HMK 74 hükümlerine göre, hukuk davalarında dava dilekçesi doğrudan ilgili hukuk mahkemesine sunulur. Dava dilekçesi yetkili hukuk mahkemesi tarafından, Hukuk Mahkemesi Kanunu şartları bakımından usul ve esas yönünden incelenerek nihai karara bağlanır.
Dava açmak hukuki olarak mahkemeden bir hakkın talep edilmesi anlamı taşır. Dava bir kişiye yönelik açılabileceği gibi, kurum ve kuruluşlar hakkında da hukuk davası açılabilir. Davaya ilişkin mahkemenin vermiş olduğu nihai karar davaya sonlandırır. Feragat, kabul ve sulh durumlarında da davaya son verilebilir.
Dava dilekçesinin sunulması esnasında gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda, mahkeme HMK 74 hükümlerinin daha sonradan yerine getirilmesi kaydı ile tayin olunan vekilin dilekçesini kabul etme yetkisine sahiptir. Ancak mahkemece öngörülen sürede HMK 74 hükümlerini yerine getirmeyen avukatlar hakkında disiplin soruşturması açılarak, mahkeme masrafları ilgili avukattan talep edilir.
İçindekiler
Dava açılabilmesi için, HMK dava şartları yerine getirilmelidir. Davacının, davaya ilişkin öngörülen yargılama harcı ve gider avansı ücretleri ödemesi ve buna ilişkin dekontları dava dosyasına eklemesi gerekir. Davanın niteliğine göre davaya bakmakla görevli mahkeme ve yetkili mahkeme tespit olunmalıdır.
Dava dosyası öncelikle usul bakımında yetkili mahkeme tarafından incelenerek, yetkili olması durumunda dava açılmasına karar verir. Mahkeme yetkisi dışında kalan davalar için dava dosyasına reddetme yetkisini kullanarak, buna ilişkin karar verir. Mahkemenin vereceği karar davayı nihayetinde sonlandırır.
Davacının talep ettiği haklarından feragat etmesi durumunda dava sona erer. Feragat HMK hükümlerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Davacı tamamen ve kısmen feragat hakkını kullanabilir. Ancak buna ilişkin şart ve koşul öne süremez. Davacı feragat hakkını yazılı olarak mahkemeye bildirir.
Sözlü olarak feragat beyanında bulunması için, yargılama sürecinde yapılması gerekir. Feragat durumunda davalının veya mahkemenin onayına gerek duyulmaz. Bu durum tamamen davacının tasarrufundadır. Davacının feragat hakkını avukatı aracılığı ile gerçekleştirebilmesi için, HMK 74 hükümlerine göre vekalet vermesi gerekir.
Davanın sona ermesine etki eden bir diğer neden de, davalı tarafından öne sürülen iddiaların, davacı tarafından kabulüdür. Davalı talep edilen sonuçların tamamını veya kısmen kabul edebilir. Bu durum yazlı dilekçe ile dava dosyasına sunulabileceği gibi, yargılama sürecinde davalı tarafından da beyan edilebilir. Bu durumda sözlü beyan tutanağa geçirilerek dava dosyasına eklenir. Kabul işlemi şarta ve koşula bağlı olamaz. Davcı bu duruma göre yargılama giderlerini ve dosya masrafını üstlenmek ve kabul neticesinde doğacak hukuki sorumlulukları yerine getirmek durumundadır.
Dava sürecinde sulh işleminin gerçekleşmesi, davanın sona ermesine neden olur. Bu durum davalı ve davacının dosya kapsamında serbestçe tasarruf yetkisini kullanabilecekleri durumlarda geçerlidir. Sulh işlemi diğer yöntemlerden farklı olarak şartlı ve koşullu olarak yerine getirilebilme özelliğine sahiptir. Sulh işlemi vekil aracılığı ile gerçekleşecekse, HMK 74 hükümlerine göre avukat tayin edilmesi gerekir. Taraflar mahkemeden sulh işlemine göre karar vermesini talep edebilir. Aksi durumda karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm gerçekleşir.
Mahkeme dosya kapsamında hukuki uyuşmazlığı kalıcı veya geçici olarak bir sonuca varır ve muhataplarına sonuçlarını açıklar. Bu hukuki anlamda bir karar niteliği oluşturur ve tarafları bağlayıcı hükümler içerir. Dava konusu dosyayı inceleyen mahkeme öncelikle usule ilişkin karar verir. Bu durum haklı veya haksızı ortaya koymaz. Bu durum dava konusuna ilişkin mahkemenin işleyişine yönelik kararlardır.
Davanın kabulü ile dosya kapsamında hakkın ve hukuksal durumun ortaya konulması için verilen kararlar, esasa ilişkin kararlardır. Bu durumda mahkeme hukuki olarak tarafların haklı veya haksız olduklarına karar verir. Yapılan yargılama sonucunda nihai karara varılamadığı durumlarda mahkeme ara karar verme yetkisini kullanarak, davanın devamına yönünde karar verir. Bu durum kesin hüküm içermemekle birlikte taraflar açısından bağlayıcıdır. Son karar aşamasında mahkeme usule ve esasa ilişkin nihai kararını açıklar.
Davanın son duruşmasında hüküm mahkeme heyeti tarafından gizli müzakere edilir ve varlık kazanabilmesi için, son duruşmada tefhim olunur. Tefhim olunan hüküm de varılan sonucun gerekçesine de yer verilir. Tefhim olunan hüküm duruşma tutanağına geçilerek hazır bulunanlara okunur ve tarafların her birine ilam olunur. HMK 74 hükümlerini yerine getiren avukatlara ilam olunması durumunda, ayrıca ilgili tarafa ilamına gerek duyulmaz.
Türk yargı sistemine göre mahkeme kararları muhakkak gerekçeli olmak gerekir. Mahkeme tutanağında da yer verilen gerekçeli karar, tefhim olunan hüküm sonucuna aykırılık oluşturamaz.
Davanın görülmesinde görev alan mahkemenin, görev alan hakim veya hakimlerin, zabıt katibinin açık kimliği ve sicil numaraları, davaya katılan tarafların açık kimlikleri, varsa yasal temsilcilerinin açık kimlikleri ve adreslerine hüküm kapsamında oluşturulan tutanakta açıkça yer verilir.
Taraflar harcın ödenmemiş olması durumlarında da ilamı alabilirler. İlam harcının ödenmemiş olması hükmün tebliğe çıkarılmasına, yasal yollara başvurulmasına, takibe konmasına ve hükmün kesinleşmesine engel oluşturmaz. Yasala olarak hükmün tebliğe çıkartılması için, taraflardan birinin talebine ihtiyaç duyulur. Hükme karşı tarafların vekilleri aracılığı ile itiraz haklarını kullanabilmeleri için, HMK 74 şartlarının oluşması gerekir.
Tarafların davaya konu beyanları, sunulan deliller, delillere ilişkin mahkeme heyetinin değerlendirmeler, varılan sonuçlara da hüküm kapsamında yer verilir.
Hüküm verildiği tarih, gerekçeli karar tarihi, hakimlerin ve zabıt katibinin imzaları hüküm kapsamında duruşma tutanağında yer alır.
Mahkeme tarafından tefhim edilen hüküm bağlayıcıdır. Taraflar hükme karşı kanun yollarına başvurabilir. Üst mahkeme tarafından hüküm bozulursa, aynı mahkeme davaya tekrar bakabilir. Mahkeme ilamın icraya konulması için, verilen hükmün kesinleşmesine beklemekle yükümlü değildir. Borç alacak davalarında, borcun hükümle tespiti durumunda zaman aşımı süresi on yıl olur.
Mahkeme, tefhim ettiği hüküm ile bağlıdır. Ancak hükme karşı kanun yoluna gidilebilir. Hüküm üst mahkeme tarafından bozulursa, mahkeme davaya tekrar bakabilir. Bir ilamın icraya konulabilmesi için hükmün kesinleşmesi kural olarak gerekli değildir. Kısa zamanaşımına tabi olan bir borç bir hüküm ile tespit edildiği takdirde yeni zamanaşımı süresi on yıla çıkar.
Türk yargı sisteminde şarta bağlı hüküm konusu düzenlenmemiştir. Hakimin kararı gerçekleşmediği durumlarda, gerçekleşmesi kuşkulu olan bir olayla bağlantı kurulması hususuna, koşula bağlı hüküm denir.
Kısmi hüküm, uyuşmazlığa konu davanın bir kısmı hakkında verilen kararı içerir. Kural olarak hükümler tam hüküm olarak verilir. Ancak hükmün hakkında tahkim yoluna başvurulması durumunda, hakem kurulu hüküm açısından kısmi kararlar da verebilir.
Davacı dava dilekçesini ilgili mahkemeye vererek, Anayasa’dan doğan haklarını kullanır. Bu duruma karşı mahkeme dava dilekçesi kapsamında ve deliller ışığında vicdani kanaatine ve hukuka uygun olarak karar vermek durumundadır. Yapılan yargılama sonucunda mahkemece verilen hüküm tarafları bağlayıcı rol oynar. Bunun yanında benzer davalar da aynı türden karar verilecek sonucunu doğurmaz. Davacı taleplerini ilişkin haklarını kullanırken doğrudan veya vekalet aracılığı ile vekil tayin ettiği avukat aracılığı ile bu işlemleri yürütebilir.
Avukatın davadan feragat etmesi için, davalının bu yönde avukata bu yönde yazılı talimat vermesi ve avukatın bu talimatı mahkemeye sunması gerekir. HMK 74 hükümlerine göre açıkça yetki verilmediği sürece vekil davacı adına feragat işlemini gerçekleştiremez.