“Uyusun da Büyüsün Ninniii” diye ninnilerle büyüdük hepimiz ve çocuklarımızı da bu ninnilerle uyutuyoruz ya , o kadar doğruymuş ki aslında uyusun da büyüsün lafı. Çünkü uyku sırasında beynimizde bulunan hipofiz bezi adı verilen bir bezden büyüme hormonu salgılanıyor. Büyüme hormonu, bebeklerin ve çocukların kemiklerinin, kaslarının, organlarının büyümesinde, boylarının uzamasında önemli bir role sahip. Bununla birlikte fiziksel olarak dinlenilen ve beynin gelişiminin daha aktif olduğu dönemdir uyku.
Bu sebeplerle bebeğim iki aylık olduğunda bizler uyku rutini oluşturmaya ve bunu düzenli hale getirmeye karar verdik.
Uyku rutinimizde önceliklerimizi belirledik. Önce gece ve gündüzü ayırt edebilmesi için geceleri tamamen karanlık bir oda olmasına özen gösterdik. Ve en önemlisi belki de bir uyku saatimizin olması ve ne olursa olsun bu uyku saatine hep sadık kalmamız konusuydu. Biz gece uyku saatimizi 22:00 olarak belirledik. Eşimin işten gelmesi 20:00 civarında oluyordu ve ben baba kız vakit geçirmeleri konusunda ısrarcıydım. Bu sebeple bebeğim için aylardır uyku saati 22:00. Şimdilerde bu durum daha çok hoşuma gitmeye başladı. Çünkü en önem verdiğim konulardan biridir ailecek akşam yemeğinde hep birlikte masada olmamız ve sohbet ederek yemek yememiz. Tabii saatin bizim için 22:00 olması zor da oldu. Aslında bizim seçimimizdi ve zor olanı seçmiştik. Daha erken saatlerde uyutup, eşimle veya misafirliğe gelen arkadaşlarımızla daha rahat vakit geçirebilirdik, ya da daha erken dinlenebilirdik ama peki ya baba kız & anne baba kız vakti ne olacaktı. Sadece hafta sonlarına mı kalacaktı. İşte bu düşüncelerle belirlediğimiz uyku saatine hep sadık kaldık, nereye gidersek gidelim veya evimize kim gelirse gelsin.
Uyku rutinimizin ayrılmaz bir diğer parçası müzik oldu bizler için. İlk 5 ay, buzuki orhan kolik albümünü dinleyerek uyudu bebeğim. Bu albüm anne karnı seslerinden oluşuyordu ve bebeğin aylardır alışık olduğu sesleri duyarak rahatlamasını sağlıyordu. Gerçekten de öyleydi. Müziği kapatınca ağlayan bebeğim, müziği açar açmaz susuyor ve gözlerini kapatıp uykusuna devam ediyordu. Evet bizler için biraz değişik seslerdi bunlar. Eşim pek memnun değildi aslında 🙂 “fan fan fan ” kulağımda çınlıyor resmen diyordu 🙂
Beşinci ayından sonra klasik müziğe geçtik, şimdi ondokuz aylık ve hala devam ediyoruz klasik müzikle uyumaya. Yatağa yatar yatmaz “nay nay ” diyor ve açıyoruz müziğimizi. Uykuya daldıktan birkaç saat sonra kapatıyoruz.
Odamızda gece uykuları öncesi ılık bir bardak su içerisine lavanta tohumları koyup bırakıyordum. Lavanta kokusu özellikle ilk aylarda ( kolik olabileceği dönemde ) rahatlamasını sağlıyordu bebeğimin.
İlk aylarda uyku rutinimiz şu şekildeydi: Banyo, masaj, ağız temizliği, pijama faslı ve müzik açılır beraber yatıp memede uyuyorduk.
Biraz daha büyüyünce uyku rutinimize kitap okumayı da dahil ettik. Az yazılı, büyük resimli kitapları resimlerine baka baka okuma keyfi de dahil oldu. Özellikle Koray Avcı Çakman’nın kitaplarını çok keyifle okuduk. Fakat gece uykusu rutinlerimizde okuduğumuz kitabı sadece geceleri çıkarıyorum. Gündüzleri o kitabı görmüyor. Uyku öncesi kitabımız ve “okuduktan sonra uyuyacağız” mesajını doğru verebilmek için.
Biraz daha büyüdük, on sekiz aylık olduk ve uyku öncesi rutinimize diş fırçalama da dahil oldu. Eskiden gazlı bezle ya da tülbentle ( ılık su ile ) ağzının içini temizlerdim. Şimdilerde diş fırçalama keyfi yapıyoruz.
Bebekler uyumak için bir uyarana ihtiyaç duyarlar. Biz bu uyaranı ben& meme olarak yaptık ilk zamanlarda. Sonraları o uyaran ben oldum sadece. Beraber sarılıyoruz ve uyuyoruz. Bebeğim uyuduktan sonra kalkıyorum yanından ve blog, yazı vb gibi kendi işlerimi hallediyorum ve sonra yine gidip kıvrılıp yatıyorum. Gece acıkınca uyanıp emip tekrar uyumaya devam ediyor. Evet biz hala beraber uyuyoruz ve iki yaşına kadar da beraber uyuyacağız. Herkesin anneliği iyidir ve herkesin anneliği doğrudur. Bu da benim doğrularımdan bir tanesi.
“Birlikte uyuyan anne ve bebeklerde stres hormonlarının seviyesi ayrı uyuyanlara göre daha düşük bulunmuştur, ve özellikle bebeğin sağlıklı büyümesi için dengeli olması gereken kortizol’un da daha dengeli olduğu bulunmuştur. Bebeklerimizi ve çocuklarımızı sağlıklı büyütmek için onları beslemek ve korumakla ilgili elimizden gelen her şeyi yapıyorsak, onlarla birlikte uyumanın da bir ihtiyaç olduğunu akıldan çıkarmamak gerek. Annelerine yakın olan bebeklerin beyin ve kalp büyümesi için gerekli büyüme hormonları ve enzimleri ayrı olanlara göre daha yüksek düzeylerde olduğu belirlenmiştir. Bebekle birlikte uyumak onun uzun vadedeki duygusal gelişimini de destekler. Uzun süreli çalışmalarda, anne babalarıyla uyuyan çocukların daha mutlu oldukları, daha az endişeli oldukları, daha yüksek özgüvenleri olduğu bulunmuş”
Dediğim gibi beraber uyumak benim doğrum ve inancım. Her annenin kendi doğrusu ve inancı olduğu gibi. Naçizane Adem Güneş Güvenli Bağlanma kitabınızı okumanızı tavsiye edebilirim bu konuda.
Diğer bir konuda hiç sallayarak uyutmadım bebeğimi. Ama aylar boyunca anne karnında hareket halinde uyumaya alıştıkları için aslında sallanarak uyumayı öğrenmeye çok yakın bebeklerimiz. Fakat ben tercih etmedim. Sallanarak uyumaya çok yakınlar, evet, ama bilmiyorlar aslında ve ben de bunu öğretmek istemedim. En zor zamanlarda sarılıp sadece poposuna minik pış pışlar ile uyutmayı tercih ettim. Fakat bu gerçekten anne karnından çok aşina oldukları bir durum. Bebeğim sallanarak uyumanın ne olduğunu bilmezken oyuncak bebeklerini kucağında sallayarak uyutmaya çalışıyor mesela:)
Minik pışpışlar iyidir bence ama şahit olduğum öyle sallamalar var ki. Bebek, uykusu olduğu için değil, sallamanın şiddetiyle sersemleyip uyuyakalıyor. Sallamanın derecesi arttıkça beyin gelişimine nasıl zarar verildiği ile de ciddi makaleler var, unutmayın. Sallıyorsanız minik minik sallamaya devam edin naçizane tavsiyem.
Bir bebeği en iyi annesi tanır. Ve bebeği için uygun eğitimi ya da yolları bulur. Ben uyku eğitimi ile ilgili konulara inanmadım. Ağlayarak uyuma kısımlarına özellikle. “Bırakın bir süre ağlasın, her geçen gün ağlamaların dakikaları azalacaktır” kısmına. “Ve sonra öğrenecektir kendi kendine uyumayı” kısmına. Bence ağlamaların sürelerinin azalması tamamen çaresizlikten. Çaresizlik, öğrenilmiş bir duygu haline gelip, uyuyakalıyorlar. Böyle bir duyguyu yaşatmak istemediğim için “bırakın ağlasın , nasıl olsa uyuyacaktır” sözlerine hiç aldırış etmedim. Uyanınca biraz bekledim, kendi kendine tekrar uyuyacak mı diye. Fakat anne dediğinde ya da ağlamaya başlayacağını anladığım anda yanında oldum hep. “Ben buradayım , güvenle ve huzurla uyuyabilirsin bebeğim” mesajını vermeye çalıştım. Kendinizi bebeklerinizin yerine koyun olur mu.
Mışıl mışıl uykularla, sevgiyle ve mutlulukla kalın…