Türkiye Yüzyılı Yahut Nereden Nereye?-1

  1. şeref yılını kutlamaya hazırlandığımız Türkiye Cumhuriyeti

Türk milleti çok köklü bir devlet geleneğine sahiptir. Tarihte bilinen ilk Türk devleti Hunlar’dan, “Türk” adıyla kurulmuş ilk devlet olan Göktürkler’e, Uygurlar’dan  bugüne kadar 16 Türk devleti tarih sahnesindeki yerini almıştır.  Kurulan bu kadim devletler Türk kültür ve medeniyetini aldıkları noktadan çok daha ileri düzeylere taşımışlardır.  Bugün 100. şeref yılını kutlamaya hazırlandığımız Türkiye Cumhuriyeti, Türk devletleri zincirinin son büyük halkasıdır. İnşallah bu son halka dünya var oldukça yaşayacak, ilmen ve fennen büyüyecektir. Bugün yaşadığımız müspet gelişmeler bunun işaret fişeği kabul edilebilir.

Bizler dünden aldığımız hızla, millî ve manevî değerlerimizin ruhumuza kattığı hazla geleceğe umutlar taşımalıyız. Asık suratları ve dudakları tebessüm iksirine kavuşturmalıyız. Bugünün dünden daha huzurlu ve müreffeh olması için gecemizi gündüzümüze katmalıyız.

2023’ten 2071’e her alanda büyüyen Türkiye’nin yakın ve uzak hedefleri

Ülkelerin yakın ve uzak hedefleri olur. Devletler, belirlenen bu hedefler doğrultusunda aydınlık yarınlara yürürler. Bunlar milletler için de güçlü motivasyon kaynaklarıdır. Zira insanların çalışmak ve de başarılı olmak için bu gibi moral değerlere ihtiyaçları vardır. Bu çerçevede 2023 (Cumhuriyet’in 100. yılı), 2053 (İstanbul’un fethinin 600. yılı) ve 2071(Malazgirt Zaferi’nin 1000. yılı) tarihleri birer dönüm noktası hedefler olarak belirlenmiştir. Bunlardan ilki olan ve 12 sene evvel bugünkü Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından dile getirilen dönüm noktalarından biri olan 2023’ün arifesindeyiz.

2023 yılı hedefleri geçen zaman içerisinde Türkiye’ye çok büyük bir ivme ve coşku kazandırmıştır. Bu coşku ve motivasyonlar bizi, geçmişte hayali bile muhal olan noktalara getirmiştir.  Birlik ve beraberlik ruhuyla çıkılan bu yolda nice engeller aşılmıştır.

2023 senesine girmekle birlikte Türkiye’nin ilk yüzyılını da bitirmenin eşiğine gelmiş bulunmaktayız. Artık Cumhuriyetimiz 100 yaşında olgun bir bilge konumundadır. Bilgedir; çünkü 100 yıllık engin bir tecrübeye sahiptir. Bu süre içerisinde nice badireler atlatmıştır cumhuriyetimiz.  Gün gelmiş içten, gün gelmiş dıştan yıkılmaya çalışılmıştır. O yüz yıllık uzun dönem içerisinde mutlu günleri olduğu gibi; açlık, savaş ve kaos dönemleri de olmuştur.

Aslında her şey bir hayalle başlar. Hayalleri olmayanların gelecekleri de olmaz. Hayalsiz hiçbir şey yapılamaz. Hayal, hakikatin ilk basamağıdır. Zira her şey hayallerin ürünüdür. Hayaller bizim en güçlü yol arkadaşlarımızdır. Hayalleri ölen insanların yaşadığını iddia etmek hakikatte pek de mümkün değildir.                Hayalleri olmayanlar sadece nefes alırlar. Buna yaşamak denilebilirse ne âlâ! Büyük şair Yahya Kemal Beyatlı, “Deniz Türküsü” şiirinin sonunda hayallere dair şu güzel mısrayı söylemiştir: “İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.” Bu güzel mısra, aslında hayallerimize dair birçok şeyi ortaya koyuyor. Demek ki önce hayal, sonra hakikat…

İkinci yüzyılına girmeye hazırlanan Türkiye Cumhuriyeti, devletiyle ve milletiyle çok büyük bir değişim ve dönüşüm yaşamaktadır. Türkiye’nin son çeyrek asırda nereden nereye geldiğini görmek için dikkatlice etrafımıza bakmak yeterlidir. Yeter ki görmek isteyelim. Dost görünen ama gerçekte kuyumuzu kazmakla meşgul olan sözde müttefiklerimiz maşa olarak kullandıkları terör belâsıyla bu değişimi ve dönüşümü baltalama gayretleri içerisindedirler. Fakat bu hain eylemler bile Türkiye’nin bu medeniyet yürüyüşüne engel olamamıştır.

Müslüman devletlerin öncüsü (abisi-hamisi) konumundaki Türkiye Cumhuriyeti 40 yıldan beri PKK terör örgütü belâsıyla yaşamaya mecbur bırakılmıştır. Kalkınmaya ve milletin refahına ayrılması gereken millî kaynaklar bu mücadeleye aktarılmıştır. Böylece ülkemizin kalkınması bu şekilde baltalanmıştır. Zira düşmanlarımız çok iyi biliyorlardı ki yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle birçok ülkeye fark atan bu güzel ülke ve onun vatandaşları olan bizler bu gibi sunî gündemlerle meşgul edilmeliydik. Yoksa bu ülke kısa zamanda alıp başını giderdi. Dünyanın muasır medeniyetlerini çok gerilerde bırakırdı. Bunu bildikleri için buna imkân vermediler. Yüzümüze dost görünüp de arkamızdan kuyu kazanlar, bize destek değil köstek oldular. Biz bu filmi hem Kuzey Irak’ta hem de Suriye’de defalarca seyrettik.

Pas tutmuş prangalarını kırarak aydınlık ufuklara yol alan Türkiye’nin huzura ve refaha yürüyüşü, başta ABD olmak üzere, sözde müttefiklerimizi rahatsız etmiştir. Türkiye’nin, dış mihrakların kışkırtmasıyla 2016’da yaşadığı o çirkin 15 Temmuz darbe girişiminin gayesi de buydu. FETÖ sadece bir maşadır. Asıl bu maşayı kullananlar önemlidir. Zira bugün bunun adı FETÖ olur, yarın bir başka bir şey olur. Her dönemin kullanılmaya müsait hainleri vardır.