Konuyu, medyanın yani basın yayın organlarının öznesi olan gazeteciler üzerinden değerlendireceğim.
Her konunun iki boyutu vardır:
Olması gerekenden başlayayım ve son sözü baştan söyleyeyim. Gazeteci taraflıdır.
Burada kritik olan, Gazetecinin nereden ve kimden yana taraflı olduğudur.
Gazeteci;
Gazeteci, toplumun ve halkın çıkarlarını gözetmek adına taraftır.
2. Gazetecinin temel görevi ve sorumluluğu; gerçek ve doğru haber yapmaktır.
Bu temelde gazeteci, gerçeklerden ve doğrulardan yana taraftır.
3. Gazeteci gerçek ve doğru haber yapabilmek için yani gerçek anlamda mesleğini yapabilmek için ise özgür ve bağımsız olmalıdır.
Gazeteci, özgürlükten ve bağımsızlıktan yana taraftır.
4. Gazetecinin, özgür ve bağımsız bir şekilde mesleğini ve görevini yapabilmesi için Demokrasinin ve hukuk devletinin varlığına gereksinimi vardır.
Gazeteci, demokrasiden ve hukuk devletinden yana taraftır.
Kısaca Gazeteci, meslek ilkelerinin ve mesleğinin tarafıdır.
Aslında bu taraflı kimliği mesleki açıdan tarafsızlığının da temelini oluşturmaktadır.
Bu nitelikleri ile yapılan bir haberle halk gerçek ve doğru bilgi sahibi olur ve kendisinin, içinde yaşadığı toplumun ve ülkenin geleceği hakkında doğru karar verebilir.
Konumuza bir başka açıdan daha, bu buluşmanın üst başlığı olan Adalet penceresinden de bakalım. Adalet olgusunun temel iki zemini vardır.
Gerçeklerden ve doğrulardan uzak olan bir davranış, karar veya uygulama adaleti sağlayamaz.
Biz Gazeteciler de, gerçek ve doğru haber yaparak, haberin taraflarına karşı adil olmak durumundayız.
Haberde adil olmakla kamuoyunda ve halkta (kamuoyunun ve halkın vicdanında) adaletin varlığını sürdürmesine de katkıda bulunmuş oluyoruz.
Adaletin var olması demek, Hukuk Devletinin var olması demektir.
Hukuk Devletinde Hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı tartışılmazdır.
Böylesi bir düzende insan temel hak ve özgürlükleri de, biz gazeteciler için olmazsa olmaz olan Basın Özgürlüğü de var demektir.
Basının özgür olmadığı bir ülkede demokrasiden, insan haklarından ve çağdaşlıktan söz edilemez.
Kısaca ADALET VE GAZETECİLİK MESLEĞİ birbiri için olmazsa olmaz iki temel olgudur.
Şimdi Olması gerekenlerden OLANA VE GÜNÜMÜZE GELELİM.
Bir Gazetecinin tek başına ya da sadece gazetecilerin bu 4 temel alanda taraf olması, gazetecilik mesleğinden yana taraf olması yeterli midir? Tabi ki hayır…
Bu noktada basın yayın organlarının, gazetelerin, televizyonların, radyoların yönetim ve yayıncılık anlayışları ile yayın politikaları devreye giriyor ve karşımıza yine basın özgürlüğü kavramı çıkıyor.
Soru şu;
Bu soruların yanıtını sadece bugün yaşanılanlarla yanıtlamak yanlış olur.
Yaşadığımız süreci doğru okuyabilmek için 1980 sonrası dünyayı saran neoliberal akımın ekonomi ve çalışma yaşamı alanlarında ülkemizde ve basın dünyamızda yarattığı değişimi görmek zorundayız.
Basın dünyamızdaki en temel değişim, Basın yayın organlarının sahiplerinin gazeteciliği bir meslek alanı olarak değil, iş ve ticaret alanı olarak, bir kazanç alanı olarak görmelerinde yaşanmıştır.
Sahip oldukları basın yayın organlarını, halkın gerçek ve doğru haber alması yolunda değil, kişisel kazançları için siyasi iktidarların istekleri ve görüşleri doğrultusunda kullanmaları basın dünyamızdaki kirlenmenin ve yozlaşmanın temelini oluşturmaktadır.
Bu doğrultuda yapılan yanlı haber ve yayınlar yurttaşlarımızı siyasi iktidarın fanatik taraftarları haline dönüştürmüştür.
Malcolm X’in yıllar öncesinde yaptığı saptama bugün bir gerçek olarak karşımızdadır. “Eğer dikkatli olmazsanız, gazeteler mazlumlardan nefret etmenizi, zalimleri ise çok sevmenizi sağlar.”
Ne acıdır ki, bu sürecin en önemli aracı olarak, basın yayın organları ile gazeteci ve akademisyen kimliğini kullanan propagandistler kullanılmaktadır.
Bu temelde bakarsak, gazetecilik meslek ilkeleri ve etiğine aykırı olan bu kişi ve kuruluşları gazeteci ve basın yayın organı olarak tanımlamayı reddediyorum.
Bu kişi ve kuruluşlar için adına koştukları siyasi partinin basın danışmanı veya basın sözcüsü, o partinin yayın organı dergisi, gazetesi kimliğini kullanılması daha doğru olacaktır.
Neoliberal sistemin yarattığı bir başka değişim ise çalışma yaşamında gerçekleşmiştir. Emeğin maliyet olarak görüldüğü bu sömürü düzeninde çalışanların, emekçilerin haklarını, iş güvencesini ve iş güvenliğini sağlayacak ve koruyacak olan örgütlülük yok edilmektedir. Örgütsüzlüğün en yoğun ve acımasız yaşandığı alan ise basın dünyamızdır.
Bugün gazetecilik mesleğini yapmaya ve ekmeğini kazanmaya çalışan meslektaşlarımız iş güvencesine ve yasal haklara sahip olmaksızın bu vahşi çarkın içinde varlıklarını sürdürmeye çalışmaktadırlar.
Kaleminin ve dilinin özgürlüğünden ödün vermeyen, meslek ilkelerine bağlı gazeteciler ise verilerde görüldüğü gibi, baskı ve tehditle susturulmaya çalışılmakta, işten çıkarılmakta ya da hukuk dışı uygulamalarla tutuklanmaktadırlar.
Çağdaş Gazeteciler Derneği olarak yayınladığımız 2017 yılı Nisan – Mayıs – Haziran dönemi Medya Raporu verileri ile 15 Temmuz 2016 – 2017 bir yıllık verileri basın dünyamızın bugün hangi koşullarda olduğunu ve yarın da ne durumda olabileceğini açıkça göstermektedir.
2017 Nisan – Mayıs – Haziran Dönemi Medya Raporu İstatistikleri:
15 Temmuz 2016 – 15 Temmuz 2017 Dönemi Medya Raporu İstatistikleri:
Bu tablo ile yetinmeyen Türkiye Cumhuriyetini yönetenler halkın gerçek ve doğru haber alması için çalışan gazetecileri terörist ve hain ilan edilerek karalamaya ve halkın gözünde itibarsızlaştırmaya çalışılmaktadırlar.
Bu dikta anlayışı sadece gazetecileri ve basını değil halkın doğru ve gerçek haber ve bilgi alma hakkını da yok etmektedir.
Basın özgürlüğünde 180 ülke içinde 155inci sırada ve Freedom House’ın yayınladığı raporda “özgür olmayan ülke” konumuna düşürülmüş olmamız da Türkiye’nin nasıl bir karanlığa doğru sürüklendiğinin açık bir göstergesidir.
Bu gerçekler karşısında var olan medyanın tarafsız olduğunu söylemek, demokrasinin gereği diye kabullenmek gerçeklere karşı kör olmak ve geleceğe de ihanet etmek demektir.
Bu koşullarda biz gazetecilere ve özellikle de basın meslek örgütlerine düşen görev; basın özgürlüğü temelinde bir araya gelmek, bir arada durmak ve dayanışma içinde olmaktır.
Siyasi muhalefetin de referandumda, adalet yürüyüşünde ve bu kurultayda olduğu gibi toplumsal muhalefetle dayanışma içinde olması ve demokrasi mücadelesinde bütünlüğü sağlaması ve sürdürmesi gerekmektedir.
Çağdaş Gazeteciler Derneği olarak, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri ve basın özgürlüğü yolunda emek vermiş ve bu yolda can vermiş meslektaşlarımızı ve aydınlarımızı saygıyla anıyorum.
Ve bugün duvarların içinde ya da duvarların dışında kaleminin ve dilinin özgürlüğünden ödün vermeksizin gazetecilik yapan meslektaşlarımızı ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu kurultayda emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Sözün sonu;
Gazeteci, mesleğinden ve meslek ilkelerinden yana taraftır.
Gazeteci, yaptığı haberin taraflarına karşı tarafsızdır.
Gazetecilik mesleği suç değildir.
Gazeteciler de terörist ve hain değildir.
Tevfik Kızgınkaya
ÇGD Genel Başkanı