İçindekiler
Cebir
Madde 108- (1) Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir kişiye karşı cebir kullanılması halinde, kasten yaralama suçundan verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılarak hükmolunur.
Cebir suçu , TCK’nın 108. Maddesinde Hürriyete Karşı İşlenen Suçlar adı altında düzenlenmiştir. Cebre maruz kalan kişi, bu fiziki gücün meydana getirdiği etkiyle belli bir davranışta bulunmaya zorlanmaktadır. Söz konusu cebir suçu içerisinde kasten yaralamayı da barındırır.
Cebir suçu kanunda yer aldığı üzere üç ayrı eylemle gerçekleştirilebilir. Mağduru bir şeyi yapmamaya zorlamak veya yapmaya zorlamak ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi hususunda zorlamak. Bu halle mağdurun iradesi baskı altına alınmalıdır.
Cebir suçunda, fiziki zorlama olması gerekir ve vücut bütünlüğü ihlal edilmelidir. Ayrıca failin hareketlerinin de elverişli olması aranır. Söz konusu elverişlilik zor kullanma yöntemleri olabileceği gibi suça konu olan hareketler sebebiyle de oluşabilir.
Bu elverişlilik şartının hareketlerde yer alabileceği gibi, zor kullanma araçlarında da var olabilir.
Cebir suçunda korunan hukuki değer, bireyin irade ve hareket serbestisi ve vücut dokunulmazlığıdır.
Bu suçun konusunu, genellikle fiziki güç uygulanmak suretiyle mağdurun, özgür iradesinin sakatlanmasını ve serbestliğini yitirmesi oluşturmaktadır.
Cebir suçunun, maddi ve manevi iki unsuru vardır. Bunlar;
Maddi unsuru, failin özel bir kasten yaralama fiiliyle bireyin özgür iradesinin oluşumuna ve oluşmuş iradesinin belli bir yöne hareketini kapsayan haksız bir etkide bulunması sonucunda kişinin iradesine aykırı fiili işlemesidir.
Kanunen suç sayılan eylemi işleyen şahıs söz konusu suçun failidir. Kanunda özel bir düzenlemeye veya sayılı sınırlamaya yer verilmemesi nedeni ile suçun faili herkes olabilecektir . Ancak suçu işleyen kişi TCK’da sayılan kamu görevlilerinden biriyse bu durumda cebir suçu değil irtikap suçu işlendiği kabul edilecektir
Suçun mağduru, suç eylemi ile saldırıya maruz kalan kişidir. Söz konusu suçun mağduru kanunun mağdura dayalı özel bir düzenleme içermemesi nedeniyle herkes olabilecektir.
Söz konusu suçun manevi unsuru kasttır.
Cebir suçunda fail, mağdurun üzerinde kurduğu baskı ile yaptırdığı veya yaptırmadığı fiillerde kasta dayalı hareket etmektedir. Fail söz konusu hareketlerini bilerek ve isteyerek gerçekleştirmektedir.
Bu suçun temeli kasten yaralamadır. Kasten yaralamada mağdur üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur. BTM ile giderilemeyecek ise 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Failin kamu görevlisi olması ve bununla elde ettiği hak ve yetkilerini zorlama aracı olarak kullanıp menfaat elde etmeye çalışması halinde, kanunun özel bir düzenleme içermesi sebebiyle oluşacak suç TCK madde 250 hükmünde düzenlenmiş olan irtikap suçudur.
Cebir suçunun ceza hukuku bakımından daha az cezayı gerektiren bir hüküm yasa koyucu tarafından düzenlenmemiştir.
Suçun özel görünüş şekilleri 3 şekilde var olmaktadır. Bunları sıralarsak;
Cebir suçu teşebbüse elverişli suçlardandır. Cebir suçunda mağdur kanunda bahsedildiği üzere Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için zorlanmaktadır. Cebir suçunun teşebbüs aşamasında kaldığından bahsedilebilmesi için failin elinde olmayan nedenlerden ötürü icrai hareketlerini tamamlayamaması gerekir.
Bir kimse bir şeyi yapma veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir başka kişiye cebir kullanmak üzere hareket etmiş ancak farklı şekillerde engellenmesi veya mağdurun kaçarak kurtulması nedeniyle fiili tamamlayamamışsa suç teşebbüs aşamasında kalmış olacaktır.
Çoğu suçta olduğu gibi Cebre iştirak; Cebre yardım etme veya azmettirme şeklindedir.
İçtima bakımından;
Cebir suçunda failin gerçekleştirdiği fiiller hem kasten yaralamayı hem de cebir suçunun oluşmasına neden olmuşsa bu durumda birleşik suç hükmü uygulanacak ve bunun neticesinde faile cebir suçundan hüküm verilecektir.
Aynı suç işleme kararı kapsamında tek bir kişiye karşı farklı zamanlarda birden fazla cebir suçunun işlenmesi halinde ve bir fiille aynı anda birden fazla kişiye karşı cebir suçunun işlenmesi halinde zincirleme suç hükümleri uygulanmakta ve cezada artırım yapılmaktadır.
Eğer failin gerçekleştirdiği fiil birden fazla suçu meydana getiriyorsa fail bu suçlar arasında en ağır cezaya neden olan suçtan yargılanacaktır.
Kanunda bu suça özel olarak düzenlenmiş indirim hali bulunmamaktadır.
Adli para cezası, işlenen suç karşılığı hükümlüden alınan paradır. Bu ceza, hapis cezası ile birlikte de verilebilinir. Söz konusu suçtan dolayı mahkemece hükmedilen hapis cezası bazı koşulların varlığı halinde adli para cezasına çevrilebilinir. Adli para cezası ödenmediği takdirde hapis cezasına çevrilecektir.
Erteleme, ceza mahkemesince hükmedilen cezanın belirli şartların varlığı halinde cezaevinde infazının gerçekleştirilmemesidir. Bu suçtan ötürü hükmolunan hapis cezası ertelenebilinecektir.
Cebir suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası hakkında bir yıldan fazla ancak iki yılın altında verilmesi kararlaştırılmış ise HAGB kararına çevrilmesi mümkündür.
Soruşturma aşamasında savcı, bir suçun meydana geldiğini ihbar, şikâyet ve benzeri sair yollardan öğrendikten sonra ilgili suçun varlığını deliller ışığında araştıracaktır. Yeterli delilin toplandığı kanaatine varıldığında iddianame düzenleyip davayı açacaktır.
Cebir suçunu düzenleyen TCK’nın 108. maddesinde suçun soruşturması şikâyete bağlı tutulmamıştır. Bahsedilen suçta failin yaptığı hareket sonucu oluşan zarar basit tıbbi müdahale ile giderilebilir olsa dahi cebir suçunun varlığından dolayı şikâyete bağlı değildir.
Cumhuriyet Başsavcılığının yürütmüş olduğu soruşturma sonucunda iddianame düzenlenmesi ve ilgili mahkeme tarafından kabul edilmesi halinde kovuşturma aşamasına geçilir. Söz konusu suçun kovuşturması şikâyete bağlı değildir.
Takibi şikâyete tabi suçlar arasında değildir. Suçun işlendiği savcılık tarafından öğrenildiğinde re’sen soruşturma başlatılmalıdır. Şikâyet süresi yoktur.
Cebir suçunun dava zamanaşımı süresi 8 yıl olup suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıl geçmeden mağdur, işlenen suçu savcılığa bildirilmelidir. Aksi halde suçun işlendiği tarihten itibaren dava açılmamış sayılması veya dava açılmış ancak sonuçlandırılmamış ise dava zamanaşımının dolması nedeniyle düşecektir.
Uzlaşma , suçlama altında bulunan şahıs ile suçun mağduru olan şahsın bir uzlaştırmacı aracılığıyla iletişim kurarak anlaşmasıdır. CMK’nın 253. maddesinde sayılan katalog suçların varlığı halinde şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırma girişiminde bulunulur.
Ancak cebir suçu soruşturması ve kovuşturması şikâyete bağlı olan bir suç olmadığı gibi CMK’nın 253. maddesinde sayılan katalog suçlardan biri de değildir. Bu nedenle cebir suçu uzlaştırma kurumu kapsamında değildir.
Bu suçta etkin pişmanlık hükümleri veya ceza indirimi gerektiren özel bir düzenleme kanunda mevcut değildir. Bu nedenle etkin pişmanlık hükümleri uygulanamaz.
Cebir suçu sebebiyle yapılan yargılamalarda görevli mahkeme yaralamanın niteliğine göre, basit yaralamalarda Asliye Ceza Mahkemeleri, neticesi sebebiyle ağırlaşan hallerde ise Ağır Ceza Mahkemeleri olabilmektedir.
Koruma tedbirleri CMK’nın 4. kısmında düzenlenmiştir. Yasaya göre koruma tedbirleri yakalama, gözaltı, tutuklama, adli kontrol, arama ve el koyma, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme şeklindedir. Suça uyumlu olarak koruma tedbirleri uygulanabilir.
Bir kişinin gözaltına alınabilmesi için olay çerçevesinde somut delillerin varlığından söz edilebilinmesi gerekmektedir. Gözaltı süresi AİHS uyarınca en çok 4 gün ve genelde 24 saat olarak belirlenmiştir. OHAL durumunda ise bu süre 30 güne çıkmıştır. Cebir suçunda, savcının gözaltı kararı ile failin gözaltına alınması mümkündür.
Tutuklamanın gerçekleşmesi için; kuvvetli suç şüphesi bulunmalıdır. Bir tutuklama nedeni bulunmalıdır ve somut olayda orantılı bir tedbir olmalıdır. Kanunen, yalnızca adli para cezasına hükmolunan suçlar veya kişinin vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenilen suçlar haricen hükmedilen hapis cezasının üst sınırı iki seneden fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilmeyecektir.
CMK’da tutuklama tedbirine ilişkin hususları düzenlemiştir. Söz konusu suç, CMK’nın ilgili maddelerinde yer alan katalog suçlardan sayılmadığı için doğrudan doğruya tutuklama nedeninin varlığı sayılamayacağından tutuklama kararı verilemeyecektir. Bununla beraber suç şüphesinin varlığının kuvvetli görüldüğü hallerde somut delillerin ve de tutuklama nedeninin varlığı halinde bu karar verilebilecektir.