Yeniçeri , Osmanlı Devleti’nde askeri bir sınıftı. Yeniçeriler, padişaha bağlı Kapıkulu Ocakları’nın piyade kısmıdır.
Yeniçeriler , Osmanlı Devleti’nin sınırlarının genişlemesi ile alınan çocukların küçüklükten alınarak yetiştirilmesi (devşirme) ile oluşturulmuştu. Devletin ilk yüzyıllarında yararlı olan bu sistem, daha sonra bozulmasıyla değişik sorunları birlikte getirdi. Yeniçeri ocağı II. Mahmut tarafından kaldırıldı.
Makale İçindekiler
Avrupa’da kurulan devamlı ordudan bir asır önce vücuda getirilmiş olan Yeniçeri ordusu, Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde dünyanın en mükemmel ordusu haline getirilmişti. Bu ordu, teşkilat ve disipliniyle bu sıfatı taşımaya hak kazanmıştı.
Yeniçeri Ocağını kuran padişah: I. Murat
Yeniçeri Ocağının kuruluş tarihi: 1362 veya 1365
Piyade birliği olan Yeniçeri ocağının hangi tarihte kurulduğu kesin olarak tespit edilememekle birlikte bunun, I. Murat döneminde bir ocak halinde kurulduğu söylenebilir. Bazı kaynaklarda bu kuruluşun 1365 yılında olduğu söyleniyorsa da büyük bir ihtimalle bunun 1362 yılı olduğu daha gerçekçidir.
Bu ocağın kuruluş sebebi, mevcut askerin azlığına rağmen, fetihlerin çoğalıp sınırların genişlemesi ve eldeki askerin de bu sınırları koruyamaz duruma gelme endişesiydi.
Hem Rumeli’yi elde tutabilmek, hem de yeni fetihlerde bulunabilmek için devamlı ve hükümdarın emir komutası altında bir askeri birliğe ihtiyaç vardı. Benzer teşkilatlar, yani esirlerden istifade etme sistemi, daha önceki Türk devletlerinde de vardı. Bu manada Osmanlıların, Selçuklular ile Memlukluları örnek aldıkları anlaşılmaktadır.
Yeniçeriliğin ilk kuruluşunda orduya bin kadar yeniçeri alınmıştı. Bunların her yüz kişisine komutan olarak, daha önce Türklerden meydana getirilen yaya askeri usulüne uygun olarak bir “ Yayabaşı ” tayin edilmişti.
Yeniçeriler, başlarına börk ismi verilen beyaz keçeden bir başlık giyerlerdi. Bunun arkasındaysa yatırtma denilen ve omuza kadar inen bir parça yer almaktaydı. Yeniçeriler börklerini eğri, subayları da düz giyerlerdi.
Fatih Kanunnamesi’nde belirtildiğine göre yeniçerilere her yıl beşer zira lacivert çuka ve otuz iki akça “ yaka akçası ” ile her birine başına sarması için altışar zira astar verilmesi hükmü konmuştu.
Her yeniçeri bölüğüne “ Orta ” denirdi. Başlarında her ortanın da komutanı olan ve “ Çorbacı ” denilen bir subayı bulunurdu. Sekban ve Ağa bölüklerinde bu komutana “ Bölükbaşı ” denirdi.
Yeniçeri ocağının en büyük komutanı “ Yeniçeri Ağası ” idi.
Yeniçeri Ağası, ocağın kuruluşundan 1451 yılına kadar ocaktan seçilirken, bu tarihten sonra Sekbanbaşılardan tayin edilmeye başlandı. Bununla beraber bu kanun daha sonra değiştirilerek ocağın dışından olan kimseler de tayin edilmiştir.
Yeniçeri Ağası, Yeniçeri Ocağı ile Acemi Ocağı’nın işlerinden sorumluydu. Bundan başka İstanbul’un asayişiyle de ilgilenir ve yanında bulunan bir heyetle dolaşıp güvenliği sağlardı. Bu sebeple hükümdarlar, bunların güvenilir ve sadık kimselerden olmasına dikkat ederlerdi.
Yeniçeri ağalarının azil ve tayini 1593’e kadar doğrudan padişah tarafından gerçekleştirilirken, bu tarihten itibaren veziriazamlar tarafından yapılmıştır.
Yeniçeri Ocağı’nın en büyük komutanı olan Yeniçeri Ağasından başka Sekbanbaşı, Ocak Kethüdası veya Kul Kethüdası, Zağarcıbaşı, Turnacıbaşı, Muhzir Ağa ve Baş çavuş da ocağın büyüklerindendi. Bunlardan başka bir de “ Yeniçeri Efendisi ” denilen ocak katibi vardı.
Yeniçeriler, maaşlarını (ulufe) üç ayda bir alırlardı. Bu konuda ocağın en büyük amiri olan Yeniçeri Ağası ile herhangi bir asker arasında fark yoktu. Onun için Yeniçeri Ağası da bu ulufe işine dâhil edilirdi.
Ulufe, padişahın nezaretinde büyük bir törenle her ortaya torbalar halinde verilirdi. Hicri kameri takvime göre dağıtılan ulufenin salı günü verilmesi kanundu.