Bu içeriğimizde vasi nedir? Kimler vasi olabilir? Vesayet altına alınma sebepleri nelerdir? Vasinin görev süresi nedir? Vasilik ne zaman sona erer? Vasiliğe itiraz nasıl yapılır? Tarzında sorulara yanıtlar verilmiştir.
Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre vasi “Bir yetimin veya akılca zayıf, hasta birinin malını yöneten kimse” olarak tanımlanmaktadır. Hukuki açıdan vasi ise kısıtlanan kişi için atanan, kısıtlı kişiyi temsil eden, haklarını koruyan ve bazı hallerde bakım ve gözetimini sağlayan kişidir.
Vasi olmak isteyen kişinin ergin olması gerekir. Vasilik görevini üstlenecek kişinin bilgi, tecrübe ve olgunluk yönünden bu iş için ehil olması zorunludur. Aksi takdirde kısıtlanan kişinin haklarının korunması bir yana bu kişinin zarar görme ihtimali doğacaktır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun madde 418 düzenlemesi uyarınca kısıtlanmış kişiler, Kamu hizmetinden yasaklılar veya haysiyetsiz hayat sürenler, Menfaati kendisine vasi atanacak kişinin menfaati ile önemli ölçüde çatışanlar veya onunla aralarında düşmanlık bulunanlar ve vesayet dairelerinin hâkimleri vasi olamazlar.
Vasi atanması talebi Sulh Hukuk Mahkemesinin önüne geldiğinde Mahkemece vasi adayı ile kısıtlanması talep edilen kişi arasında bir menfaat çatışması ya da husumet olup olmadığı araştırılır. Mahkemece kişilerin yaşamakta olduğu Jandarma ya da Emniyet birimlerine yazı yazılarak bu konularda araştırma yapılması istenir. Yine tefeciliği, kaçakçılığı, fuhuş gibi eylemleri kazanç yolu olarak alışkanlık haline getirmiş kişiler de vasi olarak atanamazlar. Ceza mahkemesi kararı ile kamu hizmetlerinden yasaklanmış kişilerin de vasi olarak atanması mümkün değildir.
Husumete ilişkin örnek karar:
“… Kısıtlı Perihan ile vesayet kararında gösterilen yasal temsilcisi Şengül arasında evlatlık ilişkisinin kaldırılması davası sebebiyle menfaat çatışması olduğu dikkate alınarak Türk Medeni Kanununun 426/2. maddesi gereğince kısıtlıya kayyım tayin ettirilip, kayyımın davaya katılımının sağlanması, gösterdiği takdirde kayyımın delillerinin de toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir” İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. HD, E. 2018/ 2388, K. 2019/ 364
Vasilik görevinin tevdiinde öncelik kişinin eşi ve yakın akrabalarındadır. Yani zihinsel ya da bedensel engeli sebebiyle kısıtlanacak bir kişi evli ise öncelikle vasi adayı olarak eşi düşünülecek eğer eşin bu görevi yerine getiremeyeceği düşünülüyorsa kişinin çocukları, kardeşleri ve sair akrabalar vasi adayı olarak düşünülebilecektir.
Eşin ve hısımların önceliği Madde 414 – Haklı sebepler engel olmadıkça, vesayet makamı, vesayet altına alınacak kişinin öncelikle eşini veya yakın hısımlarından birini, vasilik koşullarına sahip olmaları kaydıyla bu göreve atar. Bu atamada yerleşim yerlerinin yakınlığı ve kişisel ilişkiler göz önünde tutulur.
Vesayet altına alınması yani kısıtlanması talep edilen kişi görüş ve düşüncelerini açıklama yeteneğine sahipse hâkimce kendisine kimin vasi olarak atanmasını istediği bu kişiye sorulur. Kişinin vasi olarak önerdiği kişi öncelikli olarak değerlendirilir ve önerilen kişinin yasal engeli mevcut değilse bu kişi vasi olarak atanır. Kişi vasiyi önerecek bir durumda değilse -örneğin felç, beyin kanaması, ağır akıl hastalığı gibi- bu kişinin ana ve babasının gösterdiği vasi adayı öncelikli olarak değerlendirilir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun madde 416 düzenlemesi uyarınca “Vesayet altına alınan kimsenin yerleşim yerinde oturanlardan vasiliğe atananlar, bu görevi kabul etmekle yükümlüdürler.”
Vasilik hukukumuz uyarınca bir kamu görevidir. Bu sebeple vasilikten kaçınma sebeplerine sahip olanlar istisna olmak kaydıyla vasi olarak atanan kişi bu görevi reddedemez.
Yukarıda vasiliğin bir kamu görevi olduğunu ve bu yönüyle kişilerin vasiliği reddedemeyeceğini belirtmiş idik. Medeni Kanunumuzda bu konuya ilişkin bir istisna öngörülmüştür. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun madde 417 düzenlemesi uyarınca Altmış yaşını doldurmuş olanlar, bedensel engelleri veya sürekli hastalıkları sebebiyle bu görevi güçlükle yapabilecek olanlar, Dörtten çok çocuğun velisi olanlar, Üzerinde vasilik görevi olanlar, Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar, hâkimlik ve savcılık mesleği mensupları vasilik görevini kabul etmeyebilir yani görevden kaçınabilirler.
Vasiliğe atanan bir kişi vasilik kararının kendisine tebliğinden itibaren on gün içinde vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir. Eğer kişi vasilik kararı kendisine tebliğ edilmesinin ardından 10 gün içinde vasilikten kaçınma hakkını kullanmaz ise vasiliği kabul etmiş sayılır.
Yukarıda bazı kişilerin vasi olarak atanamayacağından bahsetmiş idik. Bu kişiler sehven ya da eksik inceleme sonucu vasi olarak atanırsa örneğin kısıtlı ile aralarında husumet olan ya da haysiyetsiz yaşam süren bir kişi vasi olarak atanmışsa İlgili olan herkes, vasinin atandığını öğrendiği günden başlayarak on gün içinde atamanın kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek vasiliğe itiraz edebilir.
Vesayet Makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi vasilikten kaçınma veya itiraz sebebini yerinde görürse yeni bir vasi atar; yerinde görmediği takdirde, bu konudaki görüşü ile birlikte gerekli kararı vermek üzere durumu denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesine bildirir.
Bu arada vasilik görevi oldukça önemli olduğundan vasilikten kaçınma hakkını kullanan ya da vasiliğine itiraz edilen kişi dahi yeni bir vasi atanana kadar görevini yapmayı sürdürür.
Asıl kural ergin olan her bireyin kendi kararlarını vermesi ve kendi işlerini görmesidir. Ancak bazı zamanlar kişiler yaşadıkları hastalık ya da sair durum sebebiyle kendi işlerini göremeyebilir ve kararlarını sağlıklı olarak veremeyebilirler. İşte bu noktada hem kişinin hem de toplumun yararı açısından kişiye bir vasi atanması gerekecektir.
Velayet altında bulunmayan her küçük vesayet altına alınır. Yani eğer bir çocuğun hem anne hem babası vefat etmiş ise ya da anne veya baba vefat etmemekle birlikte bu kişiler aleyhine velayetin kaldırılması kararı verilmiş ise çocuğu temsil için kendisine bir vasi atanır.
Somut olaya gelince;…..ın annesi 11.7.1998 doğumlu … dava tarihinde küçüktür. Baba ile soybağı tanıma ile kurulduğundan, babanın velayeti alma hakkı mevcuttur. Aslolan velayet olduğuna göre, davanın babaya ihbar edilmesi, beyanının alınması, onun tarafından velayetin kendisine verilmesi yönünde dava açılması halinde sonucunun beklenmesi, bu sırada annenin reşit hale gelip gelmediğinin denetlenerek bu hususun gözönünde bulundurulması, velayetin baba tarafından talep edilmediği, annenin de reşit hale gelmediğinin tespiti halinde, işin esası incelenerek çocuğa vasi atanması gerekirken bu hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. T.C YARGITAY 8.Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 6612 Karar: 2017 / 13060 Karar Tarihi: 17.10.2017
Bu durumda toplanan delillerden ve dosya kapsamından davalı annenin çocukları ile ilgilenmediği, onlara şiddet uyguladığı, çocukların davacı anneanne yanında kaldığı ve bakımlarının onun tarafından yapıldığı, davalı annenin velayet görevini yerine getirmediği, yükümlülüklerini ağır biçimde savsakladığı (TMK m. 348/2) gerçekleşmiştir. O halde davalı annenin çocukları üzerindeki velayet hakkının kaldırılmasına, ayrıca çocuklara vasi tayini için vesayet makamına ihbarda bulunulmasına karar verilmesi gerek irken, yazılı şekilde velayetin davacı anneanneye verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir. T.C YARGITAY 2.Hukuk Dairesi Esas: 2016/ 3246 Karar: 2016 / 4786 Karar Tarihi: 10.03.2016
Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır. Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idari makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.
Her türlü akıl hastalığı kısıtlanmak için yeterli sebep oluşturmaz. Örneğin kişide depresyon, anksiyete, obsesif kompulsif bozukluk gibi rahatsızlıkların var olması durumunda peşinen kişinin kısıtlanmasından bahsedilemez. Kısıtlanmaya yeter akıl hastalığından bahsedebilmek için bu hastalığın kişinin ayırt etme gücünü ortadan kaldırması, kişinin normal davranma yeteneğini önemli ölçüde bozması gerekir. Akıl hastalığı veya zayıflığı sebebiyle vasi atanması- kısıtlama kararı verilebilmesi için psikiyatrlardan oluşan uzman görüşünün alınması zorunludur.
Yukarıda akıl hastalığına sahip olmanın tek başına vasi atanması için yetmediğinden bahsetmiştik. Örneğin Bipolar bozukluk ya da şizofreni hastası olan bir birey remisyonda ise yani kişinin hastalığı iyilik hali ile ilerliyorsa bu kişinin de kısıtlanması gerekmez. Akıl hastası ve akıl zayıflığı konusunda tıbbi inceleme yapılırken raporu oluşturacak hekimler tarafından kişi ve ailesi ile görüşülür ve kişinin önceki dönemdeki tedavi evrakları incelenir. Ayrıca kişiye birtakım psikometrik testler uygulanır. Bu test ve incelemeler neticesinde kişinin yaşadığı psikiyatrik rahatsızlığın sık sık alevlendiği, kişinin davranışlarını kontrol edemediği, kendisine veya çevresine zarar verdiği anlaşılırsa kişinin vesayet altına alınması yönünde görüş bildirilir.
İlgili Yargıtay İçtihatları
“Somut olayda dosyanın yapılan incelemesinden, kısıtlı adayı …..’ın 01.10.2020 tarihli Kastamonu Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin tek hekim tarafından verilen raporu dikkate alınarak davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. TMK’nun 409. maddesi uyarınca, mahkemece resmi sağlık kurulu raporu aldırılıp sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile tek hekim tarafından düzenlenmiş rapora göre davanın kabul edilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir .” T.C YARGITAY 2.Hukuk Dairesi Esas: 2022/ 4545 Karar: 2022 / 5330 Karar Tarihi: 06.06.2022
“Kısıtlama kararından sonra … 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/576 esas sayılı dosyası üzerinden …’ın Tapu iptali ve Tescil Davası nedeniyle hukuki işlem ehliyetine sahip olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu Adlî Tıp Dördüncü İhtisas Kurulunun 28/06/2013 tarihli raporuna göre; …’ın 10/06/2013 tarihinde yapılan muayenesi sonucunda elde edilen bilgi ve bulguların yorumlanmasından; hukuki ehliyetini müessir ve kişide şuur ve harekât serbestisi ile olayları kavrayıp onlardan sağlıklı sonuçlara varabilme yeteneğini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyet ve derecede akıl hastalığı veya zekâ geriliği tespit edilmediği, bu duruma göre …’ın halen fiil ehliyetini haiz olduğu oy birliği ile mütalaa olunmuştur. Hükme esas alınan sağlık kurulu raporu ile daha sonra alınan Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulu raporları arasında meydana gelen çelişkinin giderilmesi için; mahkemece, dosyadaki daha önce alınmış olan raporlar da eklenerek 2659 sayılı Adli Tıp Kanununun 19/2/2003 tarih ve 4810 sayılı Kanunun 14 maddesi ile değişik 15. maddesi gereği adı geçenin Adli Tıp Kurumu Üst Kuruluna sevk edilerek muayenesi yaptırılıp Türk Medeni Kanunu’nun 405. maddesinde yer alan kısıtlama sebebinin bulunup bulunmadığı konusunda rapor alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, raporlar arasında çelişki giderilmeden karar verilmesi doğru görülmemiştir ” T.C YARGITAY 8.Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 10658 Karar: 2018 / 2519 Karar Tarihi: 20.02.2018
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun madde 406 düzenlemesi uyarınca Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.
Bazı durumlarda kişide bir akıl hastalığı veya akıl zayıflığı olmamasına rağmen bu kişiye vasi atanmaması kişi ve yakınları için risk teşkil edebilir. Örneğin gelirinin neredeyse tümünü alkol ve uyuşturucu madde tüketimine harcayan, gelirinin büyük kısmını pavyon, gece kulübü ya da altılı ganyan alanlarında sarf eden ve aile huzurunu tehdit eden ya da malvarlığını rasyonellikten uzak ölçüsüz şekilde harcayan ya da yok eden kişinin vesayet altına alınmasında kişi ve toplum açısından fayda olduğu muhakkaktır. Bu tür bir durumda Mahkemece kişinin haline ilişkin kolluk araştırması yaptırılır, kişinin banka hesap hareketleri ve olaya ilişkin tanıklar dinlenir. Gerekirse kişi için uzman hekim raporu dosya arasına alınır ve bu hususlar çerçevesinde bir karara varılır.
İlgili Yargıtay İçtihatları
“Somut olay yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda değerlendirildiğinde; kısıtlanması istenilen …’ın duruşmada alınan beyanında kısıtlanmak istemediği, malvarlığının araştırılmasına dair yazışmalardan; bankalarda mevduat kaydının olmadığı, … Bankası hesap dökümanından ……ndan yardım aldığı, taşınmaz bilgileri yönünden ise …… İlçesi, …… mahallesi 171 ada 16 parsel 5 nolu bağımsız bölümü 03.09.2012 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile vasi atanan …’a devrettiği, bunun haricinde adına kayıtlı …… mahallesi 3203 parsel sayılı taşınmaz bulunduğu, emniyetin araştırmasına göre ise kötü yaşam tarzının bulunmadığı, savurganlığının olmadığı tespit edilmiştir. Beyanı alınan tanıklar ise daha çok kısıtlanması istenilenin kimle yaşadığı, nerede kaldığı, davacı oğlu ve vasi atanan kızı ile ilişkilerine yönelik beyanlarda bulundukları, malvarlığını kötü yönetme iddiasını doğrulayacak herhangi bir beyanda bulunmadıkları, toplanan delillere göre TMK’nin 406.maddesi kapsamına malvarlığını kötü yönetme ve savurganlık olgusunun sabit olmadığı anlaşılmakla isteminin reddine karar verilmesi yerine yazılı şekilde …’ın kısıtlanarak vesayet altına alınması doğru görülmemiştir. ” T.C YARGITAY 8.Hukuk Dairesi Esas: 2018/ 2324 Karar: 2018 / 18554 Karar Tarihi: 13.11.2018
“Somut olayda mahkemece, resmi sağlık kurulundan rapor alınarak ilgilinin akli durumu değerlendirilmiş, kısıtlı adayına ait tapu kayıtları dosya arasına alınmış ise de; Türk Medeni Kanunu’nun 406. maddesi yönünden herhangi bir araştırma ve değerlendirme yapılmamıştır. Hal böyle olunca yukarıda gösterilen yasal düzenleme karşısında; savurganlığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi iddiasına ilişkin olarak da taraflara delilleri sorulup gösterdikleri takdirde toplanarak tüm delillerin birlikte değerlendirmesi yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz araştırma ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. “T.C YARGITAY 8.Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 8214 Karar: 2018 / 2114 Karar Tarihi: 13.02.2018
“Mahkemece, yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde kısıtlı adayı hakkında TMK.nın 429. madde uyarınca sağlık kurulu raporu alınmadığı gibi kısıtlı adayının mal varlığına ilişkin banka hesap bilgileri, araç kayıtları ve tapu hareketleri dosyaya getirtilmişse de, yapılan harcamaların ve harcamalardan kalan mal varlığının üzerinde yeterince durulmamıştır. O halde, kısıtlı adayı hakkında, TMK’nın 429. madde kapsamında fiil ehliyetinin sınırlandırılarak kendisine yasal danışman atanması gerekip gerekmediği konusunda denetime elverişli rapor alınması, TMK’nın 406. maddesi kapsamında, vesayet hakkındaki hükümlerin kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece re’sen araştırma yapılabileceği de gözetilerek; kısıtlı adayının mal varlığına ilişkin ilişkin detaylı araştırma yapılması gerekli görülürse tarafların sunduğu delillerin de dosyaya ibrazı sağlandıktan sonra, oluşturulacak bilirkişi kurulundan denetime imkan veren, ayrıntılı rapor alınıp, bütün deliller birlikte değerlendirildikten sonra oluşacak sonuç doğrultusunda bir karar vermek gerekirken , eksik araştırma ile davanın reddi doğru görülmemiştir.” T.C YARGITAY 8.Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 10331 Karar: 2018 / 2115 Karar Tarihi: 13.02.2018
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun madde 407 düzenlemesi uyarınca Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan her ergin kısıtlanır. Cezayı yerine getirmekle görevli makam, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür.
Bir ceza mahkemesi kararı ile mahkum olan ve infazına başlanan kişiler cezaevinde bulundukları süre boyunca işlerini yürütemez, hukuki kararları rahatça veremez ve malvarlıklarını tam bir serbesti ile idare edemezler. Bu sebeplerle bir yıl veya daha uzun süreli cezaya mahkum olan kişilerin kısıtlanması gerekir. Kişiye aldığı ceza sebebiyle vasi atandıktan sonra, kişinin cezaevinden tahliye olması, koşullu salıverilmesi yani fiilen özgürlüğüne kavuşması durumunda vesayet kararı kendiliğinden ortadan kalkar.
İlgili Yargıtay İçtihatları
“4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 407. maddesi ile, bir yıl ve daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum olan her erginin kısıtlanacağı, cezayı yerine getirmekle görevli makamın, böyle bir hükümlünün cezayı çekmeye başladığını kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlü olması hususları düzenlemiş olup, davalı hakkındaki cezanın infazına başlanılması ile yasal kısıtlılık altına gireceğinden, davalılardan …’ye, Türk Medeni Kanunu’nun 407. maddesi uyarınca bir vasi tayin edilip edilmediği araştırılmalı, Türk Medeni Kanunu’nun 471. maddesindeki “özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkumiyet sebebiyle kısıtlı bulunan kişi üzerindeki vesayet, hapis halinin sona ermesi ile kendiliğinden ortadan kalkar” hükmü uyarınca anılan davalının hapis halinin devam edip etmediği araştırılmalı, hapis halinin devam ettiğinin belirlenmesi durumunda vasi tayin edilmemiş ise öncelikle bu eksiklik tamamlattırılmalıdı r” T.C YARGITAY 4.Hukuk Dairesi Esas: 2018/ 1626 Karar: 2018 / 5792 Karar Tarihi: 02.10.2018
Bazı durumlarda kişiler yaşlılık hali ya da ağır hastalık gibi sebeplerle kendi işlerini göremediklerinden bizzat başvurup vasi atanmasını talep edebilirler. Bu durumda kişinin içinde bulunduğu durumun kendisini rahatça temsil etmesine engel olup olmadığı araştırılmalıdır. Kişinin iddiasının gerçeğe uygunluğunun tespiti halinde kişinin korunması için kendisine vasi tayin edilmelidir.
Vasilik-kısıtlılık işine ilişkin dosya Sulh Hukuk Mahkemesinin önüne geldiğinde hâkim öncelikle vesayet altına alınacak kişiye kendisine kimin vasi olabileceğini soracaktır. Eğer kendisine vasi atanacak kişi mahkeme huzurunda isteklerini dile getiremeyecek ölçüde malul ise hâkim kişinin anne ve babasına ve kişinin çocuklarına kimin vasi olmasını istediklerini soracaktır.
Eğer kısıtlanma talebi kişinin savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetimi veya isteği gibi sebeplere dayanıyorsa bu kişinin kısıtlama kararı verilmeden önce dinlenmesi yasal zorunluluktur. Bu durumlarda hâkim yalnızca dosyadaki delilleri yeterli görerek kısıtlama kararı veremez. Muhakkak kişinin dinlenmesi gerekir.
Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlama kararı verilebilmesi için resmi sağlık kurulu raporunun varlığı zorunludur. Bu sebeple kişi tek hekim raporu ile kısıtlanamaz. Dosya arasına alınacak sağlık raporunun mutlaka heyet raporu olması zorunludur.
Mahkemece Emniyet ve Jandarma birimlerine müzekkere yazılarak kısıtlı adayı ile vasi adayının arasında bir menfaat çatışması ya da husumet olup olmadığının araştırılması istenecektir. Yine Sulh Hukuk Mahkemesince kısıtlının malvarlığının olup olmadığı konusunda ilgili kurumlara müzekkere yazılıp bilgi istenecektir.
Vasi atanması işlemlerinde görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir. Bu gibi işlerde yetkili mahkeme ise küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki vesayet daireleridir.
Vasi olan kişiler kısıtlıya ait malvarlığı bulunması halinde bu malvarlığının defterini tutmakla yükümlüdür. Defter tutma uygulamada vasiliğe ilişkin en çok sorunun yaşandığı hallerdendir. Kısıtlanan kişinin çek, bono, poliçe gibi kıymetli evrakı, hukuken ve ekonomik açıdan önem arz eden belgeleri Sulh Hukuk Mahkemesinin gözetimi altında güvenli bir yere konulur. (Çelik kasa ve banka kasaları gibi)
Kısıtlanan kişiye ait paraların faiz getirmek üzere milli bir bankada bu kişi adına açılan hesaba yatırılması gerekir. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi bu hesabın nasıl kullanılacağını bankaya resmi olarak bildirir.Vasi kısıtlının bakım ve eğitimi için gerekli önemleri almak zorundadır. Vasi kısıtlıyı korumak ve bütün işlerinde ona yardım etmek zorunluluğundadır. Vasi kısıtlanan kişiyi hukuki işlemlerinde temsil etmekle yükümlüdür.
Vasi kısıtlı kişiyi hukuken temsil etmek, ona açılan davaları yerine göre vesayet dairesinden izin alarak takip etmek ve kısıtlının hukuken ve malen zayıflığı sebebiyle zarar görmesini engellemekle yükümlüdür.
Bu genel nitelikteki bilgilendirme yazısı Hatay Barosu avukatlarından İskenderun Avukat Hüseyin KÜSKÜ tarafından kaleme alınmıştır.