YEDİKLERİMİZE DİKKAT EDİYORUZ, PEKİ YA KULLANDIĞIMIZ KOZMETİKLERE?

Kozmetik terimi, vücudu güzelleştirme sanatını ifade eden bir isim olan Yunanca “Kozmetikos” kelimesinden doğmuştur. Eski zamanlardan beri insanlar güzelleşmek için sürekli malzeme arayışında olmuşlardır ve bu amaçla birçok ürün geliştirmişlerdir. Yüzyıllar boyunca kozmetikler, firavunların zamanından modern zamanlara kadar farklı etnik geleneklerden etkilenmişlerdir ve bu geleneklere göre geliştirilmişlerdir.

Kişisel hijyen de eski çağlardan beri insan yaşamının bir parçası olmuştur. Hijyen uygulamaları, kültürler ve çağlar boyunca, Roma döneminde banyo tesislerinden, vücut losyonları ve saç şampuanları gibi modern ürünlere kadar büyük ölçüde değişmiştir. Son yıllarda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde üretim ve tüketim hacimleri ile paralel olarak kozmetik ve kişisel bakım ürünlerinin çeşitliliği büyük ölçüde artmıştır. Ülkemizde yaklaşık 3 milyar doları bulan kozmetik pazarı, yılda ortalama %15-20 oranına büyüme göstermektedir.

Mevcut güzellik standartları kültürler ve etnik kökenler arasında benzer olmasa da, kadınlar erkeklere kıyasla daha fazla kozmetik ve kişisel bakım ürünleri kullanmaktadır. Bu nedenle kozmetik ürünlerin potansiyel yan etkilerini ağırlıklı olarak kadınlar yaşamaktadırlar.

Yapılan araştırmalara göre her gün kadınlar ortalama 150’den fazla farklı bileşen içeren bir düzine ürün kullanmaktadır. Pek çok kozmetik ürünün içeriği cilde tamamen nüfus edecek şekilde formüle edilmiştir. Sonuç olarak bu durum, vücutta bazı kozmetik bileşenlerinin çoğalmasına sebep olmaktadır.

Bağımsız, uluslararası bir kuruluş olan EWG (Environmental Working Group) grubunun yaptığı araştırmalara göre kozmetik ürünlerde kullanılan 10.500 kimyasalın %89’unun güvenilir olmadığı belirtilmiştir. Yine aynı gruba ait bir araştırmada 7497 bakım ürününün; %99.7’sinde şimdiye kadar hiç araştırılmamış en az bir kimyasal bulunuyor ve %70’i ise kanser veya başka bir sağlık sorununa neden olabilecek kimyasalları içeriğinde bulunduruyor. Amerikan Ulusal Mesleki Güvenlik ve Sağlık Enstitüsü yaklaşık 2983 adet kozmetikte sıklıkla kullanılan kimyasalın insan üzerindeki olumsuz etkilerini araştırmıştır buna göre;[vc_row content_placement=”middle” css=”.vc_custom_1621681579166{padding-top: 25px !important;}”][vc_column width=”1/2″][vc_column_text]Yapılan araştırmalarda, bu bileşenlerden sıkça kullanılanlar arasında olan fitalatlar (özellikle koku bileşeni olarak kozmetiklerde kullanılmaktadır) erkek bebeklerde üreme anormalliklerine, erkeklerde azalmış testosteron ve sperm kalitesine ve kızlarda erken ergenliğe neden olması gibi sebepler ile kozmetik kullanımı arasında bağlantı kurulmuştur. Hayvan deneyleri, üreme sistemi üzerindeki toksisitelerin (kötü maddelere maruziyet) altını çizmektedir. Üründe zararlı mikroorganizmaların üremesini önlemek için koruyucu olarak kullanılan formaldehit , ABD Gıda ve İlaç Dairesi ve Dünya Sağlık Örgütü’nün kanserojen olduğunu düşündüğü güçlü bir alerjendir. 2010 yılında yapılan bir araştırmada 5 kozmetik ürününün 1’inde bu içeriğin saptandığı belirtilmiştir. Yine koruyucu olarak kullanılan parabenler de östrojen görevi görüp, hormon sistemini bozabildiği belirtilmiştir. Harvard üniversitesinin yaptığı bir diğer araştırma,  paraben türevlerini kadınların doğurganlığının bozulması ile ilişkilendirmiştir (PMID: 23912598 ). Günlük hayatımızda oldukça sık kullandığımız şampuan, duş jeli, diş macunu, traş kremi, ağız gargaraları, banyo köpüğü gibi daha burada sayabileceğimiz sayısız kozmetik ürün içeriğinde bulunan Sodyum Lauryl Sülfat , kısa adı ile SLS özellikle yüzey aktif madde olarak kişisel bakım ürünlerinin %90’ında kullanılan bir madde olarak karşımıza çıkmaktadır. Sağlığa zararlı maddelerden biri olarak gösterilen SLS, cilt ve göz irritasyonuna sebebiyet vermekte olup, alerjik reaksiyonlara yol açabilir.

Kozmetik üreticilerinin burada sadece birkaç tanesi belirtilen ancak sayıları çok daha fazla olan bu tür hormon sistemini bozan, alerjiye neden olan ve cilt kanseri riskini artıran zararlı içerikleri acilen ürünlerinden çıkarması gerekmektedir. Ancak burada bir diğer görev de tüketicilere düşmektedir. Tüketicilerin bilinçli olup, kullandığı ürünleri sorgulaması, satın almadan önce ürünleri inceleyip, içeriğinde ne kullanıldığını bilmesi oldukça önem taşımaktadır.[/vc_column_text][/vc_column][vc_column width=”1/2″][vc_custom_heading text=”KOZMETİKTE EN SIK KULLANILAN SENTETİK KİMYASALLARIN İNSAN SAĞLIĞINA OLAN ETKİLERİ” font_container=”tag:h4|text_align:center” use_theme_fonts=”yes”][vc_single_image image=”1160″ img_size=”full” alignment=”center”][/vc_column][/vc_row][vc_row content_placement=”middle” css=”.vc_custom_1621681588178{padding-top: 25px !important;}”][vc_column width=”1/2″][vc_column_text]Kozmetik ürünlerinin dünya çapında büyük miktarlarda ve düzenli kullanılmasının bir sonucu olarak ürünlerin içeriğindeki maddeler sürekli olarak sulara, bir şekilde toprağa ve nihayetinde çevreye salınırlar. Bu büyük miktarlardaki kimyasalın çevreye salınımı küçümsenmemelidir. Kozmetik ürünlerin içeriklerinde kullanılan zararlı maddelerin birçoğu biyolojik olarak birikme potansiyeline sahiptir ve nihayetinde ekosistem ve insan sağlığı için tehdit oluşturmaktadır. Çevre sorunları ile bağlantılı kozmetik ürünlerin kullanımının tamamen yasaklanması pratik bir seçim olmayabilir. Bu sorunu gerçekçi bir şekilde ele almak için farklı stratejiler ve yaklaşımlar gereklidir. Dünya çapında kozmetik düzenleme otoriteleri bu durumla yakından ilgilense de, istenmeyen çevresel ve sağlık sorunlarını önlemek için kozmetik üretiminde zararlı maddeleri kullanmama konusunda daha titiz olmalıdırlar.

Tüketicilerin kozmetik ürünleri üzerindeki farkındalıklarının artması ile birlikte firmalar yavaş yavaş ürün içeriklerinde doğala yönelme yoluna gitmeye başlamışlardır ve bu yönelimi pazarlama faaliyetlerinde kullanmaktadırlar. Artan tüketici bilinci ve doğal kişisel bakım ürünlerinin artan etkinliği, kimyasal olarak işlenmiş zararlı kişisel bakım ürünlerinden uzaklaşmak isteyen tüketicileri çekmeye devam etmektedir. Bitkisel bazlı doğal içerikler tüketicileri cezbetmek için yeterli sayılabilir ancak günümüzde bir doğal ürünün işlevi ve etkinliği birçok tüketici tarafından en az içerik kaynağı kadar önemli görülmektedir.[/vc_column_text][/vc_column][vc_column width=”1/2″][vc_single_image image=”1176″ img_size=”full” alignment=”center”][/vc_column][/vc_row][vc_row css=”.vc_custom_1621679187250{padding-top: 25px !important;}”][vc_column][vc_column_text]Dünyada 12 milyar doları aşan doğal ve organik kozmetik pazarının yıllık Pazar büyümesinin %7-8’ler civarında olduğu araştırmalar tarafından belirtilmektedir. Ekonomi bakanlığının en son yayınladığı kozmetik raporuna göre ülkemizdeki ekonomik gelişmeye bağlı olarak, kozmetik ve kişisel bakım ürünleri pazarı her yıl %10 büyümektedir. Bu pazarda doğal kişisel bakım ürünlerinin payının %5 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu veri günümüzdeki tüketicilerin artık sadece tükettikleri gıdalarda ya da giydikleri giysilerde değil, ciltleri ile temas eden kozmetik ürünlerde de doğal olana ilgi göstermesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.

Referanslar:

[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]