İnternet: Zaman Değerlendirmeden Çok, Zaman Geçirme mi?

Son bir iki aydır gençlerin bilgisayar ve internet kullanım alışkanlıklarını öğrenmek gibi bir hevese kapıldım. Herkes kendini genç hissetsin de, benim gençten kastım 16-20 yaş arası. Oturunca bilgisayar karşısına ilk ne yaparlar, interneti hangi amaçla kullanırlar, beklentileri veya heyecanları neler…

Konuştuğum kişi sayısı belki 30’u geçmez (ve erkek ağırlıklı), o yüzden burada bilimsel bir araştırma sonucu yok. Okuyacaklarınız sadece benim bire-bir gözlemlerim ve yakalayabildiklerim. [Ancak siz “yok ben illa da bilimsel bir şeyler okumak isterim derseniz bir ara google abiye sormakta fayda var!]

Onlara sordum: “Sıradan bir günde bilgisayarı açtığında ilk ne(ler) yapıyorsun?”

– Önce msn açıyorlar.
– Ardından winamp ve müzik.
– Varsa mail onu okuyorlar (pek olmuyor.)
– Sosyal arayış siteleri :)
– Online oyun.
– Vakit kalırsa nette biraz gezinmece.

Genel anlamda internet kullanımına göre ikiye ayrılıyorlar: online oyun oynayanlar ve oynamayanlar. Bunun pek arası da yok. Yani arasıra oynayana pek rastlanmıyor. Çünkü bu oyunlar bağımlılık yapıyor. Başladıysanız devamı geliyor. O oyundan bıkarsanız, başkası var sırada. Oynamayan da hiç oynamıyor.

1. Online oyun oynayanlar:

Evlerinde internet bağlantısı olanlar dahi internet cafe’leri tercih ediyorlar. Çünkü bu oyunlarda ekip ruhu önemli. Üstelik aile baskısı yok, hesap verilecek bir telefon faturası da. Burada vakitlerinin;

– çok büyük kısmı oyun,
– biraz msn,
– biraz da internette gezinme ile geçiyor.
– kulaklıklarda ise ya oyunun sesi açık, ya da müzik dinliyorlar.

2. Online oyun oynamayanlar:

Ağırlıklı olarak evlerinden bağlanıyorlar internete. Vakitlerinin;

– önemli bir kısmı msn,
– online chat (mirc),
– nette gezinme,
– müzik ve film indirme (limewire tarzı paylaşım programları),
– ve arka tarafta winamp açık oluyor.

>> msn kullanımı:

– ilk açıldığında, o anki ruh haline göre bir mesaj yazılıyor. Hem isim kutusuna, hem de kişisel iletiye :)
– avatar resmi önemli. O da ruh halini gösteren bir imaj. Kendi resmi olmak zorunda değil.
– msn kişi listesini sürekli tam ekran açık tutanlar var. Arka plan resmi gibi. Bu, uzun kişisel iletilerin daha rahat okunmasını da sağlıyor.
– çok sık değişmese de, hoşunuza giden bir font kullanıyorsunuz. Arial gibi o kadar kolay okunabilir bir font olmuyor bu. Ancak kimse şikayetçi değil.
– msn’in kendine has (konuşur gibi) bir yazım dili var. Önemli olan hızlı yazmak, karşı tarafı sıkmamak. Herkes herkesi bir şekilde anlıyor nasılsa!
– konuşma pencereleri ya tam ekran, ya da tama yakın. Aynı anda çok sayıda kişiyle konuşmak sorun değil. Pencerede bir hareket oldu mu, altta belirtisi çıkıyor ve ona geçiliyor.
– kişisel iletiden tutun, kullandığınız fonta; seçtiğiniz tema’dan, yazım şeklinize kadar msn, sizin dışarı çıkarken giydiğiniz kıyafetleriniz gibi. ‘Kişisel algı yönetimi’ bunun adı.

>> mail:

– hotmail kullanımı uzak ara önde. mynet ve gmail sonra gelenler olsa da hotmail’e yaklaşamıyorlar.
– günlük mail’lere bakmak gibi bir zorunluluk hissedilmiyor.
– gelenler genelde abuk subuk nitelenen, gereksiz veya spam mail’ler.
– mail güncel bir iletişim aracından çok, resim veya link paylaşmaya yarayan bir araç.
– sık kullanılanlar pek kullanılmadığı için, sonradan bir site adresini hatırlamak için de kendilerine mail atanlar var.

>> sosyalleşme siteleri:

– konuştuklarımın hepsinin (istisnasız) Facebook hesabı var. Ancak en fazla vakit geçirilen yer facebook değil! netlog ve hi5 .
– netlog ve hi5 karşı cinsten yeni insanlarla tanışmak için kullanılıyor. Resmini beğendiğinize ya yorum yazıyorsunuz, ya da mesaj. Bunu o kadar çok kişiye yapıyorsunuz ki, illa ki birilerinden geri dönüş alınıyor :)
– sonra amaç bir an önce msn adresini alabilmek. Çünkü msn daha özel!
yonja ve gayet.net gibi siteler ücretli olduğu için daha az tercih edilir olmuş.
– profilde gerçek isim neredeyse sadece facebook ‘da veriliyor. Şimdilik facebook hala “düzeyli!”

>> online chat:

– mirc’de zurna, muhabbet.net, sohbet.net gibi çok sayıda kanal var. Bunlara mirc dışından kendi sitelerinden girmek de mümkün.
camfrog bunların görüntülü chat versiyonu. Sadece kanal isimleri değişik.
– kimse gerçek adını vermiyor. Farklı duruşlarını takma isimlerinde (nick name) gösteriyorlar.
– buralarda da amaç bir an önce msn’e geçebilmek.

>> oyun:

Knight Online veya Counter Strike gibi online oyunlar, onlar için olmazsa olmaz.
– genellikle internet üzerinden kendi arkadaşlarıyla oynuyorlar.
Pro Evolution Soccer (pes) ve Need For Speed serisi (bunlar daha çok nete bağlanmadan oynanan oyunlar olsa da, son yıllarda online versiyonlarına ilgi artıyor.)
– yaş biraz ilerleyince (22+) tavla veya okey tarzı oyunlar daha fazla öne çıkmaya başlıyor.
– saatlerin nasıl geçtiği anlaşılmayan, büyük haz aldıkları bu oyunlar çoğu için bir ‘ bağımlılık.

>> nette gezinmece (arkadaş arama siteleri dışında):

– oynadıkları oyunların açıklarının anlatıldığı forum siteleri ( forumtr gibi.)
– cinsel içerikli siteler.
– tuttukları (genelde futbol) takımların site ve forumları.
– google’da birbiriyle alakası olmayan şeyleri (fenomen, yaratıcı fikirler, resim,  ilginç haberler, enterasan olaylar, komik ve tabii ki cinsel içerikli kelimeler) aratıp geziniyorlar.
– ödev araştırmaları (genelde son gün!)
– yaş biraz artınca gazete siteleri ilgi odaklarına girmeye başlıyor.

>> Bu ufak araştırmam esnasında ilgimi çeken başka konular da oldu:

– bilgisayar açıldığında ilk yapılan hareketlerden biri (kimseyle görüntülü konuşmadığı halde) kamerayı açtığını söyleyen az sayıda kişi oldu. Amaç webcam’in ayna görevi görmesi :)
– klavyede bildikleri kısa yolların sayısı bir hayli fazla. Klavye üzerinde ne kadar az tuşa basarsan bilgisayarı o kadar iyi kullanıyorsun demek.
– internette gezinme şekilleri ilginç. Bakacakları sitenin adresini bilseler bile adres kutusuna yazmıyorlar. Önce google açılıyor (çoğunun açılış sayfası) ve orada sitenin adı aranıyor. Böylece daha az klavye kullandıklarını ve daha hızlı erişim sağladıklarını düşünüyorlar. Bir de .com .net gibi uzantıları akıllarında tutmaya gerek kalmıyor.
– bir sitenin yasaklanmış olması onların o siteye girebilmek için her türlü (proxy, dns değiştirme, registry düzenleme gibi) yaratıcılıklarını gösterme konusunda hırslandırıyor.
– tam ifade edemeseler de “blog” nedir biliyorlar. Çoğunun blogu yok ama açmayı düşünüyorlar.
– blog açanların internet kullanım alışkanlıkları da değişmeye (oyun vs gibi şeyler de azalma) başlıyor.
– Windows Live Space (resim ve müzik paylaşma ve kısa yazı denemeleri açısından) blogger’dan blog açmaya nazaran şimdilik daha fazla tercih ediliyor. Space’e msn’den direkt ulaşabiliyor olmak da önemli bir avantaj.
– (kendi blogu olmayanlar arasında) rss nedir pek bilen yok.

“Bir ay bilgisayarın olmasa en çok neyi özlersin?” sorusuna herkesten gelen ilk cevap “msn.”

Hitwise isimli internet takip şirketinin 10 milyon internet kullanıcısı arasında yaptığı bir araştırmaya göre, özellikle 18-24 yaş arasındaki kullanıcılar arasında eskiden internet aramalarında birinci sırada olan porno siteler yerine, artık sosyal ağ sitelerinde vakit geçirmeyi yeğliyormuş .

>> Peki kızlarda durum farklı mı?

İki cinsiyet arasındaki farklılık internet kullanımında da ortaya çıkıyor. Evet, onlar online tarzı oyunlara pek takılmıyorlar. E-mail onlar için daha önemli. Müzik dinleme, film izleme, sosyalleşme ve bilgi edinme daha fazla öne çıkıyor.

Akşam Gazetesi’nden Mine Akverdi, Pew Internet & American Life Project isimli şirketin 6.000 internet kullanıcısı ile yaptığı araştırma sonuçlarına dayanarak “Erkekler Mars?ı kadınlar Venüs?ü tıklıyor” diyor :

“Erkekler interneti deneyim ve bilgiyi sunan bir kaynak olarak, kadınlarsa bir iletişim aracı olarak görüyor!

Erkekler internette yalnız olarak dolaşıyor, haberleri okuyor, borsayı ve hava durumunu takip ediyor, müzik download ediyor ve işiyle ilgili araştırmalar yapıyor. Zevk ve görsellik amaçlı kullanım da yüzde 70 gibi bir oranla erkeklerde son derece yaygın. En favori siteleri ise chat odaları, müzayede siteleri, online borsa alım satımları ve elbette porno siteleri.

Kadınlar ise interneti en çok e-mail göndermek için kullanıyor. E-mail kadınlar için hikâyeleri, olayları paylaştıkları, dedikodu yaptıkları, problemleri çözdükleri, akrabaları ve arkadaşlarıyla iletişimi sürdürdükleri, kısacası sosyal hayatı canlı tuttukları sağlam bir araç. Bunun yanında kadınlar interneti haritaları incelemek, sağlık, fal ve spritüel konularda daha detaylı araştırmalar yapmak ve diğer insanlarla iletişim kurmak için kullanıyorlar.

Sonuçta bu araştırma bir kez daha iki cinsiyetin arasındaki en temel farklılıkları sanal aleme de yansıttığını söylüyor: Erkekler yalnız kalmayı, kadınlar sosyalleşmeyi seviyor. Erkekler mantıklı, kadınlar duygusal. Ve erkekler seks, kadınlar ise sevgi ve şefkat peşinde. İlkçağ?dan teknoloji çağına kadar geçen bunca zamanda hayat inanılmaz ölçüde değişse de erkekler ve kadınlar hiç değişmiyor.”

Sanal alemde web 1.0 denen kullanıcının pasif olduğu bir dönem var. Sadece okuyan veya bir şeyler indiren. Web 2.0 ise kullanıcının sadece içeriği tüketmediği, aynı zamanda içerik ürettiği ve aktif bir internet profiline dönüştüğü dönem. Facebook gibi sosyal ağ siteleri veya bloglar buna iyi birer örnek.

Almanya’da yapılan Timescout adlı araştırmada gençliğin internet kullanım alışkanlıklarının değiştiği ve internette “web 2.0” olarak adlandırılan devrimin kitlesel bir fenomen haline gelmeye başladığı ortaya çıkmış. Timescout’ın sonuçlarını değerlendiren Bernhard Heinzlmaier, “Kullanıcıların çoğunluğu artık internet ortamının tasarımına ve içeriğine katkıda bulunmak istiyor. Kendi tasarımını ve içeriğini sergileyenler, aynı zamanda diğerlerinin içerikleriyle de etkileşimde bulunmak istiyor.” diyor .

Bu yaşlar arasındaki kişilerin çoğu için internet “zaman değerlendirme” den çok ?zaman geçirme.? Eleştirmek için söylemiyorum, bu sadece bir tespit.

Aslında internet hepimize bilgiye ulaşma, teknolojiyi kullanma gibi alanlarda deneyim kazandırırken; zihinsel, sosyal, akademik ve birçok konuda olumlu katkı sağlayabilir. Peki neden gönlümüzden geçtiği oranda sağlamıyor?

Ne ekersen onu biçersin diyelim. Veya; “ne kadar ekmek, o kadar köfte!”

Takip edenler bilir, gelişmiş ülkelerde web 2.0’dan web 3.0 ‘a geçiş hazırlıkları yapılıyor. Benim anladığım kadarıyla web 3.0 : yapay zeka yardımıyla bilginin anlam ve değer kazanması, yani anlamsal web.

Ülkemiz ise bence “henüz” web 1.5 gibi bir ara dönemde!

Türkçe içerikli Web 2.0 site sayısı her geçen gün artsa da, daha yolun başındayız . Bunu görmenin en iyi yollarından biri, belki de; kaliteli içerik üreten ve biz okuyucuların katkıda bulunabildiği kaç tane sitenin (bugün) müdavimi olduğumuza bir bakmak.

Gençleri anlayan, heveslerini yaşayan, duygularını hisseden, beklentilerini karşılayan, eğlendirirken onlara bir şeyler katan kaç tane site var? Varsa hangileri onlar?

Gençleri suçlamak en kolayı… Eleştirme konusunda üstad da çok. Peki bu durumu değiştirmek için ‘biz’ neler yapıyoruz? Hem de aileleri veya eğitim sistemini suçlamadan?