Alın Çakrası (Ajna) Nedir?

İçindekiler

Üçüncü Gözünüz İle Sezgilerinize Güvenin!

Yedi çakranın altıncısı olan ve üçüncü göz bölgesinde bulunan Ajna çakrası sizi sezgi merkezinize bağlayan çakranızdır. Alın çakrası açık olduğunda, iyi ve net kararlar almanız kolaylaşır ve hatta olabilecek potansiyel zararlardan korunmanız konusunda da yardımcı olabilir.

Altıncı çakra olan Ajna çakrası, kaşların arasındaki boşlukta bulunur ve bu alan üçüncü gözün alanındadır. Hipofiz bezini kapsamanın yanı sıra gözleri, başı ve beynin alt kısmını da kapsar. Göremediğimiz ama gücü büyük olan bir üçüncü göz, sizi sezgi merkezine “Bilgeliğin ötesinde” anlamına gelen bu manevi çakra Ajna, eğer izin verirseniz sizi yönlendirecek ve içsel bilginize ulaşmanızı sağlayacaktır.

Açık bir altıncı çakra olduğunda, telepati, basiret, berrak rüyalar, genişletilmiş bir hayal gücü ve görselleştirebilmeyi mümkün kılmaktadır. Açık bir altıncı çakra maddesel bir boyuttan manevi alemin geçişine kapı olmaktadır.

Zaman zaman çoğumuzun kullandığı bu yetenekler altıncı çakranın açık olması ile daima aktif hale getirilebilirse varlığımızın soyut tarafının daha bilincinde olmamızı belki de ruhu somut bir şekilde algılayabilmemizi sağlayacaktır.

Altıncı His, Sezgisel Duyu!

Dünyayı beş duyumuz ile deneyimlediğimizi hepimiz biliriz. Anne karnında rahmi geçmeden önce bile annenizin sesi ve kalp atışı gibi sesleri duydunuz ve dışarıdan gelen boğuk sesleri dinlediniz. Dokunmayı, tatmayı hatta algılanan ışığı deneyimlediniz. Ve doğum anınızdan beri, bütün deneyimlerinizi bu beş duyu ile algıladığınız şeylere bağladınız.

Tat, koku, dokunma, görme ve duyma yani bu beş duyu ile yaptığınız ve algıladığınız her şeye güvenmeyi öğrendiniz. Yaşam tecrübesi denen bu yolda, duyu algısı harika olsa da, ruhsal bir yanınız olduğu gerçeğini algılamak, ruhsal farkındalığınızı genişletmek söz konusu olduğunda ise biraz sınırlı kalırsınız. Çünkü fiziksel varlığımızın ötesinde bir yanımızın olduğunu bilsek de onu göremediğimiz için yok saymak daha kolay gelmektedir. Beş duyu dışında bir şeyi algılamak istemek bile kimileri için büyük cesaret gerektiren bir durumdur. Çünkü bedenin her bir çakrasının açılması tüm benliğin aydınlanması anlamına gelmektedir.

Kadim çağlarda insanoğlu, sezgi ve içsel biliş duygularına güvenmek zorundaydı. Modern bir teknoloji var olmadan önce, çevreden gelen her sinyallere ve bizi yönlendirebilecek daha ilkel olan içgüdülerine güvenmek zorunda kaldı. Belki de insanın esas büyük teknolojisi olan kendi özü kadim çağların kullandığı ve harekete geçirdiği en güçlü yanıydı. Belki de bugünkü modernlik anlayışımız o zamanda yaşayan kadim insanların ilkellik olarak nitelendirebilecekleri bir durumdur.

Bugün maddesel yanımız son hızı ile gelişirken varoluşumuzun bilincini ve özümüzün mükemmel gücünü kaybediyor gibiyiz. Bu yüzden ki bugün yoksunluğunu çektiğimiz her zaman bir arayışa giriyor yine o kadim çağların öğretisine kulak vermeye başlıyoruz.

Aynı bir tsunaminin ne zaman vurabileceğini anlayabilmek gibi ya da sincapların kış için yiyecek toplama zamanı geldiğini kavrayabildiği gibi, insanların da sezgisel bir manası vardır. Çünkü insan yalnızca maddesel bir varlık değil, insan aynı zamanda büyük bir mana, bir maneviyattır. Fakat insanoğlu maneviyatına, bu sezgisel yapısına güvenini ve güvenme yeteneğini basitçe kaybetmiştir. Kayboluşun, geriye doğru gidişin farkında olmaya başlayan herkesin bu bilgileri kayda değer bulması kaçınılmaz olmuştur. Zira hissetmek, sezmek varoluşumuzun bir gerçeği ise, bu bizi et ve kemik olmaktan daha öte bir bilince itmektedir. Bu et ve kemiği yani bu bedeni en iyi biçimde ayakta tutan bu yedi çakralar her şeyi açıkça özetlemektedir.

Sezgiye Giden Yol Duygulardan Geçer!

Fiziksel duyularınız, beş duyunuz size bazen sezgilerinizi nasıl takip edeceğiniz konusunda ipuçları verebilir. Örneğin, hiç daha önce kartın bir kutunun kötü olduğu hissine kapıldığınız oldu mu? Sütü kokluyorsunuz, birkaç haftası daha olan son kullanma tarihine bakıyorsunuz hatta evde bulunan herkese “Bu süt kötü mü?” diye soruyorsunuz. Sonuç olarak çok ince bir seviyede, koku alma duyunuz size bir şeylerin doğru olmadığına dair ipucu verdi ve size şüphelendiğiniz konusunda işaret etti.

İşte Size Başka Bir Örnek : Birisi ile iş anlaşması yapmaya karar veriyorsunuz ve her şey buna ekleniyor. Kişi inanılmaz bir şekilde dürüst ve harika görünüyor. Fakat siz el sıkışırken bir şekilde enerjinin doğru olmadığı hissine kapılıyorsunuz. Anlaşma sona erdiğinde ise bunun ne kadar doğru olduğunu anlıyorsunuz.

Bu ipuçlarını duyularınız vasıtasıyla alıyorsunuz, ancak bir şeyi görmüyorsanız genellikle onu görmezden gelme eğiliminde oluyorsunuz. İyi olan şu ki, bu ipuçlarına güvenmeyi ve sezgisel yanınıza dayanarak daha iyi kararlar almak konusunda ilerleyebilirsiniz.

Kararlarınız her doğru çıktığında, sezgilerinizin sizi doğru bir şekilde yönlendirdiğini kuvvetlendirmek için bu anlarınızı not edin. Unutmayın ki, tıpkı doğadaki hayvanlarda olduğu gibi, sizlerinde her zaman altıncı hissi vardır. Sadece özünüze dönmeniz ve onu tekrar bulmanız gerekiyor. Var olan her şey sonsuz bir bilincin bütünlüğünü oluşturmaktadır ve hepimiz o bilinci yansıtan birer ışığız.

Rehberiniz iç bilinciniz olsun!

Kararlarınızın doğru olması için bir rehbere ihtiyaç duyabilirsiniz. Rehberlik istemek için ise içsel düşüncelerinizi de kullanabilirsiniz. Aklınızı ve egoyu dikkate alarak, anda yani şimdi de karar verme sürecine ruhunu dahil ediyorsunuz. Solar pleksusun alanında bulunan üçüncü çakraya, rahatlık veya rahatsızlıkla sizi yönlendirmek amacı ile döndüğünüzde, bir ön seziye veya ileriye doğru hareket etmek yada geride durmak konusunda ince bir hisse dikkat edeceksiniz.  Eğer çatışıyorsanız, aklınıza doğru seçimi yapması için gereken açıklığı verebilmeniz ve sağlayabilmeniz için sezgi duygunuzun açık olmasını isteyebilirsiniz. Özünüz ve onu dinlemek en doğru yanıtı size yine içsel görünüz ile anlatacaktır.

Ajna’yı nasıl dengeleyebilirsiniz?

Her manevi çakrada olduğu gibi, Ajna yine en iyi meditasyon yolu ile dengelenir. Genellikle yeni meditasyon uzmanları, üçüncü gözünüzde karıncalanma hissinin olacağını veya baş ağrısına eşit olacak şekilde yaşayacağınızı size bildireceklerdir.  Meditasyon esnasında ve sonrasında üçüncü gözün bulunduğu yerin çevresinde bir karıncalanma veya nabız hissinin olması sizin bu engellenmiş çakrayı açtığınızın bir işaretidir.

Harika bir nefes tekniği olan Pranayama enfes tekniğine Brahmari veya arı nefesi denilir. İki el de yüze getirilir. İki orta parmak gözlerin üzerine yerleştirilir. İşaret parmaklarının kaş çizgisinde ve pembemsi parmaklarında elmacık kemiklerinin altında durmasına izin verilir. Kulaklar başparmaklar ile kapatılır. Derin bir nefes alınarak ve arı gibi cızırtılı bir ses çıkartılarak “M” sesini vurgulayarak, AUM kelimesi solunur. Bunu iki dakika veya daha uzun süre yapabilirsiniz. Baştaki gerilimi bu şekilde azaltabilir ve bu iyileşme uygulaması aynı zamanda altıncı çakrayı açmanıza yardımcı olacaktır.

Altıncı çakranın dengelenmesine yardımcı asanalar, sesler, renkler ve taşlar!

Alnınızın aşağıya doğru bastırıldığı herhangi bir yoga, altıncı çakra için iyi bir tercih olacaktır. Çocukların yaptığı pozisyonu (Balasana) alabilirsiniz. Zemine ya da yoga bloğuna bastırarak deneyebilirsiniz.

Yunus poz; zemine doğru bakılarak ve başınızı yukarı kaldırarak yapılan yararlı bir pozisyondur.

Altıncı çakranın rengi çivit rengidir. Mantra sesi ise SHAM’dır.

Ajna çakrasını açmaya yardımcı olabilecek taşlar ametist, lapis lazuli ve azurittir.