Yeni Bağımlılığımız: Hayal Kurmak

İnsanların %4-6’sı hayal kurma bağımlılığı sebebiyle gerçek hayatlarını yaşayamıyor. Peki kimdir bu “Gündüz Düşçüleri”?

Birçoğumuz için hayal kurmak, günlük rutinimiz ve telaşımızdan tatlı bir kaçış sunar. Her ne kadar konferans veya toplantıda sessizce oturup fantezi dünyamıza kaçmak bize çekici gelse de çoğumuz hayal dünyamızdan sıyrılıp o sıkıcı ama gerçek olan toplantı salonuna geri dönebiliyoruz.

Evet bir çoğumuz dönebiliyoruz, peki ya bazılarımız?

Bazılarımız için o hayal dünyasından çıkmak imkânsız; çünkü “uyumsuz hayal kurma bozukluğu” denen, çiçeği burnunda bir psikolojik fenomenin pençesinde kıvranıyor.

Evet dramatize ettim farkındayım. Ama “bazılarımız” bu detaylı ve gerçekçi fantezileri yüzünden hayatını yaşamıyor desek yeridir.

Neden “uyumsuz”?

“Uyumsuzluk, kişinin dış gerçeklikten ziyade hayal edilen iç dünyayla ilgilenmeyi tercih etmesi nedeniyle gelişir. Sıkıntı, çoğu zaman, boşa harcanan zamanın ve hayattaki gerçekleştirilmemiş hedeflerin farkına varmakla birlikte gelir. İronik olarak, uyumsuz hayallere sahip bireyler genellikle bu sıkıntıyı daha fazla hayal kurarak düzenler; bu, bağımlılıklarla mücadele eden insanlarda sıklıkla görülen bir kalıptır.” diyor Eli Somer. Kendisi 2002 yılında “ maladaptive daydreaming ( uyumsuz hayalperestlik)” terimini ortaya atan İsrailli bir travma araştırmacısı.

Ne kadar uzun süre hayal kurmak “maladaptive daydreaming” olarak tanımlanabilir?

2016 yılında 340 hayalperestle yapılan bir anket çalışmasına göre uyumsuz hayalperestler, ya da sosyal ortamdaki adlarıyla “gündüz düşçüleri”, uyanık oldukları saatlerin ortalama %57’sini hayal kurarak geçiriyor. Somer ve ekibinin, Consciousness & Cognition dergisinde yayınlanan bir araştırmasına göre bazı günlerde bu süre %69’a kadar uzuyor. Uyumsuz hayal kurmayan bir kişi ise gününün yalnızca %16’sını hayal kurmaya harcıyor.

Peki hayal kurmak dışında başka belirtiler var mı?

Uyumsuz hayalperestlik sadece hayal kurmakla tanımlanabilecek bir sorun değil. Uyumsuz hayalperestler, hayali karakterler ile ilgili detaylı senaryolar üretmenin yanı sıra yüksek oranda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) belirtileri gösteriyor. Tekrarlanan bedensel hareketler, ayak sallamak, hayali karakterleriyle konuşmak, mimikler ve jestler yapmak, yürümek ve zıplamak gibi hayallerin verdiği hazzı arttıran davranışlar çok sık görülüyor. Müzik, dizi-film, görsel ve duyulara hitap eden unsurlar ise hayallere yön vermek için kullanılabiliyor. Bunun yanında obsesif kompulsif bozukluk, depresyon, kaygı bozukluğu belirtileri gösterenlerin sayısı da oldukça fazla. Neredeyse hepsi hayallerinin uyku döngülerini, günlük işlerini ve insanlarla ilişkilerini kötü etkilediğinden yakınıyor. Pek çoğu bu sorunun kendilerini hayat amacından uzaklaştırdığını ve kendilerini hayal kurma bağımlısı gibi hissettiklerini söylüyorlar.

“Beni diğer insanlarla etkileşime gitmekten alıkoyuyor. Derslerime odaklanamıyorum. Hayal dünyamda yaşamak için derse gitmediğim günler oluyor.” diyor katılımcılardan biri. Bir diğer takılımcı ise 35 farklı hayali karakteri olduğunu dile getiriyor. “Kendimle yalnız kaldığım tek bir an bile yok. Nereye gidersem gideyim hep benimleler.”

Bazı uzmanlar uyumsuz hayalperestliğin bir psikolojik rahatsızlık olarak nitelendirilmesine karşılar. “Bu tip davranışlar psikopatolojikleştirilmeye başlandı mı başımız belaya girebilir. Çünkü bu davranışlar normal bir mekanizmadan kaynaklanıyor olabilir.” diyor Minnesota Üniversitesinden Eric Klinger. Bu eleştiriler Eli Somer’i durdurmuyor. Kendisi “maladaptive daydreaming”i anlamayı ve tedavi etmeyi kafaya koymuş. “Eğer bir insan zamanının %57’sini fantazi dünyasında harcıyorsa, bu kişinin kendisini tatmin edecek hedeflere odaklanabilmesi ve hedefine ilerlerken zamanını yönetebilmesi zor.”

Uyumsuz hayallerin içeriği nedir?

Bu soruyu cevaplamak için Eli Somer ve Reut Brenner 539 hayalperestin hayallerini dinlediler ve üç ana tema buldular: “hoş olmayan gerçeklikten kaçış(%93.1)”, “sıkılmaktan kaçış(%85.4)”, “arzuların tatmin edilmesi(%89)” öne çıkan temalar. Bunun yanında “aşık olmak”, “güçlü ve baskın olmak”, “eğlence”, “kahramanlık” ya da “fiziksel şiddet kurbanı olmak” gibi temalar da var.

Peki hayallerimizin teması kişiliğimiz hakkında bir şey söylüyor mu?

Evet! Bu yanıtı bulmak için aynı araştırmacılar bazı kişilik özelliklerinin, uyumsuz hayallerin temalarıyla bağlantılı olup olmadığına baktılar. Özellikle narsistik büyüklenme (kendini başkalarından üstün görme ve özel davranılmayı isteme), ayrılma korkusu (sevdikleri tarafından reddedilme ve terk edilme korkusu) ve anhedonia (hayattan zevk alamama) deneyimleyen bireylerin hayal içeriklerine bakıldığına ortaya şu sonuç çıktı: Narsistik büyüklenme özelliği taşıyan bireyler diğer kişilere kıyasla arzuların tatmin edildiği, kendilerinin güçlü ve baskın olduğu hayaller kuruyorlar; ayrılma korkusu yüksek bireyler ise daha çok sıkılmaktan kaçış, eğlence, şefkatli ve derin ilişkilere odaklı hayaller kuruyorlar. Anhedonik bireyler ise eğlence ve hoş olmayan gerçeklikten kaçış temalı hayaller kuruyorlar. Bu sonuçlara göre maladaptive daydreaming insanların karşılanamayan duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarını gidermek için geliştirdikleri bir mekanizma olabilir.

2002 yılından bu yana yürütülen 50’yi araştırma bu sorunun erken yaşlarda başladığına ve travma temelli olduğuna işaret ediyor. Bu sorunun yalnızca bazı bireylerde görülüyor olmasının sebebi ise bazı bireylerin immersive daydreaming denen sürükleyici ve kişiyi içine alan hayal kurma kabiliyetine sahip olmaları. Sonuç olarak bu kabiliyete sahip bireyler, hayal kurarak kendilerine kaçabilecekleri güvenli bir hayal evreni yaratmaya, sürükleyici hayal kuramayan bireylere göre daha yatkın oluyorlar.

Somer ve ekibi, uyumsuz hayal kurma derecesini ölçen 16 maddelik bir ölçek geliştirdiler. Eğer siz de henüz tanımlanmamış bu sorunu yaşadığınızdan şüpheleniyorsanız aşağıdaki linke tıklayarak öğrenebilirsiniz.

https://www.somer.co.il/images/MD/Turkish_MDS-16.pdf

Derlemeyi ve Seçkiyi Yapan: Dolunay Kocabağ