Yeni Başlayanlar İçin Yoga 1

Instagram postlarından aşina olduğunuz ülkemizde son yıllarda oldukça ‘’popüler’’ hale gelen ‘’yoga’’ … ?

Birçoğumuz için hala lotus pozundan ileri gitmeyen meditatif bir hal.

Bazılarımız için spor gibi sağaltım yöntemlerinden biri…

Popüler kültür herşeyiyle ruhumuza sirayet ederken yoga yapmak artık bir zorundalık oldu. Nedeni, nasılı sorgulamadan marka bir kahveciden kahve satın almak gibi…

Bazılarımız içinse akıllı telefon kullanmak kadar önemli. Oldukça akıllı telefonlardan çekilen pozların altına beylik laflar ekleyerek, esnek ve kaslı bedenler sergilemek bir statü neredeyse. Bütün bu kalabalığın, beylik cümlelerin ötesinde nedir yoga??

Patanjali’den bir kaç ‘sutra’ aşırıp içsel dönüşümümü anlatan kısa bir yazı yazmak aklıma gelmedi değil. Lakin içim almıyor ? ? inanın ….

Benim hikayem başka. Uzun yıllar uzak kaldım yogaya. Hatta direndim.

Konservatuvar okuduğum yıllarda mütemadiyen  bedenimin bir parçası sakatlanıyordu.  -‘’Bedenin sakatlanması’’ kısmına tekrar döneceğim.- Kas yırtıkları, kas zorlanmaları, eklemlerde büyük-küçük tahripler, hatta bazen kimi arkadaşlarımın kemikleri kırılıyor,hiç değilse stres kırığı yaşanıyordu, benim çok sık maruz kaldığım doku zedelenmesi, kas yırtıkları ve fıtık gibi oldukça travmatik sakatlıklar yaşıyorduk. Şimdi geri dönüp zorlanan o küçük bedenime bakıyorum da neredeyse her hafta travmaya maruz kalıyormuş… Ben de tüm bu sakatlıklardan payımı aldım elbette.

Beni en çok zorlayanı ise kasık fıtığı oldu… Okula gidip dans etmekten öte hareket edemez bir hale geldim. Kimi doktorlar ameliyat olmam gerektiği konusunda oldukça ısrarcıydı. Bir düzine fizyoterapist ile görüştüm. MR, röntgen, tahliller vs vs vs… Sebeplerini araştırmaya başlarken hayatımda ilk kez ‘Dur’mak zorunda kaldım ? Evet.

Fıtığımın sebeplerini kendi hayatımda araştırmaya başlamıştım. Okulda aldığım yoğun anatomi derslerini geçiyordu bu sakatlık. Nerede yanlış yapmıştım? Neden bu denli acı çekiyordum? Acı çekiyor olmam hala yanlış giden bir şeyler olduğunu işaret ediyordu. Acı içinde kıvranırken eylemsiz oturmak hatta bazen yatmak bana iyi geliyordu. O yaşıma kadar daima hareket etmiş, hareketin tek varoluş olduğunu sanmıştım. Sonra bu büyük sakatlığın sebep olduğu samimi bir hal aldı oturmak.

Başladım kendimi incelemeye. Bu kol benim miydi? Bu incecik el bileği… Nasıl taşıyordu beni? Ayaklarım ne kadar güçsüzdü hala! Boynum başımı taşımıyordu artık… Peki ya kasığım ?  Canım kasığım…

Çok ağladım o vakitler. Büyük bir buhrandı bu yırtık benim için. Ağlıyor, kendimi suçluyor ve yatıyordum çoğunlukla. Aşırı gerginlik, hareket edemiyor oluşumun verdiği üzüntü bir de bütün bunlar için kendini suçlayan bir ben. Haddini aşan yargılarla oturmaya devam ediyordum. Herkesi ,her şeyi suçluyordum. Bazen her şey üst üste gelir ya işte öyle bir hal… Dünya tüm eksiklikleriyle, tüm fazlalılıklarıyla beni üzüyordu. Sokaklarda bombalar patlıyor ve benim canım daha çok acıyordu. Sonra tekrar suçlu aramaya koyuluyordum. Suçlamak-suçlu aramak çok eskiden tanıdık ? hemen herkesin bildiği ve kolay bir alandı. Üzüntüm katlandıkça bedenim katılaşıyordu. Bu katılığı hissettikçe daha çok üzülüyordum. Al sana bir kısır döngü. Döngünün farkında olan bir ben… Döngüden çıkamayan bir ben… Ne yapması gerektiğini bilmeyen bir ben-beden.

Yoga ile ilişkim yok denecek kadar azdı o vakitler.Dans eğitimi alıyor olmama rağmen 1 bilemedin 2 kere yogayı pratik etmiştim. Devam edememiş olmamın nedeni aşırı yoğunluğum ve tembelliğimdi de elbette. Yine bir gün bu üzüntü girdabının tam ortasında bir anda kalktım ayağa açtım matı. Ağlaya ağlaya çıktım üstüne. Ne yapacağımı, nasıl yapacağımı bilmiyordum. O kaskatı bedeninin dışına çıkmayı istiyordum sadece… İçim ne istiyorsa o şekilde hareket etmeyi istiyordum. Öyle de oldu. Şükürler olsun ki o gün o matın üstüne çıkmak için tüm gücümü kullandım. Yaklaşık yarım saat sürdü. Belki daha az belki daha çok. Nefes al nefes ver!!. Matın üstünde geçen o kısacık zaman bazen çok uzadı ve gerçekten çok ağrılıydı, ama bazen çok ama çok rahatlatıcı… Şimdi hala çok sık tekrarladığım çocuk pozisyonuna dönüp dizlerimin üstünde olmanın kötü bir hal olmadığını anladığımı anımsıyorum. ‘’Dur’’ uyor olabilmenin hareket için, sağlık için çok mühim olduğunu biliyorum. Bazen hayat dizlerinin üstüne çökmeni ister. Kabul geliyordu her minik adımda. Niyet eklendi hareketlere zamanla. Bazen mantralar eklendi bazen çakra çalışmaları.

Yoga hayatıma girdiğinden beri kasığım çok rahat. Yoga hayatımın bir parçası olduğundan beri ise omurgam hiç olmadığı kadar esnek ve özgür. Kendi dinamiğimle hareket ediyor ya da hareket etmemeyi seçiyorum. Kendi pratiğimi paylaşırken aynı nezaket ve açıklıkla giriyorum derslere. Velhasıl yoganın bana öğrettiği en önemli şey kişinin kendini şifalandırabileceği oldu. Teşekkürler yoga ? ??

Dilara ATABAY