Yüzme Antrenörünün Empati Becerisi

Bu konuda bir başlık açmama neden olan bir iki örnek var;

– Bir gün misafir olarak gittiğim bir havuzda yüzme bilmeyen bir üyeye özel ders veriyorum. Aynı anda bir başka eğitmen de genç bir öğrencisine kelebek stil öğretiyor. Muhtemelen o da özel dersti. Benim öğrencim verdiğim ödevi uygularken ben de ister istemez etrafı izleme fırsatı buluyordum. Stil öğreten hocanın tarzı dikkatimi çekti; öğrencisi suda, kendisi dışarıda, öğrenciden yapmasını istediği herhangi bir hareketi tarif ederken “böyle, böyle, sonrada böyle yapacaksın” tarzı cümleler kuruyordu. Öncelikle öğrenciyi biraz izledim, bırakın kelebek yüzmeyi daha basit olan serbest veya sırt üstü stilleri bile doğru dürüst yüzecek seviyede bile değildi. Demem o ki; serbest, sırtüstü veya kurbağa stillerindeki koordinasyon becerisini tam edinmeden kelebek öğrenmek hakikatten zordur. Bir de beceriyi tarif ederken, biyomekanik olarak fazlarına bölmüyorsanız, parça parça öğretmiyorsanız işiniz zor demektir. Böyle, böyle, sonrada böyle yap, elini buradan hooop diye çek” demekle olmaz.

Neyse biz hocamızın ders işleme şekline dönelim;

– Kendisi suda değil, yani uygulama yaparak örnek gösterme imkanı yok. Bu durum öğrenci için maalesef büyük kayıp. Çünkü “görerek öğrenme” denen bir gerçek var. Öğrenci model alacak bir şeyler görmek ister. Eğitmen işgüzarlık edip suya girmemiş ve öğrencisinin bu hakkını gasp etmiş. Belki 1 derste öğreteceği beceri için daha çok derse ihtiyaç olacak ve bu da hem zaman kaybı, hem para kaybı hem de motivasyon kaybıdır.

Şimdi yukarıdaki satırlara itiraz gelecektir; vay efendim iyi bir eğitmen suya girmeden de öğretebilir, illaki suya girmesi şart değildir vs.vs. Böyle bir şey yok arkadaşlar, eğer bir beceriyi öğretiyorsanız onu bir takım görsel araçlarla desteklemelisiniz. Sözlü anlatım ile görsel anlatım arasında ciddi etki farkı vardır. Hiç düşündünüz mü; basketbol koçları mola sırasında oyuncularına taktik verirken neden elindeki tahtaya bir şeyler çizerler? Halbuki çizmeden anlatsa olmuyor mu? Sonuçta koskoca adamlar bunlar. Yıllardır basketbol oynuyorlar, antrenörlerinin verdiği taktiği dinleyerek hafızaya alamazlar mı? Yapılan bilimsel araştırmalar ortaya koymuştur ki; sadece dinleyerek öğrenme yeteli olmuyor, görsel olarak da desteklenmesi gerekiyormuş. Havuz dışında hareketi taklit etmek öğrenciye bir şey ifade etmez. Konu başlığımıza dikkat ederseniz “empati” demiştik. Yani kendimizi öğrencinin yerine koymalı, onun gibi düşünebilmeli, onun yaşadığı kaygıları aynen hissetmeliyiz. Bir eğitmen olarak bizim çok kolay yüzebildiğimiz bir teknik , sporcumuz için kolay olmayabilir.Sabır göstermeli, ona gereksiz baskı yapmamalı, moralini bozacak eleştirilerden kaçınmalıyız. Yani ona empati ile yaklaşmalıyız.

İyi hoca yoktur, iyi öğrenci vardır !

– Bir başka gün ise başka bir havuzda takım antrenmanı yapılıyor, izliyorum… Takıma yeni girmiş bir sporcu var. Dört stili öğrenmiş ama antrenman jargonu hakkında bilgisi ve tecrübesi henüz yok. Yüzme antrenman programları yazılırken veya sporcuya anlatılırken uzun cümleler tercih edilmez. Bu nedenle de ilk etapta sporcu tarafından anlaşılmaz. Ancak birkaç antrenman sonrası sporcu bunu anlamaya, doğru uygulamaya başlar. Neyse konumuza dönelim; takıma yeni giren sporcu yanlış yüzdü. Belli ki tam anlamamış. Zaten yeni katıldığı bir ortam, yeni bir grup, hem sevinçli hem heyecanlı, hem tedirgin vs. vs. Yani kısacası o gün, diğer günlerden farklı bu çocuk için. Hata yapması, antrenörünü anlayamaması doğaldır. Yanındaki arkadaşına sormaya çekinmesi doğaldır. Onun sadece birkaç güne ihtiyacı vardır o kadar. Zaten bir hafta içinde her şey yoluna girecektir. Ancak antrenörü bunun ne kadar farkındadır o meçhul. Daha ilk hatasında öğrencisini sert bir dille uyardı. Sonraki hatasında ise “sen beni dinlemiyor musun?” diye azarladı. Sonraki hatasında da “beni kulağınla dinlerken ağzıma da bak, ben ne anlatıyorum!” şeklinde azarladı. Nedense çocuk her defasında daha da hata yapmaya başladı. Kasap et derdinde, koyun can derdinde. Antrenör otoritesini kurmaya çalışıyor, çocuk zaten boyut atlamış halde. Kim bilir kaç sporcu bu tür saçmalıklara maruz kaldı. Bir düşünün!

Çocuk hatalar yaptığı için mi hoca bağırmaya devam etti, yoksa hoca bağırmaya devam ettiği için mi çocuk hatalar yaptı?

İki tür eğitmen vardır:

1-Anlatmaya çalıştığım “empati” kelimesinin özünü anlayabilmiş olanlar,

2-Anlatmaya çalıştığım “empati” kelimesini özünü anlayamamış olanlar.

Arif olan anlar!

Serkan Özkeskin