‘Nihat Sami Banarlı’nın ömrü okumakla, araştırmakla, öğrenci yetiştirmekle ve yazmakla geçmiştir’ dersek abartmış olmayız. Onun elinden geçen öğrenci sayısı on binli rakamlarla ifade edilebilir. Fakat o, bununla da yetinmemiş, yazdığı birbirinden kıymetli kitaplarla, dergilerde yayımladığı yazılarla bir neslin öğretmeni olmuştur. Kitapları ve dergi yazıları geniş kitlelere ulaşmıştır. Edirne’de öğretmenken “Altıok” adlı dergide halk edebiyatıyla ilgili yazılarını yayımlamıştır. Cemiyetle ilgili mevzulardaki makalelerini ise zamanın önemli dergilerinden “Ötüken’de, Atsız’da ve Orhun’da okurla buluşturmuştur.
Banarlı, Edirne’den İstanbul’a döndükten sonra dergilerde daha çok görünür olmuştur. İstanbul’da Yedigün mecmuasında düzenli olarak yazmaya başlamıştır. Öte yandan Ankara’da çıkmakta olan Ülkü mecmuasına şiir ve makaleler göndermiştir. 1948’den itibaren Hürriyet gazetesinde “Edebî Sohbetler” adlı köşede makaleler yazmıştır. Bunun yanında Akşam ve Yeni Sabah gazetelerinde Emin Bayrakdaroğlu müstear adıyla yazılar kaleme almıştır. Fikir haysiyetine çok önem veren titiz bir kalem olarak bildiğimiz Banarlı, yazmayı kendine toplumsal bir vazife addetmiştir. Yazmakta sınır tanımamış Hayat ve Tarih, Meydan gibi mecmualarda dile, kültüre, medeniyete ve eğitime dair kıymetli yazılar kaleme almıştır. Banarlı, kendi adıyla özdeşleşen Kubbealtı Akademi Mecmuasında uzun süre yazmıştır.
Banarlı, Yahya Kemal’in 1958 yılında vefat etmesinden sonra Yahya Kemal Enstitüsü’nün kuruluşuna öncülük etti. Bu kurumun ilk yayını olarak “Yahya Kemal Yaşarken” adlı kitabı yayımladı. Daha sonra yine Banarlı’nın gayretleriyle “Yahya Kemal’in Hatıraları” adlı kitap okurla buluştu. Hocasına karşı vefada sınır tanımayan Nihat Sami Banarlı, dördü şiir olmak üzere Yahya Kemal’in on kitabını yayımladı. Bununla da yetinmeyerek Yahya Kemal için iki de “Yahya Kemal Enstitüsü Mecmuası” çıkarmıştır. Yahya Kemal hakkında yazdığı yazıları “Bir Dağdan Bir Dağa” adı altında toplamıştır.
Nihat Sami Banarlı, başta Resimli Türk Edebiyatı Tarihi olmak üzere birçok kitap kaleme almıştır. Onun en gözde eserlerinden biri de Türkçenin Sırları’dır. “Cemşid ve Hurşid Mesnevisi (Ahmedî), Büyük Nazireler, Mevlid ve Mevlid’de Millî Çizgiler, Edebî Bilgiler, Metinlerle Edebî Bilgiler, Namık Kemal ve Türk Osmanlı Milliyetçiliği, Fatih’in Zafer Sırları, Kültür Köprüsü, Kitaplar ve Portreler” onun eserlerinden bazılarıdır. Kubbealtı Vakfı, Banarlı’nın ölümünden sonra onun yazılarını “Şiir ve Edebiyat Sohbetleri(2 cilt)”, “Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri”, “İstanbul’a Dair” gibi değişik isimlerle kitaplaştırmıştır.
Nihat Sami Banarlı’nın adını bugünlere taşıyan eserlerinin başında hiç şüphesiz ki “Resimli Türk Edebiyatı Tarihi” gelmektedir. İki ciltlik ve toplamda 1366 sayfalık bu kıymetli eser Türk Edebiyatını Destan Döneminden alarak 1950’li yıllara kadar getirmektedir.
Nihat Sami Hoca, Türkçe aşkıyla yanıp tutuşan, bu dilin meselelerini kendi meselelerinden öncelikli tutan, tabir caizse Türkçenin Kerem’iydi. Onun kaleme aldığı bir başyapıt olan “Türkçenin Sırları”, onun Türkçeye duyduğu aşırı hassasiyeti gösterir. Bu eser her evin kitaplığında bulunmalıdır. Söz konusu kitap lise öğrencilerine mutlaka okutulmalıdır.
Banarlı, şair Yahya Kemal’i bütün yönleriyle gün yüzüne çıkaran insandır. Yahya Kemal öldüğünde merhum şairin yaşadığı oteli kapatarak ondan arda kalan her türlü belgeyi koruma altına almıştır. Yahya Kemal yaşarken eser yayımlamamıştı. Ölümünden sonra onun kıymetli eserleri Banarlı sayesinde basılarak Türk okuyucusuyla buluşmuştur. Eğer Banarlı bu eserlere ve belgelere sahip çıkmasaydı kim bilir hangi fırsatçının elinde yok olup gideceklerdi.
Türkiye’de on tane daha Nihat Sami olsaydı kültür, sanat ve edebiyat hayatımız bugünkünden çok daha farklı olurdu. O, Türkoloji’nin ve edebiyat tarihçiliğinin sırlarını Fuat Köprülü’den öğrenmiştir. Ekrem Hakkı Ayverdi ve Samiha Ayverdi ona derinlik kazandırmışlardır. Banarlı hiçbir zaman belli bir zümrenin adamı olmamıştır. Zaman zaman şovenlikle suçlansa da o, milletinin adamı olmuştur. Daima bütünü görüp kucaklamış, Türk kültür kaynaklarını tespit etmiş, Türk kültürünü geniş kitlelere sevdirmiştir. Edebiyat tarihçiliği alanında yazdığı Resimli Türk Edebiyatı adlı eser, türündeki en muhteşem örnektir. Bunun yanında ‘Türkçenin Sırları’ adlı eseriyle dilimizin inceliklerini ortaya koymuştur.