GİRİŞ
Sene 1947, Mengen henüz ilçe değil o zamanlar . Gerede’ye bağlı bir nahiye olarak tekdüze yaşamına devam ediyor. Bu tekdüze yaşamı kitaba başlamadan biraz açmak gerekirse memleketimizin durumu şöyle; hayatımızın büyük bir kısmını ele geçiren telefonlar yok, insanlar daha sık sohbet edebiliyorlar, makineler yok, çamaşır makinesi yok mesela, emekçi kadınlarımız dere kenarlarında toplanıp ellerinde yıkıyorlar çamaşırları, sonra arabalar yok, bilgisayarlar yok, insanlar birbirleriyle mektup aracılığıyla iletişim kurabiliyor, bunlar gibi birçok örnek tekdüze yaşamın birer notası. Lafı çok uzatmadan özüne gelecek olursak değerli hemşerilerim, çokluk yok, yokluk var o dönem. Bu yoklukların hüküm sürdüğü senelerde, Türkbeşli adında bir merkez mahallemiz bulunmakta, bu mahallenin de çok değerli bir muhtarı , Ahmet Burhan BAKIRLI. Dönemin muhtarı, kaleme dolduracak mürekkebin güçlükle bulunduğu dönemlerde, ölümsüz olmaya karar verip bir kitap yazma yoluna baş koyuyor. Böylelikle, Mengen’imizin bilinen ilk kitabı tarih sahnesinde rolünü almış oluyor. Kökeni,71 yıl öncesine dayanan kitabımız, memleketimizin geçmişiyle bir köprü özelliği taşırken,bu köprünün zamanla yıpranmış durumda olduğunu fark edip biraz bakıma ihtiyacının olduğu kanaatine ulaştık. Bu sebepten ötürüdür ki, çok az Mengenli’nin bildiği ve daha az Mengen’linin okuduğu mirasımızı, parçalar halinde yayınlamaya karar verdik. Kitabı yazıya dökerken,imla kuralları dahil,herhangi bir ekleme ya da çıkarma yapmadan olduğu gibi aktaracağız.Son söz olarak,mirasımızın sahibi Ahmet Burhan BAKIRLI’ya ve kitabın paylaşımı konusunda her türlü kolaylığı sağlayan Hüseyin VARLIK’a teşekkürü bir borç biliyor, keyifli okumalar diliyorum.
Sonat GÖKDEMİR
Sitemizde ilk yayınlanma: 14.07.2018
GEÇMİŞTE VE BUGÜN MENGEN
Yedi asırdan beri cihanın dört köşesine sevk ederek kanlarını akıttığımız, kemiklerini yabancı topraklarda bıraktığımız ve yedi asırdan beri emeklerini ellerinden alıp israf eylediğimiz ve buna mukabil daima tahkir, terzil ile mukabele ettiğimiz ve bunca fedakarlıklarına, ihsanlarına karşı nankörlük, küstahlık ve cebbarlıkla uşak menzilesine indirmek istediğimiz bu asıl sahibin huzurunda bugün , hakiki vaziyetimizi alalım.
Mustafa Kemal ATATÜRK
ÖNSÖZ
Yurdumuzun cazip ve şirin bir köşesini okuyucularıma tanıtmaya vesile olacağını ümit ettiğim bu küçük kitap, eski valimiz sayın Naci ROLLAS (halen Sinop valisi)ve eski kaymakam Fahir TEZGÖREN (halen Çemişgezek kaymakamı) ile şimdiki değerleri ve çalışkan valimiz sayın Kemal HADIMLI ve deprem günlerinde acılarımızı paylaşan kaymakamımız Niyazi TOKER ve bucak müdürümüz Ali Naki ERGÜN’ün teşvik ve irşatleriyle meydana gelmiştir.
Bucağın derebeylik zamanından bugüne kadar geçirdiği istihaleleri, idari, iktisadi, coğrafi ve zirai alanlardaki vasıflarını burada, kudretin dahilinde belirtmeye çalıştım.
Türkbeşli köyünün muhtarı olmak hasebiyle bir müşkülatla müşkülatla toplayabildiğim bu bilgileri herhangi bir tarihi vesikaya istinat ettirmek mazhariyeti eremediğimi itiraf ederim. Ancak atalarımızdan zamanımıza kadar devam edegelen rivayetleri bizzat tetkik ve süzgeçten geçirmiş bulunuyorum.
Bu eser, ilk kitabım olduğundan içinde bazı noksanlar olacağı tabiidir. Bundan dolayı okuyucularımdan özür dilerken bana,bu yolda cesaret veren sayın büyüklerime burada teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
Türkbeşli : 1 Şubat 1947
Ahmet Burhan BAKIRLI
Bolu İli Gerede ilçesinin Mengen
Bucağına bağlı Türkbeşli köyü
Muhtarı ve Halkodası Başkanı
TARİHÇE
“Mengen” adının, ne zamandanberi söylendiği katiyetle bilinmemektedir. Bu havalinin tarihinin, halen tabi bulunduğu Bolu ili ile eşit olduğu muhakkaktır.
“Bolu, Osman Gazi zamanının sonuna doğru Konur Alp tarafından zaptedilmiştir.Orhan Gazi devrinde Bolu’ya gelen İbn-i Batuta, bu havalinin Türkmenlerle meskun olduğunu kaydetmektedir.XV. yüzyıl başında Yıldırım Beyazıt zamanında Anadolu’nun bütün kuzey-batı kısmı Osmanlı idaresine geçmişti. Timur istilasından sonra Bolu havalisi, İsfendiyar oğullarının tecavüzüne uğramış ise de Murat II zamanında tekrar Osmanlı idaresine girmiştir.(*).”
Bucağın Güneyhisar ve Top Yazısı denilen mahallelerinde ki yeraltı mağaraları yine bu havalinin çok eski devirler yaşadığını meydana vurmaktadır. Bucak tarihimizin başlıca kaynağı dedelerimizden naklen şu şekilde anlatılmaktadır :
İlk Türk aşiretinin önce Mengen’in güney doğusundaki Eğriova yaylalarına geldiği fakat burasının yüksek rakımlı olması hasebiyle barınmalarına elverişli bulunmadığı, kendilerini daha müsait olan Mengen deresi içlerine yayılmağa sevketmiştir. İkikol üzerinden hareket eden kabilelerdenbir kısmı şimdi Kösekadılar adını taşıyan köyün içine ve civarına yerleşmişler, diğer ikinci kol ise buradan 3 kilometre mesafede başlayan Alibaşlar, Odabaşlar, Mukayyit, Kaba Salih, Demirci Horasan, Yılkan, Karaca, Hasanbaşlar, Küçük Hasan adları altında bugünkü bucak merkezine ve civarına yerleşmişlerdir.
Kabilenin ikiye ayrılmasından sonra aralarında bozgunluk eksiklik olmamış, kendi sahalarını genişletmek arzusiyle uzun müddet mücadele halinde kalmışlar, neticede gene birleşerek eski sekenesi olan Rum, Ermeni ve Kıpti kabilelerine karşı ayaklanmışlar ve bunlar üzerinde kendi ırklarını hakim kılmışlardır.
Dağlar arasında yer alan bu yabancı aşiretlerin en mühimi batı yönlerinin on kilometre ilerisindeki, önemli geçitleri ve zenginlikleriyle şöhret alan Rumbeyli aşireti idi. Türk akıncıları burayı da az zamanda kendi idareleri altına almışlardı.
Daha yakın zamana kadar bir köy olan Beycuma ve Çaycuma ise ilçeliğe yükselmiş, Mengen Rumbeyli ismi evvela Türkbeyli’ye çevrilmiş sonra Beşler köyünün birleşmesiyşe “Türkbeşli” adını almış olan köyümüz uzun harp yıllarında layık olduğu şekilde inkişaf edememiş,160 nüfuslu bir köy iken bugün yakın mahallelerin de ilhakiyle 850 nüfusa yükselmiş nihayet kaza merkezi olması Cumhuriyet Hükümetince tasvip edilerek karar altına alınmıştır.
İDARİ DURUM
Mengen’in çok eskiden kaza merkezi, sonra da nahiye olduğu rivayet olunur. Yapılan araştırmada gerek kazanın, gerekse nahiyenin hangi tarihlerde kurulduklarına dair bir kayde tesadüf edilmemektedir. Bucak, 150 yıl önce dört bey tarafından idare olunurmuş. Bunlar Konak köyünden Kolçak Paşa oğlu Miri Ali, Pazarköyden Albaş oğlu Halil Ağa, Yılkan oğlu Ahmet Ağa, Susuz köyünden Feyzullah Ağa ki, bunlardan Kolçak Paşa oğlu Miri Ali’nin halen bucak merkezi olan Pazar köyde yaptımış olduğu bir çeşme üzerindeki taş yazmasında şöyle der :
Sayesinde Hazret-i Mahmud’un nice
Çeşmeler aktı ki misli sükkar kandi nabat
İşte Kolçakpaşa zadenin Miri Ali’nin
Çeşmesinden gel nuş et kevseri abı hayat.
1289 tarihine kadar Mengen dokuz divan idi. Bu divanlar da şunlardır :
Kavurgalar Divanı :
Beşler, Rumbeyli, Konak, Hacı Ahmetler,
Rüknettin Divanı :
Rüknettin, Demirciler, Dereköy, Teperikler, Kavacık, Sazlar.
Çıbık Divanı :
Çıbık, Kıyaslar, Akveren.
Bürnük Divanı :
Bürnük, Çırdak, Kara İshak.
Pazarköy Divanı :
Şeyhler, Pazarköy, Düzağaç, Akinek
Nazırlar Divanı :
İlyaslar, Karaşıhlar, Sarıkadılar, Çayköy.
İlyaslar Divanı :
Seyre, Alibeyler, Karandı, Arak, Karacalar.
Kavurgalar Divanında o zamanlar bilhassa nazarı dikkati çekenve halk arasında hürmet ve sevgiyle tanınan Türkbeşli köyünde Hüseyin Jurnal adında bir efe varmış. Kastamonu’dan İstanbul’a geçen bütün kervan ve yolcuları, zamanının her türlü tehlikesine karşı koyarak salimen yollarına devama imkan vermiş ve yaşadığı müddetçede bütün bu geçitleriemniyet altında bulundurmuştur.
74 sene kadar evvel bucak, yeni bir teşkilata tabi tutularak divanlar kaldırılmış, bugünkü idari taksimat kurulmuş, derebeylik idaresine son verilerek devlet tarafından nahiye müdürleri tayin edilmiştir. Halen bucak merkezi idare teşkilatında bucak müdürü, jandarma karakolu, posta ve telgraf merkezi ve 13 kilometre batısındaki Türkbeşli köyünde de bir jandarma karakolu vardır.
Keza Türkbeşli’nin 13 kilometre batısında Gökçesu bucağının Salı Pazarı’nda jandarma karakolu mevcuttur. Bu karakol 1315 senesinde açılmış, Salı Pazarı da 55 sene evvel kurulmuştur (1892). Nahiye olmamakla beraber o zamandan beri “Gökçe Su Nahiyesi” diye anılan bu parça 25 muhtarlık olup 1209 hanesi 4118 ü erkek olmak üzere 8401 nüfusu havidir.
COĞRAFİ DURUM
Mengen bucağı,kuzey Anadolu bölgesinin batı kısmında yer almıştır. Doğuda Eski Pazar ilçesi,batıda Gökçesu bucağı, Güneyde Gerede ilçesi, Kuzeyde Devrek ilçesi ile çevrilmiştir.Bu sınırlar içinde bulunan bucağın yüz ölçümü 300 km. kare kadardır.31 muhtarlık ve 127 mahalle olup 1732 haneden müteşekkildir. Nüfusu bucağın 1946 sayımına göre 11.165 tir. (Bu yekuna hariçte olanlar dahil değildir.)
ARAZİSİ
Bucak topraklarındaki önemli araziler, kuzey Anadolu dağlarının bazı kollarını teşkil ederler. Büyük bir kısmı dalgalı olup pek az bir kısmı ovadır. Dağların üzerinde eşsiz manzaralara malik 1600 rakımlı Mengen yaylaları bulunur.
İKLİM
Gebel olarak batı Karadeniz ile orta Abadolu step iklimi arasındaki intikal sahası üzerinde bulunur ve batıdan gelenrüzgarlar yağmura alamettir. Yağmur daha ziyade ilk ve son baharda yağar. Dolu gün dönümü mevsiminde burada büyük hasarlara sebep olur. Kış mevsiminde fazla yağan kar yolları kapar.
Mengen bucak merkezi 738, Türkbeşli 725, Gökçesu merkezi 665 rakımlıdır.
SULAR
Bucağın tam ortasından “Mengen Deresi” geçmekte ve etrafdan gelen küçük sular da bu çaya katılmaktadır. Bu çay Gökçesu bucağında Bolu’dan gelen çayla birleşerek Filyos ırmağının başını teşkil ederler. Bu iki suyun birleştiği noktada 20 metre yüksekliğinde bir şellale hasıl olmakta ve yazın 8-10 kışın ise 12-15 bin kilovat cereyan istihsaline elverişli bulunmaktadır. Burada kurulacak bir elektrik santralı Bolu villayetini tenvir edebilir.
Bucaktaki arazinin %25 i bu sudan faydalanır. Bu sebeple sebze ve meyva oldukça iyi ve bol yetişir. Suyun diğer büyük bir faydası da birçok değirmenlerin çalıştırılmasına yaramasıdır. Bu sayede Gerede ilçesinin bir kısmı Dirgene havalisinin değirmen ihtiyaçları buradan temin olunur. Çok değerli menba suları ve dağ aralarından akan küçük sular içme bakımından eşine pek az rastlanır kıymettedir.
BİTKİ DURUMU
Mengen daha ziyade bir orman bölgesidir. Ormanlarında bir çok nadide ağaçlar mevcut olup bilhassa çam, köknar, meşe, gürgen, kayın, kızıl ağaç, söğüt, kızılcık, karaağaç, kayacık, çınar, ıhlamur başta gelmektedir. Güney dağları çam, meşe ve kavak ağaçlariyle süslüdür. Ayrıca aşısız meyvalardan kızılcık, ahlat, elma, erik, muşmula kürten , alıç, kiraz gibi çeşitler bu ormanlarda çok bol miktarda olup ayrı birer hususiyet taşırlar.
Aşılı meyva ağaçlarının her cinsi vardır. Yalnız üzüm ve incir iklim dolayısiyle meyva vermemektedir.
Hububatın başında buğday, arpa ve çavdar gelir. Mısıra fazla ehemmiyet verilmez. Sebzelerin bütün çeşitleri yetişir ve bol miktarda istihsal olunur.
HAYVANCILIK
Oldukça ileridir. Bilhassa dağlık kısımlarda halkın bir kısmı bu işe ehemmiyet vererek bir hayli istifade etmişlerdir. Kümes hayvanları çok boldur. Bunlardan hindi ve tavuk önemli bir yekuna varmakta Ankara, Zonguldak gibi pazarlarda tercih edilmektedirç
Bucağımız yabani hayvanlar bakımından da oldukça mühim sayılacak bir yerdir. Bunların çeşitleri boldur ve başlıcaları şunlardır : Kurt, ayı, tilki, sansar geyik, karaca, tavşan, porsuk, sincap, dağ faresi, domuz.
Bu güzel ormanların süsünü teşkil eden geyikler ; ormanların işletilmesiyle çok acıklı bir duruma düşmüşlerdir.8-10 binden fazla olduğu tahmin edilen bu mübarek hayvanlar, beş sene gibi kısa bir zamanda, balta girmemiş ormanlara insan elinin uzanmasiyle bugün yok denecek kadar azalmışlardır.
YOLLAR
Ankara ve Bolu’yu Zonguldak’a bağlayan büyük devlet şosesi bucağımızın Türkbeşli köyünün ortasından geçmektedir. Bucağın birkaç köyü müstesna diğer bütün köylerine otomobille gidilecek muntazan yolları vardır. Bucağı Gökçesu’dan Bolu’ya bağlıyacak 40 kilometrelik bir şosenin inşasına başlanmış ve ikmali için gereken tedbirler alınmıştır.
Deprem günlerinde, yolsuzluk yüzünden bucak bucak halkı devlet yardımını zamanında göremedikleri için, bugün gerek bu yolun ikmaline ve gerekse diğer mevcut yolların tamir ve idamesine büyük gayretler sarfetmektedir.
Bucağımızın ehemmiyet derecesini takdir eder eski valimiz Naci Rollas ve yeni valimiz Kemal Hadımlı müteaddit defalar bucak köylerini gezmişler, yolları ve köprüleri tetkik edip noksanlıkların biran evvel ikmali için icap eden direktifleri vermişlerdir.
TAŞITLARI
Harpten evvel 12 otomobille münakale temin edilirdi. Lastik ve benzin yokluğu bugün bunları beşe indirmiştir. Her hafta Cumartesi günleri ikisi bucak merkezinden, üçü Türkbeşli’den olmak üzere beş otobüs Ankara postasını yapar. Bunlar gene her haftanın Salı günü Ankara’dan Türkbeşli’ye ve bucak merkezine yolcu ve eşya taşırlar. Gene her hafta Çarşamba günleri Türkbeşli’den bir otobüs Zonguldak çıkar ve Perşembe günü döner. Ayda bir defa da ay başlarında Bolu-Düzce-Hendek-Adapazarı-İstanbul servisi vardır.
DOKUMACILIĞI
Dokumacılık eski bir gelenek halinde devam etmekte iken son yıllarda fabrika mallarının çoğalması bu küçük el sanayiinin körlenmesine sebep olmuş, ancak bugün şal, eski usul işlemeli poğ ve şalvar gibi küçük bir kısmı imal edilmekte ise de iplik darlığı bunlara da tesir etmekten hali kalmamıştır.
YURT İÇİ İHRACATI
Kereste, maden diğeri, kasaplık hayvan, hayvan derisi, peynir, av derisi, tavuk, yumurta, patates, şalgam vesairedir.
SAĞLIK DURUMU
Bucakta doktor yoktur. Biri bucak merkezinde, diğeri Türkbeşli’de iki sağlık evi vardır. Halkımız bu yuvalardan istifade etmektedir. Esasen bucakta ciddi denecek hiçbir hastalık mevcut değildir. Her tarafı çam ormanı olması, havasının güzelliği sularının mebzul ve tatlı bulunması bunun başlıca sebebidir.
Sonra bucak halkı temizliğe çok düşkündür. Bilhassa kadınlarımız temizlik ve intizamı severler. Temiz yeyip, giyinmesini bilirler. Her evin kendine mahsus bir misafir odası ve onun istirahatini temine yetecek kadar yatağı, yorganı mevcuttur. Bunlar ancak misafir için kullanılır. Suları bol olan bucağımızın her köyünde bir veya iki çamaşırhane mevcuttur. Çamaşır yıkamak için sabun veya kil kullanılır. Kille yıkanan çamaşırla elle değil ayakla yıkanır.
ŞİVE VE KİSVE
Erkekler : Pantolon, ceket, gömlek, boyunbağı, kasket veya şapka giyerler. Ayakkabıları fotin veya iskarpindir.
Kadınlar: Kadınlarımızın kisvesi çok eski devirlerden naklen gelen kisvedir. Sırtlarında fistan üzerinde üç etekli entari kuşak ve dışta da sırmalı salta bulunur. Şimdi şalta bulunmadığı için kısmen yün fanila giyilmektedir. Donları topuklarına kadar uzundur. Ayakkabıları mes, kunduradır. Başlarında fes vardır. Fesin etrafı alt kısmından yazma ile çevrilidir. Yazmanın üzerinde de takı altınları bulunur. Bu şekildeki fesin üzerine kalçadan aşağıya kadar bir poğ örtülür.
Bu kisve bilhassa milli kıyafet bakımından nazarı dikkati çekmekten hali kalmamış, bucağımıza gelen basın heyeti tarafından alınan fotoğraflar bütün yurttaki emsallerinden üstün görülerek paralarımızın üzerini milli remzimiz olarak yıllarca süslemiştir.
Bucağımız halkı, şive bakımından büyük şehirlerimize hemen hemen yaklaşmıştır. Çünkü erkeklerimizin yüzde 40 kadarı İstanbul, Ankara, İzmir ve daha diğer byük vilayetlerimizle sanatları icabı (aşçılık) temas halindedir. Bunlar her bakımdan bucağımızın inkışafında birer amil olmuşlardır.
ESKİ ESERLERİ
Bucağın muhtelif yerlerinde toprak altında eski devirlere ait yapı duvarları mevcuttur. Bilhassa bunlara Kadı Susuz köyü civarında sık sık tesadüf edilmektedir. Halk bu duvarları sökmekte ve yeni inşaatta kullanmaktadır. Güneyhisar mağaraları nazarı dikkati çeker. Baraklar köyünde Miri Ali’nin babası Kolçak Paşa’ya ait olduğu bilinen ve 200 senelik olduğu tahmin edilen bir de hamam mevcuttur.
TENVİRAT
Halk gaz lambası, dağa yakın olan köyler de çıra yakarlar.Otel,kahve,lokanta gibi yerlerde lüks lambaları yanar. Zenginler de lüks yakarlar.
MUHABERE DURUMU
Bucak köylerinin iki santral merkezi vardır. 31 muhtarlıktan ibaret olan bucağın 20 köyü merkez santralına bağlıdır 11 köyü de Türkbeşli santralına bağlıdır.Bucak santralı da Gerede ilçesine, Türkbeşli santralı Devrek ve Gökçesu santrallarına bağlıdır. Bucağın her köyü ile her an muhabere etmek imkanı mevcuttur. Ayrıca Gerede, Bolu, Devrek, Yeniçağa ve Salı Pazarı gibi yerlerle de konuşulabilir.
BALIKÇILIĞI
Büyük sularda beş cins balık vardır ve bol miktarda avlanabilir.Yüksek dağlardaki sularda çok lezzetli olan iki cins alabalık vardır.
Senenin muhtelif mevsimlerinde bu balıklar avlanarak meraklıların iştahlarına arzolunur.
Mengen ve Gökçesu Bucaklarındaki Yeraltı Servetlerinin
İstikbal’deki Önemi
Bucak merkezi ile Türkbeşli yolu üzerinde ve Türkbeşliden 3 kilometre mesafede “Yanık Değirmen” karşısındaki yamaçta linyit kömürü mevcut bulunduğu ve oldukça geniş bir sahayı işgal ettiği ümit edilmektedir.
Gene Türkbeşli’den Bolu’ya açılan yeni yolun kuzeyinde ve Türkbeşli’ye 10 kilometre mesafede Ödek Değirmenleri karşısında bir yamacın kaymasiyle meydana çıkan linyit kömürü damarı mevcut olup 6 kilometrelik bir sahayı işgal etmekte, Türkbeşli’nin Afacan Değirmeni başından başlayan ve Gökdağ eteğini takiben Merkeşler köyüne kadar devam eden 30 kilometrelik sahada bitümlü şist madenleri bulunmaktadır.
Ayrıca Mengen- Dirgene sınırı üzerinde Bakırlı taşocağından çıkan bir maden de Türkbeşli Halkodası tarafından Etibank vasıtasiyle Maden Arama laboratuvarlarında tahlil ettirilmiş ve 13 Temmuz 1945 tarih ve 6929 sayılı raporla bu madenin (Bitovnit-Gobra) olduğu anlaşılmıştır.
Bilhassa Mengen’deki bitümlü şistler üzerinde Maden Arama Enstitüsü tarafından yapılan incelemelerde iyi neticeler elde edilmiş, fakat anlaşılmıyan bir sebeple 2 sene kadar devam eden bu aramalara son verilmiştir.
Keza bucağın batı kısmındaki Akveren köyünde zengin bir mermer madeni mevcut olduğu oraları tetkik eden mühendisler tarafından keşfedilmiş bulunmaktadır.
Mengen ormanlarında bilhassa Karaören ormanının Giren deresinde çok yüksek evsafta olduğu tahmin edilen bir maden suyu mevcut olup henüz tahlil edilmemiştir.Buna benzer civar ormanlarda pek çok değerli sular vardır.
Gerek keşfi yapılmış ve gerekse yapılmamış olan bu havalideki madenleri zamanla işletileceğine kani bulunuyoruz. Bu cihet bilhassa endüstri bakımından yurdumuza büyük faydalar temin edebilecektir.
1944 Şubatındaki yer depreminin Mengen
Ve Gökçesu’daki tahribatı
1944 Şubatının birinci günü sabahın çok erken bir saatinde sarsıntısı bütün yurtta hissedilen büyük depremde bucağımız ve Gökçesu en çok insan ve mal kaybı bakımından zarar görmüştür. Bütün muhabere vasıtalarının bozulması ve mevsimin kış olması hasebiyle yolların kapalı bulunması, tabiatın büyük gadrına uğramış olan bu yurt parçasına Devlet yardımının vaktinde yetişmesine mani olmuştur. Bu acı haber Devlet merkezine, sağlam olarak bir askeri kıt’a elinde kalan telsiz telgraf vasıtasiyle ulaştırılabilmiştir. İlk yardım Devrek askeri ekipleri tarafından yapılmış, Gökçesu bucağı ise yolsuzluk yüzünden büsbütün yardımsız kalmış ve bu yüzden kurtarılması mümkün olan birçok vatandaşlar enkaz altında kalarak acıklı bir şekilde can vermişlerdir.
Depremin beşinci günü Zonguldak Amele Birliği doktorlarından Hulusi Dosdoğru bir kamyon erzakla Türkbeşli’ye gelmiş ise de bizden çok daha acıklı durumda olan ve hiç yardım göremeyen Gökçesu’ya gönderilmiştir. Bu havaliye ilk giren bu ekip olmuş ve gösterdiği gayret ve fedakarlık hala halk arasında bir efsane gibi dolaşmakta bulunmuştur. Gökçesu bucağı kendi ilinden yardımını depremden bir hafta sonra ve Türkbeşli köyü üzerinden geçen ekiplerden görebilmiştir. Bu depremde Gökçesu’yun muhtarlığında 195 vatandaş enkaz altında kalmıştır.
KÜLTÜR DURUMU
Bucakta 19 ilkokul, biri bucak merkezi, diğeri Türkbeşli’de olmak üzere 2 Halk Odası mevcuttur.
19 ilkokuldan 11 adedi yeni planlara göre yapılmış olup diğerleri eski planlara göredir. Bu okullara cem’an 1725 öğrenci devam etmektedir.
Her sene ayrıca muhtelif köylerde halk dershaneleri açılır ve halk bu dershanelerden çok istifade ederler. Bucak halkı okumağa ve yazmağa düşkündür. Erkekleri dışarıda olan kadınlarımız mektuplarını kendileri yazar ve okurlar.
Gökçesu bucağının 20 köyünde ise 6 okul olup bunlardan ancak 2 s, yeni planlara göre yapılmıştır, bu okullara 755 öğrenci devam etmektedir.
Birinci Cihan Harbinin sonlarında ve Milli Mücadelede Mengen
Birinci cihan harbi sona ermiş, memlekette inzibat ve asayiş tamamen felce uğramış her tarafta şakavet almış yürümştü. Bu arada Düzce isyan etmiş, hapishanedeki mahkumlar Hilafetin kötü telkinleriyle salıverilmiş ve Bolu havalisine dağıtılmıştı.
Bucakta da birçok şakavetler icra etmiş ve bilhassa Gerede-Devrek yolunu tamamen bağlamış olan aslen Bürnük köyünden Türkbeşli’nin Keller mahallesine damat olarak gelen Kel Sait adındaki şahıs da bunlar arasında bulunmuştu. Bu azılı eşkıya, başına topladığı kendi ayarındaki şahıslarla, evvela Mengen bucaığını eline almış ve buradan da temin ettiğği bazı serserilerle çetesini takviye etmiş ve Gerede isyanının başına geçirilmişti. İşte tam bu sıralarda, milli kuvvetler, hem cephede düşmanla döğüşüyor, hem de yurdun bazı yerlerinde husule gelen isyanları bastırmağa çalışıyordu.
Kel Sait, Gerede havalisinde 600 den fazla atlı kuvvet temin etmiş oldukça küçümsenmeyecek bir vaziyete girmişti. Bunları tedip için Ankara ve Çerkeş istikametinden gelen milli kuvvetlerden ufak birliklerle savaşmış ve bu menhus çete bu kuvvetleri maalesef dağıtmıştı.
Fakat, Refet Paşa kumandasındaki kuvvetler Bolu istikametinden gelerek Gerede’yi işgalleri altına almışlar bu eşkıya da buralarda artık barınamayacağını tahmin ederek Mengen havalisindeki şakavetlerine devam etmek üzere buralarda ki dağlık köylere çekilmişlerdi. Memleketin çok değerli ve ileri görüşlü evlatlarından olan Halil Çevik ( Pazarköy-aslen Geredeli, sağ), Sadık Salhan ( Pazarköy-sağ), Ali Turan ( Karacalar, sağ ) Kamil Aksoy (Karaşıhlar, sağ ), Abdurrahman Çetinkaya ( Sarıkadılar, sağ), Ramazan Bayram ( Sarıkadılar, sağ) ve Gerede’den Dayı zade Mithat ve Figani Yakup milli kuvvetlerle işbirliği yaparak bu eşkıya çetesinin birkaç gün içinde imhasını kolaylaştırmışlar ve memleket de bu büyük badireden bu suretle halas olmuştu
Gene bu arada Türkbeşli köyünden Ahmet Şafak adında, yeni esaretten dönmüş bir baytar subayı olan zat da bucağın batı kısımlarındaki halkın safiyetinden istifade edip Kuvayi Milliye aleyhine hareket edenlere karşı yalnız başına mücadele etmek cesaretini göstermiş ve birçok yurttaşları milli cephe lehine olarak gittikleri kötü yoldan döndürmeğe muvaffak olmuştur.
K.M. L.K.
Türkbeşli : Ankara 199 7 00
Gerede 35 1 50
Bolu 62 3 00
Adapazarı 185 6 00
Devrek 47 2 50
Zonguldak 97 5 00
Mengen bucak M. 10 1 00
İstanbul 362 12 00
Onbeş kiloya kadar olan eşyadan ücret alınmaz.
MENGEN VE GÖKÇESU BUCAKLARINDAKİ
DÜĞÜN ADETLERİ
Evvela kıza oğlan tarafından düğür gönderilir. Bu hal 2-3 defa tekrarlanır, son defasında söz kesilir. Bundan bir müddet sonra nişan merasimi yapılır. Nişanda kıza kumaş çiğnetilir ve düğün masrafları bu merasim esnasında kat’i şeklini alınır. Sonra her iki tarafta düğün hazırlıklarına başlarlar. Düğünün yapılacağı gün tarafların mutabakatiyle kararlaştırılır.
Düğüne üç gün kala, oğlan evinden kız evinden kız evine ağırlık gider. Bir gün kala oğlan evinden akraba kadınlardan bir kafile para örtmesi ve gelin olacak kıza kına yakmak için kız evine gider ve akşama dönerler. Bu suretle düğün her iki tarafta bilfiil başlamış olur.
Kız evinde kadınlar (kına gecesi), oğlan evinde erkekler (oda şenliği) yaparlar. Kızın bütün akrabalariyle kendi köyünün genç kız ve kadınları toplanır, kendilerine has oyun ve eğlencelerle vakti geçirirler. Dağılacakları zaman gelinin eline en yakın kız arkadaşları kına yakarlar.
Kızın bulunduğu köyün delikanlıları da o gece için oğlan evinin hususi davetlisidir. Bütün gençler, akşamdan oğlanın bulunduğu köye gelirler. Gelişlerinde köye yakın bir mesafede damat, sağdıcı, köy delikanlıları ve düğün için hususi surette kiralanan 5-10 kişilik mehter takımı tarafından karşılanırlar. Işıklarla bu sahada oyunlar oynarlar, kız evi delikanlıları pek nazlıdırlar, uzun müddet oturdukları yerlerden kalkmazlar, damada ve oğlan köyünün delikanlılarına eziyet ederler. Bir kilometrelik mesafe bazan bu sebeple üç saatta aşılabilir. Bunlar köyde evvelce hazırlanmış olan bir eve misafir edilirler Asıl oda faslı başlamıştır. Bu hal çok zaman sabaha kadar devam eder. Mevsimi müsait olursa oda şenliği köyün müsait bir meydanında hazırlanan yerlerde icra olunur.
Ertesi günü sabahı düğüne ikinci kız evi kafilesi ile civar köylerden davetli ve misafir akımı başlar. Köyün bütün evleri hemen hemen düğün sahibinin emrine amade olup köy halkı da düğün için vazifelidirler. Köyün münasip bir evinde 3-400 kişiyi iki gün ağırlıyacak tertibatı havi bir mutfak tanzim edilir ve en az aşçı ve sofracı olarak 25-40 kişi çalışır.
Öğle yemeğinden sonra gelini almağa gidecek kafilenin hazırlanması için davullar vurulmağa başlar. Yarım saat zararında köy meydanı bembeyaz örtülere bürünmüş ve bazan yüze yakın atlı kadınla dolar. Bu arada damat da elbise ve çamaşır değiştirmiştir. Kendisi kız evine gitmez vekaleten sağdıcı gelin alma kafilesine katılarak alay kız köyüne doğru yola çıkar.
FOTOĞRAF
Der, duvağı toplar ve gelinin başına kor. Sonra gelin ve sağdıcın ellerine buğday verilir. İkisi beraberce oynatılır. Bu sırada damad da sağdıcı ile odaya girer, gelin her ikisinin de elini öper. Damat gelinin başından duvağı alır ve buğday anbarına atar.
Bu merasimden sonra tekrar oyun başlar. Oyunlar arasında kadınlar ekseri yanık türküler okurlar. İşte bunlardan bir tanesi:
Dereler buz bağladı
Avcılar iz bağladı
Beni bir gelin vurdu
Yaramı kız bağladı.
İki gün iki gece devam eden düğün ve duvak da bu suretle sona erer.
Mengen gençlerinin ecdatları gibi ata olan bağlılıklarını isbat eden Mengenli şairimiz Vahap Gürel’in bir düğünde çatlıyan atına yazmış olduğu aşağıdaki şiiri bizdeki at sporunun hazin bir ifadesidir.
Vurulsam bu kadar acı duymazdım,
Bin altun verseler sana kıymazdım ;
Cuş eyle kalk, haykır gine ciritte !
Üstünde bir tüydüm, kartaldın atım…
Beş seğmen dedirttin gelin almada
Kem gözümü dokundu horoz kapmada;
Rakipler görmesin seni yerlerde,
Açıver gözünü nam aldın atım…
Bizden ön çıkanı geçer, ekerdin
Yol ister kişnerdin köpük dökerdin;
Şu Bolu dağları dile gelsede !…
Meth etse Köroğlu layıktır atım…
Gemini koyversem kükrerdin birden,
Kuş olur uçardın dağdan dereden,
Bir saat sürmezdi Mengen-Gerede ;
Sen bir tay değildin, taylandın atım…
Çatlamış diyorlar sana gelenler;
İnşallah kör olur nazar edenler
Hakkını helal et arslanım senle;
Küçükten büyüdük, bir öldük atım…
Vahap GÜREL
KÖY KIZI
Mehmet – Ey köy kızı köy kızı
Gençliğin hoşyıldızı;
Sana kaba diyenler,
Kim bilir kimin kızı…
Köy kızı – Beni neğe öğersin?
Sen cihana değersin,
Sancağımın altında
Ordulara bedelsin…
Mehmet -Senin aslın neslin var,
Baktığına nur yağar,
Ey seherin yıldızı
Utansın zübbe kızlar…
Köy kızı – Bir harp olsa coşarsın,
Yalın ayak koşarsın,
Kıvanç dolu göğsümde;
Hep şanınla yaşarsın …
Mehmet -Dal dibine yatma sen ,
Sakın göze batma sen,
Güzele ad takarlar;
Köye avu katma sen !..
Köy kızı – Sağol Mehmedim sağol,
Tut saçımdan ister yol…
Sen var iken göynümde;
Bükülmez bende bu kol !..
Mehmet – El değmemiş yüzün var ,
Baldan tatlı sözün var,
Hep seni kıskanırlar
Boyalı fındıkçılar…
Köy kızı – Hadi eğlenmiyelim ,
Çarıkları giyelim;
Muhtar emmim kalkmadan
Bostanı belliyelim…
Mehmet -Yakmış güneş alnını;
Pancar gibi yanaklar…
Köylü neyler allığı;
Utansın zübbe kızlar …
VAHAP GÜREL
FOLKLOR BAKIMINDAN
MENGEN VE GÖKÇESU
Folklor bakımından Mengen ve Gökçesu’yun kendine has oldukça eski bir musiki üslubu vardır. Musiki aletlerinden davul, zurna, keman, bağlama ve kavalın, yurdun her yerinde olduğu gibi burada da tarihi mevkii aşikardır.
Bilhassa Babahızır köyünden Yöreci adındaki zat (33 sene evvel ölmüştür). Zurna ve bağlama çalmakta büyük bir üstad olmuş II. Abdülhamid’in ,iltifat ve ihsanlariyle taltif edilmiştir. Torunları bugün bu sanatı idame ettirmeğe çalışmaktadır.
Yöreci hakkında, musiki tarihimizle meşgul bulunanların esaslı bir tetkik yaparak bu kıymetli halk sazcısı ve şairine ait malumatı bir araya toplamaları büyük bir kazanç olacaktır, kanaatindeyim. Çünkü iyi hatırladığıma göre rahmetlinin saziyle birlikte alınmış resmi, o zamanlar Avrupa’dan memleketimize gelen kaput bezleri üzerinde dahi görülmüştür. Bundan anlaşıldığına göre yalnız Mengen ve Bolu havalisinde değil, bir memleket çapında şöhret sahibi olduğu aşikardır. Bu hususun açıklanmasını bilhassa radyomuzun çok değreli müzik üstadlarından Mesut Cemil Tel’in ele almasını musiki tarihimiz adına istirham ederim.