Velayetin kapsamı genel olarak TMK m.339’ da, “Ana ve baba, çocuğun bakım ve eğitimi konusunda onun menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alır ve uygularlar. Çocuk, ana ve babasının sözünü dinlemekle yükümlüdür. Ana ve baba, olgunluğu ölçüsünde çocuğa hayatını düzenleme olanağı tanırlar; önemli konularda olabildiğince onun düşüncesini göz önünde tutarlar. Çocuk, ana ve babasının rızası dışında evi terkedemez ve yasal sebep olmaksızın onlardan alınamaz. Çocuğun adını ana ve babası koyar.” şeklinde düzenlenmiştir. Çocuğun dini eğitimi, eğitimi gibi konular da velayetin kapsamı içindedir.
Ana ve baba, velâyetleri çerçevesinde üçüncü kişilere karşı çocuklarının yasal temsilcisidirler. İyiniyetli üçüncü kişiler, eşlerden her birinin diğerinin rızasıyla işlem yaptığını varsayabilirler. Vesayet makamlarının iznine bağlı hususlar dışında kısıtlıların temsiline ilişkin hükümlerin velâyetteki temsilde de uygulanacağı kanun koyucu tarafından düzenlenmiştir (TMK m.342).
Velâyet altındaki çocuğun fiil ehliyeti, vesayet altındaki kişinin ehliyeti gibi olup, çocuk, borçlarından ana ve babanın çocuk malları üzerindeki haklarına bakılmaksızın kendi malvarlığı ile sorumludur (TMK m.343). Çocuğun aileyi temsil etmesi konusunda ise, velâyet altındaki çocuk, ayırt etme gücüne sahip ise ana ve babanın rızasıyla aile adına hukukî işlemler yapabilir; ancak bu işlemlerden dolayı ana ve baba borç altına girer (TMK m.344). Çocuk ile ana veya baba arasında ya da ana ve babanın menfaatine olarak çocuk ile üçüncü kişi arasında yapılacak bir hukukî işlemle çocuğun borç altına girebilmesi hususu ise, bir kayyımın katılmasına ve hâkimin onayına bağlanmıştır (TMK m.345)
Evlilik devam ettiği sürece ana ve babanın velâyeti birlikte kullanacağı; ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse de hâkimin, velâyeti eşlerden birine verebileceği hususu TMK m.336’da düzenlenmiştir. Velâyet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa ait olacaktır.
Akrabalık derecesi ne kadar yakın olursa olsun velayet hakkı verilmez, ancak vesayet hakkı verilebilir. Boşanma davası sona erene kadar çocuğun velayet hakkı anne ve babanındır. Bu hak başkasına devredilemeyeceği gibi anne veya babanın bu haktan feragat etmesi de mümkün değildir. Ancak anne veya babanın yasal sebeplere dayanılarak velayet hakkı ellerinden alınabilir. Bu sebepler dışında velayet hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır, devredilemez ve feragat edilemez.
Ana ve baba evli değilse velayet anaya ait olacaktır; ancak ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velâyet kendisinden alınmışsa hâkim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velâyeti babaya verir (TMK m.337).
Üvey çocuklar açısından ise eşlerin, ergin olmayan üvey çocuklarına da özen ve ilgi gösterme yükümlülüğü bulunmaktadır. Kendi çocuğu üzerinde velâyeti kullanan eşe diğer eş uygun bir şekilde yardımcı olur; durum ve koşullar zorunlu kıldığı ölçüde çocuğun ihtiyaçları için onu temsil eder (TMK m.338).
Velayet kavramı ergin olmayan çocuğun korunması, bakımı, eğitimi, temsili gibi konularda anne ve babanın yasal söz sahibi olması anlamına gelmektedir. Velayet, aynı zamanda ana babanın velayeti altındaki çocukların kişiliklerine ve mallarına ilişkin hakları, ödevleri, yetkileri ve yükümlülükleri de içerir. Ana ve babanın çocukların kişiliklerine ilişkin hak ve ödevleri; özellikle çocukları şahıslarına, bakmak, onları görüp gözetmek, geçimlerini sağlamak, yetiştirilmelerini ve eğitimlerini gerçekleştirmektir. TMK 336. Maddesi uyarınca, anne ve baba evlilik devam ettiği sürece velayeti birlikte kullanırlar. Eşlerin ortak yaşamlarına son vermeleri yani boşanmaları halinde hakim ergin olmayan çocukların velayetini eşlerden birisine verebilir.
Anne ve baba çocuğun velayetini müşterek kullanma konusunda aralarında anlaşmaları halinde ortak velayet şeklinde düzenlenmesini mahkemeden talep edebilirler. Ortak velayet düzenlemesi iç hukukumuzda henüz yer almasa da ortak velayete ilişkin yeni düzenlemeler getiren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 7 nolu Protokol’ün hukuk sistemimizde uygulanması Anayasa’nın 90. Maddesi gereğince hukuki açıdan uygundur. Ancak ortak velayet kullanımı çocuk üzerinde eşit söz hakkına sahip olma ve eşit haklara sahip olma anlamına geldiğinden uygulamada çocuk açısından psikolojik problem yaratma ihtimali çok yüksektir. Dolayısıyla anne ve babanın ortak velayet talebi halinde mahkeme bu durumun çocuğun üstün menfaatlerine aykırılık oluşturup oluşturmayacağı konusunda titiz araştırmalar yapmadan karar vermeyecektir.
Türk Medeni Kanunu’nun 335. Maddesi vd hükümlerinde düzenlenen velayete dair hükümler; ergin olmayan çocuğun anne ve babasının velayeti altında olduğunu, yasal sebep olmadıkça velayetin anne ve babadan alınamayacağını, velayet hakkını elinde bulunduran anne ve babanın ne gibi hak ve yükümlülükleri olduğunu, çocuğun menfaatinin gerektirdiği hallerde velayetin değiştirilmesi ve kaldırılması gibi uygulamaları düzenler.
TMK’nın 339. Vd hükümlerinde velayet hakkının kapsamına nelerin dahil olduğu düzenlenmiştir. Velayet genel anlamda anne ve babanın çocuğun bakım ve eğitimi konusunda menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alması ve uygulaması şeklinde açıklanabilir. Velayet sahibi anne ve baba çocuğun bedensel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişimini sağlamak ve korumakla yükümlüdürler.
Ana ve baba evli değilse velayet anaya aittir.Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmışsa hakim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velayeti babaya verir.
Eşler, ergin olmayan üvey çocuklarına da özen ve ilgi göstermekle yükümlüdürler. Kendi çocuğu üzerinde velayeti kullanan eşe diğer eş uygun bir şekilde yardımcı olur; durum ve koşullar zorunlu kıldığı ölçüde çocuğun ihtiyaçları için onu temsil eder.
Velayetin değiştirilmesi davası, velayet hakkı kendisine verilmeyen anne veya babanın, velayet sahibi tarafın değişen koşulları nedeniyle çocuğun üstün menfaatlerinin zarar gördüğünü düşünmesi veya başka haklı nedenlerle velayetin kendisine verilmesini talep ettiği bir dava türüdür.
Çocuğun velayetine ilişkin davalar ve boşanma davaları sonucunda verilen velayet kararları kesin karar niteliğinde olmadığından, çocuğun üstün yararının gerektirdiği durumlarda ve kanunun belirttiği bazı durumlarda velayetin değiştirilmesi davası açılabilir. Velayetin değiştirilmesi davası belli bir süreye tabi değildir. O halde, koşulların değişmesi ( TMK m.183, 349, 351/1 ) veya velayetin değiştirilmesini gerektiren haklı bir sebebin bulunması halinde mahkemece velayetin değiştirilmesine karar verilebilir. Kanunda çocuğun velayetinin değiştirilmesini gerektirebilecek bazı durumlar sayılmıştır. Şöyle ki;
TMK 183. Md: ” Ana veya babanın;
gibi yeni olguların zorunlu kılması halinde hakim, re’sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır.”
Madde metninde sayılan olgular yalnızca örnek olarak düzenlenmiştir. Bu sebepler dışında, velayet hakkının kötüye kullanılması, velayet sahibi olmayan taraf ile çocuğun kişisel ilişki kurması engelleniyorsa, çocuğun fiziksel, ruhsal ve sosyal gelişimi için velayetinin değiştirilmesi gerektiğine dair haklı sebepler ve bu sebeplerle ilgili inandırıcı ve ciddi deliller bulunuyorsa velayetin değiştirilmesi davası açılabilir. Velayetin değiştirilmesine yönelik istem incelenirken ebeveynlerin istek ve tercihlerinden ziyade çocuğun üstün yararının göz önünde tutulduğu unutulmamalıdır.
Ana ve baba, çocuğu olanaklarına göre eğitirler ve onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişimini sağlar ve korurlar.
Ana ve baba çocuğa, özellikle bedensel ve zihinsel özürlü olanlara, yetenek ve eğilimlerine uygun düşecek ölçüde, genel ve mesleki bir eğitim sağlarlar .
Çocuğun dini eğitimini belirleme hakkı ana ve babaya aittir.
Ana ve babanın bu konudaki haklarını sınırlayacak her türlü sözleşme geçersizdir.
Ergin, dinini seçmekte özgürdür .
Ana ve baba, velayetleri çerçevesinde üçüncü kişilere karşı çocuklarının yasal temsilcisidirler.
İyiniyetli üçüncü kişiler, eşlerden her birinin diğerinin rızasıyla işlem yaptığını varsayabilirler.
Vesayet makamlarının iznine bağlı hususlar dışında kısıtlıların temsiline ilişkin hükümler velayetteki temsilde de uygulanır.
Velayet altındaki çocuğun fiil ehliyeti, vesayet altındaki kişinin ehliyeti gibidir.
Çocuk, borçlarından ana ve babanın çocuk malları üzerindeki haklarına bakılmaksızın kendi malvarlığı ile sorumludur.
Velayet altındaki çocuk, ayırt etme gücüne sahip ise ana ve babanın rızasıyla aile adına hukuki işlemler yapabilir; bu işlemlerden dolayı ana ve baba borç altına girer .
Çocuk ile ana veya baba arasında ya da ana ve babanın menfaatine olarak çocuk ile üçüncü kişi arasında yapılacak bir hukuki işlemle çocuğun borç altına girebilmesi, bir kayyımın katılmasına ve hâkimin onayına bağlıdır .
Çocuğun menfaati ve gelişmesi tehlikeye düştüğü takdirde, ana ve baba duruma çare bulamaz veya buna güçleri yetmezse hâkim, çocuğun korunması için uygun önlemleri alır.
Söz konusu davanın açılabilmesi için velayetin daha önce anne veya babadan birine verilmiş olması lazımdır. Ayrıca çocuğun veya velayet hakkına sahip tarafın durumunda sürekli ve esaslı bir değişiklik meydana gelmelidir. Bu değişiklik dolayısıyla çocuğun menfaati zedelenmiş olmalıdır.
Medeni kanunumuzun 183. maddesinde velayeti değiştirilmesi sebepleri sayılmıştır. Bu maddeye göre velayet; ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde değiştirilebilir.
Maddenin metninden de anlaşılacağı üzere sayılan sebepler sınırlı sayıda değildir. Yani bu sebepler dışında başka bir sebeple de velayetin değiştirilmesine karar verilebilir. Örneğin velayet sahibi tarafın diğer tarafla çocuğun kişisel ilişki kurmasına engel olması, velayetin kötüye kullanılması, çocuğun menfaati için velayetinin değiştirilmesi gerekiyorsa velayetin değiştirilmesi davası sonucunda velayet değiştirilmesine karar verilebilir. Ancak ana ve babanın her ikisinden de velayet kaldırılırsa çocuğa vasi atanır.
Saydığımız sebeplerle velayetin değiştirilmesi için hakimin göz önünde bulundurması gereken temel husus çocuğun menfaatidir. Velayetin değiştirilmesi sebepleri olsa dahi çocuğun menfaati velayetin değiştirilmesini gerektirmiyorsa hakim tarafından ret kararı verilebilir.
Ayrıca velayetin kaldırılması kararı mevcut veya doğabilecek çocuklara etki eder. Zira bir çocuk hakkında velayet hakkının kaldırılmasına karar veren mahkeme, velayetin kaldırılması gerekmeyen diğer çocuklar hakkında velayetin kaldırılmasına yer olmadığına karar vermelidir, yoksa diğer çocuklar açısından da velayet kaldırılır.
Bu konu hakkındaki benzer makalemiz için tıklayın