VUCA Dünyada Hayatta Kalabilme Rehberi – Siste Yürüyenler

Belirsizlik çağı

Bir an düşünün. Burnunuzun ucunu göremediğiniz bembeyaz bir sisin içindesiniz. Ne tarafa doğru gideceğinizi bilemiyorsunuz. Sağ mı, sol mu, ileri mi, geri mi? Ne taraf sizin için tehlikesiz, hangi yönde tehdit var, ne tarafa ilerlesem sisin dışına çıkıp, önümü görmeye başlarım? Bilmek mümkün değil. Sisin içinde yürümeye çalıştıkça, sanki daha da derin bir belirsizliğe doğru ilerlediğinizi hissediyorsunuz. Bu şartlarda yapılabilecek en doğru şey ne? Sisten nasıl çıkarım? Sürekli beyninizde yankılanıyor…

Korku filmi sahnesi gibi değil mi? Fona sinir bozucu bir müzik koysak, tam bir film karesi. Ama bu film değil ne yazık ki.

Sizin de ne olacağını bilemediğiniz, belirsiz, değişken, kontrolünüzün olmadığını düşündüğünüz sabahlara uyandığınız olmadı mı hiç? Özellikle de güzelim canımız ülkemizde ve son 1-2 senede. Bir düşünün bakalım..

Ülkemizden bağımsız, artık tüm dünya böyle bir çağa uyanmaya başladı. Artık çok net şunu söyleyebiliriz.

Biz VUCA bir dünyada Belirsizlik çağını yaşıyoruz.

Peki nedir bu VUCA? Uzun uzun anlatmayacağım çünkü zaten Google’larsanız bir çok yazıya, makaleye ulaşırsınız. Sadece çok kısaca VUCA kavram olarak nelerden oluşuyor ve bunlar en temelde neyi ifade ediyor, kafanızda bir resim oluşturmak açısından buna bir bakalım istiyorum.

Volatility (Değişkenlik): Çevredeki değişikliklerin sıklığını ifade eder. Burada değişikliklerin sıklığı kadar, değişimin hızı da önemli bir faktördür. Özellikle inovasyon ve dijitalleşme süreçleri, değişimin hem hızını, hem de sıklığını durmaksızın etkilemektedir.

Uncertainty (Belirsizlik): Geleceği görememe ve geleceğe dair öngörü yapamama olarak tanımlanabilir. Bu tür ortamlarda kişinin karar verme yeteneği zayıflar. Tahmin etme, plan & program yapma, organize olma ya da önlem alma gibi durumlar önemini kaybeder. Belirsizlikle baş edebilmenin bir yolu, son birkaç yılda Agile (çevik) yöntemler oldu. Bu sayede belirsizliğe en hızlı şekilde adapte olup, cevap vermenin mümkün olabileceğine inanılıyor.

Complexity (Karmaşıklık): Veri ve durumlardaki nedensellik analizinde çekilen güçlüğü anlatmaktadır. En basit tabirle, tüm parametrelerin maksimum seviyede karışık ve karmaşık gelmesi ve neden-sonuç ilişkilerinin kurulamaması durumu olarak tanımlanabilir.

Ambiguity (Muğlaklık): Önceki iki bileşen ile ilintili olarak, belirsizlik ortamlarında veri ve durumları yorumlamada çekilen zorluk ve bu durumun büyük boyutlara ulaşması halinde karşılaşılan tüm sıkıntı ve riskleri de ifade ediyor. Karar verme noktasında karşılaşılan zorluk olarak da ifade edilebilir.

VUCA bu bileşenlerden oluşurken, özellikle son yıllarda VUCA’yı en çok yaşayan dünya:

“İş Dünyası”.

İş dünyası çok genel bir ifade olmakla birlikte, doğal olarak hepimizi etkileyen bir döngüden bahsediyoruz. Çünkü hepimiz bir şekilde iş dünyasının içindeyiz. Ben iş dünyası deyince sadece büyük büyük kocaman şirketleri ve onların piyasalar ve ekonomimiz üzerindeki etkilerini anlamıyorum. Bir şekilde bir iş yapan, değer yaratan, hizmet üreten herkes bu döngünün içinde. İlla kurumsal bir şirkette çalışmamız gerekmiyor. Bir şekilde para kazanmak için, sabah sıcak yatağından çıkan herkes, aslında artık VUCA dünyanın bir parçası. Kimimiz farkındayız, kimimiz değil…

Tamam, kabul. VUCA iş dünyasını ve hepimizin iş hayatını bir şekilde etkiliyor. Buna yapacak bir şeyimiz yok, bazı büyük süreçler bizim dışımızda gelişiyor. Trump sabah kalkıyor, “bugün kime ne desem acaba?” enerjisiyle kah konuşuyor, kah twit atıyor. Dolar bir iniyor, bir çıkıyor. Piyasalar zaten hep oynak. Canım Türkiyem, bu hareketlilikten en çok etkilenen (olumsuz anlamda tabi) ülkelerden biri oluyor. Çünkü kırılgan bir ekonomimiz var ve gelişmekte olan bir ülkedeyiz. Ülkemizde ayrıca ekonomi siyaseti, siyaset ekonomiyi her an etkiliyor ve sonunda her şey daha da belirsiz, türlü risklere açık ve tamamen karmaşık bir hale geliyor.

İş dünyasında tüm bunlar olurken özel hayatlarımız, harcama kararlarımız, tüketim eğilimlerimiz de değişmiyor mu? Mesela hangimiz 2 sene öncesine göre, alım gücü anlamında daha iyi noktadayız? Cebimize giren para bir şekilde artmış olsa bile, enflasyon yüzünden alım gücümüz giderek düşüyor ve artık harcamaya değil, tasarruf yapmaya daha meyilli hale geliyoruz. Sistem ister istemez bizi buna sürüklüyor. Çünkü VUCA farkında olmasak bile, aslında o kadar etkili ki üzerimizde, geleceği öngörememekten ve “ya daha kötü olursa” kaygısından ötürü, harcamaktan çok, elimizde tutmaya yöneliyoruz. Tüketmekten çok; üretmeye, dönüştürmeye, dönüştürdüklerimizi yeniden kullanmaya başlıyoruz. Bu noktada da Paylaşım Ekonomisi giderek öne çıkıyor.Paylaşım ekonomisine ayrı bir yazıda mutlaka değiniriz. Bu arada burada anlattıklarımız belki de VUCA’nın olumlu olarak değerlendirilebilecek tarafları. Ekonomik parametreler üzerindeki olumsuz etkisi, fazla tüketime ister istemez ket vuruyor.

Peki VUCA bir dünyadan sağ çıkabilmek mümkün mü? Önce şirketler açısından bakalım. VUCA çağında şirketler nasıl ayakta kalacak?

Bu dönem, piyasalarda belirsizlik ve oynaklığın tavan yaptığı, muğlaklık içinde karar alınması gereken, teknoloji ve iş yapış şekillerinin sürekli değiştiği, karmaşıklığın insan adaptasyonundan çok daha hızlı ilerlediği bir dönem olduğundan, bununla başa çıkabilmek için, her anlamda kültürel bir dönüşüm gerçekleşmesi gerekiyor. Şirketlerin hem yönetsel, hem de teknolojik gelişmeler anlamında çok hızlı kararlar alması, stratejiler oluşturması ve bunları hızla hayata geçirmesi gereken bir dönemden bahsediyoruz.

Teknolojinin tüm nimetlerini en etkili ve en ihtiyaca uygun şekilde yeniden tasarlayıp, bunları şirket içinde anlatmak, yaymak, kullanmak/ kullandırmak ve çok kısa sürede “Kültür” olarak benimsenmesini sağlamak gerekiyor. Burada bahsettiğimiz sürecin çok önemli bir aşaması da, bir önceki yazımızda da bahsettiğimiz Dijital Dönüşüm süreçleri . Hepsi ayrı bir yazının konusu olabilecek ve artık hepimizin çok iyi bildiği “Big Data, Sanayi 4.0, Nesnelerin İnterneti, Yapay Zeka” gibi kavramların hepsi bu çağın başrol oyuncuları.

Yönetsel anlamda ise, bu değişimi ileriye taşıyacak bir yönetim anlayışı ve Lider kadrolardan bahsetmemiz şart. Hatta bu liderler olmadan, istediğimiz kadar iyi teknolojik dönüşümler gerçekleştirelim, bunları yaşatmamız ve hayata geçirmemiz mümkün olmayacak. Aynı teknolojik dönüşüm gibi, yönetimsel konularda da büyük bir değişime tanıklık edeceğiz. Yazının başında bahsettiğim gibi bir siste, önünü göremeyen ama sakinliğini ve kontrolünü de kaybetmeden yürüyebilen, aynı zamanda yanında yürüyenleri de bir şekilde ilerletebilen ve düze çıkaran bir liderlik anlayışından bahsediyoruz.

Bu liderlik anlayışının tam adı aslında Adaptif Liderlik . Yine hakkında ayrı bir yazı yazılabilir ama kısaca bahsetmek gerekirse; değişen koşullara hızlı ve kolayca uyum sağlayabilen, belirsizlikle başa çıkma becerisi yüksek, bu ortamda karar & inisiyatif de alabilen, karmaşık durumları analiz etme ve problem çözme yeteneği olan adaptif liderler VUCA’dan sağ çıkmayı ve belki de şirketlerini de sağ çıkarmayı başaracaklar.

Adaptif Liderlerin önemli birkaç özelliğini daha sırala derseniz, şunları söylebilirim. Karakterleri güçlü, adalet duyguları kuvvetli, duygusal zekaları yüksek ve demek istediğini açık ve net bir iletişimle ifade edebilen ve bundan çekinmeyen kişilerdir diyebiliriz. Sağduyuları ve ikna kabiliyetleri sayesinde en kritik anda, gidişatı etkileme/değiştirme gücüne sahiptirler. Değişimden korkmayan ve değişimi kucaklama cesaretini gösteren bu tarz liderler gelecekte dünyayı her anlamda şekillendiriyor olacaklar.

Peki bir soru daha soralım. Bireysel anlamda VUCA dünyada nasıl ayakta kalabiliriz?

Hangi yetkinliklerimizi, hangi bireysel özelliklerimizi güçlendirmeli ve öne çıkarmalıyız? Gelin buna da bir göz atalım.

VUCA dünyanın bireysel anlamdaki etkileri aslında çok fazla kişiye bağlı etkiler. Demek istediğim şu:

Aynı durum 2 farklı insan üzerinde aynı etkiyi yaratmayabilir. Bu ön kabulden hareketle şunu söyleyebiliriz ki; VUCA dünyada bireysel anlamda ayakta kalma becerimiz en temelde 2 şeye bağlı.

  1. Psikolojik Durumumuz ya da popüler tabirle Psikolojik Sermaye Düzeyimiz
  2. Değişimin üzerimizdeki etkisi yani Değişimin Psikolojisi

Bu 2 şeyi ne kadar iyi yönetebildiğimize bağlı olarak, ayakta kalma şansımız artıyor. Kısaca VUCA’nın bireysel tarafını önce algımız, sonra da bu algıya göre şekillendirdiğimiz tutum ve davranışlarımız belirliyor.

Peki psikolojik durumumuzu ne belirliyor? Psikolog olmadığım için ve haddim olmadığından bu alana çok girmeyeceğim. Ama kendi özel ilgi alanım olduğu için ve bu konuda okumalar da yaptığımdan şunu söyleyebilirim. Duygusal Dayanıklılık düzeyimiz bu anlamda çok belirleyici ve çok önemli bir faktör.

Burada da birkaç kritik soru önem taşıyor. Ben bunları son 1 senedir kendime çok sık sorar oldum ve çok faydasını görüyorum. Sizin de kendi cevaplarınızı bulabilmeniz adına soruları buraya bırakıyorum.

Bu sorulara verdiğimiz objektif cevaplar aslında, dayanıklılık düzeyiniz ve güçlü ve/veya gelişime açık yanlarınız hakkında size mutlaka bir miktar fikir verecektir.

İşin bir diğer boyutu da “Değişim ve ona uyumlanma becerimiz” . Burada da yine birkaç kritik soru var paylaşmak istediğimiz. Bu sorulara verdiğimiz yanıtlar da aslında, değişimin üzerimizdeki etkilerini ve onu nasıl algıladığımızı gösteriyor.

Değişim karşısında ne kadar esnek olabilirsek ve ona ne kadar çabuk uyumlanabilirsek, psikolojimiz de o denli rahatlıyor diyebiliriz. Biraz fazla soru sorduğumuz bir bölüm oldu ama bazen soru sormak iyidir, çünkü insan kendi cevaplarını bulduğu noktada daha hızlı ilerlemeye başlar

Yazımızı Bob Johansen’ın Leaders Make the Future (Liderler Geleceği Yaparlar) kitabından ufak bir alıntı ile bitirelim. Bu tek cümle, yaşayacaklarımızı en iyi şekilde özetleyip, reçetesini de veriyor sanki.

“Sabır, sağduyu ve belirsizlikle yaşamayı gerektiren bir çelişkiler dünyasına giriyoruz.”

Bir sonraki yazıda, buluşmak üzere..

Hepimize bol VUCA’lı günler.

Burcu Karaağaç Mutlu – Digital Institute