Ekonomi politikası, devletlerin belli ekonomik hedeflere ulaşabilmek için kararlar alması ve bu doğrultuda uygulamalar yapmasıdır. Ülkeler; uyguladıkları ekonomi politikaları sayesinde istihdamı ve üretimi artırma, fiyat istikrarı sağlama, ödeme dengesini iyileştirme ve dengeli bir gelir dağılımı sağlamayı hedeflemektedir.
Türkiye, ekonomik gücü elinde bulunduran yabancı sermayenin Kurtuluş Savaşı sonrası ülkeyi terk etmesiyle ekonomi alanında ciddi politikalar geliştirmeyi hedeflemiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne toplumsal, siyasi ve iktisadi değişimlere bağlı olarak farklı ekonomik politikalar uygulanmıştır (Görsel 2.66).
İzmir İktisat Kongresi, 17 Şubat 1923 tarihinde toplandı. Bu kongrede alınan kararlar doğrultusunda yeni kurulacak devletin ekonomik yapısının milliyetçi ve liberal özellikte olması fikri benimsenmiştir. Bu ekonomi politikası, devlet desteğiyle özel sektöre geçişi önemseyen ve dışa açık bir görüntü sergileyen yapıdadır.
Bu dönemde tarım ve hayvancılığın gelişmesi için aşar vergisi kaldırılmış (1925) ve tarımda makineleşme teşvik edilmiştir (1926). Ayrıca sanayinin gelişmesi için Teşviki Sanayi Kanunu çıkarılmıştır (1927).
17 ŞUBAT 1923 İZMİR İKTİSAT KONGRESİ17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir’de toplanan Türkiye İktisat Kongresi’nin en önemli kararlarını şöyle sıralamak mümkündür:
|
1929 yılında dünyada yaşanan ekonomik bunalıma kadar sürdürülen liberal dönem ekonomi politikaları, bu tarihten sonra yerini devletçi ekonomi politikalarına bırakmıştır. Bunun sonucunda 1931 yılında Merkez Bankası, 1932’de sanayiye kredi sağlamak üzere Sanayi Kredi Bankası ve 1933 yılında tekstil ürünlerinin üretimi ve ticaretini gerçekleştirmek üzere Sümerbank kurulmuştur.
1933-1937 arasında uygulanan Birinci Sanayi Planı’nın başarılı olmasıyla 1938 yılından itibaren uygulamaya konulmak üzere İkinci Sanayi Planı hazırlandı. Ancak İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla bu plan uygulanamamıştır.
Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’na girmemesine rağmen savaşa girecekmiş gibi hazırlık yapması, erkek nüfusun silah altına alınması gibi sebepler, özellikle tarımsal üretimde belirgin düşüşlere yol açmıştır. Bu durum, ekonomik anlamda bir daralmayı da beraberinde getirmiştir.
1950’li yıllar, Cumhuriyet tarihinin ikinci liberal dönemi olmuştur. Özel sektörün ticaret ve sana yi sektörlerine yönelik girişimlerinin yanı sıra büyük sermayeli yatırımların (enerji, liman vb.) devlet tarafından yapılması planlanmıştır (Görsel 2.67).
1950-1960 Dönemi’nde ekonomi istikrarlı bir büyüme hızı yakalamıştır. Büyüme, 1950-1955 arasında yıllık ortalama %7 iken 1955-1960 arasında yavaşlamış ve %5’e kadar gerilemiştir. Ayrıca 1950-1955 arasında dış ticaret sürekli açık vermiş ve dış ödeme güçlükleri ile karşılaşılmıştır.
1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kurularak 1963 yılından itibaren 5 yıllık kalkınma planları uygulanmaya başlamıştır. Kalkınma planlarında genel olarak toplum refahının artırılması, sosyal adaletin sağlanması ve ekonominin karma sistem içinde yürütülmesi hedeflenmiştir.
Bu dönemin yapılarından olan 15 Temmuz Şehitler Köprüsü, 30 Ekim 1973 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 50. yıl dönümünde devlet töreni ile hizmete açılmıştır (Görsel 2.68).
Türkiye, daha fazla dışa açılma ve küresel ekonomiyle bütünleşebilme gibi amaçlarla çeşitli düzenleme lere gitmiştir. Bu amaçla 1980’den itibaren 24 Ocak Kararları olarak bilinen ihracata dayalı sanayi stratejisi düzenlemeleri uygulamaya konulmuştur.
Bu kararlara göre Türkiye ekonomisi, dışa kapalı bir ekonomik model yerine dışa açık, küresel ekonomiye uyum sağlayabilen serbest ekonomi modeline geçmiştir. Döviz girişinin serbest bırakılmasıyla 1980 öncesi dönemde ithalata dayalı büyüme yerine ihracata dayalı ekonomik büyüme planlanıyordu.
Kamu kesiminin ekonomideki payı küçültülerek özel kesimin ekonomiye daha fazla dâhil olması düşünülmüştür. Sanayi ve ticaretin geliştiği bu dönemde bütçe açığı giderek artmıştır. 1990’lı yıllarda küresel ekonomide yaşanan durgunluk, Körfez Savaşı (1990-1991) ve Türkiye’deki yüksek enflasyon oranları ülkedeki ekonomik dengeleri olumsuz etkilemiştir.
Türkiye, artan dış borçlar nedeniyle 1994 yılında Uluslararası Para Fonu IMF’den borç almak zorunda kalmıştır. 1994 yılındaki kriz ve beş yıl sonrasında yaşanan depremler (17 Ağustos 1999 Gölcük ve 12 Kasım 1999 Düzce depremleri) Türkiye ekonomisini derinden sarsmıştır.
Türkiye; 2007-2013 yılları arasında Dokuzuncu Kalkınma Planı’nı uygulamış, 2014-2018 yılları arasında ise 10. Kalkınma Planı’nı uygulamaktadır. Ekonomide devletçilik politikasının azaltıldığı, yapılan özelleştirmeler ile millî gelirin artırılmaya ve enflasyonun düşürülmeye çalışıldığı bu dönemde özellikle ulaşım ve altyapı çalışmalarına ağırlık verilmiştir.
Türkiye’de ekonomik politikalar içinde mekânsal gelişim farklılıklarının azaltılması ve az gelişen bölgelerin ekonomik gelişimlerinin sağlanması amacıyla birçok proje ve uygulama devreye konulmuştur. Teşvik uygulamaları bu kapsamda değerlendirilebilir.
Türkiye’de teşvik uygulamalarına yönelik yapılan ilk çalışma 1927 yılında çıkarılan Teşviki Sanayi Kanunu’dur. Bu çerçevede ülke genelinde sanayinin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Türkiye, bölgesel gelişmişlik farklılıklarının azaltılması için nisan ayında (2012) çıkarılan teşvik paketiyle yatırım teşvik uygulamaları bakımından 6 bölge olarak derecelendirilmiştir (Harita 2.5).
Türkiye’nin ekonomik yönden az gelişmiş bölgelerinde özel sektörün daha fazla yatırım yapması amacıyla gümrük vergisi muafiyeti, vergi indirimi, yatırım yeri tahsisi ve KDV istisnası gibi özendirici uygulamalar yapılmaktadır. Ayrıca mekânsal gelişim farklılıklarını azaltmak amacıyla bölgesel kalkınma projeleri uygulanmaktadır.
Bunlardan en önemlisi Güneydoğu Anadolu Projesi’dir (GAP). GAP; 1989 yılında hazırlanan Master Plan ile tarım, sanayi, ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal ve kentsel altyapı yatırımlarını da içine alan bir bölgesel kalkınma projesidir. Ülkemizde ayrıca uygulamaya başlanan Zonguldak-Bartın-Karabük Projesi (ZBK), Konya Ovası Projesi (KOP), Yeşilırmak Havzası Gelişim Projesi (YHG), Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) ve Doğu Anadolu Projesi (DAP) de bölgesel kalkınma projeleri içerisinde yer almaktadır.