikoloji olmasa kendi başlarına ne atlar ne de zıplarlardı hatta böyle birini gördüklerinde garip karşılayıp yargılarlar. Yargıladığınız olayları basitleştirerek mantığa oturtup yaptırabilen bir psikolojik olgudur sürü psikolojisi.

Peki sürü psikoloji altında davranışlarımızı nasıl kontrol edebilir ve sürüden bağımsız karar verebiliriz?

Kaçınmanın temel olgusu sürüden uzakta ve kendi düşünme eylemimizi yapabilecek zamanda olmamız gerekmektedir. Basitçe kendinize ne kadar dönerseniz sürüyü taklit etme ihtimaliniz o kadar azalmaktadır. Ayrıca etrafınızda baskı oluşturan veya karar verirken etkilendiğiniz insanlar yerine kararlarımızı yalnız ya da kararlarınıza etki etmeyen insanlar ile doldurursanız sürüye uymak sizin için zor bir şey olacaktır.

Bir topluluk içerisinde kişilerin kişisel bilinçleri bireysel düzeyden ayrılıp kolektif bir düzene geçer. Bu düşünce biçimi toplumdaki kişilerin artık ortak bir beyin ve ortak bir payda ile tek vücut olduğunu gösterir. Bu bir yandan iyi bir şeyken bir yandan kötü bir olaydır. Bireyler benliklerini terk edip etrafın doğruları ve genellikle yanlış olan önyargıları ile hareket etmektedir. Bu bilinç düzeyi yüzünden kişi bireyliğini bırakır ve toplumun tamamen bir parçası, bir beyni olarak hisseder. Doğruyu yanlışı aramadan çoğunluk olmanın verdiği güvenli alan içerisinde asla tepki almayacak şekilde hareket eder hatta hareketi bıraktım düşünceleri bile toplumun normları tarafından şekillenir. Böyle kişiler tamamen sürü psikolojisi altında sürünün yaptıklarını taklit ederek hem özgünlüklerini hem de özgürlüklerini kaybeder. Özgürlük diyorum çünkü toplum tarafından çizilen çizgiler tamamen özgürlük alanlarıdır. Bu alandan çıkmak toplumdan tepki doğuracağından kişiler alandan çıkmayı zor bulmakta ve asla bu rahat alanlarını bırakmamaktadır. Kısa hayatlarımız olduğunu unutmamalı ve hayatımızı toplum ne der, ne düşünür gibi korkulara karşı cesaretli olup toplumun be dediğinden çok kendimizin ne dediğine ne istediğine odaklanmalıyız. Unutmamak gerekir ki sürüyü oluşturan bütün unsurlar ayrı ayrı bireyler ve bilinçlerdir.

Sürü psikolojisinin tabi ki de iyi yanları da bulunmaktadır. İnsan vahşi hayvanlardan iyi koşamamakta, daha iyi tırmanamamakta ve daha iyi yüzememektedir. Bu yüzden insanlar geçmiş dönemlerden itibaren barınaklar yapıp sürü halinde bulundular. Derler ya sürüden ayrılanı kurt kapar diye, gerçekten de milattan önceki yıllarda sürüden ayrılanlar ölüyordu. Sürüler insanları diğer canlılardan üstünlüklerini katladı ve vahşi ortamda yardımlaşmayı iş bölümünü sağlayarak insanların hayatta kalma şanslarını arttırmıştır. Yüzyıllar süren bu sürü mantığı insanların bilinçaltına işlemiş hale gelmiştir. Bu yüzden bu psikolojiden tamamen uzaklaşmak diye bir şey söz konusu olmamaktadır. Şimdiye baktığımızda ise sürü psikolojisinin insanların daha güvenilir kararlar almasını sağlamakta ve olası kötü durumlarda dahi zararı paylaşarak daha az sorun yaşamalarını sağladı. Ayrıca bu sayede dinlerin yayılmasının kolaylaştığı söylenebilir. Bir toplum içerisinde yükselen bir din olduğunda önce birey birey kabullenilmekte ardından toplumdan geride kaldıklarını düşünen insanlar toplu olarak topluma ayak uydurmaya çalıştıktan sonra dinlerin hızlı artışlar yaşadığı söylenebilir. Sürü psikolojisinin altında yatan ana duygu itaat duygusudur. Kişiler itaat edecekleri doğrular ve güçler aramaktadır. Bu güçlerden en tatmin edeni ise topluluktur. Örneğin toplumda doktor, avukat olmak büyük statü göstergesi ve onaylanan bir şeydir. Düşünsenize birçok birbirinden farklı insan, düşünce biçimi, olmasına rağmen insanların bir çoğu toplumda onay gören sevilen meslekleri hayal etmektedir. Aslında hayallerinde olan meslek değil de tamamen toplum tarafından seçilen bir doğrudur.

Tekrar iyi yanlarından bahsedersek bu psikoloji sayesinde insanlar kendilerini bir yere ait ve o yer için çabalama gücü bulabilecek şekilde hissetmektedirler. Örneğin askerlik gibi meslekler ait oldukları toplumu koruma içgüdüsü ile tercih edilen onurlu bir meslektir. Ayrıca topluma ayak uydurma tamamen kötü bir şey olmamakla beraber insanların bu şekilde rahat ve iyi hissettikleri taktirde ve kendi seçimlerini yapabilecek durumda olduklarında gayet iyi sonuç veren bir psikolojidir. Son olarak söylemek gerekir ki 40 kullanış tarzınıza göre iyi ya da kötü olabilir.