“Türkiye Yüzyılı!”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 28 Ekim günü Ankara Spor Salonu’nda yaptığı “Türkiye yüzyılı” konuşmasında, yaldızlı propaganda cümleleri çıkarıldığında geride yapılacak işler olarak şunlar kalıyor:

kurumunu da Anayasa değişikliği ile koruyacağız.

bir Türk vatandaşını göndereceğiz.

Evet, şaka değil AKP bunları yaparak 21. Yüzyılı, “Türkiye Yüzyılı” yapacakmış! Bir

buçuk saat süren konuşmanın içinde, somut olarak “yapılacak” diye söylenenler bunlardan ibaret!

İFLASIN RESMİ

Erdoğan’ın “Türkiye yüzyılı” konuşması gerçekte bir iflasın konuşmasıdır. 20 yıllık iktidarın yarattığı yıkımdan sonra söylenecek bir söz kalmamıştır.

Erdoğan aynı konuşmasında kendilerinin 20 yıllık iktidarları döneminde yaptıklarını “ekonomiyi büyüterek, refahı tabana yaymak suretiyle ülkemizi tüm fertleriyle zenginleştirdik. Üretimi yaygınlaştırarak sanayiden tarıma her alanda istihdama, işe, aşa erişimi kolaylaştırdık” sözleriyle anlatıyor. Şaka gibi…

Bu sözleri dinledikten sonra insanın aklına sayın Erdoğan acaba bizim bilmediğimiz bir ülkede mi yaşıyor ya da ‘ülke’ deyince aklına sadece kendi dar çevresi mi geliyor” soruları ister istemez geliyor.

Oysa AKP’nin 20 yıllık iktidarının sonunda Türkiye’nin gerçekte ne durumda olduğuna ilişkin bazı veriler şunlardır:

AKP iktidara geldiği zaman Türkiye, Dünyadaki 17. büyük ekonomi idi. 2021 yılında 21. sıraya geriledi. Öngörüler 2022 sonunda bu sıranın 22. lik olacağı yönünde.

2013 yılından bu yana Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir, Cumhuriyet tarihinde ilk defa 7 yıl üst üste sürekli olarak geriledi.

Kişi başına düşen milli gelir sıralamasında Türkiye 1990 yılında 49. Sıradaydı. 2019 yılında 74. sırada, bugün ise 78. sırada bulunuyor.

Dünya sefalet endeksinde (enflasyon artı işsizlik) Türkiye, dünya sıralamasında en başlara gelmiş durumdadır.

Cumhuriyetin yarattığı kamu ekonomisi tasfiye edildi. Özelleştirmelerin yüzde 89’u AKP iktidarı döneminde yapıldı.

Bu liste, akla gelebilecek her konuda veriler sıralanarak uzatılabilir. Hemen hemen her konuda benzer sonuçların alınacağı kuşkusuzdur.

  1. YÜZYILIN DÜNYASINDA YERİMİZİ ALABİLMEK

Öte yandan Dünyamızın büyük bir değişim yaşamakta olduğu tartışmasızdır. ABD’nin başında olduğu eski dünya geride kaldı. Amerikan yüzyılı bitti. Şimdi Asya yüzyılındayız.

Bu yüzyılı herhangi bir ülkenin adıyla anmak doğru değil. Örneğin Çin’in şu anda dünyanın en büyük ekonomisi olduğu ve önümüzdeki dönemde de büyümesinin devam edeceği gerçeğinden hareketle, 21. Yüzyılı, “Çin yüzyılı” olarak ilan etmek de doğru değildir. Esasen Çinlilerin de böyle bir iddiası yoktur.

Önümüzdeki yüzyıl; dünün sömürge ve yarı sömürgelerinin, bugünün gelişmekte olan ülkelerinin yüzyılı olacaktır. Bugün BRİCS ve ŞİÖ içinde bir araya gelen ülkeler bu gelişmenin öncülüğünü yapıyorlar. Türkiye’nin çıkarına olan ve gelecekte dünyada daha etkili konumlarda yer almasını sağlayacak olan buradaki yerini almaktır.

Erdoğan ise sözkonusu konuşmasında, bu en hayati konuda; “Yüzümüzü hem Batı’ya, hem Doğu’ya ama asıl doğruya doğru döneceğiz!” diyerek gerçekte hiçbir şey söylememektedir.”

Bu genel tespitlerle birlikte, Türkiye olarak yüzyılımızı değerlendirebilmek açısından özel olarak belirtmemiz gereken politikalar şunlardır:

askeri ve siyasi oluşumlardan çıkmak.

tamamlamak. “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar ülkesi olamaz”.

Halkçı devletçi, planlı karma ekonomi.

sanayinin desteklenmesi. Türkiye’de üretilen malların dışalımının yüksek gümrük vergileriyle önlenmesi. Yerli üretimin geliştirilmesi.

siyasi, kültürel ve toplumsal alanlarda en yakın işbirliği. Bu işbirliğinin gerçekleştirilmesiyle ülkemizdeki sığınmacıların en kısa zamanda ülkelerine dönmelerinin sağlanması.

inşası için gerekli bilimsel araştırma-geliştirme çalışmalarına harcanması.

tarihimizin ürünü olan Meclis sistemine dönülmesi.

İşte ancak bu politikaların belirlediği bir yönelimle Türkiye, 21. Yüzyılın dünyasında hak ettiği yeri alacaktır.