Henüz bir aylık bile olmayan bebeğimiz, Faili Meçhul Kıyak , faili meçhul bir hızda büyüyor! Süt dişleri bile görünmeye başladı :)
Hiç beklemedik gelişmeler oluyor…
Üç kişinin bile yüzünün gülümsemesine vesile olabiliyorsak, ne mutlu diyorduk. Galiba çoktan geçtik o “üç” kişiyi.
27 Şubat 2009’da bir yazı ile duyurmuştuk oyunu. Ufak şeylerle tanımadığımız kişileri şaşırtalım, biz de ortalıklarda olmayalım. Adı üstünde işte; faili meçhul kıyak . Yanında da bir FMK kartı!
Kartları indirdik , kestik koyduk cüzdana. Sokaktayız. Sonra kurgu aşaması başlıyor. Kime nasıl bir kıyak yapayım? Hiç yapılmamış bir şey mi, hemen yapılabilecek bir şey mi, uçuk bir şey mi? Her ne olursa, bu kurgu kısmı çok keyifli.
Sonra aksiyon zamanı. Kimse görmeyecek. Yakalanırsak faili meçhul olamıyoruz ya, ondan. Ve izleme şansı varsa, o şaşkınlığı ve gülümsemeye uzaktan şahit olmak; hmm yeme yanında yat!
Medya da şimdilik sevmiş görünüyor FMK Hareketi’mizi :)
Önce radyolarda başladı; Tatlıses’ten
Çokemel
. Sonra N101’den
Cem Ceminay
.
Ardından
HaberTürk
Gazetesi Cumartesi ekinde yarım sayfa.
Sonra
Milliyet Pazar
eki, yine yarım sayfa.
Bunların dışında şimdilik üç farklı gazete ve Almanya’da Türkçe yayın yapan bir radyo daha söyleşi yapmak üzere iletişimdeler.
Dün FMK (adımı yanlış söylemiş olsalar da :) HaberTürk TV’nin bir iki haber kuşağında yer aldı. Bugün ayrıca Star’la ayaküstü kısa bir söyleşi yaptık, ne zaman yayınlanır bilmiyorum. Başka ulusal bir kanal daha zaman kolluyor.
Ve, Beyaz Show . Bu Cuma akşamı Kanal D’de.
Şaka gibi değil mi?
Ancak bu eylemin kuşkusuz ilk ve en büyük ivmesinin internet olduğu çok açık. Ve beni şaşırtan o kadar çok hareket var ki; yüzlerce blog, çok sayıda forum, mail grupları, bültenler, sözlükler… Ayrıca Facebook’da FMK üzerine gruplar açılmaya başlanmış…
Hepinizi kucaklıyorum. Hepinizi… Tek kelimeyle müthişsiniz.
Bunların başka bir sonucu da, 26 Şubat’ta Google; “ Faili Meçhul Kıyak ” için “aradığını bulamadık, faili meçhul cinayet mi demek istedin!” derken, şimdi “31.000+ sonuçtan hangisini görmek istersin” diyor…
Bu, Türkiye’de blog’ların biraz daha önemsenmeye başladığına da iyi bir işaret oldu gibi.
Düşünüyorum da, bu oyun gerçekten olur da tutarsa ; yapılan iyiliğin ardında bir gizem olması, teşekkür beklemeyi (karşı taraf için de gebe kalmayı) engellemesi, basit ve yaratıcılığa açık olması, içinde az da olsa serserilik barındırması, yakalanma korkusu ve kart sayesinde bulaşıcı olması gibi nedenler sayabiliriz. Hepsine eyvallah, ancak bence en önemlisi, bu oyunu oynamak ‘ çok eğlenceli. ‘
Sanırım zamanlaması da iyi denk geldi. Kriz etkisiyle can sıkıntılarının arttığı bir dönemde kim (anlık bile olsa) gülümsemek istemez. Ki inanın o gülümseme, kişinin o gün içinde yaşadığı en unutulmaz an oluyor.
Dilerseniz yapılan ve planlanan kıyak fikirleri için, ilk iki yazıya ( 1 )( 2 ) ve yorumlara göz atabilirsiniz.
Bunların içinden benim ara ara kenara not aldıklarım ise şunlar:
Bu arada unutmadan…
Beşiktaş’da dijital baskı işi yapan sevgili Çetin Özbakır da (herkesin baskı alamayacağını düşünerek) kartlardan bol miktarda üretip, 10’ar adeti bir arada ataçlayarak gelen herkese ücretsiz dağıtmaya başlamış!
Söyleyecek söz bulamıyorum…