Vergi cezaları arasında, en ağır olanı kuşkusuz
“kaçakçılık suçu”
ile ilgilidir. Kaçakçılık suçu fiillerini işleyenler hakkında, hem
“üç kat vergi ziyaı cezası”
hem de
“hapis cezası”
uygulanabilmektedir (VUK Md. 344/3 ve 359).
VUK’un 359. maddesinde
“Hürriyeti Bağlayıcı Ceza İle Cezalandırılacak Suçlar ve Cezaları”
bölüm başlığı altında sıralanan
“vergi kaçakçılığı suçları ve cezaları”
iki grupta toplanmıştır. Birinci gruptaki fiiller 7 bent halinde, ikinci gruptakiler ise 6 bent halinde aşağıda sıralanmıştır.
A)
6 Aydan 3 Yıla Kadar Hapis Cezasını Gerektiren
Kaçakçılık Suçları ve Cezaları
(VUK Md. 359/a)
1- Defter ve kayıtlarda, hesap ve muhasebe
hileleri
yapmak,
2- Gerçek olmayan ya da kayda konu işlemlerle
ilgili bulunmayan kişiler adına hesap
açmak,
3- Defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri, vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde, tamamen ya da kısmen
başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına
kaydetmek,
4- Defter, kayıt ve belgeleri
tahrif
etmek,
5- Defter, kayıt ve belgeleri
gizlemek
,
6- Muhteviyatı (kapsamı) itibariyle
yanıltıcı belge düzenlemek
,
7- Muhteviyatı (kapsamı) itibariyle
yanıltıcı belge kullanmak
.
B)
18 Aydan 3 Yıla Kadar Hapis Cezasını Gerektiren,
Kaçakçılık Suçları ve Cezaları (VUK Md. 359/b)
1- Defter, kayıt ve belgeleri yok etmek , defter sayfalarını yok ederek, yerine başka yapraklar koymak ya da hiç yaprak koymamak,
2- Belgelerin asıl veya suretlerini sahte olarak düzenlemek,
3- Asıl ya da suretleri sahte olarak düzenlenmiş belgeleri kullanmak,
4- Belgeleri, Maliye Bakanlığı ile anlaşma yapmadan basmak,
5- Belgeleri sahte olarak basmak,
6- Sahte olarak basılmış belgeleri kullanmak (6).
Uygulanacak Hapis Cezası, Hapis Cezasının Paraya Çevrilmesi
A) Uygulanacak Hapis Cezası ve Paraya Çevrilmesi
1) Altı Aydan Üç Yıla Kadar Uygulanacak Hapis Cezaları ve Hapis Cezasının Paraya Çevrilmesi
Yukarıda, birinci grupta yedi bent halinde sıralanan ve altı aydan üç yıla kadar hapis cezasını gerektiren fiilleri işleyenler;
– Filleri, Asliye Ceza Mahkemelerinin görev alanına girdiği için bu mahkemelerde yargılanırlar.
– Fillerin yaptırımı, 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasıdır.
– Bu gruptaki suçlara tayin olunan, bir yıla kadar hapis cezaları para cezasına çevrilebilir.
– İki yıla kadar olan hapis cezaları da ertelenebilir.
– Hükmolunan hapis cezasının para cezasına çevrilmesinde , hapis cezasının her bir günü için, sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyük işçiler için, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınır ve hükm-olunan bu para cezası ertelenemez (VUK Md.359/a son fıkra).
2) 18 Aydan 3 Yıla Kadar Uygulanacak Hapis Cezaları ve Hapis Cezasının Paraya Çevrilmesi
Yukarıda ikinci grupta altı bent halinde sıralanan ve 18 aydan üç yıla kadar hapis cezasını gerektiren fiiller;
– Ağır Ceza Mahkemelerinde yargılanır.
– Mahkemece hükmolunacak hapis cezası 18 aydan üç yıla kadar “ağır hapis cezası” dır.
– Cezanın, niteliği ve süresi itibariyle para cezasına çevrilmesi ve ertelenmesi mümkün değildir.
Özellikle son birkaç yıldır, “naylon fatura” (8) kullanılması ve düzenlenmesi fiilleri, ciddi tartışmalara neden oldu. 4369 sayılı Kanunla, VUK’un 359. maddesinin 1 Ocak 1999’dan itibaren değiştirilmesi ve sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanma fiili ile ilgili hükümde daha önce yer alan “bilerek” sözcüğünün kaldırılması, tartışmanın boyutlarını artırdı.
Maliye denetim elemanlarının önemli bir kısmı,
“bilerek”
sözcüğünün kaldırılmasını
“bilerek ya da bilmeyerek naylon fatura kullanan herkesin”
kaçakçılık suçu işlediği, ceza mahkemelerine sevk edilmesi gerektiği şeklinde yorumladılar. Böyle olunca da, ayırım gözetilmeksizin 30 bin civarında mükellef
“kaçakçılık suçu”
nedeniyle, ceza mahkemelerine sevk edildiler. İçlerinden, binlerce mükellef sembolik faturalar nedeniyle hapse mahkum oldular.
Özellikle basında, bu konuda yer alan haberler ve örnek olaylar üzerine, Maliye Bakanlığı bir Tebliğ ile (9) mevcut soruna, kısmi bir müdahalede bulundu ve “… sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgelerin bilerek kullanılıp kullanılmadığının araştırılmasında, bu belgeleri bilmeden kullandığı sonucuna varılan mükellefler adına vergi suçu raporları düzenlenmemesi ve haklarında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulmaması…” gerektiği açıklandı (10).
Tebliğ ile yapılan düzenleme, kuşkusuz devam eden incelemelerde denetim elemanları açısından etkileyici olabilir. Yoksa ki, VUK Genel Tebliği’nin Ceza Mahkemesi’nde, hakime yasal dayanak olarak gösterilmesine itibar edilmeyeceği kuşkusuzdur.
VUK’un 359/b-1 maddesinde yer alan “sahte belge kullanma fiili” nin, idari tasarrufla suç olmaktan çıkarılması ve suç sayılabilmesi için idari takdir yetkisinin kullandırılması, mevcut yasal düzenleme ile örtüşmediği gibi, yeni bir suçun konusunu oluşturur niteliktedir (11).
Yukarıda da belirtildiği gibi,
Tebliğ ceza mahkemeleri açısından, herhangi bir önem taşımamaktadır.
Ceza yargıcı
yasayı uygular, uygularken de ne Adalet Bakanlığı ne de Maliye Bakanlığı, ceza yargıcına tebliğleri ile yön veremez (12).
Vergi Barışı Kanunu ile, sahte ve kapsamı itibariyle yanıltıcı belge (naylon fatura) kullanan mükellefler hapse girmekten kurtarılıyor. Ancak bu düzenleme 31 Ağustos 2002 tarihinden önce işlenen suçları kapsıyor. Buna göre, VUK’un 359. maddesinde sayılan suçları 31 Ağustos 2002 tarihine kadar işleyenler hakkında;
– Hapis cezası istemi ile, Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulmayacak,
– Suç duyurusunda bulunulmuş olup, soruşturma aşamasında bulunanlar için takibat yapılmayacak,
– Açılmış olan kamu davaları ortadan kaldırılacak,
– Kesinleşmiş hapis cezaları infaz edilmeyecek.
Ancak, mükelleflerin getirilen aftan yararlanabilmeleri için, salınan vergi, ceza, gecikme zammı ve gecikme faizini, yasanın yürürlüğe girmesinden önce veya yasa hükümlerinden yararlanarak ödemiş olmaları gerekiyor.
Naylon fatura kullananlara af getirilirken, naylon faturayı düzenleyenler affın kapsamı dışında bırakıldı. Buna göre;
– Defter kayıt ve belgeleri yok edenler,
– Defter sayfalarını yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar,
– Belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler,
– Belgeleri sahte olarak basanlar,
Ayrıca naylon fatura düzenleyenler, Vergi Barışı Kanunu ile getirilen vergi kolaylıklarından da yaralanamadılar.
IV- YAPILMASI GEREKEN DÜZENLEMENİN NASIL OLMASI GEREKTİĞİ
Vergi Barışı Yasası ile yapılan düzenleme, “naylon fatura” sorununa kalıcı bir çözüm getirmiyor. Oysa, bu soruna Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesini değiştirmek suretiyle kalıcı bir çözüm getirmek gerekiyor. Bunun için de, öncelikle iyi niyetli ve kötü niyetli kişileri ve davranışları ayırmak gerekiyor. Örneğin;
1- Birkaç yüz milyar TL ya da birkaç trilyon TL cirosu olan bir işletme, 50-100 milyon TL’lik ya da 1-2 milyarlık naylon faturaya tenezzül etmez. Bu nedenle, işletmenin cirosunun yüzde 1 ya da 2’si kadar olan naylon faturalar bulunduğunda; vergisi, 3 kat cezası ve ayrıca gecikme faizi ödenmek koşuluyla, hapis cezası uygulanmasın. Böylelikle, kaçakçılıkla ilgisi olmayan ya da yanında çalışan elemanının aldığı fatura nedeniyle “sanık” durumuna düşen ve “hapse giren” , iyi niyetli esnaf, sanatkâr, tüccar ve şirket yöneticisi, bu olayın dışında tutulsun.
2- Yüksek tutarda fatura alanlar, örneğin 40-50 milyar TL ya da 100-200 milyar TL’lik naylon fatura alanlarda “bilmeden aldım” gerekçesine itibar edilmeyip, hapis cezası uygulanmalı. Bu arada belli tutarı aşan ödemelerin, o kişi adına açılmış banka hesabına yatırılması ya da üzerinde “vergi kimlik numarası” nın da belirtileceği “isme yazılı çek” düzenlenmesi zorunlu kılınmalı.
3- Vergi yasalarında, defter ve belgelerin yanması, kaybolması ve benzeri şekilde yok olması halinde, nasıl bir uygulama yapılacağı hakkında, açıklık getiren bir hüküm bulunmamaktadır. Bu düzenleme acilen yapılmalıdır.
4- “Aracı ihracatçılar” yani “pasif ihracatçılar” ile “hayali ihracatçılar” arasındaki ayrım ya da ilişki net olarak tanımlanmalı. Vergi Usul Kanunu’nun 333/3. maddesi ve genel ceza hukuku gereğince cezai sorumlulukta “şahsilik ilkesi” geçerlidir. Olayla doğrudan ilişkisi ve sorumluluğu bulunmayan yönetim kurulu üyesinin, cezai sorumluluğu söz konusu olamayacağından, tüm yönetim kurulu üyelerinin ceza mahkemesine sevk edilmesi yanlıştır. Nitekim 143 No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde de, yönetim kurulu üyelerinin tamamının değil, suçun ayrıntısını bilen ve oluşumunda katkıda bulunan temsilci için işlem yapılacağı belirtilmiştir. Yargıtay’ın kararları da bu yöndedir (13). Bu nedenle, aracı ihracatçı firmada, sırf yönetici konumunda olduğu için, kişileri cezalandırmamak gerekir. Özetle, mevzuat düzenlemesiyle gerçek ihracatçı korunmalı, hayali ihracatçı da en ağır şekilde cezalandırılmalı. Ancak, bunun için yasalara 3 yıl 5 yıl hatta 10 yıl hapis cezası konulması tek başına çözüm değil. Aşağıdaki önlemlerin de alınması gerekir.
5- Yıllar önce, bir anonim ya da limited şirket kurulurken, sermayesinin 1/4’ü bankaya yaklaşık bir hafta süre ile “bloke” edilirdi. 1995 yılında, bu uygulamaya nedense son verildi.
Böyle olunca da; 1 trilyon hatta 50 trilyon TL sermayeli bir şirketi kurmak kolaylaşıverdi. Bu da özellikle sahte işlem yapanların, hayalicilerin işini kolaylaştırdı. Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayınlanan trilyonluk sermayelerini göstererek, sağda solda güven yarattılar ya da yaratmaya çalıştılar.
6- Sahtekârlık yapacak olanlar “minareyi çalan kılıfını hazırlar” sözünde olduğu gibi, olayın başında, kendilerini sağlama alıyorlar. Hamal, çoban, amele, bulaşıkçı, odacı, alkolik, esrarkeş ya da işsiz kişiler adına şirket kurup ya da bunları yönetime getirip, başlıyorlar eyleme. İleride olay ortaya çıkarsa, muhatabı belli; odacı, hamal, amele, alkolik, esrarkeş ve benzeri kişiler…(14). Denetçi seçilecek kişilerde ise, okur-yazarlık şartı bile aranmıyor (15).
Olay bu kadar basit olmamalı ve şirket kuruluşunda, kurucularda bazı özellikler aranmalı ya da bir takım bilgi ve belgeler istenebilmeli (16).
V- SONUÇ
Vergi kaçakçılığı suçu, özellikle “naylon fatura” kullanımı yönüyle geniş bir kesimi ilgilendirmektedir. Kuşkusuz, bilmeden aldığı bir fatura örneğin sahte yakıt faturası nedeniyle bir avukatın da sahte fatura kullanan durumuna düşmesi mümkündür.
Maliye Bakanlığı, bu konudaki sorunlara şimdiye kadar kalıcı bir çözüm getirememiş, genel tebliğlerle ya da geriye dönük af getiren yasalarla, geçici çözümler getirmiştir.
Oysa böylesine önemli bir konunun, gerek Türk Ticaret Kanunu gerekse Türk Ceza Kanunu ile uyum sağlayacak şekilde Vergi Usul Kanunu’nun 333/3 maddesinde yer alan ve tüzel kişilerde “fiili işleyenin cezalandırılacağı” na ilişkin maddenin yeniden ele alınarak düzenlenmesi, bu yapılırken Türk Ticaret Kanunu’nun 317 ve 319. maddelerinin de gözönüne alınmasında ve “görev taksimi” konusunun açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır
Soru ve sorunlarınız için Mükellef Kriz Hattı
0262 606 05 41