Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.
Açıköğretim derslerinden Yaşlı ve Hasta Bakım Hizmetleri Dersi 6. Ünite Özet için hazırlanan ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.
Dünya nüfusunun genel olarak yaşlanması ve yaşlı nüfusunun giderek artması, son yıllarda yaşlılık ve sorunlarına yönelik ilgiyi arttırmıştır . Tüm dünyada ortalama yaşam süresi 66 yıldan 73 yıla çıkmıştır ve Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, ortalama yaşam süresi 2025 yılında 75 yıl olacağı tahmin edilmektedir.
Acil servis çalışanları açısından yaşlı hastalar diğer yaş gruplarına göre değerlendirilmesi güç grubu oluşturmaktadır. Yaşlı hastalara acil servislerde daha fazla zaman harcanmaktadır ve bu hastalar acil servis kaynaklarını daha fazla kullanan popülasyonu oluşturmaktadır.
İlkyardım, kaza veya hayati tehlike durumunda sağlık görevlileri olay yerine ulaşana kadar hayatı kurtarmaya veya durumun kötüye gitmesini önlemeye yöneliktir ve tıbbi araç gerece başvurulmadan mevcut araç ve gereçlerle gerçekleştirilir. İlkyardımı uygulayanların doktor veya sağlık personeli olması gerekmez, ilk yardım konusunda eğitimli kişiler olmaları yeterlidir. Acil müdahele ise acil tedavi ünitelerindeki doktor ve sağlık personeli tarafından uygulanır ve hastanın veya yaralının primer tedavisine yöneliktir.
İlk yardımın amaçları ve öncelikleri şu şekildedir:
İlk yardım temel uygulamaları ise kısaltılmış olarak KBK olarak adlandırılan koruma (olay yerindeki tehlikelerin tespiti ve önlenmesi), bildirme (112 acil telefon numarası kullanılarak gerekli yardım kuruluşuna haber verilmesi) ve kurtarma (olay yerinde hasta veya yaralılara hızlı müdahele) olarak sınıflandırılabilir. Kurtarma (müdahele) esnasında ilk yardıma durumu en kritik olandan başlanmalıdır ve bu konuda çocuk ve yaşlılar önceliklidir.
Dört başamaktan oluşan yaşam kurtarma zincirinin ilk iki basamağı (telefon ile sağlık kuruluşuna haber verilmesi ve olay yerindeki temel yaşam desteği) ilk yardımcının görevidir, bu zincirin son iki basamağı ise ambulans ekiplerinin ve hastane acil servisindeki sağlık personelinin görevidir.
İlk yardım esnasında hastanın veya yaralının bilinci kapalıysa sırasıyla şu yollar izlenir:
Temel yaşam desteği, hava yolu açıklığı sağlandıktan sonra solunumu/kalbi durmuş yaralıya/hastaya yapay solunum veya dış kalp masajı uygulamasından ibaret olan ilaçsız müdahalelerdir. Hasta veya yaralının solunum ve dolaşımının olmadığından emin olunduğunda temel yaşam desteğine başlanmalıdır.
Durmuş solunum ve dolaşımın yeniden sağlanmasına yönelik yapılan uygulamalar kardiyo pulmoner resüsitasyon olarak adlandırılır ve iki aşamada gerçekleştirilir.
Solunumu durmuş bir kişiye ağızdan ağıza, ağızdan buruna, ağızdan maskeyle ve ağızdan soluk borusuna olmak üzere dört farklı yöntemle suni solunum uygulanabilir.
Temel yaşam desteğinin diğer uygulaması olan dış kalp masajında ise nabız alınamayan yaralının veya hastanın göğüs ön duvarına basınç uygulanır ve kalp göğüs ön duvarı ile omurga arasına sıkıştırılarak kanın kalpten ana damarlara akışı sağlanır. Gevşeme aşamasında ise basınç esnasında kapanan kalp kapakları açılır ve kanla dolar. Bu nedenle kompresyon ve dekompresyonun ritmik uygulanması gereklidir. Yaralının göğüs kemiğinin alt ve üst ucu tespit edilir, elin iç bileğine yakın kısmı göğüs kemiğinin alt kısmına yerleştirilir, diğer el bu elin üzerine parmaklar birbirine geçecek şekilde konulur. Üstteki el, alttaki eli yukarıya çekerek oluşacak basıncı azalmaya yarar. Dirsekler bükülmeden kollar ve omuzlar düz ve eller sabit şekilde pozisyon alarak, yaralının kaburga kemikleri 4-5 cm içe çökecek kadar aşağı doğru ve dikey bası uygulanır ve bu basının sayısı dakikada 100 dür ve normal kalp atımının dörtte biri kadar kan pompalanır ki bu miktar geçici de olsa geri dönüşümsüz beyin hasarını engellemeye yeter.
Temel yaşam desteği uygulamasında ritmik olarak 30 kalp masajının ardından 2 suni solunum yapılır ve her 5 uygulayışta nabız kontrol edilir.
Dış kalp masajına uygulamasına yanıt vermeyen kalp durması vaya normalden hızlı atması durumunda ise yaralının biri göğüs ön duvarına diğeri kalp bölgesine yerleştirilen elektrotlar ile beş saniyeyi geçmeyecek şekilde düzenli ve kesintisiz defibrilasyon uygulanır.
Yaşlılarda solunum sıkıntısına yol açabilecek etmenler şu şekilde sınıflandırılabilir:
Trafik kazalarındaki ölümlerin %60’ından fazlasının sebebi kafa travmasıdır ve saçlı deriyi (skalp), kafa kemiklerini ve kafa içi oluşumlarını zedeleyebilir, beyin zarlarını, kan damarlarını, beyin dokusunu v kafa sinirlerini zedeleyebilecek lineer veya çökme şeklindeki kafatası (kraniyum) kırıklarına yol açabilir.
Kafa travmaları Glaskow Koma Skorlaması’na göre hafif (14-15), orta (13-8) ve ağır (3-8) olarak sınıflandırılır. Tedavisinde hastanın hikayesi önem taşımaktadır. Kafa travması sonucunda epidural kanama, subdural kanama, subaraknoid kanama, intraserebral kanama olmak üzere kafa içi kanamalar görülebilir. Ayrıca mekanik olarak beyin hücrelerinde oluşan ve geri dönüşümsüz olan primer hasarlar veya tedavisi mümkün olan beyin kanaması, beyin ödemi, beyin kan akımında bozulma, kaf içi basınç artışı gibi sekonder hasarlar ortaya çıkabilir.
Isıya maruz kalma sonucu oluşan doku bozulması anlamına gelen yanık, fiziksel elektrik, sürtünme, donma ve kimyasal nedenlerle oluşabilir.Yanıkları genişliklerine göre sınıflandırmada vücudun dokuz bölgesini göz önünde bulunduran dokuzlar kuralı kullanılır. (Baş: % 9, kollardan her biri: % 9, bacaklardan her biri: % 18, gövdenin ön tarafı: % 18, gövdenin arka tarafı: % 18, üreme organları: % 1) Vücudun yanık oranı %20’ nin üzerindeyse hayati tehlike vardır.
Isı yanıklarında yapılması gereken ilk iş, yanık alanın havayla temasının engellenmesidir (battaniye, giysi ile sarma, suyla söndürme vb.) Sonra takılar ve sıkı giysiler çıkarılmalıdır. Daha sonra hastanın yaşam bulgularına göre ilk yardım önlemleri alınmalıdır.
Kemikte veya eklem yüzeyinde görülen kırık, kemik bütünlüğünün bozulmasıdır. Çıkık, kemik uçlarının birbiriyle temas etmemesi durumudur. Burkulma ise eklemi destekleyen bağların ve eklem kapsülünün zedelenmesidir. Kırıkların en yaygın sebebi alınan darbelerdir ve darbenin geldiği yerde kırık meydana gelir. İndirekt darbelerden kaynaklı yaralanmalarda ise darbenin geldiği yerin uzağında kırıklar oluşabilir. Bunun yanı sıra özellikle 75 yaşın üzerindeki kişileri tehdit eden osteoporoz gibi hastalıklara bağlı olarak da kemikler kırılabilir. Kırık durumunda görülen bulgular arasında deformasyon, hassasiyet, kol/bacağı kullanamama, şişme/morarma, açığa çıkan kırık kemik uçları, kırık uçların sürtünmesi ile ortaya çıkan çıtırtı sesi, normalde olmaması gereken yerde hareket hissidir.
Çıkık eklem durumunda görülen bulgular, eklemde belirgin deformite, eklem bölgesinde şişme, eklemde istirahatte de süren ve hareketle de şiddetlenen ağrı, eklemin normal hareketinin yitirilmesi, dokunmakla eklem etrafında hassasiyettir.
Kemik uçların tamamen birbirinden ayrılmadığı burkulma durumunda ise uygulanan güç ortadan kalkınca kemik uçlar eski haline gelebilir, şiddetli ağrı gözlemlenmez. Özellikle ayak bileği ve diz olmak üzere her eklemde görülebilen burkulmanın bulguları, kırığın bulguları ile benzerdir ve dokunulduğunda hassasiyet hissedilir, şişme/morarma, burkulan eklemi kullanama durumları söz konusudur.
Olay yerinde yapılan tanı ve tedavi kırık, çıkık ve burkulmada aynıdır. Kişinin bilincinin durumu ve kanaması olup olmadığı kontrol edilir, daha sonra kas ve kemik yaralanması olup olmadığı tespit edilir. Hayati tehlike söz konusu değilse hastanın naklinden önce kırık, çıkık, burkulma olay yerinde temin edilen tahta, plastik, kartondan hazırlanan materyallerle atellenir. Hasta naklinde dikkat edilecek husus ise izole üst ekstremite yaralanmalarında hastanın yarı oturur pozisyonda, alt eksremite yaralanmalarında sırt üstü yatar pozisyonda ve bacağı kalp seviyesinin üzerinde tutulmasıdır ve acil hastaneye nakledilmesidir.
Dünya nüfusunun genel olarak yaşlanması ve yaşlı nüfusunun giderek artması, son yıllarda yaşlılık ve sorunlarına yönelik ilgiyi arttırmıştır . Tüm dünyada ortalama yaşam süresi 66 yıldan 73 yıla çıkmıştır ve Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, ortalama yaşam süresi 2025 yılında 75 yıl olacağı tahmin edilmektedir.
Acil servis çalışanları açısından yaşlı hastalar diğer yaş gruplarına göre değerlendirilmesi güç grubu oluşturmaktadır. Yaşlı hastalara acil servislerde daha fazla zaman harcanmaktadır ve bu hastalar acil servis kaynaklarını daha fazla kullanan popülasyonu oluşturmaktadır.
İlkyardım, kaza veya hayati tehlike durumunda sağlık görevlileri olay yerine ulaşana kadar hayatı kurtarmaya veya durumun kötüye gitmesini önlemeye yöneliktir ve tıbbi araç gerece başvurulmadan mevcut araç ve gereçlerle gerçekleştirilir. İlkyardımı uygulayanların doktor veya sağlık personeli olması gerekmez, ilk yardım konusunda eğitimli kişiler olmaları yeterlidir. Acil müdahele ise acil tedavi ünitelerindeki doktor ve sağlık personeli tarafından uygulanır ve hastanın veya yaralının primer tedavisine yöneliktir.
İlk yardımın amaçları ve öncelikleri şu şekildedir:
İlk yardım temel uygulamaları ise kısaltılmış olarak KBK olarak adlandırılan koruma (olay yerindeki tehlikelerin tespiti ve önlenmesi), bildirme (112 acil telefon numarası kullanılarak gerekli yardım kuruluşuna haber verilmesi) ve kurtarma (olay yerinde hasta veya yaralılara hızlı müdahele) olarak sınıflandırılabilir. Kurtarma (müdahele) esnasında ilk yardıma durumu en kritik olandan başlanmalıdır ve bu konuda çocuk ve yaşlılar önceliklidir.
Dört başamaktan oluşan yaşam kurtarma zincirinin ilk iki basamağı (telefon ile sağlık kuruluşuna haber verilmesi ve olay yerindeki temel yaşam desteği) ilk yardımcının görevidir, bu zincirin son iki basamağı ise ambulans ekiplerinin ve hastane acil servisindeki sağlık personelinin görevidir.
İlk yardım esnasında hastanın veya yaralının bilinci kapalıysa sırasıyla şu yollar izlenir:
Temel yaşam desteği, hava yolu açıklığı sağlandıktan sonra solunumu/kalbi durmuş yaralıya/hastaya yapay solunum veya dış kalp masajı uygulamasından ibaret olan ilaçsız müdahalelerdir. Hasta veya yaralının solunum ve dolaşımının olmadığından emin olunduğunda temel yaşam desteğine başlanmalıdır.
Durmuş solunum ve dolaşımın yeniden sağlanmasına yönelik yapılan uygulamalar kardiyo pulmoner resüsitasyon olarak adlandırılır ve iki aşamada gerçekleştirilir.
Solunumu durmuş bir kişiye ağızdan ağıza, ağızdan buruna, ağızdan maskeyle ve ağızdan soluk borusuna olmak üzere dört farklı yöntemle suni solunum uygulanabilir.
Temel yaşam desteğinin diğer uygulaması olan dış kalp masajında ise nabız alınamayan yaralının veya hastanın göğüs ön duvarına basınç uygulanır ve kalp göğüs ön duvarı ile omurga arasına sıkıştırılarak kanın kalpten ana damarlara akışı sağlanır. Gevşeme aşamasında ise basınç esnasında kapanan kalp kapakları açılır ve kanla dolar. Bu nedenle kompresyon ve dekompresyonun ritmik uygulanması gereklidir. Yaralının göğüs kemiğinin alt ve üst ucu tespit edilir, elin iç bileğine yakın kısmı göğüs kemiğinin alt kısmına yerleştirilir, diğer el bu elin üzerine parmaklar birbirine geçecek şekilde konulur. Üstteki el, alttaki eli yukarıya çekerek oluşacak basıncı azalmaya yarar. Dirsekler bükülmeden kollar ve omuzlar düz ve eller sabit şekilde pozisyon alarak, yaralının kaburga kemikleri 4-5 cm içe çökecek kadar aşağı doğru ve dikey bası uygulanır ve bu basının sayısı dakikada 100 dür ve normal kalp atımının dörtte biri kadar kan pompalanır ki bu miktar geçici de olsa geri dönüşümsüz beyin hasarını engellemeye yeter.
Temel yaşam desteği uygulamasında ritmik olarak 30 kalp masajının ardından 2 suni solunum yapılır ve her 5 uygulayışta nabız kontrol edilir.
Dış kalp masajına uygulamasına yanıt vermeyen kalp durması vaya normalden hızlı atması durumunda ise yaralının biri göğüs ön duvarına diğeri kalp bölgesine yerleştirilen elektrotlar ile beş saniyeyi geçmeyecek şekilde düzenli ve kesintisiz defibrilasyon uygulanır.
Yaşlılarda solunum sıkıntısına yol açabilecek etmenler şu şekilde sınıflandırılabilir:
Trafik kazalarındaki ölümlerin %60’ından fazlasının sebebi kafa travmasıdır ve saçlı deriyi (skalp), kafa kemiklerini ve kafa içi oluşumlarını zedeleyebilir, beyin zarlarını, kan damarlarını, beyin dokusunu v kafa sinirlerini zedeleyebilecek lineer veya çökme şeklindeki kafatası (kraniyum) kırıklarına yol açabilir.
Kafa travmaları Glaskow Koma Skorlaması’na göre hafif (14-15), orta (13-8) ve ağır (3-8) olarak sınıflandırılır. Tedavisinde hastanın hikayesi önem taşımaktadır. Kafa travması sonucunda epidural kanama, subdural kanama, subaraknoid kanama, intraserebral kanama olmak üzere kafa içi kanamalar görülebilir. Ayrıca mekanik olarak beyin hücrelerinde oluşan ve geri dönüşümsüz olan primer hasarlar veya tedavisi mümkün olan beyin kanaması, beyin ödemi, beyin kan akımında bozulma, kaf içi basınç artışı gibi sekonder hasarlar ortaya çıkabilir.
Isıya maruz kalma sonucu oluşan doku bozulması anlamına gelen yanık, fiziksel elektrik, sürtünme, donma ve kimyasal nedenlerle oluşabilir.Yanıkları genişliklerine göre sınıflandırmada vücudun dokuz bölgesini göz önünde bulunduran dokuzlar kuralı kullanılır. (Baş: % 9, kollardan her biri: % 9, bacaklardan her biri: % 18, gövdenin ön tarafı: % 18, gövdenin arka tarafı: % 18, üreme organları: % 1) Vücudun yanık oranı %20’ nin üzerindeyse hayati tehlike vardır.
Isı yanıklarında yapılması gereken ilk iş, yanık alanın havayla temasının engellenmesidir (battaniye, giysi ile sarma, suyla söndürme vb.) Sonra takılar ve sıkı giysiler çıkarılmalıdır. Daha sonra hastanın yaşam bulgularına göre ilk yardım önlemleri alınmalıdır.
Kemikte veya eklem yüzeyinde görülen kırık, kemik bütünlüğünün bozulmasıdır. Çıkık, kemik uçlarının birbiriyle temas etmemesi durumudur. Burkulma ise eklemi destekleyen bağların ve eklem kapsülünün zedelenmesidir. Kırıkların en yaygın sebebi alınan darbelerdir ve darbenin geldiği yerde kırık meydana gelir. İndirekt darbelerden kaynaklı yaralanmalarda ise darbenin geldiği yerin uzağında kırıklar oluşabilir. Bunun yanı sıra özellikle 75 yaşın üzerindeki kişileri tehdit eden osteoporoz gibi hastalıklara bağlı olarak da kemikler kırılabilir. Kırık durumunda görülen bulgular arasında deformasyon, hassasiyet, kol/bacağı kullanamama, şişme/morarma, açığa çıkan kırık kemik uçları, kırık uçların sürtünmesi ile ortaya çıkan çıtırtı sesi, normalde olmaması gereken yerde hareket hissidir.
Çıkık eklem durumunda görülen bulgular, eklemde belirgin deformite, eklem bölgesinde şişme, eklemde istirahatte de süren ve hareketle de şiddetlenen ağrı, eklemin normal hareketinin yitirilmesi, dokunmakla eklem etrafında hassasiyettir.
Kemik uçların tamamen birbirinden ayrılmadığı burkulma durumunda ise uygulanan güç ortadan kalkınca kemik uçlar eski haline gelebilir, şiddetli ağrı gözlemlenmez. Özellikle ayak bileği ve diz olmak üzere her eklemde görülebilen burkulmanın bulguları, kırığın bulguları ile benzerdir ve dokunulduğunda hassasiyet hissedilir, şişme/morarma, burkulan eklemi kullanama durumları söz konusudur.
Olay yerinde yapılan tanı ve tedavi kırık, çıkık ve burkulmada aynıdır. Kişinin bilincinin durumu ve kanaması olup olmadığı kontrol edilir, daha sonra kas ve kemik yaralanması olup olmadığı tespit edilir. Hayati tehlike söz konusu değilse hastanın naklinden önce kırık, çıkık, burkulma olay yerinde temin edilen tahta, plastik, kartondan hazırlanan materyallerle atellenir. Hasta naklinde dikkat edilecek husus ise izole üst ekstremite yaralanmalarında hastanın yarı oturur pozisyonda, alt eksremite yaralanmalarında sırt üstü yatar pozisyonda ve bacağı kalp seviyesinin üzerinde tutulmasıdır ve acil hastaneye nakledilmesidir.