Ev Genci ya da NEET Kavramı Nedir?
Bu yazıyı yazmak için bilgisayarımın başına geçtiğimde 19 Mayıs’a sayılı günler kaldığını farkettim. Yani yüz yılı aşkın süredir kutladığımız Gençlik ve Spor Bayramı yaklaşıyordu. Tam da bu ruh haliyle sizlere dünyada ve özellikle Türkiye’de gençlerin iyi oluşları, gelecek beklentileri ve hayalleri ile ilgili bir yazı yazmak üzere yola çıkmış bulunuyorum.
Ev genci kavramı son yıllarda sosyal bilimler literatüründe sıklıkla karşımıza çıkan bir kavram. İngilizce NEET (Not in education, employment or training) terimini ‘ne çalışan, ne okuyan ne de iş arayan’ ya da ‘ne eğitimde, ne istihdamda’ olarak Türkçe’ye çevirmek mümkün. Ev genci dediğimiz kişiler herhangi bir eğitim almıyorlar, iş arayışında değiller ve ekonomik olarak ailelerine fazlasıyla bağımlı durumdalar. Bu gençlerin sosyal çevreleri ise çoğu kez aile, yakın akraba ve yalnızca birkaç arkadaştan ibaret. Çevremizde hayatını bu şekilde geçiren gençler her zaman var olmuştur. Ancak gündelik hayatta pek de görünür olmayan bu gençler bugünü ıskalamakla kalmıyor, gelecek kaygıları arasında toplumsal değişimin ve sosyo-ekonomik bazı problemlerin de habercisi durumundalar aynı zamanda.
OECD
(Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) verilerine göre, 36 üye ülke arasında ev genci oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye. Verilere göre Türkiye’de yaşayan 20-24 yaş arası gençlerin %33,3’ü herhangi bir eğitim almıyor ve iş aramıyorlar. Bu gençler vakitlerinin büyük bir kısmını evde geçiriyor, çünkü sosyalleşmek için kendilerinde bir amaç, motivasyon ve enerji hissetmedikleri gibi genellikle bunun için anne-babalarından para istemek zorunda kalmaktan da oldukça rahatsızlar. Bu durumdaki gençler haliyle kısır bir döngüye girmiş oluyor. Bu arada eğitime katılım konusuna bir netlik kazandırmamız gerekirse, burada bahsedilen eğitim sadece formel bir eğitim türü olarak lise/ üniversite öğrencisi olmak değil, non-formel denilen kurslar, atölyeler ya da bir ustadan öğrenmek gibi okul-dışı eğitimi de bu sınıflandırmaya dahil etmeliyiz. Fakat araştırma bu gençlerin bu tarz alternatif eğitimler ile de ilgilenmediklerini gösteriyor.
Türkiye’de Habitat Derneği’nin 2018, 2019 ve 2020’de yaptığı ‘Türkiye’de Gençlerin İyi Olma Hali’ çalışması; 2020’de Genç Hayat Vakfı tarafından yapılan ‘Neet Gençliği Dosyası’
; pandemi sonrasında Üsküdar Üniversitesi ve Method Research Company tarafından yapılan ‘Koronavirüslü Günlerde Hayat Araştırması’ ile ‘2. Dalga Sonrası Türkiye Araştırması’ ve Yeditepe Üniversitesi tarafından yapılan ‘Gençlik Araştırması’ konu hakkında bizlere çok sayıda sosyolojik, ekonomik ve psikopolitik sonuç sunuyor. Öte yandan elbette konu hakkında yürütülen çok sayıda araştırma var. Öyle ki gençliği anlama çabası günümüzde, şirketlerden eğitim kurumlarına, siyasilerden medya kanallarına kadar pek çok kişi ve kurumun öncelikli motivasyonlarından biri haline geldi
.
Peki Bu Bilimsel Çalışmalar Bizlere Gençlik Hakkında Neler Söylemektedir?
–
Gençlerin son birkaç yıl içinde yaşam memnuniyetlerinde azalma olmuştur.
–
Gençler yaşam memnuniyeti beklentisi ile iş bulmak arasında güçlü bir ilişki kurmaktadır.
–
Gençlerin büyük bir kısmı gelecek kaygısı ve ekonomik iyileşme sağlamak amacıyla yurtdışında yaşamayı istemektedir.
–
Ev genci kavramı özellikle kadın erkek arasındaki eşitsizliği daha fazla keskinleştirir. Kadınlarda ev genci oranının erkeklere göre daha yüksek olduğu görülmektedir.
–
Ev genci olan kişiler incelendiğinde zaten toplumda daha kırılgan gruplar olan engelliler, göçmenler, nitelikli eğitime ulaşamayanlar, kendileri gibi anne babalarının da NEET olduğu aile yapısına sahip olanlar ve düşük gelirli kimselerde bu durum daha fazla ortaya çıkar.
–
Pandeminin de etkisiyle neredeyse tüm yaş gruplarında yalnızlık hissiyatında ve tüketimde artış gözlenir. Bu sonuçlar incelendiğinde en yüksek oran 18- 25 yaş arasındaki gençleri kapsamaktadır.
Tablo biraz karamsar öyle değil mi? Ancak, bilimsel verilerin bizlere salt gerçekleri yansıtmak gibi bir etik sorumluluğu olduğunu unutmamak gerekir. Öte yandan bilim bu realite ile bizleri buluşturup, sorunu tanımladıktan sonra iyileştirici çözümler sunmak için de çaba harcamalıdır. Bu yazı kendi başına okuyucuya büyük çözümler sunabilmek gibi bir vaat içermese de, iyi niyet göstergesi olarak getirdiği çeşitli öneriler ile alana katkı sağlamak ve en yalın haliyle bu konuda herkesi farkındalığa davet etmeyi amaçlamaktadır.
Öyleyse Gençlerin Yaşam Koşullarının İyileştirilmesi için Neler Yapılabilir?
-
Size anlamlı gelen sevdiğiniz alanı bulmak;
Modern toplumun gençleri hayatlarında bir anlam arayışı içindeler. Birkaç nesil önceki gibi başını sokacağı bir ev veya emekli olana kadar çalışacakları sigortalı bir iş artık onlara cazip gelmemektedir. İstihdama katılmayan, iş başvurusu yapmaktan vazgeçmiş, herhangi bir alana ilgi duymayan ve bu doğrultuda öğrenmeyi, araştırmayı, merak etmeyi bırakmış bir nesil, odağını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Belki de bu listede sıralanan önerilerden en zoru olan anlam arayışı ya da gerçekten sevdiği işi bulup çıkarma çabası hafife alınacak bir konu olmayıp, herkesin hayat boyu peşine düştüğü bir sevdadır. Ama bazıları peşine düşme konusunda daha istikrarlıdır.
-
Okul ya da Meslek Hiyerarşisi Yapmaktan Vazgeçmek;
Meslekler, ilgi alanları ve yetenekler çoğu kez puan sıralaması ve o mesleğin ekonomik geliriyle doğru orantılı olarak hiyerarşik bir düzene göre dizilir. Eğitim sistemi ve kültürel kodlarımızdan öğreniriz bunları. Öyle ya ‘beni ne doktorlar ne mühendisler istedi’ derken böbürleniriz; ama ‘davulcuya ya da zurnacıya varmak’ kabul edilemez bir davranıştır. Fütürist yazar Ufuk Tarhan uzun yıllardır yazılıp çizilenin aksine yapay zeka ya da robotların sanıldığı kadar hızlı bir şekilde hayatın tüm alanlarına sızmayacağının altını çizerken, gelecekte bir konuda usta olmanın da en az üniversite diplomasına sahip olmak kadar değerli olacağına değinir: “Dikkat! Yakın gelecekte analog, insanın fiziksel mevcudiyetini, el-göz-beden emeğini gerektiren işlere olan talep çok artacak… Zanaat sahibi olmak yeniden yükselen değer olacak”
. Ayrıca öğrencilik yıllarında yapılan stajların, gönüllü işlerin, kısa zamanlı proje görevlerinin, maddi karşılığı olmasa bile bir uzmandan/ ustadan öğrenmenin değerinin de iyi anlaşılması gerekiyor. Fakat bunlar yapılırken tek motivasyon kaynağı, yapılan etkinliklerin CV’de iyi görünmesi olmamalı; kişinin kendisine kattığı hayat tecrübesi ve genişleyen sosyal çevre de göz önünde bulundurulmalı. İşin eğlencesini kaçırmadan denge tutturmak oldukça önemli.
-
Her gün küçük bir adım atmak;
Gençlerin ekonomik zorluklar, pandemi, geleceğin belirsizliği gibi sayısız risk faktörü içinde iç motivasyonlarını kaybettikleri görülmektedir. Bu sebeple kendilerini harekete geçirecek, sabah yataktan kalkıp güne enerjiyle başlamalarını sağlayacak gücü bulmakta zorluk çektikleri de ortadadır. Burada iç ve dış motivasyon kavramları karşımıza çıkar. Gençler herhangi bir konuya karşı isteksizlik duydukları zaman kendilerini harekete geçirecek sihirli bir değnek arayışına girebilmektedir. Genellikle değişim, iç motivasyon ya da kişisel kararlılık dediğimiz konuları ulaşılması çok zor ve hatta imkansız değişkenler olarak görme eğilimindeyiz. Örneğin hayatımızda daha fazla fiziksel hareketlilik isteyebiliriz. Fakat kimse bunun için bizden yarın sabah erkenden uyanıp maraton koşmamızı beklemez. Bugün, yaşadığımız sokağı turlamakla işe başlamak, bir şeyleri başarmaya devam etmek için gerekli iç motivasyonu bizlere sağlayacaktır. Konu iç motivasyon olduğunda her adım değerlidir. Böyle zamanlarda aklıma hep Yüzüklerin Efendisi (
Lord of the Rings
) hikayesi gelir. Frodo yüzüğü taşımak için yola çıktığında içinde büyük bir korku, ama bir o kadar da yola koyulma cesareti vardı. O koca yolculuk ancak ki o ilk Hobbit adımı ile başlamıştı.
-
Kendini başkalarıyla ve onların sahip oldukları hayatlarla kıyaslamamak;
Genç ya da yetişkin de olsak bugün başkalarına ait büyülü hayatlardan etkilenmemek, gıpta etmemek ve hatta bazen kendini yetersiz hissetmemek oldukça zor görünüyor. Modern çağın tüketim kültürü içindeki kusursuzluk arayışı, eşitsizlikleri daha görünür kılarken, toplumda ciddi bir kutuplaşma yaşanmasına da sebep oluyor. Sıradan fani hayatlarımız sanki sosyal medya fenomenlerinin bizlere yansıttıkları hayatları gördükten sonra daha sıradan, tekdüze ve monoton görünüyor. Bu yetersizlik duygusuna odaklanmak ve kendi hayatlarımızı başkalarının hayatlarıyla karşılaştırmak yerine yeteneklerimize, isteklerimize ve hayat amacımıza dikkat kesilmemiz kendimize yapacağımız büyük bir iyilik olacaktır. Kazanamadığımız okula, kabul edilmediğimiz işe, sahip olmadığımız şöhrete ya da maddi kaynaklara yoğunlaşmak, genellikle elimizdeki sahip olduğumuz potansiyeli gölgeleyecek ve enerjimizden fazlasıyla çalacaktır.
-
İşbirliğine Açık Olmak;
Atalarımız binlerce yıl boyunca işbirliği yaparak ve paylaşarak zorlu şartlarda hayatta kaldılar. Eğitim sistemi bireysel sınavlardan oluştuğu ve herkes birbirinin potansiyel olarak rakibi olduğu için takım çalışması yapmaya her zaman istekli olmayabiliyoruz. Yıllar içinde diploma notlarınız kadar ve hatta daha da fazla, ekip içinde nasıl uyumla çalışabildiğiniz önem kazanacaktır. Bu sebeple daha öğrencilik yıllarınızda arkadaşlarınızla birlikte çalışıp üretmeye, yardımlaşmaya ve paylaşmaya açık olmak çok önemlidir. Samimi sosyal ilişkiler kurmak, kişisel iletişim becerilerini güçlendirmek ve gönüllülük projelerinde yer almak size güçlü bir sosyal ağın parçası olma şansını verecektir.
-
-Basmakalıplaşmış Kültürel Yanılgılardan Uzak Durmak;
Üniversite öğrencilerimin bir kısmı yetişkinlerden oluşuyor. 40-50 yaşlarında, çoğu kez başka bir alanda bir kariyeri tamamlamış ve çocuklarını yetiştirmiş kişiler bunlar. Sevdikleri alanı bulmaları uzun yıllar almış olsa da yeniden başlamaya niyet etmiş ve başkalarının ‘bu yaştan sonra olur mu, koca kadınsın/adamsın ne işin var, zaten iyi para kazanıyorsun neden risk alıyorsun’ sözlerine rağmen denemekten korkmamış kişiler.
Sonuç olarak gençler yaşadıkları toplumda bir tehdit değil, kaynaktır. Türkiye gibi genel popülasyona oranla genç nüfusun yüksek olduğu bir ülkede gençlerin endişelerinden çok, umutlarından söz etmeliyiz. Bu vesileyle de tüm gençlerimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nı en içten dileklerimle kutlarım.
Referanslar
-
Gençlerin Yüzde 76’sı Daha İyi bir Gelecek için Yurt Dışında Yaşamak İstiyor,
https://yeditepe.edu.tr/tr/basinda-yeditepe/genclerin-yuzde-76si-daha-iyi-bir-gelecek-icin-yurt-disinda-yasamak-istiyor
-
Türkiye’nin En Kapsamlı Gençlik Raporu’nun Üçüncüsü Açıklandı!
https://habitatdernegi.org/blog/turkiyenin-en-kapsamli-genclik-raporunun-ucuncusu-aciklandi/
-
‘Koronavirüslü Günlerde Hayat Araştırması’ Sonuçlandı:
https://uskudar.edu.tr/tr/icerik/5192/koronaviruslu-gunlerde-hayat-arastirmasi-sonuclandi
-
En çok gençler kendilerini yalnız hissediyor!
https://www.milliyet.com.tr/pembenar/en-cok-gencler-kendilerini-yalniz-hissediyor-6440411