Bir yazımı uzun zaman sonra ilk önce bir deftere yazma ihtiyacı hissettim. Neden yaptım ki böyle bir şeyi? Hay Allah! İşleri de uzatmış oldum. Bu sefer, zaman da işlerle birlikte uzasın istedim!
Tecrübe amaçlı olsun dedim, bakalım böyle nasıl oluyormuş! Fark ettim ki bu bana apayrı bir kapı daha açıyor. Yazı, deftere yazdığımdan bambaşka yönde ilerliyor. İkinci kez düşünme fırsatı oluyor, değişimler doğuyor. Zamanımız bu kadar değerliyken, deli miyim de bu işe giriştim?
Halbuki ikinci defa ekrandan yazdıktan sonra değiştirirdim işte, ne olacak? Yapılacak çok iş var değil mi? Zaman kıymetli zira, vakit de nakittir, öyle boşa harcamaya gelmez. Teknoloji nasıl güzel zamanımızı harcayacak işleri şipşak hallediveriyor! Bulaşık, çamaşır, süpürge, yerleri silme, bir yere yolculuk etme… Hepsi ve daha fazlasını şu zamandan 200 sene öncesine gitsek çok başka hızlarda gerçekleştirecektik.
Peki teknolojinin bize bahşettiği bu zaman fazlalığıyla ne yaptık? Yine ona iade ettik. Bir nevi teknolojiye borçlandık. Hem de bizden katbekat fazlasını götürmesini de kabul ettik. (Pek kârlı bir alışveriş olmadı sanki!)
O kayıp giden zamanlar; fiziksel enerjimizden gidiyordu, şimdilerde zihinsel enerjimizden gidiyor. Fiziksel enerjiyle yüklü olmak da harika olsa gerek(!) Farketmişsinizdir, fazla oturmaktan dolayı biriken enerjimizi nereye harcayacağımıza şaşırmıyor muyuz? Özellikle de çocuklar… Giden zihinsel enerjilerimiz ne olacak peki? Onu da böyle boşa akıtmak fayda mı sağlayacak bizlere? Pek sanmıyorum. Birilerine fayda sağlayabilir ama zihni uyuşan kişiye deva yok gibi.
Dedim ya defteri kalemi aldım, antin kuntin(!) işlere bulaştım bu devirde. Önceki yazılarıma göz gezdirdim. Gördüm ki altı sene önceki Zeynep de zamanın hızlıca akıp gitmesinden dem vuruyormuş. Halini de şöyle ifade ediyormuş: “Peki neden deli dolu bir şelalenin aktığı gibi akıyor avuçlarımızdan zaman?”
İtiraf etmek gerekirse biraz güldüm ilk bunu okuduğumda. Çünkü öyle çok “edebi” yazan biri değilim. Ama nasıl içime dert olduysa, dümdüz bir yazının içinde onu öyle ifade etme ihtiyacı hissetmişim. Daha sonra gülmem tebessüme dönüştü. Bu sefer de fark ettim ki 6 sene önce sorduğum sorunun cevabını bugün almıştım. “ Önce Can Sonra Canan ” sohbetlerinde saklıymış meğer cevap!
Hayretten yoksunduk, monoton işlerle her günümüz birbirinin aynıydı. Zamanımızı genişletmek, onu doya doya “yaşamak” istiyorsak aktif olacaktık. Araştıracağız, hayret edeceğiz, yeni şeyler keşfedeceğiz ve iki günümüzün bir olmamasına azami gayret göstereceğiz!
İşte bu kadar basitti formül. Oldukça kolay aslında. İçten içe biliyoruzdur bunları ama işte her bildiğimizi keşke anında uygulayamıyoruz maalesef. Fakat bazen o “an” gelir, artık bir şeylerin değişme zamanının geldiğini hissederisiniz ensenizde. Ben de işte o anı yaşadım. Bu cevap bana altı yıl sonra gelmiş ama demek ki doğru zaman bu imiş. Şu ana kadar bütün vaktimi de “boş” geçirmiş değilim, orası ayrı. Fakat niye daha da artmasın o verimlilik? Anın içinde gerçekten bulunma hali bütün yaşamı kapsar hale gelmesin mi? (Hep geçmişte yaşayıp depresyonda, sürekli geleceği düşünüp anksiyete içinde mi kalalım?)
Önceki yıllarıma şöyle bir göz gezdirdim, düşündüğümde o zamanları, neler geldi aklıma neler… Zihnimde bazı tablolar belirdi. Bir yeri gezerken, o mekanın ve zamanın içine daldığım anlar yoğunluktaydı . Çok beğendiğin bir yerin fotoğrafını X marka telefonunla çekip sosyal medyaya koyman değildir ama bahsettiğim “anı yaşamak”! (Hay Allah, Instagram tarikatı pek üzülecek)
Zihninde o fotoğrafı çekmek ve o sahneyle bütünleşmek gerek anı yaşamak için. Sonrasında istediğin zaman sık sık ziyaret edebilirsin! Sizi temin ederim telefonun galerisinden çok daha sık bakıyorum ben zihnimdeki o fotoğraflara.
Şimdi altı sene önceki Zeynep’in içten içe belki bildiği, “Evet bir şeyler yapmak lazım” dediği, ama yine de nereden başlayacağını bilemeyen o Zeynep artık yerinde değil. Onun yerine; cevaplarını almış, yeni bilgiler edinmiş bir Zeynep’le karşı karşıyayım. Peki şimdi ne yapmayı seçecek bu bilgilerle? Gelecek zamanların algısını asıl belirleyen soru bu olacak.
Açık Fikir kategorimizi keşfetmeye devam etmek isteyenler için: Sen Hariç Hiç Kimse Yalnız Değil!