HAGB Süresi içinde ilk kez Uyuşturucu Bulundurmak HAGB’yi Bozar mı?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sonrası 5 yıllık süreçte yeniden suç işlenmesi halinde fail hakkında geri bırakılan hüküm açıklanır. Peki bu durum uyuşturucu kullanmak amacıyla bulundurmak içinde geçerli midir ? Bu soruya Yargıtay vermiş olduğu kararıyla netlik kazandırmıştır. Çünkü yargıda da bu konu hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüş ve Yargıtay C.Başsavcılığının itirazı ile dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulunda karara bağlanmıştır.

Yargıtay 8. Ceza Dairesince 25.05.2015 tarih ve 5751-17614 sayı ile;
“Sanık hakkında 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetimli serbestlik tedbirine karar verildikten sonra deneme süresi içerisinde işlenen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak ve kullanmak suçundan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedildiği, tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan sanık hakkında TCK’nın 191/5. maddesi uyarınca davanın düşmesine karar verileceği gözetilmeden, tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin sonucu beklenmeksizin yapılan ihbara dayanılarak açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına karar verilmesi” isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 11.07.2015 tarih ve 395127 sayı ile;
“CMK’nın 231/11. maddesi ‘Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar.’ hükmünü getirmiştir. Görüldüğü üzere hükmün açıklanması için sanığın deneme süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesinin yeterli olacağı anlaşılmaktadır. Somut olayda sanık kullanmak için uyuşturucu madde satın almak suçundan açılan kamu davasının sonunda tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmuş, sanığın bu karara itirazı itiraz mercii tarafından reddedilerek sanığın atılı suçu işlediği kesinleşmiştir. Salihli Ağır Ceza Mahkemesinin 30.11.2010 gün ve 339-323 sayılı kesinleşen kararı sanığın deneme süresi içinde kasıtlı bir suç işlediğinin tespiti niteliğindedir. Bu nedenle sanık hakkında daha önce açıklanması geri bırakılan mahkûmiyet hükmünün CMK’nın 231/11. maddesi gereğince açıklanması yasaya uygun görüldüğünden aksi yöndeki Yüksek Daire kararına itiraz etmek gerekmiştir.” düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

TCK’nın 5560 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle değişik 191. maddesinin gerekçesinde; “…Bunun ifade ettiği anlam şudur: Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak suçundan dolayı hakkında kamu davası açılmış olan sanıkla ilgili olarak cezaya hükmetmeden tedavi ile birlikte denetimli serbestlik tedbirine ya da sadece denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi halinde, açılmış olan kamu davası derdest olmaya devam etmektedir…” denilmek suretiyle, sanıkla ilgili olarak cezaya hükmedilmeden önce tedavi ile birlikte denetimli serbestlik tedbirine ya da sadece denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi halinde, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da, şartın gerçekleşmesini beklemek üzere verilen ve 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin sekizinci fıkrasında itiraza tabi olduğu belirtilen durma kararında olduğu gibi, davanın esasının çözülmediği ve açılmış olan kamu davasının derdest olmaya devam ettiği belirtilmiştir.

Nitekim, TCK’nın 191. maddesinin ikinci fıkrasına, 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile; “Bu karar, durma kararının hukuki sonuçlarını doğurur.” cümlesi eklenmek suretiyle anılan Kanun’un 191. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca verilen kararların hukuki niteliğine ilişkin uygulamada yaşanan tereddütler giderilmiş, bu husus 6217 sayılı Kanun’un 20. maddesinin gerekçesinde de “Maddeyle Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik yapılarak uygulamada ortaya çıkan sorunların çözümlenmesi amaçlanmaktadır.” şeklinde açıklanmış olup bu anlamda TCK’nın 5560 sayılı Kanun’un 7. maddesi değişik 191. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin kararlar kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü niteliğinde bulunmadığından failin kasten yeni bir suç işlediğinden bahsedilemeyecek ve 5320 sayılı Kanun’a 6545 sayılı Kanun’un 85. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin birinci fıkrası uyarınca uygulanmasına devam olunan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranılması halinde ise tedbirin sonunda TCK’nın 5560 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile değişik 191. maddesinin beşinci fıkrası ve CMK’nın 223. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca düşme kararı verilecektir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel Mahkemece denetim süresi içerisinde işlediği iddia edilen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan verilen tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin karara dayanılarak CMK’nın 231. maddesinin on birinci fıkrası gereğince hüküm açıklanıp, sanığın mahkûmiyetine karar verildiği olayda; TCK’nın 5560 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle değişik 191. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca verilen tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin kararın soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da, şartın gerçekleşmesini beklemek üzere verilen ve 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin sekizinci fıkrasında itiraza tabi olduğu belirtilen durma kararında olduğu gibi, davanın esasını çözmeyen bir karar olduğu, kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü niteliğinde olmadığı, açılmış bulunan kamu davasının derdest olmaya devam ettiği, tedbirin gereklerini yerine getirmesi hâlinde sanık hakkında TCK’nın 5560 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile değişik 191. maddesinin beşinci fıkrası ve CMK’nın 223. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca düşme kararı verilmesi gerektiği,  sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlediğinden bahsedilemeyeceği ve söz konusu karara dayanılarak hükmün açıklanmasına karar verilemeyeceği kabul edilmelidir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu         2016/350 E.  ,  2019/49 Karar

İlgili Makaleler :