Yasada Para Alacağı Üzerine Konulan Haczin Ne Kadar Süreyle Mevcudiyetini Koruyabilmesi

Yasada Para Alacağı Üzerine Konulan Haczin Ne Kadar Süreyle Mevcudiyetini Koruyabilmesi

Özet : Yasada para alacağı üzerine konulan haczin ne kadar süreyle mevcudiyetini koruyabileceği yönünde bir açıklık bulunmadığından İİK’nin 106. maddesinde menkul mallar için öngörülen altı aylık sürenin para alacakları yönünden hacizden itibaren paranın istenmesi için gerekli AZAMI SÜRE  olarak kıyasen uygulanması gerekmektedir.

Yargıtay

8. Hukuk Dairesi

Esas : 2016/5993

Karar : 2019/4155

Karar Tarihi : 16.04.2019

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : İcra Hukuk Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : İstihkak

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı üçüncü kişi vekili ile davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı üçüncü kişi vekili, davalı borçlu ile dava dışı … Şirketi arasında olan alacağın temliki sözleşmesi gereğince, dava dışı … Şirketince, kesilen faturaların bedelinin borçlu şirketin hesabına gönderildiğini, dava dışı … ile borçlu arasındaki temliknamenin iptal edildiğini ve iptalin taraflarına bildirildiğini, bu bildirimden sonra … firması tarafından kesilen fatura bedelinin borçlu şirketin hesabına sevhen gönderildiğini ve takip alacaklısı tarafından bu ödemenin borçlunun hesabına sehven yapıldığının bilindiğini, buna rağmen borçlu hesabındaki kendilerine ait paraya 89/1 haciz ihbarnamesi ile haciz konulduğunu belirterek, istihkak iddialarının kabulünü talep etmiştir.

Davalı alacaklı vekili, davacının üçüncü kişi konumunda olmadığını, üçüncü şahsın dava dışı … firması olduğunu, dava dışı … firmasına yatırılacak olan paranın borçlu adına yatırıldığını, bu nedenle davanın … firması tarafından açılması gerektiğini, savunarak davanın reddini istemiştir.

Davalı borçlu, davacı üçüncü kişi tarafından kendi hesaplarına yanlışlıkla para gönderildiğini, davalı alacaklının alacağından dolayı bu paraya haciz konulduğunu, kendilerinin kötü niyetli bir tasarruflarının olmadığını belirterek, açılan davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, davacı şirketten alacaklı olan dava dışı … ile borçlu şirket arasında temlikname olduğu, bu temlik sözleşmesine dayanılarak davacının borçluya daha önce de ödemelerde bulunduğu, iki şirket arasındaki temliknamenin feshedildiği, fesihten sonra davacı şirketin yanlışlıkla borçlu şirkete ödeme yaptığı, bunun fark edilmesi üzerine iadesinin talep edildiği ancak davalı alacaklının borçludan olan alacağı için borçlunun hesapları üzerine haciz konulduğu, bu durum borçlu tarafından da kabul edilmesine rağmen, davacı tarafından sevhen yatırılan paranın iade edilemediği ve davacının iyi niyetli olarak istihkak iddiasında bulunmakta haklı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, karar davacı vekili ve davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, 3. kişinin İİK’nin 96. maddesine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.

Bu tür davaların dinlenebilmesi için ön koşul, herşeyden önce hukuken geçerli bir haciz bulunmasıdır. Bu koşulun bulunup bulunmadığı yargılamanın her aşamasında gerek ilk derece mahkemeleri gerekse Yargıtay tarafından re’sen gözetilmelidir.

Borçlunun, İş Bankası Maslak Şubesindeki mevduatına 26.06.2013 tarihinde haciz konulmuştur. İİK’nin “paraya çevirme” başlığını taşıyan 106 ve devamı maddelerinde taşınır ve taşınmaz malların satış usulü düzenlenmiştir. Olayımızda haciz, satılarak paraya çevrilmesi zorunlu mala değil, bankadaki paraya konulmuştur. Her ne kadar alacak ve para menkul hükümlerine göre haczedilir ise de, bu paranın satılarak paraya çevrilmesi söz konusu olamayacağından satış isteme açısından İİK’nin 106. ve 110. maddelerinin tatbiki düşünülemez.

Ancak yasada para alacağı üzerine konulan haczin ne kadar süreyle mevcudiyetini koruyabileceği yönünde bir açıklık bulunmadığından İİK’nin 106. maddesinde menkul mallar için öngörülen altı aylık sürenin para alacakları yönünden hacizden itibaren paranın istenmesi için gerekli azami süre olarak kıyasen uygulanması gerekmektedir. Somut olayda alacaklı, 21.05.2014 tarihinde İcra Müdürlüğüne başvurarak, haczedilen paranın dosyaya gönderilmesi için talepte bulunmuştur.

Bu durumda alacaklı tarafından haciz tarihinden itibaren altı aylık süre içinde paranın istenmesi keyfiyetinin yerine getirilmediği ve para üzerindeki haczin kalktığı görülmektedir. O halde Mahkemece dava tarihinde geçerli bir haciz bulunmadığı gerekçesi ile davanın ön koşul yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabul kararı verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nin 366 ve 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca

BOZULMASINA, davacı üçüncü kişinin temyiz itirazlarının bozma nedenine göre şimdilik incelemesine yer olmadığına, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 16.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

D

Bu konu hakkındaki benzer makalelerimiz için tıklayın

Avukatlarımızın Yazısını Oylar mısınız?