TÜRK DİL KURUMU’NUN 87.KURULUŞ YILI

Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumuna bağlı Türk Dil Kurumunun 87. kuruluş yıl dönümü, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkan Yardımcısı Dr. Zeki Eraslan, TDK Başkanı Prof. Dr. Gürer Gülsevin, TDK Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Feyzi Ersoy, TÜRKSOY Genel Sekreter Yardımcısı Doç. Dr. Bilal Çakıcı ve Türk diline değerli hizmetler veren akademisyenlerin katıldığı bir programla Türk Dil Kurumu Konferans Salonu’nda kutlandı. Program akademisyenlerin konuşmasıyla devam etti ve plaket verilmesiyle sona erdi. Türk Dil Kurumu, kısaca TDK, Türkçeyi incelemek ve Türkçenin gelişmesi için çalışmak amacıyla 12 Temmuz 1932’de Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan bir kurumdur. Türkiye’nin başkenti Ankara’da yer alan kurum, Türk dili üzerine çalışmaların yapılıp yayımlandığı bir merkezdir. Türk Dil Kurumu 1955’ten başlayarak çeşitli dallarda ödüller verdi. Ödüller her yıl 26 Eylül Dil Bayramı’nda Ankara’da yapılan törenle sahiplerine verilir. Ödül verilen dallar farklı yönetmeliklere göre zaman zaman değişir. 1983’te Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesine alındıktan sonra Türk Dil Kurumu ödülleri kaldırıldı. Tarihçe Kurum “Türk Dili Tetkik Cemiyeti” adı ile 12 Temmuz 1932’de Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla, devletten ayrı bir dernek olarak kurulmuştur. Kurumun kurucuları, hepsi de milletvekili ve dönemin tanınmış edebiyatçıları olan Samih Rifat Bey, Ruşen Eşref, Celâl Sahir ve Yakup Kadri’dir. Kurumun ilk başkanı Samih Rifat Bey’dir. Türk Dil Kurumu başkanlığına, 2018 yılının Haziran ayında Mustafa Sinan Kaçalin görevinden alınarak Gürer Gülsevin başkanlık görevine getirilmiştir 1934’te yapılan kurultayda Cemiyetin adı, Türk Dili Araştırma Kurumu; 1936’daki kurultayda ise Türk Dil Kurumu olmuştur. Türk Dil Kurumu başlangıçtan beri çalışmalarını iki ana eksen üzerinde yürütmüştür: Birincisi; Türk dili üzerinde araştırmalar yapmak, yaptırmak; İkincisi; Türk dilinin güncel sorunlarıyla ilgilenerek çözüm yolları bulmak. Atatürk’ün kendisi de Türk dili üzerindeki yerli ve yabancı araştırmaları inceleyerek, dönemindeki bilginleri Türk dili üzerinde araştırmalar yapmaya yönlendirmiştir. Nitekim Türk dilinin en eski anıtları olan Göktürk yazılı metinlerin ilk iki cildi onun sağlığında yayımlanmış; 1940’larda yayın hayatına çıkabilen Divânu Lügati’t-Türk ve Kutadgu Bilig gibi yapıtlar üzerinde yine onun sağlığında çalışılmaya başlanmıştır. Daha sonra birçok cilt hâlinde ortaya çıkacak olan Tarama ve Derleme Sözlüğü’yle ilgili çalışmalar da Atatürk’ün sağlığında başlamıştır. Tarama Sözlüğü, 13. yüzyılda başlayan Batı Türkçesinin eski eserlerinin taranmasıyla; Derleme Sözlüğü, Anadolu ağızlarında kullanılan kelimelerin derlenmesiyle oluşturulmuş büyük sözlüklerdir. Atatürk, 1 Kasım 1936’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 5. Dönem 2. Yasama Yılı’nın açılış konuşmasında Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nun geleceği ile ilgili dileklerini şu sözlerle dile getirmişti: “Başlarında değerli Eğitim Bakanımız bulunan, Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumunun her gün yeni gerçek ufuklar açan, ciddî ve aralıksız çalışmalarını övgü ile anmak isterim. Bu iki ulusal kurumun, tarihimizin ve dilimizin, karanlıklar içinde unutulmuş derinliklerini, dünya kültüründe başlangıcı temsil ettiklerini, kabul edilebilir bilimsel belgelerle ortaya koydukça, yalnız Türk ulusunun değil, bütün bilim dünyasının ilgisini ve uyanmasını sağlayan, kutsal bir görev yapmakta olduklarını güvenle söyleyebilirim. Tarih Kurumunun Alacahöyük’te yaptığı kazılar sonucunda, ortaya çıkardığı beş bin beş yüz yıllık maddî Türk tarih belgeleri, dünya kültür kahraman tarihinin yeni baştan incelenmesini ve derinleştirilmesini gerektirecektir. Birçok Avrupalı bilim adamının katılması ile toplanan son Dil Kurultayının aydınlık sonuçlarını görmekle çok mutluyum. Bu ulusal kurumların az zaman içinde ulusal akademilere dönüşmesini dilerim. Bunun için, çalışkan tarih, dil ve bilim adamlarımızın, bilim dünyasınca tanınacak orijinal eserlerini görmekle mutlu olmanızı dilerim.’’ Atatürk, ölümünden kısa bir süre önce yazdığı vasiyetname ile malvarlığının bir bölümünü Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu’na bırakmıştır. Fakat Atatürk’ün vasiyetnamesi 1983’te bu kurumlar devletleştirilerek çiğnenmiştir. Bu iki kurumun bütçesi bugün de Atatürk’ün mirasından karşılanmaktadır. SON SÖZ Türkçemiz geniş coğrafyaya hâkim bir dildir. “Türk Kültür Birliği”nin içerisinde dil birliği de yer alıyor. Türkçe’nin, gelecek nesillere doğru ve bilinçli bir şekilde aktarılmasında ve her alanda doğru, güzel ve etkili kullanılmasında, bilim, kültür, edebiyat ve öğretim dili olarak geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasında, Türk dilinin zenginliklerinin korunup işlenerek gelecek kuşaklara aktarılmasında, Türk Dil Kurumu çok önemli bir yer tutmaktadır. Bizler de, millet ve ortak Dil/ Tarih bütünlüğümüzün korunmasında Türk Dili’nin çok önemli bir yer tuttuğunu hatırlatarak, Türk Dil Kurumu’nun 87. kuruluş yıldönümünü kutluyoruz.