Türkiye’nin Tapusu Lozan

1534–1545 arasında hâkimiyetine aldığı 26° doğu boylamı üzerindeki Yamurgi Adası da dâhil olmak üzere genel olarak Kiklat Adaları diye anılan adaları Yunanistan’a bırakmıştır. Yunanistan’ın bağımsızlığını tanıyan Osmanlı İmparatorluğu, Mora ve Attika Yarımadaları 1830 yılında Yunanistan’a bırakmıştır. 18 Ekim 1912’de Çanakkale Boğazı ağzını bombalayan İtalyan savaş gemileri, Sisam Adası’na saldırmışlar ve nihayet zayıf Osmanlı donanmasının İstanbul’a yapılabilecek bir saldırıyı önlemek için Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi’ni korumasından istifade ederek 23 Nisan–17 Mayıs 1912 tarihleri arasında Menteşe Adalarını işgal etmişlerdir.
Ege Adaları’nı işgâl etmeye karar vermiş ve Yunan Donanması, 21 Ekim 1912’de Limni’yi savaşsız teslim almıştır. Yunanistan’ın, Limni Adası’nın ardından on gün sonra 31 Ekim’de Gökçeada, Taşoz ve Bozbaba, ertesi gün Semendirek ve 7 Kasım’da Bozcaada’yı ele geçirmesiyle Trakya ve Boğazönü Adaları fiilen Osmanlı Devleti hâkimiyetinden çıkmıştır. Aynı dönemde, Saruhan Adaları’ndan, İpsara 4 Kasım’da, Ahikerya 14 Kasım’da, Sakız 3 Aralık’ta ve Midilli ise 20 Aralık’ta Yunanlıların eline geçmiştir. Bu antlaşmayla; Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp ve Bingazi’deki askerlerini çekmesinden sonra, İtalya’nın da adalardan çekilmesi hususunda anlaşılmıştır. Antlaşma hükümlerine rağmen Menteşe Adalarından çıkmayan İtalya, bu adaları boşaltması halinde Yunanlıların buraları işgal edebileceğini ileri sürmüştür. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, önce Balkan savaşı meselesinin halledilmesini, ardından adalar meselesiyle uğraşılmasını daha mantıklı bulmuş ve bu nedenle adaların Yunanistan’ın eline geçmesindense nasıl olsa adaları boşaltacağına dair antlaşma imzalayan İtalya’nın elinde, bir süre daha kalmasında sakınca görmemiştir. Osmanlı Devleti’nin, Midye-Enez hattının sınır kabul edilmesi ve Ege Adaları konusunun Büyük Devletlere havale edilmesi şartlarını kabul etmesiyle Osmanlı Devleti ile Balkan Devletleri arasında 30 Mayıs 1913’te Londra Antlaşması imzalanmıştır.32 Bu antlaşma ile Girit üzerindeki tüm haklarından vazgeçen Osmanlı Devleti, diğer adaların geleceğini tayin hakkını ise Büyük Devletlere bırakmıştır.33 Yunanistan ile 14 Kasım 1913’te imzalanan Atina Antlaşması ile taraflar 30 Mayıs 1913 tarihli Londra Antlaşması’nın hükümlerine uymayı taahhüt etmişlerdir. Altı büyük devlet, Ege Adaları konusundaki ortak kararlarını, 13 Şubat 1914’te Yunanistan’a ve 14 Şubat 1914’te de Osmanlı Devleti’ne bir nota ile bildirmişlerdir. Buna göre, Gökçeada, Bozcaada ve Meis Adası haricinde, 13 Şubat 1914’te Yunan işgali altında bulunan adaların, Yunanistan’a verilmesi kararlaştırılmıştır. Büyük Devletler kararında bu adaların silahlandırılmayacağı, tahkim edilmeyeceği ve askerî amaçlarla kullanılamayacağı kaydı koyulmuştur. Büyük Devletler tarafından çıkarlarının dikkate alınmaması nedeniyle büyük bir hayal kırıklığına uğrayan Osmanlı Devleti, 15 Şubat tarihli cevabî notasında Gökçeada, Bozcaada ve Meis’in iadesini senet kabul edip diğer adalar üzerindeki haklı taleplerini elde etmek için gayret sarf edeceğini bildirmişti. Meselenin bu şekilde çözümlenmesini istemeyen Osmanlı Devleti, Büyük Devletler aracılığıyla çözüm aramak yerine artık adalar konusunda doğrudan Yunanistan ile ikili görüşmeler yapmaya çalışmıştı.
Ancak, I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla bu çalışmalar sonuçsuz kalmış, savaş boyunca adalardaki İtalyan ve Yunan işgâlleri devam etmiştir. Bu adaların Yunanistan’a verilmesi için en büyük gayreti gösteren İngiltere, aslında Yunanistan üzerinden bu adalara sahip olmuştur. Balkan savaşlarının sonunda Osmanlı Devleti tarihinin en büyük yenilgilerinden birisine uğramış, Meriç Nehri’nin batısındaki bütün Avrupa toprakları ile kuruluşunda Yunanistan’a bırakılan ve Trablusgarp savaşı sırasında İtalyanların işgal ettiği adalarla beraber diğer Ege Adaları’nı da fiilen kaybetmiştir. I. Dünya Savaş’ında, İtalya’nın Almanya’yla beraber hareket etmesini istemeyen İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa ve Rusya), 6 Nisan 1915’te İtalya’yla Londra’da imzaladıkları gizli bir antlaşmayla Menteşe Adaları üzerindeki İtalyan hâkimiyetinin tanınması ve Antalya Bölgesinde İtalya’ya haklı bir pay verilmesini kabul etmişlerdir.  İtalya, bu antlaşmayla istediklerini elde edince İttifak Devletleri olarak adlandırılan Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı Devleti’ne karşı harbe girmiş ve 22 Ağustos 1915’de Uşi Antlaşması’nın kendisine yüklediği yükümlülükleri feshettiğini ilan etmiştir. Savaş boyunca pek çok cephede mücadele etmek zorunda kalan Osmanlı Devleti, müttefikleri ile beraber I. Dünya Savaşı’ndan yenik ayrılmıştır.37 Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi ile ateşkesi kabul etmiştir.38 Sadece bir ateşkes antlaşması olan Mondros Mütarekesi’nin şartları ve bu şartların uygulanması esas barış antlaşmasının ne kadar ağır olacağının göstergesi olmuştur. Bu mütarekenin imzalanmasının ardından İtilaf Devletleri Anadolu’da işgal hareketlerine girişmişlerdir. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından yaklaşık olarak iki yıl sonra Osmanlı Devleti Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında 10 Ağustos 1920’de Sevr Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile İç Anadolu’da küçük bir toprak parçası Türklere bırakılmış, Ege adaları da dâhil olmak üzere diğer yerler işgsl devletleri tarafından paylaşılmıştır. Ancak işgâlleri kabul etmeyen Türk Milleti Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde Millî Mücadele’yi başlatmış ve İstiklâl Savaşı Millî İrade’nin temsil edildiği Büyük Millet Meclisi tarafından yürütülmüştür. üyük Millet Meclisi 19 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması’nı tanımadığını ve bu antlaşmayı imzalayanlarla kabul edenlerin hain olduğunu ilan etmiştir. Gerçekten de İtilaf Devletleri’nin, Ermenilerin ve Yunanlıların talep ve arzularını karşılayabilecek tek uluslararası düzenleme, hiçbir zaman yürürlülüğe girmemiş olan Sevr Antlaşması’dır. İstiklâl Harbi’nde, Doğu Cephesi’nde Ermenilerin, Batı Cephesi’nde de Yunanlıların mağlup edilmesiyle bu antlaşmanın hiçbir hükmü kalmamıştır. Lozan Barış Antlaşması’nda Limni, Midillli, Sakız, Nikarya, Semendirek ve Sisam adaları 30 Mayıs 1913 tarihli Londra Antlaşması’nın 5. Ve 4 Aralık 1913 tarihli Atina Antlaşması’nın 15. Maddesine göre (2) ve Sevr Antlaşması’nın 84. ve 122. Maddelerince (3) bu adalar Yunanistan’a ve İtalya’ya bırakılacaktı. Türkiye Astampalya, Rodos, Kalki, Skarpanto, Kazos, Piskopis, Misiros, Kalimnos, Leros, Patmos, Lipsos, Sombeki, İstanköy adaları İtalya’ya verilmiştir ve bu adalar 1912 Ouichy (Uşi) Antlaşması ve 1913 Londra Antlaşması ile zaten elden çıkmştı. (2)
1947’de yapılan Paris Barış Konferansı’sında İtalya’da olan on iki ada İtalya’nın da kabulü üzerine Yunanistan’a geçmiştir. Rodos ve 12 Ada’da bulunan Alman kuvvetleri, Almanya’nın 7 Mayıs 1945’de kayıtsız-şartsız teslim olmasından sonra 8 Mayıs 1945’de İngiliz kuvvetlerine teslim olmuşlardır. 8 Mayıs 1945’den itibaren resmen kurulmuş olan İngiliz askeri idaresi Rodos ve 12 Ada’da duruma hakim görünüyordu, ancak İngilizler adaların idaresinin her kademesinde bulunan Rumlar kanalıyla, aslında idareyi fiilen Yunanistan’a bırakmışlardı. Rodos, 12 Ada (Stampalia, Kalki, Skarponto, Kazos, Piskopis, Misiros, Kalimnos, Leros, Patnos, Lipsos, Simi ve Kos) ve Meis bitişik adacıklarıyla birlikte “silahsızlandırılarak ve öyle kalması şartıyla” Yunan egemenliğine verilmiştir.(4)

Kaynakça :
1) Lozan Barış Antlaşması ve Ege Adaları, Fuat İnce, sayfa 104 – 110 arası
2) Lozan Barış Antlaşması – Türk Tarih Kurumu, Sayfa 25, Madde 12 ve 15
3) Devletlerarası Hukuku ve Siyasi Tarih Metinleri, Prof. Nihat Erim Cilt 1, Osmanlı İmparatorluğu Antlaşmaları : Sevr Antlaşması, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Sayfa 554 ve 567 Madde 84 ve Madde 122
4) İkinci Dünya Savaşı’nın Sonunda Menteşe Adaları, Yeter Mengeş, Sayfa 297 ve 304.