Davacı Vekilinin Ön İnceleme Aşamasından Sonra Sunmuş Olduğu Dilekçesi ile Talep Ettiği Maddi ve Manevi Tazminat ile Yoksulluk Nafakası İddianın Genişletilmesi Niteliğinde Olduğu
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E.2017/2-1288 K. 2020/143 T. 13.2.2020
ÖZET:
Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanma davasıdır. Davacının dava dilekçesinde
maddi
ve
manevi
tazminat ile yoksulluk nafakası talebinin bulunmadığı, cevaba cevap dilekçesinde de bu taleplere yönelik bir isteminin olmadığı, davacı vekilinin ön inceleme duruşmasından
sonra
, tahkikat duruşmasından
ön
ce sunmuş olduğu dilekçesinde; nafaka
ve
tazminata hükmedilmesini talep ettiği görülmektedir. Davacı
ve
kili tarafından sunulan ilgili dilekçede yer alan boşanmanın ferilerine yönelik taleplere davalı tarafından açık bir muvafakat
ve
rilmediği gibi anılan dilekçenin açıkça ıslah dilekçesi olduğuna dair bir iddia
ve
bu konuda bir talep de bulunmamaktadır.
İddia veya savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağının istisnası olan ıslah, iddia
ve
ya savunmayı tamamen ya da kısmen değiştirmenin aracıdır
ve
yenilik doğurucu bir hak olduğu içindir ki açık
ve
net olmalıdır. Davacı
ve
kilinin
ön
inceleme aşamasından
sonra
sunmuş olduğu dilekçesi ile talep ettiği
maddi
ve
manevi
tazminat ile yoksulluk nafakası iddianın genişletilmesi niteliğindedir.
Açıklanan sebeplerle, davacının yoksulluk nafakası ile
maddi
ve
manevi
tazminat talepleri hakkında karar
ve
rilmesine yer olmadığına dair karar
ve
rilecek yerde esasa ilişkin hüküm kurulması usul
ve
kanuna aykırı olduğundan Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken
ön
ceki kararda direnilmesi usul
ve
yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.
DAVA :
1. Taraflar arasındaki “evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 9. Aile Mahkemesince
ve
rilen davanın kabulüne dair karar davalı
ve
kilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda kısmen bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
-
Direnme kararı davalı
ve
kili tarafından temyiz edilmiştir.
-
Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten
sonra
gereği görüşüldü:
KARAR :
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
-
Davacı kadın dava dilekçesinde; davalının kusurlu davranışları sebebiyle birliğin sarsıldığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, ortak çocukların
ve
layetinin tarafına
ve
rilmesini, kendisi için aylık 500,00TL tedbir nafakası ile ortak çocuklar lehine aylık 300,00’er TL tedbir nafakasına karar
ve
rilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
-
Davalı erkek cevap dilekçesinde; iddiaların doğru olmadığını
ve
boşanmak istemediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
-
İstanbul Anadolu 9. Aile Mahkemesi’nin 12.12.2013 tarihli ve 2011/1023 E., 2013/922 K. sayılı kararı ile; tarafların yaklaşık üç yıldır ayrı yaşadıkları, davalının, davacıya ve müşterek çocuklara hakaret ettiği, şiddet uyguladığı, evin giderlerini karşılamadığı, toplum içerisinde davacıyı küçük düşürdüğü, tehdit ettiği, bu eylemler nedeniyle davalının kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, ortak çocukların
ve
lâyetinin davacıya
ve
rilmesine, çocuklar lehine davacının yanında kalmaya başladıkları 29.05.2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 150,00’şer TL tedbir nafakasına, hükmedilen tedbir nafakalarının boşanma kararı kesinleştikten
sonra
aylık 150,00’şer TL iştirak nafakası olarak devamına, davacı lehine aylık 200,00TL tedbir nafakasına
ve
karar kesinleştikten
sonra
yoksulluk nafakası olarak devamına, boşanmakla eşinin desteğinden yoksun kalacak olan
ve
boşanmaya sebep olan olaylar sebebiyle kişilik hakları saldırıya uğrayan davacı lehine kararın kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte 10.000,00TL
maddi
ve 10.000,00TL
manevi
tazminata karar
ve
rilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
-
Yargıtay 2. Hukuk Dairesince 27.11.2014 tarihli
ve
2014/13418 E., 2014/24112 K. sayılı kararı ile;
‘’… Hüküm, davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR :
1- )Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere
ve
özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı kocanın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- )6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
141
. Maddesi; “1 ) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe;
ön
inceleme aşamasında
ise
ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler.
Ön
inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia
ve
ya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir.
Ön
inceleme aşamasının tamamlanmasından
sonra
iddia
ve
ya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. 2 ) İddia
ve
savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah
ve
karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır“ hükümlerini düzenlemiştir. Davacının cevap dilekçelerinde yer almayan ilk defa tahkikat aşamasında ileri sürülen, yoksulluk nafakası ile
maddi
ve
manevi
tazminat isteği talep sonucunun genişletilmesi niteliğindedir. Davalı taraf da, davacının bu isteğine açıkça muvafakat etmemiştir. Bu durumda ıslahda söz konusu olmadığına göre, davacının yoksulluk nafakası ile
maddi
ve
manevi
tazminat talepleri hakkında “karar
ve
rilmesine yer olmadığına” karar
ve
rilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan yoksulluk nafakası ile tazminat talepleri hakkında yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ :
Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin
ise
yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA,,…” karar
ve
rilmiştir.
Direnme Kararı:
-
İstanbul Anadolu 9. Aile Mahkemesi’nin 10.03.2015 tarihli
ve
2015/83 E., 2015/184 K. sayılı kararı ile; yoksulluk nafakası,
maddi
ve
manevi
tazminat kararının usul
ve
yasaya uygun olduğu, boşanmanın eki ( ikincil ) niteliğindeki bu tür istemlerin, boşanma davasının yargılama sürecinin her aşamasında talep edilebileceği
ve
TMK’nin
174
/1-2 maddesinde yer alan koşulların oluştuğu gerekçesiyle direnme kararı
ve
rilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
-
Direnme kararı yasal süresi içinde davalı
ve
kili tarafından temyiz edilmiştir.
-
UYUŞMAZLIK
-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu
ön
üne gelen uyuşmazlık; boşanmanın ferisi niteliğinde bulunan yoksulluk nafakası ile
maddi
ve
manevi
tazminat taleplerinin boşanma davasının yargılama sürecinin her aşamasında talep edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
-
Ön
celikle, uyuşmazlığa etkili olan hukuk ilkelerinin
ve
mevzuatın açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
-
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ( Anayasa )’nın 90. maddesinin beşinci fıkra hükmü uyarınca, milletlerarası antlaşma hükümlerinin esas alınacak olması nedeniyle ilk olarak belirtilmesi gerekir ki; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ( AİHS )’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en
ön
emli unsurlarından bir tanesi de yargılamanın “makul bir süre içinde” bitirilmesi ilkesidir. Bu bağlamda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ( AİHM ), devletlerin yasal sistemlerini, mahkemelerin AİHS’nin 6. maddesinde yer alan şartlara makul bir sürede yargılama dâhil olmak üzere uyacak şekilde düzenlemek ile görevli olduğunu belirtmiştir ( AİHM, Zimmerman
ve
Steiner –İsviçre, 13 Temmuz 1983, 29. paragraf ).
-
Anayasa’nın 141. maddesinde de; “Davaların en az giderle
ve
mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir.” denilmek suretiyle davaların makul bir süre içerisinde bitirilmesi gerektiği açıkça düzenlenmiştir.
-
Açıklanan bu ilkelere paralel olarak, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda ( HMK ) da yargılamanın makul sürede bitirilmesini sağlamak amacıyla düzenlemeler yapılmıştır.
-
Uyuşmazlığa konu dava 20.10.2011 tarihinde açılmış olup, dava tarihinde HMK yürürlüktedir. Bu Kanunun “Dava dilekçesinin içeriği” başlıklı 119. maddesinde;
” ( 1 ) Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a- ) Mahkemenin adı.
b- ) Davacı ile davalının adı, soyadı
ve
adresleri.
c- ) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç ) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin
ve
davacı
ve
kilinin adı, soyadı
ve
adresleri.
d- ) Davanın konusu
ve
malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri.
e- ) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.
f- ) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
g- ) Dayanılan hukuki sebepler.
ğ ) Açık bir şekilde talep sonucu.
h- ) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin
ve
ya
ve
kilinin imzası.
( 2 ) Birinci fıkranın ( a ), ( d ), ( e ), ( f )
ve
( g ) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre
ve
rir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.” dava dilekçesinin kapsamı düzenlenmiştir. Anılan madde uyarınca davacının dava dilekçesinde, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini, her bir vakıanın hangi delille ispat edileceğini göstermesi gerektiği gibi davacı taleplerini de dava dilekçesinde belirtmelidir. Kanunda
ön
görülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi
ve
ya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz
ve
onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz ( HMK m.
25
).
-
Belirtmek gerekir ki, davalı da, dava dilekçesinin tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde cevap dilekçesini sunmalı ( HMK m.
127
/1 ), yine cevap dilekçesinde, savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini, her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini göstermeli
ve
taleplerini belirtmelidir ( HMK m.
129
).
-
Dava
ve
cevap dilekçelerinin kapsamına ilişkin ilkelerin tamamlayıcısı niteliğinde olan HMK’nin
136
/2. maddesi gereğince; davacının cevaba cevap, davalının da ikinci cevap dilekçesi hakkında, dava
ve
cevap dilekçelerine ilişkin hükümler, niteliğine aykırı düşmediği sürece kıyasen uygulanacaktır.
-
Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden
sonra
,
ön
inceleme için duruşma günü tespit edilerek taraflara duruşma gününün bildirilmesi için çıkarılacak davetiyede, duruşma davetiyesine
ve
sonuçlarına ilişkin diğer hususlar yanında, duruşmaya sadece taraflardan birinin gelmesi
ve
yargılamaya devam etmek
istemesi
durumunda, gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği
ve
diğer tarafın, onun muvafakati olmadan iddia
ve
savunmasını genişletebileceği yahut değiştirebileceği de ayrıca ihtar edilir ( HMK m.
139
).
-
Bu aşamada bir diğer istisnai hükmün açıklanması gereklidir. O da, “İddia
ve
savunmanın genişletilmesi
ve
ya değiştirilmesi” başlıklı 141. madde ( HMK ) hükmü olup, yasa hükmü;
“ ( 1 ) Taraflar, cevaba cevap
ve
ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe;
ön
inceleme aşamasında
ise
ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia
ve
ya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler.
Ön
inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia
ve
ya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir.
Ön
inceleme aşamasının tamamlanmasından
sonra
iddia
ve
ya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.
( 2 ) İddia
ve
savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah
ve
karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.” şeklindedir.
-
Anılan maddenin gerekçesinde belirtildiği üzere; tarafların karşılıklı dilekçelerini verdikleri aşamada, herhangi bir sınırlamaya bağlı olmadan uyuşmazlığın genel çerçevesi içinde iddia ve savunmalarını değiştirebilecekleri kabul edilmiştir. Şüphesiz bu imkân, sadece cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi için söz konusudur. İkişer dilekçeden
sonra
, hangi ad altında olursa olsun
ve
rilecek dilekçeler, sınırlama
ve
yasak kapsamında kabul edilmelidir.
Ön
inceleme aşamasında, ancak karşı tarafın açık muvafakati (
ve
ya
ön
inceleme duruşmasına taraflardan birisinin mazeretsiz gelmemesi ) durumunda iddia
ve
ya savunmaların genişletilmesi yahut değiştirilmesi kabul edilmiştir.
-
Yasal düzenlemelere göre, yargılamanın ilk kesiti olan dilekçelerin verilmesi aşamasında iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı söz konusu değildir. Tarafların cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi ile iddia ve savunmalarını serbestçe genişletmesi yahut değiştirmesi mümkündür. İddia
ve
savunmayı genişletme
ve
ya değiştirme yasağı ikinci cevap dilekçesinin
ve
rilmesi ile başlar.
Ön
inceleme aşamasında
ise
ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia
ve
savunma genişletilebilir ya da değiştirilebilir. Tahkikat,
ön
incelemede saptanan çekişmeli hususlar üzerinden yürütüleceğine ( HMK m.
140
/3 ) göre,
ön
inceleme aşamasının tamamlanmasından
sonra
iddia
ve
ya savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesi yasaktır. Bu yasağın kapsamına, dava sebebi olarak dayanılan vakıalar
ve
talep sonucu da dâhildir.
-
İddia
ve
savunmasının genişletilmesi yasağına ilişkin olarak, mülga 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun ( HUMK ) “Dava ikamesi” başlıklı 185. maddesindeki;
“Kanunu Medenide tayin olunan haller mahfuz kalmak şartiyle dava ikamesi ile aşağıda gösterilen neticeler hasıl olur:
1- ) Müddeaaleyhin rızası olmaksızın müddei davasını takipten sarfınazar edemez.
2- ) Müddei, müddeaaleyhin rızası olmaksızın davasını tevsi
ve
ya mahiyetin tebdil edemez. Aşağıdaki madde hükmiyle davadan feragat
ve
ya ıslah bu hükümden müstesnadır.” düzenlemenin ilk cümlesinde yer alan; “Kanunu Medenide tayin olunan hâller mahfuz kalmak şartiyle dava ikamesi ile aşağıda gösterilen neticeler hasıl olur.” ifadesine karşılık gelen bir ibarenin HMK’de mevcut olmaması sebebiyle, boşanma davalarında boşanmanın ferî olan
maddi
ve
manevi
tazminat ile yoksulluk nafakası gibi isteklerin yargılamanın her aşamasında serbestçe istenebileceği şeklindeki uygulamaya HMK’nin sistematiği cevaz
ve
rmemektedir.
-
Genel açıklamalardan
sonra
bilindiği üzere; boşanmanın ferî sonuçlarından olan
maddi
ve
manevi
tazminat 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ( TMK ) 174. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hüküm;
“Mevcut
ve
ya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz
ve
ya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir
maddi
tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.” düzenlemesini içermektedir. Bu hüküm gereğince,
maddi
ve
manevi
tazminata hükmedilebilmesi için temel koşul, tazminat isteyen tarafın boşanmada kusursuz
ve
ya daha az kusurlu olması
ve
maddi
tazminat için boşanma yüzünden mevcut
ve
ya beklenen menfaatlerinin zedelenmiş bulunması,
manevi
tazminat için
ise
boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkının saldırıya uğramasıdır. Tarafın talebi hâlinde bu istekler değerlendirilecektir.
-
TMK’nin
175
. maddesinde yer alan
ve
yine boşanmanın ferisi olan yoksulluk nafakası ise; boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında talep ettiği nafaka olup, bu nafakanın takdirinde nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.
-
Tüm bu açıklamalar kapsamında uyuşmazlığa bakıldığında; davacının dava dilekçesinde maddi
ve
manevi tazminat ile yoksulluk nafakası talebinin bulunmadığı, cevaba cevap dilekçesinde de bu taleplere yönelik bir isteminin olmadığı, davacı
ve
kilinin ön inceleme duruşmasından
sonra
, tahkikat duruşmasından
ön
ce sunmuş olduğu 15.08.2012 tarihli dilekçesinde; aylık 500,00TL tedbir-yoksulluk nafakası, dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile 40.000,00TL
maddi
tazminat ve 40.000,00TL
manevi
tazminata hükmedilmesini talep ettiği görülmektedir. Davacı vekili tarafından sunulan 15.08.2012 tarihli dilekçede yer alan boşanmanın ferilerine yönelik taleplere davalı tarafından açık bir muvafakat verilmediği gibi anılan dilekçenin açıkça ıslah dilekçesi olduğuna dair bir iddia ve bu konuda bir talep de bulunmamaktadır. Kaldı ki, iddia veya savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağının istisnası olan ıslah, iddia
ve
ya savunmayı tamamen ya da kısmen değiştirmenin aracıdır
ve
yenilik doğurucu bir hak olduğu içindir ki açık
ve
net olmalıdır. Bu noktada, davacı
ve
kilinin
ön
inceleme aşamasından
sonra
sunmuş olduğu dilekçesi ile talep ettiği
maddi
ve
manevi
tazminat ile yoksulluk nafakası iddianın genişletilmesi niteliğindedir. Açıklanan sebeplerle, davacının yoksulluk nafakası ile
maddi
ve
manevi
tazminat talepleri hakkında “karar
ve
rilmesine yer olmadığına” dair karar
ve
rilecek yerde esasa ilişkin hüküm kurulması usul
ve
kanuna aykırıdır.
-
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacı
ve
kili tarafından sunulan 15.08.2012 tarihli dilekçede adli yardım talebinde de bulunulduğu, adli yardım talebinde bulunulduğu için bu dilekçenin ıslah dilekçesi olarak kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle direnme kararının onanması, ancak hükmedilen
maddi
ve
manevi
tazminat ile yoksulluk nafakasının miktarlarına yönelik inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş
ise
de, bu görüş yukarıda açıklanan sebeplerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
-
O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken
ön
ceki kararda direnilmesi usul
ve
yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- ) Davalı
ve
kilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun
429
. maddesi gereğince oy çokluğuyla BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri
ve
rilmesine,
2- ) Davalı
ve
kilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için ise oybirliği ile dosyanın Özel Daireye GÖNDERİLMESİNE, ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle
ön
celikle mahkemesince bu işlemlerin yerine getirilmesine, karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde
ise
mahkemesince doğrudan Özel Daireye gönderilmesine, aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 13.02.2020 tarihinde karar
ve
rildi.
Kaynak: www.kazancı.com