Eser Sahipliği Ve Telif Hakları

İçerik

Telif hakları

Telif hakları , kişinin fikri emeği ile meydana getirdiği fikir ve sanat eserleri üzerindeki hakların bütünü ifade eder. Telif hakkının doğması için herhangi bir tescil işlemine gerek yoktur. Telif hakkı, eserin vücuda gelmesi ile birlikte doğar.

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) fikir ve güzel sanat eserleri üzerindeki hak sahipliği ve bu hakların kullanılmasına ilişkin düzenlemeleri içerir. Fikri veya sanatsal bir ürünün bu kapsamda hukuki korumadan yararlanabilmesi için öncelikle kanundaki anlamıyla “ eser ” olarak kabul edilmesi gerekir.

Kanuna göre eser , sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulüdür. Bu tanıma göre bir ürünün eser olarak kabul edilebilmesi için;

Eser üzerindeki telif hakları na ilişkin davalar da Yargıtay da bu unsurların varlığını gözetmektedir.

Mahkemece, karşılaştırmalı hukuktan da yararlanılarak karar gerekçesine dayanak yaptığı “hususiyet” unsurunun, “kopya olmayan minimum yaratıcılık” şeklindeki yorumu da; yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde ve her somut olayın özelliklerine göre, 5846 sayılı FSEK ile getirilen eser tanımının yorumuna ilişkin Yargıtay uygulaması ( Yargıtay 11.HD. 27,05.2005 tarih ve 8577/5602 sayılı kararı ), öğretide öne sürülen görüşler ve ülkemizin taraf olduğu Bern Sözleşmesi ve TRİPS ile çelişmemektedir.

Ancak, mahkemenin yine karşılaştırmalı hukuka yollama yaparak, benimsediği bir diğer görüş olan “kopya edilmeye değer bir ifadenin korunmaya değer” eser olacağına ilişkin gerekçesi ise, bir fikri çabanın eser sayılması için salt çoğaltılmaya değer bulunması ölçütünün yeterli olacağı ve eser olup olmadığı hususunda başka bir araştırmaya gerek olmadığı sonucunu doğuracağından kabul edilemez. Aksi, taktirde, izinsiz olarak çoğaltılan ancak, sıradan nitelikteki, röportajlar, spor müsabakalarını aktaran çekimler vb fikri ürünler de eser addedilir. Oysa, “hususiyet” sıradan olmamayı ve belli bir düzeyi bulunmak kaydıyla yaratıcılığı gerekli kılar. Dolayısıyla, mahkemenin açıklanan bu yorumundan yola çıkılarak, eserle ilgili özel ve teknik bir bilgiyi gerektiren bir uyuşmazlığın hakimin hukuki bilgisi ile çözümlenebileceği sonucuna da varılamaz.

O halde, yukarıda açıklanan hususlar itibariyle ilim ve edebiyat eserleri konusunda uzman bir bilirkişiden görüş alınmak suretiyle uyuşmazlığa FSEK hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi, şayet eser vasfında değil ise; bu taktirde davacının bir TV programında açıkladığı görüşlerinin davalılarca izinsiz olarak bir kitapta yayımlanması nedeniyle ortaya çıkan hukuki durumun genel hükümler çerçevesinde tartışılarak hasıl olacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece, somut uyuşmazlığa uygun düşmeyen gerekçelerle ve eksik inceleme sonucu davanın kısmen kabulüne dair kararı doğru görülmemiş, davalılar vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüştür.

(Yargıtay 11. H.D. 2006/934 E, 2007/4555 K, 13.03.2007 T)

Fikir ve sanat eserleri hukukunun en önemli kavramı eserdir. Bir fikri ürünün eser olarak korunabilmesi için, onun FSEK kapsamında eser vasfına sahip olması gerekir. Hangi fikrî ürünün eser olarak kabul edileceği ise FSEK’e göre belirlenecektir. FSEK’in 1. maddesinde eser; “sahibinin hususiyetini taşıyan ve aşağıdaki hükümler uyarınca ilim ve edebiyat, musikî, güzel sanatlar veya sinema eserleri sayılan her nevî fikir ve sanat mahsulüdür” şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre, bir fikri ürünün FSEK kapsamında eser olarak vasıflandırılabilmesi için, iki unsurun bir arada bulunması gerekir. Bunlar bir fikri ürünün sahibinin hususiyetini taşıması ve Kanun’da sınırlı sayıda belirtilmiş olan eser türlerinden birine dâhil olmasıdır.

Hemen belirtmek gerekir ki, fikrî bir ürün, ancak dış dünyaya aksettirildiği ve üçüncü kişilerin duyularına hitap edecek niteliğe büründüğü takdirde eser niteliğini kazanabilir. Başka bir deyişle insanın düşünceleri değil, bunların dış âleme yansıdığı biçim eser olarak koruma altındadır. Ayrıca eser bir bütün olarak himaye görür; yoksa eserde yer alan veya eserde ifadesini bulan her türlü münferit fikir veya düşünce ayrı ayrı korumaya konu olamayacağı gibi, kural olarak bütünlük arz etmeyen fikir ürünleri de eser olarak nitelendirilemezler.

(Yargıtay HGK2017/11-137 E, 2020/806 K, 21.10.2020 T)

Yukarıdaki Hukuk Genel Kurulu kararında da belirtildiği gibi, FSEK kapsamında koruma altında olan şey soyut fikirler değil, dış dünyaya aktarılmış ve başkalarının algılarına hitap edecek düzeyde şekillenmiş eserlerdir.

Sanat Eserleri
Eser Üzerindeki Telif Hakları

Eser Sahipliği

Eser sahipliği ve eser üzerindeki haklar, eserin meydana gelmesiyle ortaya çıkar. Bunun için eserin herhangi bir tescil işlemine gerek yoktur. Ancak bazı eserler için tescil veya resmi onay eser sahipliğini kanıtlayıcı bir etkiye sahip olur.

Filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren film yapımcıları ile seslerin ilk tespitini gerçekleştiren fonogram yapımcıları, hak ihdas etmek amacı taşımaksızın, sahip oldukları hakların ihlâl edilmemesi, hak sahipliklerinin belirlenmesinde ispat kolaylığı sağlanması ve malî haklara ilişkin yararlanma yetkilerinin takip edilmesi maksadıyla, sinema ve müzik eserlerini içeren yapımlarının kayıt ve tescilini yaptırırlar. Aynı maksatla, eser sahiplerinin talebi üzerine, bu Kanun kapsamında korunan tüm eserlerin kayıt ve tescili yapılabilir, malî haklara ilişkin yararlanma yetkileri de kayıt altına alınabilir.

(FSEK m. 13/3)

FSEK hükümleri uyarınca eser sahibi , eseri meydana getiren kişidir. İşleme ve derleme eserler in sahibi, işleyen ve derleyendir. Ayıca işlenen asıl eser sahibinin hakları da varlığını sürdürür.

FSEK 8. Maddesine göre bir sinema eserinin sahibi ;

Bunlar sinema eserine birlikte yani iştirak halinde sahiptirler. Sinema eseri üzerindeki haklar ı ancak birlikte kullanabilirler. Ancak özgün müzik eseri ve senaryo, sinema eserinden bağımsız olarak da birer eser niteliğindedir. Bu nedenle bestecinin özgün müzik eseri üzerinde ve senaristin senaryo üzerindeki mali ve manevi hakları ayrıca devam eder. Kendi eserleri üzerindeki telif hakları nı, sinema eserindeki birlikte hak sahipliğinden bağımsız ve münferit olarak kullanabilir, bu hakların ihlali halinde kendi adlarına hukuki yollara başvurabilirler.

Bir eserin kim tarafından yapıldığının ihtilaflı olması halinde, eserin sahibi olduğunu iddia eden kişi mahkemeden bu hakkın tespitini isteyebilir. (FESK m. 15/3) Açılacak bu dava, eser sahipliğinin tespiti davası dır. Eser sahipliğinin tespiti ile birlikte ayrıca şartları oluşmuşsa, eser üzerindeki haklara tecavüzün ortadan kaldırılması ve tazminat talebinde de bulunulabilir.

Eser Sahiplerinin Birden Fazla Olması

Eserin birden çok sahibi olabilir. Eğer eser parçalara ayrılabiliyorsa, her bir eser sahibi, kendi meydana getirdiği kısım üzerinde hak sahibi olur. Eser parçalara ayrılamayan bir bütün teşkil ediyorsa, o durumda birlikte eser sahipliği söz konusu olup, eser sahipleri arasında adi ortaklığa ilişkin hükümler uygulanır. Bu durumda eser üzerindeki haklar ancak tüm sahiplerin iştiraki ile mümkün olur.

Eser sahiplerinden birisinin eser üzerinde tasarrufa veya hukuki hakkın kullanılmasına haklı bir nedene dayanmaksızın, izin vermemesi halinde diğer eser sahipleri mahkemeden bu izni isteyebilir.

Birlikte eser sahipliğinde, eser üzerindeki haklara tecavüz edilmesi halinde ise, eser sahiplerinden her biri tek başına hukuki yollara başvurabilir.

Eser sahipleri arasında adi ortaklık ilişkisi olduğunda eser sahiplerinden her birisinin tek başına esere vaki tecavüzün önlenmesini talep etme hakkı olmakla birlikte, tek başına tazminat talep etme, ya da diğer bir eser sahibi için eser sahipliğinin tespitini talep etme hakkı bulunmamaktadır.

Bu durumda mahkemece, FSEK’nun 10. maddesi hükmü ve yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde birlikte eser sahipliği durumunda, eser sahipleri arasında adi ortaklık sözleşmesi hükümlerinin uygulanacağı, eser sahiplerinden her birinin tek başına esere vaki tecavüzün önlenmesini talep etme hakkı olmakla birlikte, tek başına tazminat talep etme ya da dava dışı kişilerin de eser sahipliğinin tespitini talep hakkı bulunmadığı hususları nazara alınıp somut uyuşmalıkta davada ileri sürülen talep türleri itibariyle davacıların aktif dava ehliyeti konusunda olumlu olumsuz bir değerlendirme yapılmadan işin esasına girilerek ve birlikte eser sahibi olduğu kabul edilen dava dışı yazar A. Sait Candan’ın taraf olmadığı işbu davada yazılı şekilde “dava konusu kitapların eser sahiplerinin davacılar … ve … ile dava dışı yazar A. Sait Candan olduğunun tespitine, davacılar … ve … lehine sözleşme kapsamında payları oranında ücret ve cezai şartın tahsiline” karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Yargıtay 11. H.D. 2017/3587 E, 2019/2414 K, 28.03.2019 T)

Telif Hakları ve Eser Üzerindeki Manevi Haklar

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ’nda düzenlenmiş olan eser üzerindeki haklar, telif hakkının sonucu olarak ortaya çıkan haklardır.

FSEK hükümlerine göre eser üzerindeki haklar, manevi haklar ve mali haklar olarak ikiye ayrılır. Eser üzerindeki bu haklar kural olarak eser sahibine aittir.

Bu yazıda eser sahibinin, eser üzerindeki manevi haklar ından söz edilecektir. Eser üzerindeki mali haklarla ilgili yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Eser sahibinin manevi hakları kanunda şu şekilde sayılmıştır:

Eseri gösterim hakkı
Umuma Arz Yetkisi

1. Umuma Arz Yetkisi (FESK m. 14);

Bu hak,  eseri dış dünyaya sunma, tanıtma ve henüz alenileşmemiş (arz edilmemiş, yayımlanmamış) eser hakkında bilgi verme yetkisini ifade eder. Eser sahibine ait olan bu hak aynı zamanda eserin arz tarihini ve şeklini belirleme yetkisini de kapsar.

Eser sahibi, umuma arz yetkisi ni bir başkasına da devretmiş olabilir. Ancak bu durumda dahi, arzın şekli, eser sahibinin şeref ve haysiyetini zedeleyecek tarzda olamaz. Eser sahibi bunun için yazılı izin vermiş olsa dahi, gerek eserin aslının gerekse de işlenmiş şeklinin bu tarzda sunumunu men edebilir. Kanunen tanınan men etme yetkisinden vazgeçmeye ilişkin sözleşmeler hükümsüzdür. Eser sahibi, men etme yetkisini haksız olarak kullanırsa, diğer tarafın tazminat hakkı doğar.

2. Eser Sahibinin Adının Belirlenmesi Yetkisi (FSEK m.15);

Eser sahibi, ortaya çıkardığı eserin umuma arzı sırasında kendi gerçek veya takma adının belirtilmesine veya isimsiz olarak sunulmasına karar verme yetkisine sahiptir. İşleme veya kopya eserlerin sunulmasında, yine asıl eserin sahibi ile eserin işleme veya kopya olduğunun belirtilmesi şarttır.

Kanun düzenlemesine göre, eser niteliğindeki mimari yapılarda eser sahibi adının yazılması nı isteyebilir. Bu talebin yazılı olarak yapılması gerekir. Bu durumda, eser sahibinin adı, yapının görünen bir yerine, silinemeyecek biçimde yazılır.

3. Eserde Değişiklik Yapılmasını Menetme Hakkı (FSEK m.16);

Eser sahibinin izni olmadıkça eser üzerinde veya eser sahibinin adında ekleme, kısaltma veya başkaca herhangi bir değişiklik yapılamaz. Ancak kanunen veya sözleşme ile eseri işleme, yayımlama veya çoğaltma hakkına sahip kişiler, bu işlemlerin tekniği nedeniyle zaruri olan değişiklikleri yapabilirler. Bunun için eser sahibinin özel izni gerekmez.

Eser sahibi kayıtsız ve şartsız olarak yazılı izin vermiş olsa bile şeref ve itibarını zedeleyen veya eserin mahiyet ve hususiyetlerini bozan her türlü değiştirilmeleri menedebilir. Menetme yetkisinden bu hususta sözleşme yapılmış olsa bile vazgeçmek hükümsüzdür.

(FSEK m.16/3)

4. Eser Sahibinin Eseri Elinde Bulunduran Üçüncü Kişiye Karşı Hakları (FSEK m.17);

Eserin mülkiyeti, zilyetliği veya kullanım hakları sahibi tarafından bir başkasına devredilmiş olabilir. Bu durumda eserin aslını elinde bulunduran kişi, eser sahibiyle aralarındaki sözleşme şartlarına göre eser üzerinde tasarruf edebilir. Ancak eseri yok edemez, bozamaz ve eser sahibinin haklarına zarar veremez. Aksi halde, ihlalin şartlarına göre eser sahibinin hukuki yollara başvurma imkanı ortaya çıkar.

Resim, güzel yazı, oyma, kakma ve benzeri eseler ile heykel ve kabartma türündeki güzel sanat eserlerinin mülkiyet veya haklarının başkasına devri halinde, eser sahibi geçici süre için bu asıllardan yararlanmayı talep edebilir. Yine eserin tek ve özgün olması durumunda, eser sahibi kendisine ait tüm dönemleri kapsayan sergilerinde kullanmak üzere eseri geçici olarak isteyebilir. Her iki durumda da eser sahibi, eseri korumak ve süre sonunda malikine iade etmek zorundadır.

Eser sahibinin eser üzerindeki manevi haklarının ihlali halinde, ihlalin şekline göre başvurabileceği hukuki yollar mevcuttur. İhlalin türüne göre, eser üzerindeki hak ka tecavüzün önlenmesi, eski hale getirme, mahkeme hükmünün ilanı veya tazminat talebinde bulunulabilir. FSEK bazı eylemler için ise hukuki yaptırımın yanında aynı zamanda ceza yaptırımı öngörmüştür. Açıkça düzenlenen bu hallerde hukuka aykırı eylem ceza yargılamasına konu olur.

Fikri ve sınai haklar konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. Fikri Mülkiyet Hukuku

Fikri mülkiyet, marka hukuku , haksız rekabet ve ticaret hukuku gibi uzman avukatlık alanlarımız da hukuki destek için hukuk büromuza ulaşabilirsiniz.