Bir zamanların Klasik tanrıları, bu adalarda savaşmış, aklarını buralarda yaşamış ve çocuklarıyla birlikte buralarda barınmıştı. Persler, 7000 yıl önce onlara imreniyorlardı. Yunan ve Roma döneminde Doğu-Batı ticaret yolunun ilk adımı onlardı. Avrupa’nın süper güçleri son 2000 yılın pek çok döneminde burada savaştılar; adalar Hristiyanlık ve İslam arasındaki mücadelelerin piyonlarıydı. Adalar, modern Yunan devletinin bir parçası olmasına rağmen, tarihin ayak izleri tozlu tepelerde, zeytinliklerde ve kıyı şeridinde açıkça görülür. Bugün, yumuşak iklimi, temiz suları, geniş kumsalları ve farklı yaşam tarzlarıyla dikkat çeken Yunan Adaları turistlerin en önemli uğrak yerlerinden biridir.
Görece küçük bir deniz olan Ege Denizi, Doğu Akdeniz’den modern Türkiye ve Yunan devletleri arasında uzanan 640 km uzunluğunda ve 320 km genişliğinde sudan oluşan bir parmağa benzer. 1400 adanın dağınık olmasına rağmen, her biri kendine has özellikle taşıyan gruplar oluşturur.
Atina’dan en çabuk ulaşılan adalar, deniz atılmış bir avuç çakıl taşı görünümündeki Kykladlar’dır. Eskiden kutsal Delos adasının etrasında bir halka (kyklos) oluşturan bu adaların adı günümüze kadar gelmeyi başarmıştır. Adaların kıraç manzarası ve rengarenk sardunyalarla donanmış mavi kepenkli, beyaz evleri, pek çok kişi için Yunan Adaları deyince akla gelenlerdir. Adaların en tanınmışları, hareketli Mykonos Adası ve etkileyici volkanik yapısıyla öne çıkan Santorini’dir.
Ege Denizi’nin güneydoğu ucunda toplanmış adalar ise Oniki Adalar’dır. Bunlar Türkiye kıyılarının güneybatı köşesinde yer alırlar. Gruptaki en önemli ada Rodos’tur. Ama diğerleri arasında yer alan Kos ve Patmos adaları da önemlidir. Batı Ege’de yer alan büyük adalardan üç tanesi Türkiye kıyı çizgisine çok yakındır; Lesbos, Khios ve Samos. Yıllar öncesinde zengin ve imrenilen mekanlar olan bu adalar, geleneksel kırsal yaşam tarzından günümüze kadar ulaşan izleriyle görülmeye değer güzelliktedir.
Kuzey Ege’de tamamen farklı olan Thassos, Limnos ve Samothraki yer alırken, bunların güneydoğusunda Atina’ya bir daha yakın son zamanlara kadar Yunan jet sosyetesinin eğlence merkezi Skiathos, Skopelos, Alonnisos ve Skyros’tan oluşan Sporadlar bulunur.
Aralarında ortak noktalar olmasına karşın, hiçbir ada diğerinin aynısı değildir; bu da bölgenin büyüleyiciliğinin başlıca nedenidir. 5000 yıllık tarihi boyunca başa geçen sayısız yöneticiye rağmen, sıradan insanların yaşamının temel unsurları pek az değişmiştir. Deniz eski yerleşimciler için bol gıda sağlıyordu. İÖ 5.yüzyıldan bu yana süren ılık yaz ayları insan yaşamını sürdürmek için tahıl, keçi sürülerini beslek için de otlak anlamına gelmiştir.
Bronz Çağından bu yana eşekler ve katırlarla yük ve insan taşınmıştır. Aynı dönemlerde ilk zeytin ağaçları ve asmalar da ekilmişti. Yaşam döngüsü, toprağın ekilmesi ve hasatla belirleniyordu. Yunan Adaları ’na bugün bakın, pek çok şeyin hala aynı kaldığını göreceksiniz.
Gelenekler ada hayatında önemli rol oynar. Kadınlar ve Erkekler hala birbirinden ayrı bir yaşam sürerler. Kadınlar evde, çamaşırların asıldığı balkonlarda yada gölgeli sokak köşelerinde oturup sohbet ederler. Genç erkekler, tarlalarda veya kayıklarında çalışır, yaşlılar ise kafeneion, yani kahvelerde oturup sert bir kafe ellenikos içerken dünyayı kurtarırlar.
Aile, günlük hayatın merkezindedir. Çocuklar, özellikle erkek çocuklar, birer nimet olarak görülür. Onlara her hoşgörülü davranılır; anneler ve büyükanneler onları şımartmaktan zevk alırlar. Büyükanne, büyükbaba ve babalar akşam voltalarında, yani akşam yürüyüşlerinde aileye yeni katılan bebeğin arabasını iterlerken komşu ve arkadaşların tebriklerinin verdiği gururla ışıldarlar. Babalar ve amcalar aile işe yabancı birini almadan önce kendi oğullarına ve yeğenlerine öncelik verirler.
Siesta günün önemli bir bölümüdür. En gencinden en yaşlısına kadar herkes öğlen sıcağında dinlenir ve serin akşamların tadı gece yarılarına kadar oturularak çıkarılır.
Tarihsel olarak hayatın dokusu din ile ayakta kalmıştır. Aslında kilise ve Ortodoks dini, 1832 yılında modern devle kurulmadan çok önce Yunan olan her şeyle özdeşleşmişti. Kiliseler doğal afetler, savaşlar ve hastalıklarda, hem fiziksel hemde ruhsal açıdan bir sığınak ve teselli yeri olarak var olmuştu. Günümüzde de rahipler cemaat içinde hala çok güçlüdür. Geleneksel olarak kilise cemaatinin çoğunluğunu oluşturan kadınlar, ticaret filolarıyla denize açılan, sünger toplamak için dalan veya uzak diyarlarda çalışan babalarının, eşlerinin ve oğullarının korunması için dua ederler. En küçük, beyaz badanalı kiliselerde bile basit bir haç, ikon ve yanan mumlar bulunur, ama büyük kiliselerin çok daha şatafatlı olduğunu göreceksiniz.
Ülke eskiden en büyük ticaret filolarından birine sahipti. Deniz hala Ege’de yaşamın en önemli unsurudur. Küçük ve uzak adalarda, dış dünya ile bağlantıyı sağlayan feribotlar, tarih boyunca olduğu gibi bugün de gerekli malzemeleri taşımaktadır. Her adanın küçük teknelerden oluşan ve her gün deniz açılarak masalara taze balık getiren küçük bir filosu vardır.
Ancak, turizm bu uzun süreli senaryoyu değiştirmeye başlamıştır. Şu anda adalardaki en önemli gelir kaynağı turizmdir. Yüksek sezonda Yunanistan serüveninizi Avrupa’nın ve dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen ziyaretçilerle paylaşmanız kaçınılmaz. Turizm, pek çok adayı yoksullukdan da korumuştur, ama hiç kuşkusuz daha tanınmış adaların karakterini de etkilemiştir. Ada topluluğu son 20 yıldı, önceki binyıla oranla çok daha büyük bir dönüşüm geçirmiştir.
Günümüzde, küçük motosikletler, oyun oynayan çocukların seslerini bastırıyor; mobil telefonların sesleri buzuki’nin akıldan çıkmayan ritminden çok daha sık duyuluyor. Pek çok kez sokakta yürürken telefona cevap verdiğini gördüğünüz çoğunlukla elini kolunu neşeli bir şekilde sallayan meşgul insanlar, bir restoranlar zinciri, araba kiralama acentası, bilet ofisi yada stüdyo konutlara sahip iş adamlarıdır. Kısa süren turizm mevsiminde başarılı olabilmek için her şeyden, vaktinde haberdar olmak gerekir.
Gelir düzeyi arttıkça, genç çiftçi babasının emektar eşeğini bırakıp yerine bir traktör alır; daha sonra bir bar veya kiralık araba acentası açmak için çiftliği tamamen bırakır. Balıkçı ise teknesiyle balığa çıkmak yerine bölgedeki plajlara turist taşımaya başlar.
Ancak tablo görüldüğü kadar sıkıcı değildir. Turizm sektörü de, ada hayatının geleneksel çerçevesine uyan mevsimlik bir sanayidir. Bahar aylarında, turistler gelmeden önce, keçi ve koyunlar yavrular, otlaklara yollanır; kısa bir süre sonra hasat vakti gelir. Sonbahar yaklaşırken, başka bir hasat başlar. Zeytin, ceviz, badem ve geç olgunlaşan meyvelerin hepsi toplanmalı ve soğuk kış günleri bastırmadan önce saklanmalıdır.
Aslına bakarsanız, bir anlamda, adada hayat her zaman olduğu gibi devam eder.