Terk sebebiyle boşanma kanunumuzda sayılan boşanma sebeplerinden bir tanesidir. Eşlerden birinin evlilik gereğince üzerine düşen sorumluluklarını yerine getirmemek için evi terk ettiğinde veya ortada haklı bir sebebi yokken eve dönmediği takdirde eşlerden evinde olanın terk sebebiyle boşanma davası açma hakkı mevcuttur.
Eğer eşlerden biri diğerini, ortak yaşadıkları evi terk etmeye zorluyorsa veya haklı bir sebebi yokken eşini eve almıyorsa evde bulunmayan eşin terk sebebiyle dava açmaya hakkı vardır. Terk süresiyle boşanabilmek için aralıksız olarak 6 aylık ayrılık süresinin geçmiş olması gerekmektedir.
Terk sebebiyle boşanabilmek için 6 aylık ayrı kalma süresinin kesintisiz olarak dolması ve bunun tespit edilmesi gerekecektir. Boşanma davası açabilmek için 6 aylık geçmesi gereken sürede; öncelikle ihtar çekilebilmesi için başvuru süresi olan 4 ay dolmalıdır ve sonrasında 2 ay içinde terk eden tarafın dönmesi için ihtar çekilmelidir. Usulüne uygun yapılmış bir ihtar ile terk durumu kanıtlanabilecektir. Terk durumunun ortaya çıkmasından itibaren 4 ay dolmadan diğer eşe ihtar gönderilemeyecektir ve 6. ayın sonunda ancak dava açılabilecektir.
Terk ihtarı, terk sebebiyle boşanma davası açabilmenin şartıdır. Terk eden eşe çekilecek ihtarda eğer 2 ay içinde dönmezse hukuki olarak doğacak sonuçlar bildirilir. Terk eylemi olduktan sonra 4 ay dolduğunda terk edilen eş mahkeme veya notere başvurarak terk eden eşine ihtar çektirir. Bu ihtar iadeli taahhütlü mektup aracılığıyla yapılmaktadır. Bunun amacı terk sebebiyle boşanmaya delil oluşturulmasıdır. Ayrıca çekilen bu ihtarda samimi bir çağrı yapılması gereklidir, öylesine süre doldurmakiçin yapılmış bir çağrı davaya dayanak oluşturmayabilecektir. Bu ihtar gerçekleştikten sonra 2 ay dolmadan dava açılamayacaktır. Eğer öngörülen sürede diğer eş dönmezse terk edilen eş, terk edildiğini çektiği ihtar ile kanıtlayarak boşanmayı sağlayabilecektir.
Terk ihtarı gönderen eş, evi terk eden eşinin eve dönmesini istemekte eğer dönmezse boşanacağını beyan etmektedir. Bunun hukuken sonuçları olmaktadır. Terk ihtarı çekerek evden ayrılan eşin varsa kusurları affedilmiş gibi kabul görür çünkü diğer eş aslında ihtarı eşi dönsün diye çekmektedir. Bu sebeple eğer dönseydi terk sebebiyle boşanamayacaklarından ve evlilik birliği devam edeceğinden eğer eşin varsa kusurları affedilmiş sayılacaktır. Başka sebeplere dayanarak dava açıp boşanma hakkı mevcuttur.
Manevi tazminat kişinin oluşan durum karşısında psikolojik ve sosyal olarak gördüğü zararı, maddi tazminat ise kişinin oluşan bu yeni durum karşısında zedelenen mevcut maddi menfaatleri ve elde edeceği maddi menfaatlerini kapsayan bir husustur. Terk edilmek kişide manevi anlamda kişiliğini etkileyecek derecede önemli zarara uğratan bir eylem değildir. Bu sebeple manevi tazminat talebi yersiz olacaktır. Ayrıca terk ihbarı ile terk eden kişinin kusuru affedilmiş sayılır. Kusuru affedilmiş birinden maddi tazminat talep etmekte isabetsiz olacaktır.
Terk ihtarından sonra terk edilen eş, eşinin kusurlarını affetmiş sayılacaktır. Bu sebeple daha az kusurlu olduğu gerekçesi ortadan kalkabilecektir. Fakat yoksulluk nafakası açısından boşanma sonucunda maddi anlamda güçlük çekecek olan eşin, boşandığı eşinden daha fazla kusuru olmaması aranmaktadır. Kusursuzluk ve eşit kusur durumlarında da yoksulluk nafakası talep edilebilmektedir. Bu sebebe dayanarak eğer terk edilen eşin boşanmada kusuru yoksa; çektiği terk ihtarı sebebiyle terk eden eşinin ksuurlarını affettiğinden ikiside boşanma için kusursuz olabilir. Böyle bir durumun varlığında terk edilen eş maddi anlamda zorlanacaksa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.
Velayet konusunda hakimin göz önüne aldığı en önemli husus çocuğun menfaatleridir. Çocuğun iyi bir eğitim alması, iyi bir yaşam sürmesi ve olumsuz koşullara karşı en uygun ebeveyninin yanına verilmesiyle menfaatleri korunmalıdır. Çocuğun yaşı ve kiminle yaşamak istediği gibi konularda bu konuda etkilidir. Hangi ebeveyni çocuğun gelişimi ve menfaatleri açısından daha doğru bir tercih ise hakim velayeti o ebeveyne verecektir. Koşullar uygunsa ortak velayet de tahsis edilebilir.
Terk sebebiyle açılmış olan boşanma davası; eşlerin evlilik boyunca edindiği mallar üzerindeki haklarını etkileyecek sonuçlar doğuran bir dava değildir. Yani zina veye hayata kast sebebiyle açılmış olan boşanma davaları için kişilerden kusurlu olan tarafın evlilik içindeki edindikleri mallar üzerinde hakları azaltılıp ya da tamamen kaldırılırken terk sebebiyle boşanma davalarında bu durum söz konusu değildir. Kişilerin tabi oldukları mal rejimi uyarınca mal paylaşımı yapılacaktır.