Ortadoğu coğrafyasında yüz yıl aradan sonra bir kere daha tarihi zamanlar yaşıyoruz. Arap baharı adını verdikleri ayaklanmalarla yaklaşık yüz yıl önce kurdukları düzeni yıkıp yerine yeni sistemler ve yeni sınırlar çizme derdine düştü batı.
Tüm dünyanın, yedi milyar insanın gözü önünde; çocuk, kadın, bebek demeden milyonlarca insan katliama uğruyor. Kimselerde bir şey yapmıyor demeyeceğim, çünkü bu katliamların tek sorumlusu bu ‘bir şey’ yapması gerekenler. Bu topraklardaki petrol ve güç savaşları masum insanların sonu oluyor maalesef. Kimi yeni silahını deniyor, kimi nerden daha ucuza petrol kaparızın derdinde…
İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un bir şiirinde dediği gibi, tarih ibret alınmadığı için tekerrür ediyor. Yüz yıl önce Musul, Kerkük, Halep petrolleri için buraları işgal eden vahşi kurt sürüsü, yüz yıl aradan sonra yine bu topraklardalar. Bu sefer çok daha kanlı bir şekilde mücadele ediyorlar. Evet bir kere daha ‘insan katletme üzerine’ geliştirdikleri silahlarıyla geldiler ve durmaksızın kan akıtıyorlar. Aralarında tepişirlerken de Ortadoğu’yu masum Arap toplumlarına mezar ediyorlar! Batı hiç bir zaman değişmedi, değişmeyecekte. Onlar refahlarının devamı için insan katletmekten hiç geri durmayacaklar!
Olaylara bakış açımız sadece batılı gözüyle olursa, gerçekleri kavrayamayız. Osmanlı’nın devamı niteliğindeki Türkiye, bin yıllık kültüründen kopup onların istedikleri gibi olmadığı için kurdukları birliklere kabul etmediler ve etmeyecekler. 2002’den bu yana çok farklı bir kulvara giren Türkiye, artık hem onlara muhtaç olmadığını hem de onların kirli oyunlarına alet olmadığını defalarca ispat ettiği için, defaatle ülkedeki yönetimi değiştirmeye kalktılar!
Onlardan para dilenmeyen, silah almayan bir ülke onlar için iyi bir müttefik olamazdı. Recep Tayyip Erdoğan’ın defalarca iktidardan illegal yollarla indirilmek istenmesinin başka bir sebebi olamaz. Kendilerine biat etmeyen hiç bir lider, iktidarda durmamalı onlara göre.
Kendilerine biat etmeyen lideri ortadan kaldırmak için her yol meşruydu onlara. Ama hesap edemedikleri bir şey vardı, oda toplum. Seçtiği liderine sonuna kadar (hatta 15 Temmuz’da olduğu gibi ölümüne) sahip çıkan bi Türkiye halkı var artık. Batı ve içerdeki burjuvaları ve gerici kişilikler, Erdoğan’ı indiremedikleri sürece, oyunları / tuzakları bitmeyecek. Bir asır önce Abdulhamit’e yaptıklarını bugün bire bir Erdoğan’a yapıyorlar. Oyunları bitmiyor alçakların. Ama herkesin bir oyunu varsa, Allah’ın da bir oyunu var ve O’nun oyunu her şeyi tersine çevirmeye muktedirdir.
Kıymetli dostum Taha Ün’ün yakınlarda çıkan ve adeta arşiv niteliğindeki kitabı, “Yüz Yıllık Terane’ye bakınca bunları düşündüm. Abdulhamit ile Erdoğan’a yapılanlar arasındaki benzerlikler insanı şaşkına çeviriyor. Büyük resimde Ortadoğu, yerelde ise Türkiye üzerine oynanan oyunlar hiç bitmemiş aslında. Buldukları her fırsatı değerlendirmişler. Ya bizatihi ordularını alıp gelmişler bu topraklara, yada ülkelerin ordularındaki adamları vasıtasıyla ülkeyi kontrol altında tutmaya çalışmışlar. Her 10 yılda bir darbenin başka izahı olamaz. Mısır’da Mursi’nin darbeyle indirilişinin başka bir izahı yok. 30 yıldır başımıza bela ettikleri terörün arkasında kim var sanıyorsunuz! Bu alçaklar dağ başlarında mı üretiyor o silahları!
Güçsüz ve onlara boyun eğen, Ortadoğu da hiçbir şeye burnunu sokmayan, onların kirli oyunlarına aldırış etmeyen bir Türkiye hedefliyorlar. Ama başaramayacaklar. Türkiye eski Türkiye değil. Türkiye halkı da eski halk değil. Uyanan bir milletin destanlarına şahit olacağız bu bölgede.
Değerli cumhurbaşkanımız Erdoğan bir konuşmasında, Türkiye’ye içerden ve dışardan saldırmaktan bir an bile geri durmayanlara şöyle meydan okumuştu:
“Başaramayacaksınız. Milletimizi bölemeyeceksiniz. Bayrağımızı indiremeyeceksiniz. Vatanımızı parçalayamayacaksınız. Türkiye’yi bölemeyeceksiniz. Devletimizi yıkamayacaksınız. Ezanlarımızı susturamayacaksınız. Bu ülkeye diz çöktüremeyeceksiniz. Bu halka boyunduruk vuramayacaksınız.”
Yenigün Gazetesi / 29 Kasım 2016