TBMM Darbe Araştırma Komisyonu Çalışması

TBMM Darbe Araştırma Komisyonu FETÖ’nün darbe girişimini ve faaliyetlerini araştırmak amacıyla kurulmuş bir komisyondur. Bu kapsamda Komisyon’un FETÖ’nün kuruluşundan günümüze kadar olan tüm aşamalarının incelenmesi hedeflenmektedir. Komisyon tarafından hem bilgisine başvurulmak istenen kişilerle ilgili listeler hazırlanmakta hem de komisyon başkanı ve üyelerce önemli görülen konular hakkında hazırlık yapılmaktadır. Buna göre terörist Fethullah Gülen’in çocukluk yıllarından itibaren geçirdiği değişiklikler, kendisine Erzurum’da medresede ders veren hocası Sadi Efendi’yi ‘Atatürk’e hakaret ediyor’ iddiasıyla tutuklanmasına sebep olması ve Manisa’da vaizlik yaptığı sırada akıl hastanesinde tedavi gördüğü iddialarına ilişkin araştırma yapılacak. Komisyonun gündemindeki diğer konulardan biri de 28 Şubat sürecindeki (post modern darbe) taşeron örgütün tutumu ve paralel basının cuntacılara verdiği destek. Örgütün darbe ortamından hangi amaçla çıkar sağlamaya çalıştığı, bu amaçla Gülen ve görevlendirdiği belirtilen imamların söz konusu dönemde siyasetçi, bürokrat ve askeri yetkililerle kurulan temas ayrıca ayrıntılı bir şekilde Komisyon tarafından irdelenecek. Bu arada Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan destek alınarak FETÖ’nün din istismarı yaptığı görüşü de Kmisyon’un masaya yatırmayı beklediği konu olarak göz önünde bulunduruluyor. FETÖ’den tutuklanan ve Maltepe Cezaevi’nde bulunan Baş Komiser Fatih Günay’ın ise eşine telefonda “Peygamber Efendimiz Malatya Cezaevi’ne gelip bayram namazı kılmış” demesi baz alınarak bu örnek üzerinden örgütün karmaşık din anlayışı da ele alınacak. Ayrıca FETÖ/PDY terör örgütünün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi ile ilgili tüm faaliyetlerinin değişik yönleriyle araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla da AK Parti Milletvekili Reşat Petek başkanlığında kurulmuş olan Meclis Araştırması Komisyonu, haftanın üç günü Meclis’te düzenlediği toplantılarla çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor. Meclis’teki dört siyasi partinin girişimiyle FETÖ’nün darbe girişimi ardından kurulan Komisyon’da 4 Ekim Salı günü başkanlık divanı belirlendi. Bunun sonrasında Komisyon ilk toplantısını 7 Ekim Cuma günü gerçekleştirdi. Bahsi geçen toplantıda Komisyon’un çalışma usul ve esaslarıyla dinlenmesi istenen kişilerin isimleri üzerinde konuşuldu. 11 Ekim’deki toplantıda da yine aynı konular üzerinde duruldu. 13 Ekim tarihli toplantıda ise Komisyon’un belirlediği isimlerin dinlenmesine başlandı. Komisyon Çalışmaları Nasıl Olacak? 15 Temmuz FETÖ darbe girişimini araştırmak için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Başkanı ve AK Parti Burdur Milletvekili Reşat Petek, basın mensuplarının Komisyon çalışmalarıyla ilgili sorularını yanıtladı. Petek “TBMM Darbe Araştırma Komisyonu olarak FETÖ’nün ipliğini pazara çıkaracak bütün çalışmaları yapacağız. Kimse endişe etmesin” dedi ve kendisiyle ilgili ‘Reşat Petek kendisi araştırılacak, nasıl başkan oluyor?’ şeklinde eleştirilere maruz kaldığının altını çizip “Fethullahçı Terör Örgütü dediğimiz bu yapıyla hiçbir döneminde bağım ve bağlantım yoktur. Açık, net ve kesin”diye konuştu. Hakkındaki FETÖ ile ilgili iddiaların zorlama yorumlarla ve maksatlı yapıldığını, hakikatler ortaya çıktıktan sonra duruşunun net olduğunu belirten Petek, bu tarz yorumları yapanların “insafa gelmeleri” gerektiğini ifade etti ve “Hiç kimse Reşat Petek isminin, geçmişinde FETÖ’nün içinde bulunmak veya desteklemek gibi bir iddiayı ispat edemez, bu konuda bilgi ve belgeyi ortaya koyamaz. Bu konuda bu kadar rahatım” ifadelerini kullandı. Petek, Komisyon’un ikinci toplantısının başında ise bazı değerlendirmelerde bulunarak siyasi partilerin 15 Temmuz darbe girişimine karşı ortak tavır ve dik duruşuna vurgu yaparak, partilerin uzlaşarak hareket ettiğini belirtti. “Geçmişte çok darbe gördük ama 15 Temmuz’da olduğu gibi darbenin birlik ve beraberlik içinde püskürtülmesi tektir” diyen Petek, “Buradaki birlik ve beraberliği komisyona da yansıtarak, bu ihanet örgütünün tüm yönleriyle araştırılması bizim konumuz olacak. Buradan elde edilecek bilgi ve belgelerle alınması gereken tedbirleri TBMM Başkanlığına sunacaktır” değerlendirmesinde bulundu. Bu arada Komisyon’da dinlenmesi gereken farklı isimler üzerinde duruldu. Örneğin HDP’li Sancar, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım, Genelkurmay Başkanı Akar, kuvvet komutanları, MİT Müsteşarı Fidan gibi isimlerin dinlenmesi de istendi. AK Parti Erzincan Milletvekili ve Komisyonun Kâtip üyesi Serkan Bayram, FETÖ elebaşı Fethullah Gülen’in komisyonca dinlenmesini talep etti ve bu çalışmaların Gülen’in iade sürecine de kapı aralayacağını ifade etti. AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ ise eski başbakanlar Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, merhum işadamları İshak Alaton ve Üzeyir Garih’in aileleri, eski siyasetçi Kasım Gülek’in ailesi, Rahşan Ecevit, eski milletvekili Birgül Ayman Güler’in dinlenmesini talep ederek “Altı sihirli kelimeye ihtiyacımız var. Bunlar; cumhuriyet ve demokrasi, hukuk ve adalet, liyakat ve ehliyet. Bu sihirli altı kelimeyle ilgili bu Komisyon küçük meşale yakabilirse Türkiye’nin geleceğine faydalı olur” şeklinde konuştu. Öte yandan Meclis 15 Temmuz FETÖ Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu, çalışma süresi boyunca Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ümit Dündar, eski İçişleri Bakanı Efkan Ala gibi önemli 10 ismi de dinledi. Dinlenmesine gerek duyulmayan isim ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eniştesi Ziya Ülgen oldu. Komisyon Başkanı Reşat Petek, Ülgenile ilgili olarak “Sayın Ziya Ülgen olayla ilgili tankları görüp haber verme dışında bir bilgisi olmadığını, bu nedenle kendi görevi ve o konuda Cumhurbaşkanı’nın ‘Eniştemden öğrendim’ ifadesi dışında bir bilgisi olmadığını ifade etti. Onun için bu bilgi bize geldi ve kendisini dinlemeyeceğiz” dedi. Zaman Gazetesi eski yazarlarından olan Hüseyin Gülerce de Komisyon’un dinlediği dikkat çeken isimlerden biriydi. Gülerce, Darbe Komisyonu’nda Gülen ile olan ilişkilerini ve FETÖ’yü anlattı. Gülerce, Gülen cemaatini legal ve legal olmayan dönem olarak ikiye ayırdı ve legal haliyle isteyerek bu grubun içinde yer aldığını belirtti. Gülerce ayrıca, Gülen’in gerçek yüzünü bir buçuk yıl önce Yalova feribotunda yanına gelen bir jandarma emekli yarbaydan öğrendiğini dile getirdi ve “Bu yarbay bana teğmenliğinden beri kendisini bir abiye zimmetlediklerini söyledi. Her hafta bu abiye rapor verdiğini söyledi. Bütün bu raporlar Pensilvanya’ya gidiyor” ifadelerini kullandı. Darbe Komisyonu’nda konuşan ve önemli bilgiler veren başka bir isim de Genelkurmay Eski Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ oldu. Başbuğ konuşmasına “TBMM’nin manevi şahsiyetine duyduğum
kaygı nedeniyle burada bulunuyorum” diyerek başladı. Başbuğ, 15 Temmuz darbe girişiminin Fethullah Gülen’in talimatıyla gerçekleştiğini belirtti. Başbuğ, “15 Temmuz nedir ve nasıl isimlendirilir? 15 Temmuz darbe girişiminin FETÖ’nün silahlı darbe girişimi olarak isimlendiriyorum ve bu darbe girişimini Gülen’in talimatı çerçevesinde gerçekleştirildiğine inanıyorum. Neden mi? Bir Genelkurmay Başkanı verdiği ifadede birisi bana geldi. Dilerseniz sizi kanaat önderimiz Gülen ile görüştürürüz dedi. Doğruluğundan en ufak şüphe duymam ifadeden bu önemli bir ifade. Adil Öksüz olayı var. Bu yetmez gibi bir de Kemal Batmaz diye bir adam çıktı. Bu girişimin Gülen tarafından emir verilip yapılmadığını görmemek büyük bir hata olur” dedi. Başbuğ, Fethullah Gülen’den emir alan cunta tarafından 15 Temmuz darbe girişiminin gerçekleştirildiğini ifade etti ve “Ancak 15 Temmuz’da yaşanılan olayları Türkiye’nin geçmişte yaşadığı askeri darbelerle aynı kapsamda aynı şekilde düşünülmesinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu ülke askeri darbeler yaşadı geçmişte. Kimisi emir komuta zincirinde kimisi TSK’da oluşmuş cuntalar tarafından yapıldı.15 Temmuz olayı da bir cunta. Silahlı kuvvetler içinde cunta ama bu cunta Gülen’den emir alıyor. 15 Temmuz askeri darbe derseniz bu TSK’ya büyük haksızlık olur. TSK’nın komutanları bu darbeye direnmiştir hayatlarını kaybetme pahasına. Ayırın lütfen. Bu Gülen’in TSK’ya sızdırdığı bir silahlı darbedir. Eğer burada hemfikirsek araştırma komisyonu olarak esas üzerinde durulması gereken sorular şudur; TSK’da bu cunta nasıl oluştu? Pekiyi bu yapılanma nasıl tespit edilemedi? Darbe girişiminin hazırlama süreci olmadan uygulandığını düşünmek akla ziyandır. Bunun süresinin ne kadar olduğunu bilemiyoruz. Aylar olması lazım en azından. Türkiye’nin istihbarat birimleri nasıl bu hazırlık süresini tespit edemedi? Ciddi bir zafiyet söz konusudur. Esas üzerinde durulması gereken sorular bunlardır. 2002-2010 dönemi hatta 2008-2010 dönemi ve ayrıldığım güne kadar olan konular üzerinde düşüncelerimi paylaşmak isterim” diye konuştu. “Türkiye 15 Temmuz gecesi felaketin eşiğinden dönmüştür. Allah korusun başarılı olsalardı bugün Türkiye’nin nerede olduğunu düşünmek dahi istemiyorum” değerlendirmesinde bulunan Başbuğ konuşmasına şöyle devam etti; “Ama inanınki eğer onlar başarılı olsaydı bugün Türkiye’de ne demokrasi ne laik devlet sistemi ne hukuk devletinin zerresi ortada kalırdı. Bu yaşanılan olay ciddi, vahim kapsamlıdır bana göre. Bu yaşanılanları ‘bir oyun’ diye değerlendirilmesi ve diğer terimlerle değerlendirilmesinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu düşüncelere ve değerlendirmelere katılmadığımı ifade ediyorum. Bana sorarsanız neden 15 Temmuz başarılı olmadı diye? En büyük etken ne? Ben derim ki TSK’nın komuta kademesinin darbe girişimine karşı durması ve bu girişime direnmesidir. En önemli neden olarak bunu düşünürüm” dedi. Dönemin Başbakanı olan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın FETÖ ile tek başına mücadele ettiğinin altını çizen Başbuğ “Bu dönemde Sayın Cumhurbaşkanı tek başına mücadele ediyor. 2008-2010’da da ben tek başıma mücadele ettim. İster 2012 deyin ister 2014 deyin, ben 2012’den başlatıyorum. Herkes Cumhurbaşkanının bu mücadelesine ayak uydursaydı 15 Temmuz’a gelir miydik? Gelemezdik. Asıl sorun FETÖ’cülerin TSK’ya nasıl sızdığının nasıl tespit edilemediği. Bana göre çok acele fazla düşünülmeden OHAL’e dayalı kararnamelerle sivil asker ilişkileri düzenlenmeye çalışılmakta. MİT içinde TSK’nın etkinliğinin artırılması lazım. ABD ve Almanya’da olduğu gibi personel izleme yapılanmasına geçilmesinin bugün için de bir ihtiyaç olduğu. Diğer önemli konu ise TSK’da birinci sicil amirler önemlidir. Birinci sicil amirlerinin yetkisi de sorumluluğu da vardır. Bu konulara ilişkin TSK’da birinci sicil amirlerinin yetki ve sorumlulukları düzenlenmelidir. Personel başkanlıkları orada çalışanları belirli zamanlarda kısa sürede çalışmasını sağlamak lazım. Uzun süre tutmamak lazım. Görevlendirilen kişilere dikkat etmek lazım. Özellikle tayinlerin mutlaka objektif kriterlere bağlanması lazım. Personelcilerin değerlendirilmesine bağlı tayin yaparsanız yanılgılara meydan verebilirsiniz. Teknolojik imkânları veriyorsunuz gereksiz yerlere kadar belki de. Bununla bağlantılı olarak güvenlik tedbirlerinde zafiyet var. FETÖ’nün en güçlü olduğu konu bilgi sahibi olmaktır. Bugün bütün mücadele özellikle kişisel bilgiler var. Kim ne kadar kişisel bilgiye sahipse o kadar hükmetme olanağına sahipsiniz” dedi. FETÖ ile mücadele konusundaki görüşlerini de dile getiren Başbuğ “14 Nisan 2009-7 Ekim 2015’e o günlerin Gülen cemaati bugünlerin FETÖ’cüsünü en büyük tehdit ve sorun olarak görmekteyim. Devleti ele geçirmeyi hedefleyen bir örgütün Türkiye’nin gündeminden çıkarılması için yürütülen bütün çalışmaları dün destekledim bugün de desteklemeye devam edeceğim. Yapılan mücadelenin hangi nedenlere dayandırılarak yapıldığını tartışmak bugünün öncelikli konusu değil. Önemli olan bir sorun var. Bana göre Türkiye’nin bekasını ilgilendiren sorundur bu mücadele. FETÖ elbette Türkiye’nin gündeminden çıkarılmalıdır. Bu mücadele yapılmalıdır. Arkasında şu bu neden vardır diye buraya takılarak konuyu farklı noktaya götürmek doğru değil. O konu tartışılabilir. Şu anda ben bunun nedeninin ana tartışma konusu olarak bunun ne çıkarılmasını değerlendirmiyorum ama bakınız elbette Fethullah terör örgütüne karşı yürütülen mücadele 14 Nisan 2009’da dediğim gibi en azından hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, evrensel hukuk çerçevesinde yapılmalıdır” önerisinde bulunup Ordu her şeye rağmen taş bastı göğsüne. Kendisine verilen görevi yaptı ve yapmaya devam ediyor. Böyle bir ordusu olduğu için bu millet şanslı. Bu ordunun onurunu koruyalım. Moralini koruyalım. Herkese görev düşüyor. Güçlü ordu olmadan güçlü Türkiye olmaz” diyerek konuşmasını tamamladı. ByLock TBMM Darbe Araştırma Komisyonu, FETÖ’nün haberleşmede kullandığı ByLock sistemi ve kullanıcılarına ilişkin listenin Adalet Bakanlığı’ndan istenmesini gündemine aldı. Komisyon bu bağlamda By Lock sisteminin patentine sahip olan David Keynes’i dinleyecek ve bunun için Dışişleri Bakanlığı ile yazışmalara başlanacak. Keynes’in söylediği ‘Tilki’ lakaplı kişinin de kimliğinin belirlenip Komisyona getirtilmesine çalışılacak. Araştırma Komisyonu – Soruşturma Komisyonu Komisyon’un dinlediği isimlerin verdiği ifadelerde çelişki olup açıklık getirilmesi gereken noktalar doğaldır ki var ve bu da devam edecektir. Ancak Komisyon yalnız araştırma ile görevli olduğu için söz konusu çelişkileri irdeleme Komisyon’un görev alanına girmemektedir. Darbe girişimi ile ilgili karmaşık sorunlar yumağını tatmin edici derecede açıklığa kavuşturmak için ise elde edilen bilgiler ışığında ya Komisyon’un görev alanının soruşturmaları da kapsayacak şekilde genişletilmesi ya da araştırma Komisyonu çalışmalarının yeni bir komisyon-soruşturma komisyonu ile devam ettirilmesi düşünülmelidir. Bu ya da benzeri yol, yaklaşım ve yordamla elde edilen bilgilerin hem kamuoyu ile paylaşılması hem de adalete intikal ettirilmesi; kesin karara bağlanması beklentiler arasında bulunmaktadır.